-
bir görüşe, bir eyleme, bir tutuma vb. karşı olma durumu, aykırılık.
-
karşı görüşte, karşı tutumda olan kimseler topluluğu.
Kelime anlamı bu. Dönemin bir şeylerden rahatsız her insanında görülür. Bir ses çıkartma biçimidir. Sanatçılar, sporu sadece fiziği ile yapmayan sporcular, televizyon programcıları, yazarlar ve müzisyenlerde fazlası ile görülür. Çünkü öfke bir şekilde dışa vurulmalıdır. Öfke, tepki veya isyan öznel şeyler değildir, bir toplum için yapılır. Ama genelde de ülkesini ve insanını çok seven kişiler tarafından gösterilir muhalefet. Çünkü sırtını muhalif olduğu kişiye yaslayıp hayatı boyunca dolarları saymak varken, ona karşı durmak, sadece bir sevgi meselesidir.
Başkanların arkalarında tarih boyunca onlara muhalif bir sürü insan oldu. Hiçbiri mahkemelerde değil, kendi mecralarından bir şekilde onlara salladılar. Kim bunlar? Mesela;
Clint Eastwood
Bu yalnız ve şekil kovboyumuz hiçbir zaman Barrack Obama’yı desteklemedi, üstüne de bunu bas bas bağırdı. “Başkan Obama, Amerikan halkına uygulanan en büyük aldatmacadır.” demekten asla geri durmadı. Obama’nın kendisini kazanmak için yaptığı davetlere de hep rest çekti.
Alyysa Milano, “Öyle bir şey yok!” diyen Donald Duck’a yaşadığı cinsel tacizi idrak ettiriyor.
Hey, @realDonaldTrump, Listen the fuck up.
I was sexually assaulted twice. Once when I was a teenager. I never filed a police report and it took me 30 years to tell me parents.
If any survivor of sexual assault would like to add to this please do so in the replies. #MeToo https://t.co/n0Aymv3vCi
— Alyssa Milano (@Alyssa_Milano) 21 Eylül 2018
Sylvester Stallone
Rocky beyimiz de 2008 seçimlerinde Cumhuriyetçi kesimi destekleyenlerden. Kendisi Obama’yı eleştirmek adına, “üst nasyonlardan gelen bir kukla” tabirini kullanmış. Karşılaştıklarında da mecbur kalmadıysa elini sıkmamış.
Gerard Depardieu
Adamın derdi para değildi, yerden yere vuruldu bizim memlekette. Kendisi, Fransa’da uygulanan vergi sisteminin bariz bir sömürü olduğunu, insan haklarına aykırı olduğunu savunup frenk vatandaşlığından feragat edeceğini söyledi. Kimse de onu kovmaya çalışmadı, bağrına da basmadı. Çünkü bu onun bir vatandaş olarak en doğal hakkıydı.
LeBron James
MJ’den sonraki kral LeBron James, bir röportaj aracılığı ile Donald Trump’ın kutuplaştırıcı bir siyaset yürüttüğünü ve bunun ırkçılığı meşrulaştırdığını söylemişti. Sonra Donald Duck da buna hitaben attığı bir Tweette “Röportajı yapan kişi o kadar salak ki, LeBron’u bile zeki gösterdi” dedi. Melania Trump, mevzuyu yumuşatmak ya da eşini hiç sallamadığını göstermek için “Bence LeBron James iyi birisi, çok fazla okul yaptırıyor ve hepsini ziyaret edeceğim” dedi. Mücadelenin devamında LeBron James, takımı ile beraber davet edildiği Beyaz Saray’a gitmeyerek tepkisini sürdürdü. Finalinde de kral geldi. Michael Jordan konuya “O (Trump) bizi bölüyor ve son birkaç aydır, sporu da insanları ayırmak için kullandığını fark ediyorum ki buna katılmam mümkün değil. Çünkü ben ilk kez beyaz biri ile spor yaparken bir araya geldim.” diyerek müdahil oldu.
Brigette Bardot
Emmanuel Macron, hayvan satıcılığı / ticareti / avlanması / katli konusunda bir yasa tasarısını ısrarla mecliste tutup onayladıktan sonra dünya güzeli Brigitte Bardot net konuştu. Zaten son zamanlarda #MeToo hareketinde aktivist yanını gördüğümüz aktrist, “Onun çelik mavisi gözlerinin soğukluğu hayvanların çektiği acı karşısında empati eksikliğini göstermektedir” dedi. Yetmedi, helal olsun, “Macron’a oy moy vermeyin!” dedi.
JK Rowling
Ömrünü kötünün uzakta durması gerektiği, farklı renkler ve nasyonların bir şey ifade etmediğini, allah aşkına artık insanların birbirini ezmemesi gerektiği ve bir kötünün diğer kötüleri peşinde sürükleyebileceğini anlatmaya harcayan yazar Rowling, sıkı bir Trump muhalifi. Hatta Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bazı Trump destekçisi hayranları tarafından artık yazdığı / anlattığı hikayeler satın alınmamakla tehdit etti. Rowling tabii ki bunu umursamadı, Harry Potter kavramı her zaman tiranların ve faşizmin karşısında olacaktı. Dedi ki; “Trump, Voldemort’tan bile kötü. Voldemort’u şimdi yazsaydım, muhtemelen Trump yüzünden daha da kötü bir karakter yaratmak zorunda kalırdım”
Who Wanna be an American Idiot?
İngilizler de az değil hani. Vaktinde Green Day grubunu çoğu memlekette tekrar dirilten, ülkemizin 2000’ler rakçı neslini aniden üç riffli punka sardıran American Idiot albümü, George W. Bush için yapılmıştı. Ama faşist faşisttir, sadece biraz sosu değişir. Trump tam olarak Kibar Feyzo’daki gideni aratan ağa olduğu için değişen pek bir şey olmadı anlayacağınız. 2018 yılının 13 Temmuz’unda bir İngiltere ziyareti yapacağını açıkladı Trump. İngiliz’in orijinal dar pantalonlu evlatları da durmadı, yapabilecekleri en orijinal ve pop-art pasif direnişi yaptılar. Tüm ingiliz müzik sevenleri belli bir süre içinde American Idiot albümünü Spotify, Apple Music, Tidle ve iTunes üzerinden dinlemeye / satın almaya davet ettiler. Bu plan başarıya da ulaştı. Neticesinde ise, Donald Duck’ın birleşik krallığa ayak bastığı gün, yani Temmuz’un 12’sinde, İngiltere’nin tüm müzik listelerinde zirvede American Idiot yazıyordu.
Michael Moore
Ray Bradbury’nin meşhur Fahrenheit 451 romanına gönderme olarak Michael Moore’un çektiği belgesel, tamamen cünyır Bush’un yönetimini bir distopya olarak niteliyor. Konusu temel hatlarıyla Bush’un Usame Bin Ladin’in ailesi ile yakın bir ilişkisi olduğunu iddia ediyor ve 9/11 öncesi / sonrası politikalarını masaya yatırıp hunharca eleştiriliyor. Film biraz zor olsa da Birleşik Devletler’de dağıtılıyor, vizyona sokuluyor, Michael Moore’u kimse evinden almıyor.
Lady Gaga
2018 yılının SuperBowl etkinliği, tam bir Trump protestosuydu. En akılda kalanlardan biri, Lady Gaga’nın seslendirdiği This Land is Your Land parçası oldu. Parça, Woody Guthrie’ye ait. Kendisi Bob Dylan’ın esinlendiği en önemli bestekarlardan biri. Seslendirilen parça ise, Berlin Duvarı örüldüğünde ona tepki olarak yazılmış. Trump’ın Meksika sınırına kurmaya çalıştığı duvara tepki veren bu performansta, parçanın sözleri duruma direkt cuk oturuyor, “Önümde beni durdurmaya çalışan bir duvar vardı” diyor.
Pussy Riot
Putin karşıtı rus feminist punk grubu Pussy Riot, sert dili ve mizacı sebebiyle karakola davet edilenlerden. İfadeleri alınıp serbest bırakılıyorlar. Bu onların gözünü korkutmaya yetmiyor, sürekli her sene yeni gözaltına alınma sebepleri buluyorlar kendilerine.
Jimmy Fallon
Bu beyefendi programındaki skeçlerde, doğaçlama şakalarda ve metin yazarlarını aranje ettiği doğrultuda politik şaka yapmayı seven bir beyefendi. Lafını, çok da suyu bulandırmadan ve derinlere inmeden söyler geçer. Haliyle Donald Trump’a sallamaktan da çok kaçamadı, Trump da bu duruma karşılık olarak Twitter’dan, evet Twitterdan çünkü Donald Trump galiba sadece peruklu bir influencer ve ülkesi var, Jimmy Fallon’a “Adam ol!” dedi. Arda Turan’la çıktıkları bir nargile seansında mı bu olay oldu tam emin değiliz. Jimmy Fallon da olabileceği en rasyonal yerden bakıp “Senin yapacak daha iyi işlerin yok mu? Mesela ülkeyi yönetsene, başkansın dayı sen başkan!” diyerek geri vitesi reddetti.
Chris Evans
Kaptan Amerika affetmez. Trump’ın Putin ile ortak yaptığı bir basın açıklamasından sonra coşan Chris Evans, Twitter’dan Donald Duck’a salladı.
“Ne söyleyeceğimi bile bilmiyorum. Bugün tam bir rezaletti. Donald Trump, bu korkak, moron kukla Amerika’yı utandırdı ve bunun için kendisinden utanmalı! Trump’ın siyasi refahı uğruna demokrasimize Rusya’nın müdahalesini görmezden gelmeyi seçmesi herkes için büyük bir utanç. Tam anlamıyla hayal kırıklığına uğradım”
Robert DeNiro
Tony Ödülleri’nde sahne alan Robert De Niro sağolsun, eski toprağa inancımızı baki kılıyor. Öncelikle sahip olduğu restoran zincirlerine Donald Trump’ın girmesini yasakladı, sonra da dünyanın en prestijli tiyatro ödüllerinden biri olan Tony Ödüllerinde sahneye bombayı bıraktı. Sahneye geldi, “Tek bir şey söyleyeceğim” dedi, ağzını açtı, “Fuck” dedi “Trump!” dedi. “Fuck Trump!” dedi. Şimdi burada çevirmeye dilimiz varmıyor ama, baya baya dedi.
Bonus: Boris Vian – Le Deserteur
Fransızların öldükten sonra değerlenen şair ve romancılarından Boris Vian, vaktinde kendisini zorla askere almak isteyen Fransa hükümetine Kaçak isimli şiirini yazmıştı. Yazdığı şiirleri bestelemekten ve onları trompete üflemekten büyük keyif alan şair, muhalefetin ne kadar özel bir şey olduğunu anlatmıştı.
Efendi misiniz, kodaman mısınız ne,
bir mektup yazıyorum size,
bilmem vaktiniz var mı
okumaya bu mektubu.
Az önce verdiler elime
askerlik kâğıtlarımı,
savaşa çağırıyorlar beni,
diyorlar yola çık en geç çarşamba akşamı.
Efendi misiniz, kodaman mısınız ne,
dövüşmeye hiç istek yok içimde,
insancıkları öldürmeye gelmedim ben,
gelmedim ben bu yeryüzüne.
Sizi kandırmak değil niyetim,
ama söylemeden de edemem,
savaş ahmakların işi,
hem insanlar ondan hanidir bıktı.
Doğduğum günden bu yana
ölen çok babalar gördüm,
gidip dönmeyen kardeşler gördüm,
çocuklar gördüm iki gözü iki çeşme.
Ya analar ne çekti, ya analar,
bir yanda işi tıkırında bir avuç insan
bolluk içinde rahat yaşar,
bir yanda ölüm, çamur, kan.
İnsanlar tıkılmış dört duvar içine,
çalınmış neleri var neleri yok,
karıları, eski güzel günleri bütün.
Gün doğar doğmaz yarın
kapatacağım şırak diye kapımı
ölmüş yılların suratına,
alıp başımı yollara düşeceğim.
Aşacağım karaları, denizleri,
ne Avrupa’sı kalacak, ne Amerika’sı, ne Asya’sı,
dilene dilene hayatımı
şunu diyeceğim insanlara:
Üstünüzden atın yoksulluğu,
durmayın bakın yaşamaya,
hepimiz kardeşiz, kardeşiz, kardeş,
ey insanlar, ey insanlar, ey.
İllâki kan dökmek mi gerek,
gidin dökün kendi kanınızı,
size söylüyorum bunu da,
efendi misiniz, kodaman mısınız ne.
Adam korsunuz arkama belki de,
unutmayın jandarmalara demeye:
üzerimde ne bıçak var, ne tabanca
korkmadan ateş etsinler bana,
korkmadan ateş etsinler bana.