Sönmüş bir volkanik dağın eteğine kurulmuş olan Edinburgh, görülmeye değer Avrupa şehirlerinden biri. Ağzına kadar yapılacak şeylerle ve gidilecek yerlerle dolu olan şehir, engebeli bir arazi üzerine kurulmuş. Buna rağmen, her yer birbirine yakın.
1. Size şehri yürüyerek keşfe çıkmanızı öneriyoruz.
2. Şehirde ‘‘Close’’ denilen kestirme yollar mevcut.
Bunlar ana caddeleri birbirine bağlayan dar geçitler.
3. Edinburgh Kalesi, şehrin en yüksek yapısı ve fazlasıyla turistik bir yer.
Volkanik bir kayanın üzerine kurulmuş olan kale, zengin ve kanlı bir tarihe sahip.
4. Ayrıca her sene Ağustos ayında, Edinburgh Kalesi’nde, “The Royal Edinburgh Military Tattoo” isimli bir gösteri düzenlendiğini de eklemen geçmeyelim.
5. İskoçya denince, ilk akla gelenlerden biri kuşkusuz viski.
Dilerseniz, viski fabrikalarına düzenlenen günübirlik gezilere katılabilirsiniz ya da Edinburgh Kalesi’ne fazlasıyla yakın olan ‘‘The Scotch Whisky Experience’’ için biletlerinizi alabilirsiniz. Viski seviyorsanız, bu deneyimin, sizin için Disneyland’e gitmekten farksız olacağını söylemeliyiz. Bir viski fıçısının içinde, rayların üstünde giderken, İskoç viskisinin hikayesini dinleyeceksiniz.
6. St. Giles Katedrali’ni ziyaret edin.
Girişin ücretsiz olduğu bu katedralde, vitrayların güzelliği, aklınızı başınızdan alacak.
7. Kitap kurtlarının, kesinlikle es geçmemesi gereken Edinburgh kitapçılarına göz atmanızı öneriyoruz!
İkinci el ve antik kitapları bulabileceğiniz kitapçıların hepsi, birbirinden ilginç ve estetik bir görüntüye sahip.
8. Eğer siz de iflah olmaz bir Harry Potter fanıysanız, Edinburgh seyahati, sizin için daha özel olacaktır.
J.K. Rowling, Harry Potter serisini Edinburgh’da yaşarken yazmaya başladı. Çizdiği illüstrasyonları da burada yaşarken çizmeye başladı. Eğer şehri gezerken, ne aradığınızı bilerek gezerseniz, Rowling’in nelerden ilham aldığını, kendi gözlerinizle görebilirsiniz.
9. Rowling’in ilham aldığı sokaklardan biri, fazlasıyla renkli olan Victoria Street.
Bu sokak, Rowling’e, Diagon Alley için ilham verdi.
10. George Heriot’s School’un mimarisi ise, Rowling’e, Hogwarts’ı yaratırken ilham verdi.
11. Greyfriars Kirkyard, hem Ateş Kadehi kitabına hem de Tom Riddle ismine ilham kaynağı oldu.
12. Dilerseniz tüm bu ilham verici mekanları, ‘‘The Potter Trail Tour’’ isimli tura katılarak tek seferde de görebilirsiniz.
Büyülü bir yolculuk olacağı kesin!
13. Mary King’s Close isimli, gizli Edinburgh sokaklarıysa fazlasıyla görülmeye değer.
En ünlü Edinburgh ‘‘Close’’u olan, Mary King’s Close’un, perili olduğu söylentilerine kulak asmayın. 16. yüzyıldan kalma bu gizli dar geçitleri ve yüzyıllık sokakları keşfe çıkın. Eklemeden geçmeyelim, fotoğraf çekmek burada yasak.
14. The Royal Mile, Edinburgh’nın kalbi.
Burayı ziyaret ettiğinizde, Parlamento Binası’na yakın bulunan kafelerden, yiyecek bir şeyler kapıp öyle gezintiye çıkabilirsiniz.
15. En az bir sabah, Arthur’s Seat isimli tepeden, güneşin doğuşunu ve şehrin manzarasını seyretmenizi şiddetle öneriyoruz.
Şehrin sınırları içinde bulunan bu tepeye tırmanmak 40 dakikanızı alacak.
16. Dönüşteyse Holyrood Park’ta, yanınızda getirdiğiniz yiyeceklerle hafif bir kahvaltı yapabilirsiniz.
17. İskoçya’nın sadakat simgesi, Bobby.
Hepimiz, Hachiko’yu biliyoruz. Benzer bir hikaye, Edinburgh’da da yaşandı. Bobby, Edinburgh’nın ünlü işadamlarından birinin sadık köpeğiydi. Sahibi öldükten sonra, harap olan köpek, her gün onun mezarını ziyaret etti. Ta ki yıllar sonra, kendi ölümü gerçekleşene dek. Herkesi çok etkileyen bu köpeğin, gömüldükten sonra heykeli dikildi.
18. Royal Botanic Garden, girişin ücretsiz olduğu bir diğer turistik mekan.
19. Edinburgh Anatomi Müzesi, biraz ürpertici de olsa fazlasıyla ilginç.
Girişin ücretsiz olduğunu da ekleyelim.
20. The National Museum of Scotland, ziyaret etmenizi önerdiğimiz bir diğer mekan.
Ayrıca 7. Katındaki sakin terasıyla, güzel bir manzara yakalama olanağı sunuyor.
21. Başlangıç noktası Edinburgh olan, günübirlik Highlands turlarına katılmanızı öneriyoruz.
Orta Dünya’ya ilham veren bu topraklar, size bir Tolkien kitabının içindeymişsiniz gibi hissettirecek.
22. 20. Yüzyılda, Edinburgh’ya bağlanan ve bundan önce ayrı bir şehir olan Leith, görmeniz gereken bir diğer konum.
Leith’e ulaşmak için otobüs bileti almanız gerekecek çünkü şehir merkezine biraz uzak.
23. Lauriston Kalesi’nde bir piknik yapmaya ne dersiniz?
Şehrin hemen dışındaki bu kaleye, araba kiralayarak ya da toplu taşıma kullanarak ulaşabilirsiniz. Geniş bahçeleriyle, her zaman halka açık olan bu Ortaçağ kalesinde, günün yorgunluğunu atabilirsiniz.
24. ‘‘The Edinburgh Festival Fringe’’ ya da kısa adıyla ‘‘Fringe Festival’’ dünya üzerindeki en büyük sanat festivali.
Gösterilerin, ya ücretsiz ya da düşük ücretli olduğu bu festival, yaz aylarında düzenleniyor ve herkes katılabiliyor.
25. Son olarak, ‘‘Gezdik gördük, peki ne yiyelim?’’ diyenler için; Tütsülenmiş balık.
Tütsülenmiş balık servisi yapan yerlerin bazılarının, 200 yıldan daha eski olduğunu eklemeden geçmeyelim.