1) Daniel Amokachi
Rahmetli Süleyman Seba‘nın Türk futboluna kazandırdığı efsane oyunculardan birisidir. Taraflı-tarafsız her kesimin beğenisini kazanmış bir oyuncudur. Fiziğinin yüksek seviyedeki gücü ,rüzgârı anımsatan hızı ve bileklerini seri bir şekilde kullanışı hiçbir zaman unutulmayacaktır.
Kendi ülkesinde yani Nijerya’da futbol hayatını noktaladı. Son zamanlarında, ülkesinde yapmış olduğu bir basın toplantısı sırasında muhabirlerden biri Amokachi’ye şu soruyu yöneltir: “Nijerya hükümetinin futbolla fazlaca ilgilenmesinin ve futbol konusu üzerinde fazlaca durmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?” Amokachi’nin bu soru üzerine vermiş olduğu cevap ise şudur: “Çok normal. İkimiz de tribünlere oynuyoruz.”
Demek ki neymiş; siyasilere gönderme yapmak, zekâ işi olduğu kadar, yürek işiymiş de (!)
2) Pavel Nedvěd
Çek Cumhuriyeti’nin efsanesi değildir, dünya futbolunun efsaneleri arasındadır. Sürati ve topa vuruş şekli ile rakip defanslarının korkulu rüyasıydı. Juventus ismi ile özdeşmiş bir kişidir Nedved.. “Nedved” denildiği zaman akıllara gelen iki renk vardır; siyah ve beyazdır..(!) Juventus küme düşürüldüğünde birçok oyuncusu kulübü terk etti. Başka kulüplere gittiler… Kimisi ezeli rakiplerine giderken,kimileri farklı ülkelere gitmeyi tercih etti.
O dönemlerde Pavel Nedved bir basın açıklaması yaptı. Çok fazla konuşmadı. Sadece şunu söyledi: “Bir takım küme düşerse; futbolcular gider, adamlar kalır!”. İşte biz buna “karakter” diyoruz…
Demek ki neymiş; profesyonel futbolcu; para için oynayan değil, formasını teriyle ıslatıp, hakkını verenler imiş!
3) Paul Scholes
Kendisi bir Manchester United efsanesidir. İngiliz oyuncu, efsaneleşen Manchester United altyapısının önemli bir mekanizmasını oluşturmaktaydı. Orta saha mevkisinde görev yapan Scholes, günümüz futbolunun “ofansif orta saha” tanımını yapan bir futbolcudur. Scholes, Manchester United aşığıydı; Manchester United de ona aşıktı. Başka bir takımda oynadığını düşünmek, ihtimalini ortaya atmak bile imkânsızdı.
Kendisini, İnter’in ciddi olarak istediğini, hem İtalya hem de İngiltere basınında bariz bir şekilde duymuştuk. Ancak İnter’in bu girişimi olumsuz sonuçlanmıştı. Bu durum sonrasında İnter Başkanı Moratti, Scholes transferinin olumsuz neticelenmesini şu sözlerle açıklamıştı: “Scholes’u almaya çalıştığımızda bize yanıtı basitti: Sizin için oynamamı istiyorsanız, kulübü satın almalısınız!” Kulübü ile evlenebilse; bunu gerçekleştiren ilk futbolcu olabilirdi kendisi…
Demek ki neymiş; tüm ezeli rakiplerin formasını giyen bir oyuncunun, attığı golden sonra takımın amblemini öpmesi sevdayı değil, suniliğin göstergesidir!
4) Şota Arveladze
Evet… Bu ismi okuyunca hepinizin yüzünde tebessümler oluşturduğunu düşünmekteyiz. 🙂 Trabzonspor ile bütünleşmiş bir futbolculuk hayatı. Gürcistan doğumlu Gürcistan vatandaşı ama bizim gözümüzde kendisi hep Türk’tür. Artık benimsenmiş birisidir. Basit tabirle; bizden birisi.
Futbolculuk hayatı Türkiye’den sonra Hollanda’da devam etti. Öyle parlak bir futbol hayatı olmasa da futbol bilgisine değer verilen önemli futbol adamlarından birisidir. Daha çok futbol dışı demeçleri ve samimi yorumları ile hepimizde tebessümler oluşturan, futbolun güzel insanlarından birisidir. Özellikle şu diyaloğu efsaneler arasına girebilecek niteliktedir.
Muhabir : Attığın en güzel goller hangileridir?
Sota ARVALADZE : Oğlum ve kızım…
Demek ki neymiş; futbolu ince oynayanlar değil, ince espri yapanlar da konuşulur ve unutulmazdır…
5) Vágner Love
Brezilyalı forvet, tam bir son vuruş ordinaryüsüdür. Rakip defansların arasına bir ruh gibi sızıp, hissettirmeden, kaleciyle karşı karşıya kalıp, cezayı kesebilen bir forvettir. Rastalı saçları ve o saçlarını oynadığı takımın forma rengine uygun boyatan aykırı bir futbolcudur. Hakemle ve rakiple diyaloğa girmeyen, sadece futbolu oynayan ender futbolculardan birisidir. Bu nedenle efsaneleşmiştir. CSKA Moskova‘nın esip gürledği senelerde başarılarda en büyük pay sahibiydi.
Rusya’da düzenlenen bir basın toplantısında, muhabir kendisine şu soruyu yöneltmişti: ” Futbol oynamak sana neyi ifade ediyor?” Yanıtı hiç düşünmeden verdi Wagner: “Beni futbol oynuyor zannetmeyin. Benim yaptığım şey; sevgilimle, 90 dakikalık dilimler hâlinde zaman geçirmek!”
Anlaşılan boşuna kendi isminin sonuna “Love” ibaresini ekletmemiş.
Demek ki neymiş; futbol bir ruhmuş; hem de bedene indirgenmemiş hâliyle bir aşkmış!
6) Cristiano Lucarelli
Köleleşmiş düzen, hayatın her alanında faşizan davranış sergileyen insanlar ve yöneticiler karşısında korkusuzca, mertçe düşüncelerini söyleyen bir futbol efsanedir Lucarelli.. Onu bir maç olsun; yürürken,yerde sakatlık numarasıyla yatarken ya da ağzında sakızla ukala oyuncu profiliyle göremezdiniz. Her maç sırılsıklam teriyle maçın son düdüğünde nefes nefese kalmış, soyunma odasına yürüyecek dermanı kalmamış bir şekilde görürdünüz. Livorno takımı ile efsaneleşti ve belki de Livorno’yu İtalya’da saygın bir kulüp hâline getiren kişiydi. Livorno onun için, çocuğu kadar göz bebeğiydi. Çok değerliydi! O kadar değerliydi ki, söylediği şu söz her şeyi açıklamaktadır: “Herkes kendine pahalı arabalar, yatlar alırken; ben bugün Livorno forması aldım!”
Demek ki neymiş; forma aşkı, ne maddiyat ne de bir çıkar gözetmeksizin oluşan karşılıksız bir aşkmış!
Dipnot: Adana Demirspor ve Livorno takımları, kardeş kulüplerdir.
7) Sir Bobby Robson
İngiliz futbolunun gelmiş geçmiş en büyük yıldızıdır. Futbol, bir İngiliz kültürüdür ve bu kültürün en büyük sanatçısı Bobby Robson’dur. Gerek oyunculuk zamanı, gerekse futbolu bıraktıktan sonra futbol üzerine yazmış olduğu kitaplar, değerlendirmeler son derece önemlidir. Özellikle futbolun yönetimi açısından yapmış olduğu bir real değerlendirme, efsaneler arasındadır . Robson der ki: “Eğer beyaz mendiller sizin için sallanıyorsa, fazla endişelenmeyin; başkanınız size sahip çıkar. Ancak beyaz mendiller başkan için sallanıyorsa, siz en iyisi mi yeni bir yer bulun.”
Bize hiç yabancı olmayan bir durum olsa gerek…