İnsana insan olduğunu hissettiren ve belki de yaşamı boyunca tadabileceği en tarifsiz duygu… Sonunda mutluluk da olsa, acı da; bir süreliğine dünyadaki her şeyi güzelleştiren, en önemlisi de iki insanı tek ve bambaşka bir insana dönüştüren muhteşem duygu… Aşk! Nelere yetmez senin gücün?
İşte insanlığın ilk gününden bugüne kadar üzerine sayısız söz söylenmiş olan bu benzersiz duyguyu, yüzyıllarca sözle, yazıyla; şiirle, mektupla sevdiklerine tarif etmeye çalıştı insanlar… Bu sözlerin bazıları sadece sevilene özel kaldı; bazıları ise tüm dünya aşıklarına ilham oldu. Şimdi sorsak, ilk aklınıza gelen ünlü aşk şiiri- mektubu hangisi diye; hemen herkesin verecek bir cevabı vardır. Peki ya, dünyada yazılmış ilk aşk mektubu, acaba kim tarafından; nasıl biri için yazıldı?
Dünyanın bilinen ilk aşk mektubu, M. Ö. 2300-2500 yılları arasında, bizim topraklarımızda yazıldı…
Evet yanlış duymadınız… Bu yıllar arasında Mezopotamya’da, güzelliğiyle tanınan Enlil isminde Sümerli bir rahibe yaşıyordu. Ve rahibe, Su-sin ismindeki dönemin kralına aşıktı. Sonra, gün geldi çattı; rahibe kendisini krala fark ettirdi… Bu sayede de büyük aşkına kavuştu ve Sümer kralı Su-sin ile evlendi.
O ilk cümleleri, kralına aşık olmuş ve belki de şans eseri ona kavuşmuş bir rahibe kurdu…
Rahibe Enlil, kralıyla evlendiği gün, onun için bir şiir yazdı. Bu şiir, sarayda öylesine büyük beğeni topladı ki; o dönemin musiki sanatçıları tarafından bestelenmeye layık görüldü.
Rahibe Enlil’in sevgilisine kavuştuğu gün, onun için yazdığı şiir, kısa süre içinde gerçek sevginin sembolü oldu…
Aşkla yazılan bu özel cümleler, halk arasında da hızla yayıldı ve böylece sonsuz oldu…
Aşkını çivi yazısı ile taşlara kazıtan bu özel kadının mektubu ise şöyleydi:
“güveyi, kalbimin sevgilisi,
senin güzelliğin fazladır, bal gibi tatlı
beni büyüledin,
senin önünde titreyerek durayım,
güveyi, seni okşayayım,
benim kıymetli okşayışım baldan hoştur,
bağışla bana okşayışlarını,
benim beyim tanrım,
benim beyim baygınlığım,
Anlil’in kalbini memnun eden Su-sin’im,
bağışla bana okşayışlarını.”
Philadelphia Üniversitesi profesörü Hilprecht, 1800’lerin sonunda Mezopotamya’da yaptığı kazıda buldu üzerinde ne yazdığı bilinmeyen bu tableti…
Sonra da Osmanlı Hükümeti’ne teslim etti. Bu özel levha, kendisi gibi içeriğinde ne olduğu bilinmeyen 70 bin levha arasından; tam 58 yıl sonra, ünlü sümerolog Muazzez Çığ ve Hatice Kızılay tarafından incelendi. Ve gerçek böylece ortaya çıkmış oldu.
Levhayı inceleyen uzmanlar, yazının içeriğini çözünce hayretler içinde kaldılar… Çünkü buldukları şey, aslında dünyanın ilk aşk mektubuydu.
Bu aşk mektubunun hikayesi ile ilgili olarak şöyle bir rivayet daha var:
Sümer inancına göre, toprağın bereketini ve toprağın verimli olmasını sağlamak amacıyla, Kral’ın yılda bir kez Bereket ve Aşk Tanrıçası Enlil yerine bir rahibe ile evlenmesi kutsal bir görevdi. Bu şiir büyük bir olasılıkla Kral Su-shin için seçilmiş bir gelin tarafından yeni yıl bayramını kutlama töreninde söylenmek üzere kaleme alınmıştı ve ziyafetlerde şölenlerde müzik, şarkı ve dans eşliğinde söyleniyordu.(Kaynak)
İşte tam 4500 yıl önce Sümer kralı ile kraliçesi arasındaki aşkı anlatan bu taş levha, şu an için, dünyanın ilk aşk mektubu olarak biliniyor. Dilerseniz siz de bu aşk mektubunu, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret ederek görebilirsiniz…
Yarlandığımız kaynak burada…