Son yıllarda televizyon dizilerinin geçirdiği dönüşüm ve izlenme oranları gösteriyor ki toplumu manipüle edebilecek bir güç var o dizilerin karakterlerinde. Öyle ki o karakterlerin jargonlarıyla konuşmak, onların sergilediği tutumları benimseyip uygulamak izleyici için birer “farz” olmuş.
Deli Yürek’le başlayan dizi karakterlerini modelleme furyası artarak devam etti. Lise öğrencilerinden orta yaş ve hatta orta yaşın üstündeki izleyiciler üzerinde ne tür bir etki oluştuğunu birlikte görelim
Deli Yürek
Askerden dönen Yusuf Miroğlu, bir terör eyleminde silahlı teröristleri alnının çatından vurur ve kahramanlaşır. Mağrur gencimiz, bir takım sebeplerden ötürü yer altı dünyasına iner ve kirli olan dünyayı cesaretiyle, dürüstlüğüyle temizler, pirüpak eder.
Adam, 1897 doğumlu olsa Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşı’nda yenilmiş sayılmazdı. Neden? Çünkü o Miroğlu.
Bu karakterin hayatımıza girmesiyle küçüklü büyüklü birçok vatandaş ona özendi. “Miroğlu Paltosu” denilen paltolu tipler amip misali türedi. Bunların üreme sistemi anlaşılamadığı için henüz net bilgi yok ancak her geçen gün yolda denk geldiğimiz yürüyen paltoların sayısı hiç de azımsanacak gibi değildi.
O dönem bu durum küçük çapta bir infial uyandırınca dizinin yönetmeni Osman Sınav bir basın açıklaması düzenlemiş ve dizide kullanılan her bir merminin “halkın psikolojisini” etkilememesi için özenle hesaplandığını belirtmişti. Matematikten anlamıyordur belki.
Kurtlar Vadisi
Bu dizi, 2003 yılında yayımlanmaya başladığında her yerde “Bu Bir Mafya Dizisidir” sloganını okur veya duyar olmuştuk. Açıkçası ben bu kadar uzun süreceğini düşünmemişken daha da süreceğinden korktuğum yapımdır kendisi. Düşünemediğim başka bir sonuç da; dizinin kahramanlarının siyasi arenadaki gayriresmi “paydaşlar” için kullanılabileceğiydi ki uzun süredir yayınına devam etmesinin arkasındaki sebep bu olsa gerek.
Dizinin müzikleri milyonlarca vatandaşın telefon melodisi haline gelmiş, lise koridorlarında uzun paltolu genç arkadaşlarımız volta atar olmuş, hepimiz “babadan oğula nesil” misali dizi karakterlerinin replikleriyle konuşur olmuşuz.
Ayrıca, Çakır karakterinin vurulmasından sonra gerçeklikten kopup bu karakter için gerçek hayatta cenaze namazı kılan bir cemaati hatırlatmakta fayda var.
Doğan kaç çocuğa bu diziden dolayı “Memati” ve “Polat” isminin verildiği belli değil.
“Çıkışa gel” söylemiyle dalga geçerken o çıkışlardan birinde bir öğrencinin başka bir öğrencinin “biz racon kesmiyoruz, kelle kesiyoruz” repliğiyle boğazını kestiğini unutmamak gerekir.
Okullara sokulan silahları sıralamaya kalkarsak bu yazı bitmeyecek. Susuyoruz.
Diriliş Ertuğrul
Bozoklar’ın Kayı Boyu’na mensup Ertuğrul Bey’in mücadelelerini konu edinen bu tarihi diziden sonra elinde kılıçla televizyon izleyen bir kitle oluştu. Yakındır, sokaklarda at üstünde sefere gider gibi işe giden dayıları görmemize.
Çukur
Brezilya sokaklarında çekiliyormuşçasına suç ve örgütsel hareketin var olduğu bu dizide dünyayı kurtarabilecek bir aile, mahalleyi temizlemek için türlü yasa dışı işe girişiyor. Evet, neyin ne olduğunu anlamak kolay olmasa da özenen bir güruh olduğunu da inkar edebilecek bir babayiğit çıkamaz.
Ailesinin soyadını değiştiren de var, herhangi bir repliğini hayat görüşü olarak benimseyen de…
Adana 01
Geleneksel mecralardan dijital platforma geçişin hızlandığı günümüzde internet üzerinden yayımlanan bir dizi olan Adana 01’den sonra birçok kişi o malum şiveyle konuşur oldu. Bu şiveyi Adana’da bu kadar konuşanın olmaması kafaları karıştıran bir soru işareti.
Aşk-ı Memnu
Yıllar boyunca yenge-yeğen kompleksi etkisinde kalmamıza sebep olabilecek bu dizi ise yasak aşk üzerine odaklanmış. Halit Ziya Uşaklıgil’in eserinden uyarlanan dizi kitaptan oldukça farklı ilerledi ama bunu fark etmek küçücük bir gruba nasip oldu.
Bu dizinin etkisini gösteren en somut ve bir o kadar anlamsız örnek ise Bihter Ziyagil için hazırlanan mezar taşının bir vatandaş tarafından kaçırılması. Taş yerinde ağırdır ama arkadaş ağır seviyor belki de. Bu kadar uzattığım yeter.
Bu yazıyı burada bitiriyorum.
“Behlül kaçar.”