Dünyada kati suretle mutlu olması gereken tamamen saf ve masum iki tür var; çocuklar ve hayvanlar. Siz o minik dönemlerinizi mutlu olarak tanımlar mısınız bilmiyoruz ama, Unicef’in 29 ülkeyi kapsayan raporunda yer bile alamayan ülkemizin çocukları olarak, sandığımız kadar mutlu bir çocukluk geçirmediğimizi görebiliyoruz. Yine aynı rapora göre, dünyanın en mutlu çocukları Hollandalılar olarak görünüyor. Bu listeyi belirleyen birkaç farklı kriter olduğu aşikar. Bunlardan bazıları ekonomik durum, yaşam kalitesi, ebeveynlerin tutumu gibi şeyler…
Hollandalı iki yazar Rina Mae Acosta ve Michele Hutchison’ın, her ebeveyn ve ebeveyn adayının okuması gerektiğini düşündüğümüz, bu dikkat çekici raporla ilgili yorumlarını sizinle paylaşmayı görev bildik.
Öncelikle, Hollandalı çocuklar için okul bir stres kaynağı değil. Ev ödevi yapmıyorlar, sonu gelmeyen bir sürü sınava tabi tutulmuyorlar ve 6 yaşına gelene kadar okuma veya matematik öğrenmiyorlar.
Okula başladıkları ilk yıllarda Hollandalı çocuklar, zamanlarını sadece çocuk olmaya harcıyorlar.
Eğer bir çocuğun okumaya veya matematiğe özel bir ilgisi varsa, ona gerekli materyaller veriliyor ve kendi başlarına keşfetmelerine izin veriliyor.
“Burada en önemli detay şu; Hollanda’da çocuklar, okula gitmeyi seviyorlar.”
Hollandalı çocuklar dünyada, okul ödevleri ve yüksek not alma baskısına en az maruz kalanlar. Yüksek not alma yarışı olmadığı için, sınıf arkadaşlarına karşı daha dost canlısı ve yardım sever yaklaşabiliyorlar.
Okul dışındaki bir diğer faktör de ebeveynlerin tutumu. Hollanda’daki ebeveynler diğer ebeveynlere kıyasla daha az talepkar. Hem kendileriyle hem de çocuklarıyla ilgili talepleri daha az.
“Çünkü kusurlarıyla veya eksiklikleriyle daha barışıklar. Anne ve baba olmanın tadını çıkarabiliyorlar. Örneğin, Amerikalı ailelerin çocuklarına rekabetçi olmaları için yaptıkları baskıya, Hollandalı çocuklar maruz kalmıyor. “
Ayrıca, Hollandalı babalar, çocuklarının sorumluluklarını, anneyle eşit derecede alıyorlar. “En basitinden, Hollanda’da bir babanın puset ittiğini veya kucağında bebek taşıdığını, en az anneleri gördüğünüz kadar sıklıkta görürsünüz.”
Disiplin anlayışı da diğer ülkelere kıyasla çok daha farklı. Örneğin, Hollandalı çocuklar cezalandırılmıyor.
Onlara toplumsal olarak uygun davranışlar öğretiliyor tabii ki. Ama onlardan yetişkinlere koşulsuz itaat etmeleri beklenmiyor. Zaten bu şekilde yaklaşılan çocuklar, kurallara kendiliğinden daha çok uymaya başlıyorlar.
Yine de, istedikleri zaman kendi görüşlerinin arkalarında durmalarına izin veriliyor. Bu, onların aynı zamanda mutlu ve dengeli birer yetişkin olmaları için mükemmel bir zemin sağlıyor.
Bir başka büyük fark, çocukların dışarı çıkmalarına ve olaylarla baş etmelerine izin verilmesi. Yağmurda okula bisikletle gidiyor, denetlenmeden oyun oynayabiliyor, bağımsızlığı öğreniyor ve kötü hava koşullarından çekinmiyorlar.
Özetlemek gerekirse, Hollanda’da çocukların çocuk olmalarına izin veriliyor. Ebeveynler çocuklarına ihtiyaç duyduklarında yardım ediyorlar ama onun dışında müdahale etmiyorlar. Onları uzun saatler boyunca ödevle oyalamaktansa, oyun oynamalarına fırsat veriyorlar. Bağımsızlık veriyorlar, ve anne babalar kendi hayatlarını yaşadıkları için suçluluk duymuyorlar.
Kaynak; 1