Evden çalışmak derken, freelance yahut home-office çalışmayı kastediyorum. İngilizcesini kullanıp ukala gibi algılanmak istemedim. Ama ‘evden çalışmak’ o anlamı karşılıyor mu tam da bilemedim. Off her şey karışık…
Bu çalışma sistemi tabii ki kulağa hoş geliyor; sabahın köründe kalkıp metrobüse binmeyecek olma fikri insanı sevinçten çıldırtabilir bile. Ama o kadar da şahane değil bu. Neden?
Kilo alırsın, çok kilo alırsın
Ev ve iş arası mesafe en fazla 7 metre olduğundan ve akşama kadar hareket etmeden bilgisayar başında oturduğundan ve de ağzın boş durmadığından kilo alman kaçınılmazdır. Sonrası yeni pantolonlar, sonrası başarısız Sibel Can diyetleri, sonrası sevgili tekmeleri. Evet, tekme o iki ayda iki katı büyüyen totona gelir.
Ne iş yaptığını tam olarak anlatamazsın, anlamazlar
Peder beyin zihninde “Ulan akşama kadar evde oturuyor, freelance ayağına bizi yiyor olmasın bu zibidi?” sorusu dolanır durur. Aile, apartman baskısı alır yürür. “12 numaranın oğlu da 3 aydır işsiz, eşek kadar oldu baba parasını gömüyor hala. İş de aramıyor, hiç evden çıkmıyor. Amanııın, ölümcül hasta olmasın?!” dedikoduları alır yürür.
Gecen gündüzün birbirine karışır
Kendine ne kadar söz versen de, sabah erken kalkamazsın. Erken kalkmadığın için geç yatarsın, bu döngü böyle devam eder. Gözlerinin feri gider. Gündüz uykuları başlar. Bu arada, yuh, saat 16.00’da hava karardı!
Gün ışığına hasret kalırsın
5 gün boyunca evde oturduğun olur. Ve bu kadar aradan sonra dışarı çıktığında güneş görmüş vampir gibi olursun.
Konsantre olamazsın, işler sıkışır
“Yaa hele az haber sitelerinde galeri bakayım da başlarım çalışmaya” diye diye akşam olur. Akşam misafir gelir, geç yatarsın, erken kalkamazsın; işlerin sıkışır, bitmek bilmez.
Ev işleri bitmek bilmez
Zaten kaytarmaya meyilli bir insansındır ve kendine olmadık ev işleri çıkarırsın. Temizlik yaparsın, toz alırsın, 6 çeşit yemek yaparsın, 60 senelik radyoyu tamir etmeye kalkışırsın…
Gündüz kuşağı TV programlarına sararsın
Elin derdini kendine dert edinirsin. Kâh everirsin, kâh boşarsın, kâh kayıp çocukları bulursun, kâh 47 yıldır görüşmeyen kardeşleri barıştırırsın… Kafa iyice başka taraflara gider.
İnsanlıktan çıkarsın
İlk günlerde “oh be, her gün tıraş olmamak ne güzelmiş” diye başlayan saç-sakal serüveninin sonunda neredeyse tanınmayacak hale gelirsin. Komşular “alt katta terörist saklanıyor” diye ihbar eder, olmadık işlerle uğraşırsın.
Dizi tekrarları seni yiyip bitirir
Dirhem dirhem azalırsın… Zaman kavramı kaybolur gider. “Açık dursun da evde bi ses olsun” diye açtığın televizyondaki Arka Sokaklar tekrarları yüzünden hangi yılda olduğumuzu karıştırmaya başlarsın.