Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremler, ülkemizde eşi görülmemiş bir yıkıma neden oldu. AFAD tarafından yapılan son açıklamaya göre 12.391 vatandaşımız hayatını kaybetti. 62.914 vatandaşımız ise yaralandı. Bununla birlikte depremin dördüncü gününde, halen enkaz altında olan binlerce vatandaşımız var. Bu nedenle deprem bölgesindeki arama kurtarma çalışmaları da devam ediyor. Bir tek insanımızı bile canlı olarak enkaz altından çıkarmak için var gücüyle çalışan ekipler, milyonları sevince boğan, milyonların umudunu taze tutan mucize kurtuluşlara imza atıyor. Büyük felaketin dördüncü gününde de bazı vatandaşlarımız enkaz altından çıkmayı, yaşama tutunmayı başarıyor. Bununla birlikte sevinci ve umudu çoğaltmak için insanüstü çabanın daha da artırılması, halen ulaşılamayan enkazlara bir an önce ulaşılması gerekiyor. Çünkü zaman, enkaz altında kalan binlerce vatandaşımızın, 85 milyonunun, ülkemizin aleyhine işliyor. Üstelik enkaz altında yaşam ile ölümü birbirinden ayıran pek çok önemli husus var. Peki, enkaz altındaki insanlar ne kadar süre dayanabilir, ne kadar süre hayatta kalabilir?
Deprem sonrasında oluşan enkazlardan, ilk 24 saat içerisinde çok sayıda insan kurtarılabiliyor
Bu nedenle depremin olduğu ilk andan, ertesi güne kadar olan zaman dilimi, enkaz altındaki insanların kurtarılabilmesi için hayati önem taşıyor. Ancak tarih, enkaz altında saatler hatta günler sonra canlı olarak kurtarılan insanların hikâyeleriyle dolu. Öte yandan uzmanlar, enkaz altındaki insanların hayatta kalma sürelerini etkileyen pek çok faktör olduğunu ifade ediyor.
Uzmanlara göre depremzedenin “konumu” hayatta kalma süresini belirleyen en temel unsurlardan
Elbette depremin ne zaman, hangi saatte olacağını, bir binanın ne zaman nasıl çökeceğini bilmek mümkün değil. Bu nedenle deprem “anına” hazırlık olmak da son derece zor. Ancak uzmanlar, depremzedenin acil durum anında aldığı pozisyonun hayatta kalma süresiyle yakından alakalı olduğunu belirtiyor.
Kişinin konumu ve pozisyonu, enkaz altında koruma ve havaya erişim sağlayabilir
Bu doğrultuda AKUT koordinatörlerinden Murat Harun Öngören “çök, kapan ve tutun pozisyonunu alabilmenin hayatta kalınmasını sağlayabilecek alan ve hava cebi oluşturabileceğini” dile getiriyor. Çök, kapan ve tutun pozisyonu, deprem anından dizlerin üzerine çökmeyi, sağlam bir cismin altına girmeyi ve deprem sona erene kadar sıkı bir şekilde beklemeyi ifade ediyor. Öngören, acil durum önlemleriyle ilgili eğitimlerin, tatbikatların ve farkındalığın sıklıkla göz ardı edildiğini ancak tüm bunların, kişinin yaşam beklentisini belirleyeceğini ifade ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Sağlık Acil Durumları Programı’ndan Dr. Jetri Regmi ise hazırlığın önemine dikkat çekerek, “Dayanıklı bir masa gibi güvenli bir yere sığınmak, hayatta kalma şansını artırabilir. Her acil durum farklı olduğundan net bir şey yok, ancak ilk baştaki arama kurtarma çalışmaları, yerel toplulukların hazırlık kapasitesine bağlıdır.” ifadelerini kullanıyor.
Hava ve su enkaz altında uzun süre hayatta kalabilmek için son derece önemli
Uzmanlara göre yıkılan bir binanın enkazında kalan kişiler eğer kan kaybetmiyorlarsa, nefes alma imkânları ve suya erişimleri varsa, uzun süre hayatta kalabilirler. ABD’deki Duke Üniversitesinden yoğun bakım uzmanı Prof. Richard Edward Moon’a göre “su ve oksijen olmaması, hayatta kalmak açısından kritik sorunlardan.
Moon, bu konu hakkında “Her yetişkin günde 1,2 litre su kaybediyor. İdrar, nefes alıp verme, su buharı ve terleme yoluyla. Bir insan 8 litreden fazla su kaybettiğinde ağır hastalanır.” ifadelerini kullanıyor. Öte yandan bazı tahminlere göre enkaz altında kalan insanlar suya erişimleri olmadan 3 ila 7 gün boyunca hayatta kalabiliyor.
Uzmanlara göre deprem anında yaralanan depremzedelerin, enkaz altında uzun süre hayatta kalabilmesi ne yazık pek mümkün değil
Özellikle kafa travması veya bazı ağır yaralanmalar enkaz altında hayatta kalabilmeyi son derece güçleştiren unsurlardan. Enkaz altında yaralanma düzeyini tespit edebilmenin son derece önemli olduğunu vurgulayan Dr. Jetri Regmi, “Omuriliklerinde, kafasında ya da göğüslerinde yaralanma olanlar, akut travma tedavi tesislerine götürülene dek yaşamayabilir. Kan kaybı, kırıklar ve organlarda yırtılmalar, ölüm ihtimalini artırıyor.” ifadelerini kullanıyor.
Öte yandan enkaz altındaki insanların yaralanma düzeyleri, kurtarma anından sonra da hayati önem taşıyor. Regmi, uzun süre enkaz altında kalan kişilerin Crush (ezilme) sendromu nedeniyle hayatını kaybedebileceğini ifade ediyor. Crush sendromunda, enkazın yarattığı baskı nedeniyle kaslar hasar görüyor ve toksin üretmeye başlıyor. Enkaz kaldırıldığında ise toksinler vücuda yayılıyor ve ciddi sağlık sorunlarına veya can kaybına neden olabiliyor.
İklim ve hava koşulları da enkaz altındaki yaşam süresini belirleyebiliyor
Ne yazık Kahramanmaraş depremleri, ülkemizdeki mevsim ve hava koşullarının en zorlu olduğu dönemde meydana geldi. Bu, hem bölgeye ulaşım süreçlerini, hem arama kurtarma ve yardım ekiplerini ve en önemlisi de enkaz altında kalan vatandaşlarımızı olumsuz anlamda etkiliyor.
Uzmanlar göre 21 derecenin altındaki sıcaklıklarda bir yetişkinin vücut sıcaklığını koruması son derece zor. 21 derecenin altındaki sıcaklıklarda, vücut sıcaklığı, ortam sıcaklığını takip ediyor. Depremin gerçekleştiği bazı bölgelerde ise hava sıcaklığı belirli anlarda sıfırın altına iniyor. Bu nedenle enkaz altındaki binlerce insanımız, hipotermi tehlikesiyle karşı karşıya.
Uzmanlar hipotermi hızının, kişinin ne kadar korumaya sahip olduğuna, ne kadar izole bir halde bulunduğuna bağlı olarak değiştiğini ifade ediyor.
Çoğu zaman göz ardı edilse de, kişinin psikolojik gücü de enkaz altındaki yaşam süresini doğrudan etkiliyor
Uzmanlar, enkaz altında psikolojik kararlılığı korumanın ve hayatta kalmaya odaklanmanın son derece önemli olduğunu ifade ediyor. Arama kurtarma konusunda uzman olan Murat Harun Öngören enkaz altında psikolojinin önemini, “Korku, doğal tepkimiz ama panik olmamalıyız. Hayatta kalmak için psikolojik açıdan da güçlü olmalıyız.” sözleriyle ifade ediyor.
Ancak enkaz altında kalmak, ne fizyolojik ne de psikolojik açıdan hiç kolay değil. Psikolojik direnci yüksek tutmak ise büyük bir kararlılık gerektiriyor. Öngören bu konudaki görüşlerini “Korku hissinden sıyrılmaya çalışmak ve kendinizi kontrol altına almak önemli. Motivasyonunuz ‘Tamam şimdi buradayım ve hayatta kalmanın bir yolunu bulmalıyım’ olmalı. Böylece daha az bağırıp, daha az hareket edersiniz. Duyularınızı ve paniğinizi kontrol ederek, enerjinizi tasarruflu kullanmanız gerek.” ifadeleriyle dile getiriyor.
Kaynak: 1