Her Türk’ün kafayı sıyırma noktasına gelip aklından en az bir kere geçirdiği “Abi gidelim bu ülkeden” fikrini sizler için bir amme hizmeti olarak ele aldık ve “kaçsanız nerelerde rahat edersiniz?” listesi yaptık. Berlin, Londra, New York gibi zaten “yaşasak süper olur” dediğimiz popüler şehirler dışında kalan alternatif nitelikteki dünyanın yaşanılası şehirlerine şans verdik. Hadi buyrun!
Marka şehir: Edinburgh
Dev bir dönem filmi seti olan Edinburg, dünyanın en iyi üniversitelerinden birkaçına ev sahipliği yaptığı için yurt dışında okumak isteyenlerin ilk tercihleri arasında yer alıyor. Yeşilin yerleşik hayata geçtiği şehirde, aynı zamanda pek çok dil okulu var ve yaşam Londra’ya göre çok daha ucuz. “Yağmur çamur önemli değil, esen soğuk rüzgârlar bana vız gelir” diyorsanız; İskoçya’nın başkenti Edinburgh, Britanya kültürünü yaşamak için son derece ideal bir yer.
Karşı kürenin cenneti: Cape Town
Tüm coğrafi etkileyiciliğini bir kenara bırakırsak eğer şarabı, deniz mahsullerini, doğayı, okyanusu, bir dağın tepesinden şehri izlemeyi, farklı kültürleri, gece hayatını, ucuz ve kaliteli yemek yemeyi, içmeyi seviyorsanız gitmeniz gereken yer burası; Cape Town. Dünyanın her yerinden gelen öğrencilerle dolu üniversitesi de gençler için renkli bir olanak.
Vatandaşlığa kabul etseler koşa koşa gideceğimiz: Melbourne
Hocalardan 100 üzerinden 98 alan, suç oranının çok düşük ve her şeyin kendine ait bir düzeni olduğu, yaşamanın bu düzen içinde kolayca akıp gittiği bir şehir Melbourne. Avustralya’nın dünyada eğitimdeki hatırı sayılır yeri düşünüldüğünde, şehir bir öğrenci için de biçilmez kaftan. Türkiye gibi bir kaos ortamından giden biri, bu düzen içinde önce muhtemelen bir bocalasa da, yaşam koşulları size “insan” olduğunuzu hissettirecektir.
Küçük suyun 3 euro olduğu şehir: Helsinki
“Kış en sevdiğim mevsim, yanaklarımın soğuktan Heidi olmasına aldırmam, kan damarlarım soğuktan içime çekilse de bana mısın demem” diyorsanız, Finlandiya’nın başkenti ve en büyük şehri Helsinki ilk düşünmeniz gereken adreslerden biri. Şehir biraz pahalı, evet küçük su 3 euro ama aynı zamanda havasının aksine sıcakkanlı insanları, full+full medeniyeti ve son derece iyi çalışma koşulları ile kuzeyde bir cennet âdeta Helsinki.
“Don’t cry for me” Buenos Aires
İstanbul’dan çok uzaklara gitmek, yine de Avrupa’da dolaşıyor gibi hissetmek, güzel yemekler yemek istiyorsanız; Buenos Aires çok doğru bir seçim. Sadece Arjantin’in değil, tangonun da başkenti olan kent, “çok para kazanmama gerek yok, güzel bir iklimde, güzel yemeklerle keyifli hayat süreyim”cilerin sadece Latin Amerika’da değil, tüm dünyadaki bir numaralı tercihi olmalı.
Avrupalı ve klas: Zürih
Evet, Zürih’te yaşamak bir miktar fazlaca para, çokça takım elbise, biraz da Almanca gerektiriyor. Dolayısıyla statü sahibi olmak ve bunu göstermekten hoşlanıyorsanız, bunların yanında düzen ve huzur da istiyorsanız; Zürih sizin için biçilmiş kaftan. Ayrıca Avrupa’nın merkezinde, her yere, en başta Yaşlı Kıta’nın çatısı Alplere yakın olma avantajını da eklersek, Zürih her anlamda daha da cazip bir şehir oluyor.
Bir tatlı huzur almaya geldik Perth’ ten
Perth, her sene yapılan araştırmalarda, dünyanın en yaşanılabilir şehirleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Yaşayanlarının en büyük sorunu, sahildeki çalı çırpıların yarattığı yangın tehlikesi olan bir şehirden de bu beklenirdi zaten. Tahmin edilebileceği üzere ülkemizle ortak tek yanının güzel sahilleri olduğu bu tatlı okyanus şehri, aynı zamanda Avustralya’nın maden ve petrol merkezi.
Kalifiye ve genç nüfuslu bu şehir “hem huzur olsun hem karnım doysun”cuların listesine girebilir.
Norveç’in Ankarası Oslo (ama denizi var)
Ortalama her İskandinav şehri gibi Oslo için de hashtag’ler şöyle; düzen, huzur, yeşillik, soğuk, temiz, pahalı. Malum hava yolu şirketlerinden 10 euro’ya bilet bulmanız sizi hiç aldatmasın, kazandığınız paranın nereye gittiğini anlayamayacağınız bir şehir aslında. Pahalı ama bunun karşılığını da fazlasıyla veriyor bu kuzey şehri.
Oldu da gemicilik ya da petrol konusunda ihtisas yaptıysanız; bu konuda fazlaca iş imkânı bulunan Oslo, sizin için birinci tercih olmalı.
Grunge’ın doğduğu yağmur kenti: Seattle
Microsoft, Amazon, Starbucks ve Boeing gibi şirketlere ev sahipliği yapan Amerika’nın kuzeybatısında yer alan Seattle; fiziksel olarak denizi, iki köprüsü, yokuşları, yerleşim birimlerinin dağılımı, hava şartları, hatta park yeri sıkıntısıyla bile İstanbul’a benziyor. Silikon Vadisi merkezli birçok firma, bulut hizmetlerini buradan yürütmeyi tercih ediyor. İlgili konuda eğitim almak isteyenler için de buradaki üniversitelerin konuya ağırlık vermeye başladığını belirtmek doğru olacaktır. Saatlik asgari ücret 15 dolar.
Bol yağmurlu, bol ormanlı bu kuzey şehri aynı zamanda, en basit şekli ile alternatif rock’ın bir alt türü olan Grunge’ın da doğduğu yer olma özelliğine sahip. Hatta bu nedenle Grunge, “Seattle Sound” olarak da anılıyor.
Melih Gökçek’i kıskandıracak fıskıyesiyle: Cenevre
Türkiye’deki kazancınızla gittiğinizde “Çok fakirim, keşke ölsem.” dedirten bir diğer şehir de Cenevre. Bilindiği üzere, diplomasinin göbeği olan bu şehirde yaşamak için cesaret ettiğinize göre, paranız var demektir; o zaman Cenevre’den korkmanız için bir neden yok.
Zürih’ten sonra İsviçre’nin en kalabalık ikinci şehri olan Cenevre, burada yaşayanların yaklaşık yarısının yabancı olması ile de dikkat çeken, cazip bir dünya şehri. Ülkenin tüm şehirleri gibi Cenevre de doğası ile herkesi kendisine hayran bırakıyor. Bir de, neredeyse şehrin her yerinden görünen, Melih Gökçek’i kıskandıracak güzellikteki fıskiyesiyle 🙂
Marmaris gibi ama daha güzeli: Auckland
Güney Yarımküre’nin en yüksek yapısı olan Sky Tower‘a ev sahipliği yapan, Yeni Zelanda’nın en hareketli, en kalabalık liman şehri Auckland; nüfusundaki farklı milletlere ve kültürlere rağmen, eşitlikçi bir yapıya sahip olması ile bu listede yer alıyor.
Ekonomisi, insanları, göçmen politikası gibi pek çok yönden hayranlık uyandıran Yeni Zelanda’nın bu en büyük şehri, bize çok uzak olsa da, denizi kucaklayan coğrafyası ile dünyanın en yaşanılası şehirleri arasında ilk sıralarda yer almayı hak ediyor.
Latin Amerika’da Avrupa havası: Salvador
Bahaia eyaletinin başkenti Salvador, Avrupai rengârenk mimarisi ve Brezilya’daki diğer şehirlerin aksine, Afrika kökenli Brezilyalı nüfus çoğunluğuyla biliniyor. 10 ila 15’inci güney paralelleri arasında kalan şehir; size yaz-kış güneşlenme, güzel yemekler yeme, artı Latin dansları ile coşma olanağı sunuyor.
Hatırı sayılır önemde bir limana sahip bir ticaret merkezi de olan Salvador, “Sadece keyif yapmayalım, biraz da çalışalım.” diyenler için de ideal bir tercih.
Küçücük fıçıcık Akdeniz kenti: Valetta
Ortalama bir ilçe kadar nüfusu ve totalde bir İstiklal Caddesi kadar merkezi olan Valetta, Akdeniz’in ortasında sakin bir yaşam hayal edenler için biçilmiş kaftan. Özellikle kısa dönem dil okulları için tercih edilen Malta’nın başkenti, biraz fazla turistik olması dışında; mimarisi, yemekleri ve Akdeniz’in kendine has iklimi ile “Gidelim Buralardan” şarkısını mırıldanmaya başladığınızda aklınıza gelebilecek cazip bir adres.
Umudun ve düşlerin şehri: Havana
“Esmer Latin kızlar bacaklarında puro sarıyor.”, “Ölmeden Castro’yu görelim abi ya” romantizmiyle tanıdığımız uzak diyar Küba’nın başkenti Havana, sosyal devlet hayranlarının övgüsüne layık eğitim ve sağlık sistemi ile oldukça güvenli. Fakat uzun zaman izolasyona maruz kalmanın etkisiyle biraz retro.
Eski arabaların ve kıyafetlerin arasında 60’larda yaşamanın tadına varabileceğiniz bu şehirdeki -Puerto Caddesi’nde- Atatürk büstü sayesinde, bir nebze de olsa evinizde hissetmeniz olası.
Gitmesek de görmesek de bizim olan şehir: Montevideo
Mütevazı devlet başkanı José (Pepe) Mujica liderliğinde, aşmış sosyal devlet ve adalet unsurlarıyla, kolay vatandaşlık şartlarıyla -özellikle son bir-iki senedir- ülkemizdeki sohbetlerde “Buraya göçmemiz lazım.” cümlesindeki nesne olan Uruguay’ın başkenti Montevideo görünüşte normal bir Güney Amerika şehri. Ancak burada hayat son derece kolay ve insanlar mutlu. Tüm şehirde bedava yüksek hızlı internet var, trafik az, eşcinsel evlilik ve marijuana serbest, eğitim ve sağlık üst düzeyde ve ücretsiz sağlanıyor. Özgürlüklerine düşkün ve çok fazla konfor aramayanlar için ideal adres olan Montevideo bir süre daha sohbet konusu olmaya aday bir şehir.
Kuzey Avrupa’nın renk cümbüşü: Hamburg
Başkent Berlin’den sonra Almanya’nın en büyük kenti olan Hamburg, pek çok liman kenti gibi kozmopolit, kalabalık, hareketli ve rengârenk bir şehir. Fatih Akın’ın yetiştiği ve sinema yapmaya başladığı bu şehir, 1960’ların başında yaklaşık 2,5 yıl “tıfıl” Beatles üyelerine kucak açmış, kendine has semti ve kulübü St. Pauli’nin yaşayanları ve taraftarı ile hayatın farklı renklerine açık herkes için yaşanılası bir şehir.
Kanalları ile Venedik’i andıran şehir, Kuzey Avrupa’nın en büyük limanı ve buna bağlı olarak gelişen, farklı alternatiflere sahip gece hayatıyla, sükûnet aramayanlar için ideal bir adres. Son olarak, Hamburg’un Berlin’e kıyasla daha ucuz olduğunu hatırlatmakta da fayda olduğunu düşünüyoruz.