Ana sayfa » Tarih » İnsanlık Tarihinin En Büyük Gizemlerinden Biri: Dünyanın En Eski Dili Hangisidir?
İnsanlık Tarihinin En Büyük Gizemlerinden Biri: Dünyanın En Eski Dili Hangisidir?
İnsanlık tarihine baktığımızda, dillerin yalnızca bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda kültürlerin taşıyıcısı, uygarlıkların hafızası ve kimliğin ayrılmaz bir parçası olduğunu görürüz.
İnsanlık tarihinin en büyüleyici gizemlerinden biri de iletişimin ilk nasıl başladığı ve yapılandırılmış dilin kökenleridir. Günümüzde 7.100’den fazla dil konuşuluyor ve inanılmaz bir çeşitlilik sergiliyor. Ancak bu dillerin neredeyse yarısı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bazı dilleri sadece birkaç yüz kişi konuşurken, dünya nüfusunun yarısından fazlası sadece 23 dil kullanıyor. Peki, tüm bu dilsel zenginlik nasıl başladı? Dünyanın en eski dili hangisidir? İnsanlar ilk defa ne zaman gramer kuralları olan, sistematik bir dil kullanmaya başladı?
Bugün dünyada 7.100’den fazla dil konuşuluyor ve bunların neredeyse yarısı yok olma tehlikesi altında
Bazıları yalnızca birkaç yüz kişi tarafından bilinirken, dünya nüfusunun büyük çoğunluğu sadece birkaç dili kullanıyor. İşte bu çeşitlilik, dilbilimciler için büyüleyici ve kafa karıştırıcı. Bir dilin yaşını belirlemek için yazılı kayıtlar, sözcüklerin izlediği yol ya da dil ailelerinin kökenleri inceleniyor. Amaç yalnızca ilk kelimeyi bulmak değil, aynı zamanda insanların göçlerini, kültür alışverişlerini ve tarih sahnesindeki izlerini anlamak. Peki dünyanın en eski dili hangisidir sorusuna araştırmacılar ne diyor? Yale Üniversitesi’nden dilbilimci Claire Bowern’in dediği gibi, dil bazen geçmişi aydınlatan tek pusula olabiliyor.
En eski yazılı belgeler Mezopotamya ve Mısır topraklarından geliyor
Kil tabletlerdeki çivi yazısıyla yazılmış Sümerce ve Akadca metinler, yaklaşık 4.600 yıl öncesine tarihleniyor. Aynı dönemde Mısır’da da hiyeroglifler karşımıza çıkıyor. Firavun Seth-Peribsen’in mezarına kazınmış olan “Oğlu, İkili Kral Peribsen için İki Ülkeyi birleştirdi” ifadesi, tarihin bilinen en eski tam cümlesi olarak kabul ediliyor. Ne yazık ki bu üç dilin de artık yaşayan konuşurları yok. Ancak bıraktıkları yazıtlar sayesinde, bu uygarlıkların politik düzenlerinden günlük yaşamlarına kadar pek çok ayrıntıyı öğrenebiliyoruz.
Bugün hâlâ konuşulan en eski diller arasında İbranice ve Arapça dikkat çekiyor. Her ne kadar yazılı kanıtları yaklaşık 3.000 yıl öncesine uzansa da, her iki dilin de kökeni çok daha derinlerde, Afro-Asyatik dil ailesine dayanıyor. Bu aile, on binlerce yıl önceye kadar izlenebiliyor. İbranice, modern çağda canlandırılan eşsiz bir örnek. Arapça ise milyonlarca insanın ana dili olarak yaşamaya devam ediyor. Fakat bu dillerin tam olarak ne zaman ayrıştığı konusu hala tartışmalı. Dolayısıyla, “en eski yaşayan dil” unvanını kime vermemiz gerektiği net değil.
Çince de bu tartışmalarda öne çıkan bir başka güçlü aday
Tahminen 4.500 yıl önce Proto-Çin-Tibetçeden türeyen bu dilin en eski yazılı kanıtları, yaklaşık 3.300 yıl öncesine ait kehanet kemikleri ve kaplumbağa kabukları üzerinde bulunuyor. Bugünkü Çin yazısı, o dönemin işaretlerinden yüzyıllar sonra gelişmiş olsa da kökleri açıkça o zamana dayanıyor. Çince, yalnızca tarihsel sürekliliğiyle değil, aynı zamanda bugün yaklaşık 1,3 milyar insan tarafından konuşulmasıyla da benzersiz. Yani antik ve modern bir dil olmayı aynı anda başarıyor.
Hindistan’ın antik dili Sanskritçe, dini metinleri ve edebi zenginliğiyle farklı bir yerde duruyor
En eski yazılı örnekleri Vedalar’da, yani MÖ 1500-1200 yıllarına tarihlenen kutsal Hindu metinlerinde karşımıza çıkıyor. İlginç olan, Sanskritçenin bugün hala yaşayan bir kültürel gelenek olması. Ana dil olarak konuşulmasa da edebiyat, ritüeller ve akademik çalışmalar yoluyla varlığını sürdürüyor. Dilbilimciler Sanskritçeyi kesintisiz bir dil geleneği olarak tanımlıyor. Yani ölü değil, ama yaşayan diller gibi gündelik hayatta da değil.
Sanskritçenin yanı sıra Tamil de dünyanın en eski dili adayları arasında oldukça güçlü
Günümüzde Güney Hindistan ve Sri Lanka’da yaklaşık 85 milyon kişi tarafından konuşulan Tamil, aynı zamanda kesintisiz bir halk dili olma özelliğini taşıyor. Tolkappiyam adlı antik edebiyat eserinin tarihi tam olarak kesinleşmese de 7.000 yıl öncesine kadar uzandığı öne sürülüyor. Bu belirsizlik, Tamil’in yaşını tartışmalı hale getirse de dilin köklü geçmişi yadsınamaz. Tamil konuşan toplulukların dili sahiplenme biçimi ise dikkat çekici. Onlar için bu dil yalnızca iletişim değil, aynı zamanda kültürel bir gurur kaynağı.
Sümerce, Akadca ve Mısırca gibi ölü diller bize geçmişin kapısını aralıyor, İbranice, Arapça, Çince, Sanskritçe ve Tamil gibi yaşayan diller ise dilin canlılığını gösteriyor. Peki kesin bir kazanan var mı? Hayır. Çünkü en eski dil sorusu, bilimsel olduğu kadar politik ve kültürel bir tartışma alanı. Her toplum, dilini tarihin en eski sesi olarak görmek isteyebiliyor. Belki de asıl cevap şu: İnsanlık tarihi boyunca her dil, kendi içinde en eski. Önemli olan hangisinin daha eski olduğundan çok, her birinin geçmişe tuttuğu benzersiz ışık.