İyi bir gerilim film izliyorsanız, kendinizi tamamen filmin içinde hissedersiniz. Asla sıkılmazsınız çünkü gevşeyecek bir anınız bile olmaz. Şüphe ve tedirginlik hiç geçmez, tansiyon asla düşmez. Koltuğunuza yapışmış bir şekilde sahneler içinde kaybolursunuz. Böyle anlatınca canınız iyi bir gerilim çekti mi? Buyrun size herkesin izlemesi gereken ve bir kere görmenin yetmediği 15 gerilim filmi!
1. Se7en (1995) IMDB Puanı: 8.6
Seri katil filmleri arasında en etkileyiciler arasında hiç kuşkusuz başı çeken bu David Fincher filmi, yağmurların hiç durmadığı, kasvetin tükenmek bilmediği, film boyunca adı telaffuz edilmeyen bir şehirde geçiyor. İncil’de bahsedilen yedi ölümcül günaha göndermeler yaparak kurbanlarını feci şekilde öldüren bir seri katili yakalamaya çalışan çaylak ve kıdemli dedektifin hikayesini anlatan Se7en’da sinemaseverlere rahat yüzü yok. Başrollerde Brad Pitt, Morgan Freeman ve Gwyneth Paltrow var.
2. The Silence of the Lambs (1991) IMDB Puanı: 8.6
1992 yılında aday olduğu yedi dalın beşinde Oscar heykelciğini kucaklayan The Silence of the Lambs yani Kuzuların Sessizliği; tekinsiz atmosferi, muhteşem senaryosu ve başrol oyuncuları Jodie Foster ile Anthony Hopkins’in muazzam performansları sayesinde insanı oturduğu yere mıhlayan, tüm zamanların en iyi filmlerinden. Amerikalı yazar Thomas Harris’in romanından beyazperdeye uyarlanan ve hiç kuşkusuz sinemanın en ikonik karakterlerinden biri olan Hannibal Lecter karakterinin şekillendirdiği film, genç FBI ajanı Clarice Starling’in, bir kadını, kurbanlarının derilerini yüzen bir psikopatın elinden kurtarma çabalarını konu alıyor. The Silence of the Lambs ile ilgili önemli bir bilgi de, en baba beş Oscar’ı kazanan üçüncü film olması. Bu ürkünç başyapıt En İyi Film, Erkek Oyuncu, Kadın Oyuncu, Yönetmen ve Senaryo dallarında heykelcikleri evine götürmüştü.
3. Rear Window (1954) IMDB Puanı: 8.5
Korku üstadı Alfred Hitchcock’un klasiklerini temsilen, Rear Window’u dahil ettik gerilimli listemize… Bacağını kırarak bir süreliğine tekerlekli sandalyeye mahkum olan bir foto muhabirinin hikayesine odaklanan Rear Window’da, kahramanımızla beraber biz de röntgenciliğe başlamış oluyoruz. Şüphe unsurunun yaklaşık iki saat boyunca silinmediği Rear Window, başrollerde James Stewart, Grace Kelly ve Wendell Corey’yi buluşturuyor. 1955’te dört dalda Oscar’a aday olan bu klasik, birinci sınıf bir gerilim ve tüm zamanların en unutulmaz yapımlarından biri…
4. Mulholland Drive (2001) ) IMDB Puanı: 8.0
Sinemanın en esrarengiz ve anlaşılması zor yönetmenlerinden David Lynch’in karmaşık örgüsüyle izleyicisini büyüleyen kült filmi Mulholland Drive, aslında kategorize edilmesi pek de mümkün olmayan bir yapım. “İnsanı gerim gerim geren bir film noir” olarak da nitelendirilebilecek Lynch klasiği, insanı allak bullak ederken bir yandan da hayran bırakıyor. İki buçuk saatlik sürreal bir rüya görünümündeki Mulholland Drive’ın başrollerinde Naomi Watts, Laura Harring ve Justin Theroux var. Lynch’in 2002’de En İyi Yönetmen Oscar’ına aday olduğunu ancak A Beautiful Mind’ın yönetmeni Ron Howard’a kaybettiğini de anımsatalım.
5. Black Swan (2010) IMDB Puanı: 8.0
İzleyicisini germeyi seven Darren Aronofsky’in yönetmen koltuğunda oturduğu Black Swan için, kahramanının karanlık tarafa geçişini en güzel anlatan, bunu yaparken de insanı diken üstünde tutan bir modern klasik desek yanılmış sayılmayız. Enfes performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ına uzanan Natalie Portman’ın canlandırdığı Nina karakterinin, narin ve ürkek “beyaz kuğu”yken saplantı ve hırsın etkisiyle karanlığa teslim oluşunu izlediğimiz Black Swan’ın her bir sahnesi ders niteliğinde. Beş Oscar adaylığı olan filmin başrollerinde Natalie Portman, Mila Kunis ve Vincent Cassel var.
6. The Vanishing (1988) IMDB Puanı: 7.8
The Vanishing’i izlerken insan kendine sormadan edemiyor: Ya benim başıma böyle bir şey gelseydi? Ürkütücülüğünü gerçeğe olan yakınlığından alan bu gerilim, otomobillerine atlayıp tatile gitmek için yola koyulmuş bir çift olan Rex ve Saskia’ya odaklanıyor. Yol üzerindeki bir dinlenme tesisinde duruyorlar, Saskia içecek bir şeyler almak için içeri giriyor. Ve giriş o giriş… George Sluizer imzasını taşıyan film, insanı iliklerine kadar geren, uyanmak isteyip de uyanamadığınız bir kabus gibi.
7. The Game (1997) IMDB Puanı: 7.8
“Gerilim benden sorulur” diyen David Fincher’ın bir diğer filmi olan The Game, başarılı bir bankacı olan Nicholas Van Orton’ın, doğum gününde aldığı bir hediyeyle hayatının alt üst oluşunu merkeze alıyor. Michael Douglas, Sean Penn ve Deborah Unger’ı buluşturan kadrosuyla The Game, iki saati aşkın süresiyle düşmeyen bir tansiyon ve bitmeyen bir gerilim vadediyor izleyicisine. Fincher’ın Se7en’dan iki yıl sonra çektiği film, aynı anda hem tahmin edilebilir hem de sürprizlerle dolu olmayı başaran bir beyin egzersizi.
8. Misery (1990) IMDB Puanı: 7.8
En iyi Stephen King uyarlamaları arasında kuşkusuz başlarda yer alan Misery, sert bir saplantı hikayesi. Ünlü bir yazarın, geçirdiği trafik kazası sonrasında, bir hayranının evinde kırık bacakla uyanması ile gelişen olayları anlatan film, başrolde James Caan ve Kathy Bates’i buluşturuyor. Sıra dışı bir kedi-fare oyununun anlatıldığı Misery’de Kathy Bates, muazzam performansıyla Oscar’ı kucaklamıştı.
9. Zodiac (2007) IMDB Puanı: 7.7
David Fincher imzasını taşıyan bir diğer seri katil filmi olan Zodiac’ın hikayesi gerçek olaylara dayanıyor. 1960’ların sonlarında San Francisco halkına musallat olan, gazetelere ve polislere işlediği cinayetlerle ilgili şifreli mektuplar gönderen bir katile odaklanıyor. Başrollerde Jake Gyllenhaal, Robert Downey Jr. ve Mark Ruffalo’yu buluşturan Zodiac, Cannes’da Altın Palmiye’ye aday olmuştu. Gerilim sevenlerin kaçırmaması gereken film, 3 saate yaklaşan süresine rağmen “bitmesin” dedirtiyor.
10. Blow-Up (1966) IMDB Puanı: 7.6
İtalyan yönetmen Michelangelo Antonioni’nin ilk İngilizce filmi olma özelliğini taşıyan Blow-Up, Londra’da tanık olduğunu düşündüğü cinayeti çözmeye çalışan bir fotoğrafçı olan Thomas’ı merkeze alıyor. Antonioni ustanın 1967’de En İyi Yönetmen dalında Oscar’a aday olduğu film, Cannes’dan Altın Palmiye ile dönmüştü. Türkçeye ” Cinayeti Gördüm” adıyla çevrilen filmin gizem ve gerilim dozu hiç düşmüyor.
11. Nocturnal Animals (2016) IMDB Puanı: 7.5
A Single Man ile moda sektöründen sinemaya adım atan Tom Ford, Türkçeye Gece Hayvanları olarak çevrilen Nocturnal Animals ile turnayı gözünden vurdu. Efsane açılış sahnesiyle bizi çok da alışık olmadığımız türden bir sinema deneyiminin beklediği mesajını veren Ford, Nocturnal Animals’daki çok katmanlı hikayesiyle izleyicisini koltuğa mıhlamayı başarıyor. Zengin ve mutsuz sanat galerisi sahibi Susan rolünde Amy Adams’ın harikalar yarattığı filmde, gözleriyle konuşan bir diğer oyuncu olan Jake Gyllenhaal, Susan’ın eski kocası rolünde… Filmin diğer ağır toplarından Michael Shannon, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Oscar adaylığı kazanmıştı.
12. Take Shelter (2011) IMDB Puanı: 7.4
Michael Shannon demişken… Shannon’ın insanı gerim gerim geren performansıyla hayran bıraktığı Take Shelter, yaklaşan korkunç bir fırtınaya dair rüyalar gören ve ailesini korumak için sığınak inşa etmeye başlayan bir adamın hikayesini anlatıyor. Shannon’a Jessica Chastain’in eşlik ettiği bol ödüllü film, Jeff Nichols imzasını taşıyor.
13. The Talented Mr. Ripley (1999) IMDB Puanı: 7.4
Amerikalı polisiye yazarı Patricia Highsmith’in aynı adlı romanından uyarlanan The Talented Mr. Ripley, insanı çaktırmadan geren, bir izleyenin bir daha kolay kolay unutmadığı filmlerden. Başrolde Ripley olarak Matt Damon’ı izlediğimiz ve ona Jude Law, Gwyneth Paltrow Cate Blanchett ve Philip Seymour Hoffman’ın eşlik ettiği film, Anthony Minghella imzasını taşıyor. 2000 yılında Jude Law’un En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Oscar adayı olduğu film, müzikleri, sanat yönetimi ve kostümleriyle de öne çıkıyor.
14. Cape Fear (1991) IMDB Puanı: 7.3
En az 1962 yapımı orijinal Cape Fear kadar beğenilen bu remake, Martin Scorsese ile Robert De Niro işbirliklerinin ne denli iyi sonuçlar verdiğini insana hatırlatan cinsten bir film. De Niro’nun tüyler ürperten performansıyla Oscar’a da aday gösterildiği film, 14 yıllık cezasını çektikten sonra hapisten çıkan ruh hastası tecavüzcü Max Cady’nin, onu mahkemede yeterince iyi savunmadığına inandığı avukatına musallat oluşunu merkeze alıyor. De Niro’ya Nick Nolte, Jessica Lange ve Juliette Lewis eşlik ediyor.
15. Dressed to Kill (1980) IMDB Puanı: 7.1
Brian De Palma’nın olay yaratan filmi Dressed to Kill, sorunlu bir evliliği olan kadının, yaptığı bir kaçamak sonrasında uzun boylu sarışın bir kadın tarafından öldürülmesiyle sarpa saran olayları konu alıyor. Cinayete tanık olan telekızın, hem olayı çözmeye çalışması hem de kendi canını kurtarmaya çalışmasını merkeze alan kült film, başrollerde Michael Caine, Angie Dickinson ve Nancy Allen’ı buluşturmuştu. Nancy Allen’ın Altın Küre adayı olduğu Dressed to Kill, izleyicisini sürüklediği Hitchcock’vari şüpheler ve şok edici finaliyle hafızalara kazınmıştı. Seveni kadar hazzetmeyeni de bol olan yapım, Carrie ile korku meraklılarını mest eden De Palma’nın, söz konusu gerilim olunca ne kadar iyi işler ortaya çıkarabildiğinin kanıtı gibi aslında…