Doğarız, büyürüz, yaşarız, ölürüz. İnsan için normal sayılan döngü budur. Yalnız bazısının hem doğumu hem büyümesi hem yaşamının devamı hem de ölümü tuhaf. Tuhaf derken öyle böyle değil. Gizemleri hâlâ çözülememiş vakalardan bahsediyoruz. Hepsi kayıtlara geçmiş, haber bültenlerine konu olmuş, tanıkları hatta mahkeme kayıtları bulunan olaylar. Bunlar yaşamış en acayip insanlar ve başlarından geçen tuhaf ama gerçek olaylar. Huzurlarınızda Twin Peaks, American Horror Story ve Carnivàle’ ye taş çıkartacak gerçek hikayeler. Bunlar en acayip yaşamlar ve dünyanın en tuhaf ölüm vakaları.
Adam Rainer
Tam filmlere konu olacak bir olay. Aynı bedende hem bir cüce hem de bir devi yaşatan bu adamın hikayesi sayısız makaleye de konu olmuş. Avusturyalı Rainer doğumundan itibaren cüce sayılacak boyutlardadır. 1917 yılında askere katılmak için birliğe gittiğinde boy kısalığından dolayı askerden muaf tutulur. Boyu sadece 1.38’dir.
Genç adamın duyma ve görme sorunları vardır. Bir kulağı sağırlaşır bir gözü tamamen görmez olur. Vücudundaki gelişmeler ise hayret verecek şekilde seyretmektedir. Ergenlik çağında ancak 1.38 cm olan boyu 1931 yılında 2.16 cm 1950 yılında hayata gözlerini yumduğunda ise 2.38 cm.’dir. Bir cüce olarak doğan Rainer sonradan büyüme hormonu bezlerindeki bir tümör sebebiyle akromegali yani devlik hastalığına yakalanmıştır.
Lina Medina
Lina belki de listenin en trajik karakterlerinden. Peru’da yaşayan zavallı kız 1939 yılında karnındaki şişlik ve ağrılardan dolayı babası tarafından hastaneye getirilir. Doktor Gonzalo Lozada tarafından yapılan kontrollerde kızın hamile olduğu tespit edilir ve bebek sezaryen ile alınır. Kızını istismar ettiğinden şüphelenilen baba hapse atılır ne var ki dönemin imkansızlıkları yüzünden delil yetersizliğinden serbest bırakılır.
Lina muhtemelen yaşadığı travmadan dolayı konu üzerine hiç konuşmamaktadır. Bebeği 2.7 kg. olarak doğar. İsmi doktorunun ismi olan Gonzalo Lozada olarak koyulur. Olay tıp tarihine de bu isimle geçer. Gonzola annesini 10 yaşına gelene kadar ablası olarak bilir. Zaten o 10 yaşındayken annesi henüz 15’indedir. Gonzola 40 yaşına geldiğinde kemik iliği erimesinden hayata gözlerini yumar.
Medina sonradan bir kere daha hamile kalır. Doğurduğu iki çocuğu arasında 33 yaş fark olması da bu anlamda bir ilktir. Lina Medina bugün 81 yaşında ve Peru’da yaşamına devam ediyor.
Roy Sullivan
Sullivan Amerika’da milli park korucusu olarak görev yapar. 1983 yılında 71 yaşındayken kendi silahından çıkan bir kurşunla hayata gözlerini yumar. Araştırmalar sebebin aşk acısı olduğunu ortaya koyar ama hikayenin asıl ilginç kısmı bu değildir. Adamın başına o yaşına kadar gelmedik kalmamıştır.
Sullivan’ı 1942, 1969, 1970, 1972, 1973, 1976 ve 1977 yılında yıldırım çarpar. Bu olayın acayipliği bir kişiye yıldırım çarpma ihtimalinin 600 binde bir olmasıdır. Buna göre Sullivan’ın yakaladığı istatistik 22.000.000.000.000.000.000.000.000’da 1’dir.
Sullivan, Guinness kayıtlarına göre dünyada en çok yıldırım çarpan kişi. Adeta ayaklı bir paratoner gibi tam 7 defa yıldırıma maruz kalan Sullivan’a hiçbir şey olmaz da kaderin cilvesine bakın ki bir yıldırım aşka cevap alamayıp canına kıyar.
Gloria Ramírez
İki çocuk annesi Gloria Ramirez’in durumuyla ilgili bilinen en net şey kadının rahim ağzı kanserinin olduğu. Geri kalan sırlar bugün bile çözülebilmiş değil. Hatta Adli Tıp alanındaki otoritemiz Sevil Atasoy bile sonradan olayın yaşandığı hastaneyi ziyaret etti. Ama Gloria Ramírez’e toxic lady (zehirli kadın) lakabının takılmasına sebep olan olayın ne olduğu hâlâ bulanabilmiş değil.
1994 yılında 31 yaşındaki Ramirez kansere bağlı ağrılarından dolayı Riverside General Hastanesine gitti. Hemşirelerden biri Ramirez’in kolundan kan almak istedi. Kan tüpe dolmaya başladığı anda amonyağa benzer bir koku odayı sardı ve hemşire bayıldı. Gelen diğer hemşire ve onun ardından olaya müdahale etmeye çalışan doktor da kendilerinden geçtiler. Bunun üzerine acil servisteki herkes otopark alanına çıkartıldı. Bir süre sonra Ramirez böbrek yetmezliğinden hayatını kaybetti. Kadının ölümünden hemen önce vücudunda daha önce tıp tarihinde rastlanmayan bir olay yaşandı. Vücuttan yeşil bir sıvı sızıyordu.
Ramirez olayında genç kadının kanının bulunduğu odada bulunan hemen herkes bayılmış ona direkt temas edenler uzun süre hasta kalmış hatta iş göremez hale gelerek mesleği bırakmak durumunda kalmıştı. Ramirez’in bedeni hava geçirmez iki ayrı poşete sıkıca sarılarak tabuta alındı. Tüm incelemelere rağmen vücudunda amonyak, hidrojen ya da siyanür gibi bulgulara rastlanmadı. Aydınlatılamayan olayın ardından başlayan komplo teorilerinde işin içine CIA bile karıştı. Bilinmeyen gizli kapalı deneylerden bahsedildi. Ramirez’in ailesi hastaneden ve görevli personelden şikayetçi oldu. Olayı üzerindeki sır perdesi hâlâ kalkmadı. Olay sonradan The X-Files ve Grey’s Anatomy dizilerine de konu edildi.
Carl Tanzler
Bir Alman olan Doktor Tanzler, Amerika’ya taşındığında 50’li yaşlarının ortasındadır. Florida’da bir hastanede çalışmaya başlar. Verem dönemin en ölümcül hastalıklarındandır. 1930 yılında hastaneye Elena Hoyos isminde 22 yaşında Kübalı bir kız yatar. Şikayet yine veremdir. Tanzler kıza saplantılı halde bağlanmıştır. Elinden geleni yapsa da kızı kurtaramaz.
Hikayenin bundan sonrası biraz Dr. Frankenstein’i anımsatıyor. Doktor önce kızın bedenini gömmek adına sıradan bir mezar değil de bir anıt yaptırmak için ailesinden izin alır. Sonra kızın anıt mezardaki bedenini formaldehitte saklayarak bozulmasını engellemeye ve onu her gün ziyaret etmeye başlar. Takıntılı doktor sonunda kızı evine taşır ve durum anlaşılıncaya kadar tam 7 yıl onunla yaşar. Yerinden kayan kemiklerini tellerle sabitler, düşen gözleri yerine cam gözler takar ve vücudunda bozulan kısımları mumla kaplar. Kokuyu engellemek için parfümler kullanır.
Elena’nın kız kardeşi durumun farkına vardığında Tanzler nekrofiliden tutuklanır. Serbest kaldığında yaptığı ilk şey Hoyos’un bir kuklasını üretmek olur.
Julia Pastrana
Hypertrichosis denilen genetik bozukluğa sahip bu kadının vücudu aşırı uzun siyah kıllarla kaplıdır. Kulakları ve burnu hayli büyük, dişleri de düzensiz bir yapıdadır. 1834 yılında Meksika’da doğan Julia’nın kaderi onun bu özelliklerinden faydalanmak isteyen Theodore Lent isimli adamla tanışmasıyla başlar. Lent kadınla önce evlenir sonra onu freak şovlara pazarlamaya başlar. O dönemin sirklerinde bu tarz “ucube gösterileri” hayli popülerdir. Lent zavallı kadını Avrupa ve Amerika boyunca “dünyanın en çirkin kadını” olarak sirklere pazarlar.
Julia Pastrana görüntüsünün aksine hayli güzel bir sese ve şarkı söyleme kabiliyetine sahiptir. Ayrıca harika dans eden kadın, 3 de dil bilmektedir. Julia 25 yaşındayken Lent’ten hamile kalır. Ne var ki çocuğu da aynı özelliklerle doğar ve doğumdan hemen sonra ölür. Doğumun komplikasyonlarını atlatamayan Julia Pastrana da 5 gün sonra hayata gözlerini yumar. Lent insanının hırsı ise bitmek bilmez. Gözü doymaz adam kadının ve bebeğin bedenlerini mumyalatır ve Avrupa’da sergilemeye devam eder. Yıllar boyu farklı kişilerin eline geçen bedenler sonunda 2013’de bir Meksika eyaleti olan Sinaloa’da toprağa verilir.
Bu derleme ilginizi çektiyse American Horror Story Karakterleri ve Onlara İlham Kaynağı Olmuş 10 Gerçek Hayat listemizle de ilgilenebilirsiniz.