“Pırıl pırıl, soğuk bir Nisan günüydü; saatler on üçü vuruyordu.” diye başlar Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Nasıl bir evrene daldığınızı çok geçmeden farkeder ve garip bir duygunun göğsünüze oturmasıyla adeta nefes almadan okursunuz. Londra’da yaşayan Winston Smith’in vatandaşı olduğu ülkeye duyduğu gizli nefreti, aşık olmasıyla bunun bir isyana dönüşünü konu alan kitap İngilizce’ye pek çok yeni sözcük de kazandırmıştır: Totaliter rejimleri itham etmekte kullanılan Orwellian ve Büyük Birader gibi.
İlk basımı 8 Haziran 1949’da yapılan Bin Dokuz Yüz Seksen Dört korku ütopyasıdır elbette. Ama George Orwell’in kitabı kaleme alışı insanlığa açık bir uyarıdır. Her insan, yaşadığı toplum ve devlet hakkında çıkarım yapabilir. Yapmalıdır. Birebir olmasa da, benzer bir yönetim için uygun zeminin oluşmayacağına dair bir gösterge hiçbir zaman yoktur.
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört dünyasını anlatan bir listeyle karşınızdayız. Böylesi bir ülkeye hiçbir insanın uyanmaması dileğiyle…
***
0651 no’lu ListeList Okuyucusu! Uyuklama! Seni görebiliyoruz! Yazının hepsini okuyun, lütfen!
…
Tamam… Böylesi daha iyi. Evet, şimdi devam et. Yoldaşlar, siz de birinci maddeden devam edin, lütfen!
1. Distopya öncesi genel tarih
İsa doğduktan 1984 yıl sonraki dünyada üç süper güç bulunmaktaydı: Okyanusya, Avrasya ve Doğuasya. Böylesine keskin bir bloklaşmaya nasıl evrilindiği tam olarak belirsiz de olsa, 2. Dünya Savaşı’nın bittiği 1945 yılından ’65’e kadar olan zaman diliminde, yani 20 yıl içinde gerçekleştiği söylenebilir. Süreç içinde çıkan nükleer savaşın mahsulü ilk olarak Avrasya kurulur. Onu, ardından Okyanusya izler. Yaklaşık on yıl kadar sonrasında ise Doğuasya kurulacaktır.
2. Okyanusya
Distopyanın bize yansıtıldığı tarihte Okyanusya dev bir ülkedir: Amerika kıtasının tamamı, Avustralya, Yeni Zelanda, İzlanda, Güney Afrika ve Okyanusya’daki adıyla Havaşeridi Bir (Britanya) devletin sürekli elinde tuttuğu topraklardır. Resmi bir başkenti olmamakla birlikte en önemli iki merkez-şehri New York ve Londra’dır.
Resmi ideoloji İngiliz Sosyalizmi’dir ve yönetim üzerinde muhalefetsiz, yani mutlak hakimiyet sahibi parti de adını bu ideolojiden alır (Yenisöylem’deki adıyla İNGSOS).
Tüm dinleri reddeden ama liderine bir ilah gibi davranmaktan geri kalmayan, rejimin sahibi, bütün gücü elinde bulunduran Büyük Birader’dir. Gözü hep üstünüzdedir!
Devletin dili ise Yenisöylem’dir. İçinde ‘yeni’ sözcüğü geçiyor olması sizi yanıltmasın. İnsanı karanlık çağlara götürmek üzere totaliter rejim tarafından sürekli bir biçimde denetlenmekte ve düzenlenmektedir. Bunun dışında Eskisöylem de kullanılmaktadır ve aslında bu günümüz İngilizce’sidir.
Halk; İç ve Dış Parti üyeleri ve proleterler olmak üzere üç sosyal sınıfa ayrılmıştır.
Resmi marşı Okyanusya, sana canımız feda’dır.
3. Büyük Birader’in Gözü Üstünde!
Adeta bir tanrı statüsüne yükseltilmiş; her şeyi gören, bilen, asla ama asla yanılmayan, Devrim’in mimarlarından, devletin ve Parti’nin ölümsüz lideri: Büyük Birader.
Okyanusya sokaklarının her köşesi posterleriyle donatılmıştır, bazı Parti üyelerinin evlerinde bile görmek mümkündür. Sürekli olarak tele-ekran’lardan da kendini gösterir. Öylesine içinize işlemişlerdir ki düşüncelerinizde bile o yüzü; kırk beş yaşlarında, kalın siyah bıyıklı, sert bakışlı, yakışıklı adamın yüzünü görürsünüz. Yapılmak istenen de budur zaten. Düşünmemeniz; düşünememenizdir.
Büyük Birader, İç Parti’nin fiziksel olarak vücut bulmuş halidir. Yaşadığına ve hatta var olduğuna dair bir kanıt yoktur. Ve aslında gerek de yoktur. Yaratılışında Orwell’in Stalin’den ilham aldığı söylenmektedir.
Sonuçta, iyi bir yurttaş olmak o kadar da zor değil. Kafanızdakileri belli etmemek de yeterli olur. Ama dikkat edin. En ufak bir mimiğiniz dahi sizi ele verebilir. Çünkü, unutmayın: BÜYÜK BİRADER’İN GÖZÜ ÜSTÜNÜZDE!
4. İngiliz Sosyalizmi: İNGSOS
Okyanusya’nın totaliter hükümetinin ideolojisi İngiliz Sosyalizmi’dir. Parti’nin çıkış noktasının tam olarak neresi ve nasıl olduğu açık değildir. Çünkü, devlet politikası gereği tüm tarih duruma göre yeniden yazılmaktadır. Geçmişe dair hiçbir belge doğruya işaret etmiyor olabilir (muhtemelen etmiyordur da).
Parti ideolojisinin şekli Oligarşik Kolektivizm’e dayanır. Ne demektir bu? Sosyalizm üzerine kurulu düzenin tüm prensiplerini reddetmeleri ve onu itibarsızlaştırmalarıdır. Ama en önemlisi bunu da sosyalizm adına yaptıklarını savunurlar. Bu bir nevi çiftdüşün yöntemine örnektir.
Evren içindeki tüm bilgiler, bilim ve gerçekler Parti’nin dediği ölçüde vardır. Bunu sıradan halka bu şekilde benimsetirler. Ve halk da buna inanmak zorunda olduğu için değil, bilinçli bir şekilde bilerek inanmalıdır. 2 + 2 = 5 dediklerinde bu beştir. Öyle olmadığını düşünüyorsanız, Düşünce Polisi bir gece kapınızı mutlaka çalacaktır.
İNGSOS içinde dört bakanlık vardır: Gerçek, Barış, Sevgi ve Varlık Bakanlıkları.
5. Gerçek Bakanlığı: Gerbak
Gerçek Bakanlığı’nın -Yenisöylem’deki adıyla: Gerbak- tek bir amacı vardır: Geçmişi yeniden yazmak. Bunun için parti üyelerini çalıştırır. Haliyle tüm ilgi alanları yazılı ve sesli tüm kayıtlar, fotoğraflar, sanat eserlerinden oluşmaktadır.
Devlet propagandasının etkili olabilmesi açısından devletin öngördüğü bilgilerin yanlış çıkması halinde geçmiş gazeteler, filmler, fotoğraflar, yani kısacası akla gelebilecek, Parti’yi hatalı çıkartabilecek her şey yeniden düzenlenir. Eski bilgiler tamamen yok edilerek, yeni ve düzenlenmiş bilgilerin yer aldığı şekilde bırakılır. Böylece öngörülen bilgiler doğru olur. Bu süreç süreklidir, ve her yeni bilgi için tekrarlanır.
Orwell bakanlık binasının betimlemesinde fotoğrafta görülen Londra Üniversitesi, Senato Evi binasından esinlenmiştir.
“Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutar; şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar.”
6. Barış Bakanlığı: Barbak
Barış Bakanlığı’nın görevi savaşmaktır. Devletin sürekliliği ve halkın yaşantılarını sindirmeleri açısından bakanlığın varlığı hayatidir. Bu nedenle Okyanusya, diğer iki devletlerden biriyle mutlaka savaş halindedir. Devamlı savaş hali, halka doğrudan propaganda yapılması için mükemmel bir araçtır. Halka tele-ekranlardan savaşların her zaman için kazanıldığı yönünde haberler geçilir.
Totaliter rejimlerin halkı sindirip, sürekli gücü elinde bulundurmasının yolu, bir veya birden çok düşman yaratıp, toplumu onun üzerinden birleştirmektir.
“Savaş barıştır.”
7. Sevgi Bakanlığı: Sevbak
Tüm bakanlıklar içindeki en korkunç olanıdır. Binasında hiçbir şekilde cam yoktur ve çevresi dikenli teller, çelik kapılar, gizlenmiş makinalı tüfekler ve kara üniformalı kalın coplu kolluk kuvvetleriyle doludur. Bina içinde her yurttaşın en büyük kabusu olan 101 Numaralı Oda bulunmaktadır.
Parti üyelerinin hepsi Sevbak tarafından büyük bir gözaltı sistemine tabi tutulur. Yedi gün, yirmi dört saat yaptıkları her hareket izlenir. Eğer bir ‘şüpheli’ durum oluştuğu tespit edilirse Düşünce Polisi bunun icabına bakar.
8. Varlık Bakanlığı: Varbak
Devletin ekonomiden sorumlu bakanlığıdır. Halka yiyecek, araç-gereç ve mal erişimlerinin sağlanmasında görevlidir. Her zaman için ucuz, sentetik ve iğrenç denecek türde yiyecek ve mal üretimi yaparlar. Böylece insanlar hep yoksul ve aç kalacaktır. Çünkü, yoksul halkı yönetmek, zenginlere kıyasla katbekat kolaydır. Halkın doğrudan üretim yapmasına asla izin verilmez.
9. İç Parti üyeleri
Nüfusun %2’sini oluşturan İç Parti üyeleri devleti yönetir, yasa çıkarır, birlikte önemli kararlara varırlar. Dış Parti üyeleri ve proleterlerden ayrı sokaklarda yaşarlar ve bu bölgelere İç Parti üyesi olmayanlar giremez. Kendilerine tahsis edilmiş araçları vardır. Yine kendilerine, hızlı ulaşım sağlamaları için helikopter bile verilebilir. Güzel evlerde yaşarlar ve hizmetlileri vardır. Kaliteli yiyeceklere sahiptirler.
10. Dış Parti üyeleri
Nüfusun %13’lük kısmını oluştururlar. Tam anlamıyla orta sınıf bir memur hayatı yaşarlar ve hiçbir konuda söz söyleme hakları yoktur. Kendilerine doğrudan yöneltilen devlet politikalarını uygulamakla yükümlüdürler. Parti’nin yapmalarına izin verdiği iki kötü alışkanlık vardır: Zafer Sigarası ve Zafer Cini içmek. Bunun dışındaki her şey yasaktır. Evlenmeleri doğru bulunmaz. Eğer bu yapılacaksa, ancak yeni bir yoldaş dünyaya getirmek için olmalıdır. Bu Parti’ye olan görevleridir. İç Parti’nin en sıkı biçimde gözaltında tuttuğu topluluktur. Çünkü, düşünebilmeye en yakın kesim her zaman için orta sınıf halktır.
“Özgürlük köleliktir.”
11. Yakarsa dünyayı garipler yakar: Proleterler
Nüfusun %85’ini oluşturan bir yoksul işçi sınıfıdır. Parti’ye göre halkın en aşağıdaki kesimidir. Parti, proleterleri tam anlamıyla kendi hallerine bırakmıştır. Çünkü, onların isyan edecekleri düşüncesinde değillerdir. O kabiliyete sahip olduklarını düşünmezler. Eğer ki aralarından bazıları sivrilecek gibi olursa da Düşünce Polisi o kişinin icabına bakar. Devletin ideolojisine göre; “proleterler ve hayvanlar özgürdür.” Gerçekten de öyledir. Hiçbir şeyin farkında olmadan büyük bir yoksulluk içinde yaşarlar. Altmış yaşına geldiklerinde ölürler. Dış Parti üyelerine göreyse çok daha özgür bir yaşam sürdükleri bir gerçektir.
Kitabın kahramanı Winston, tuttuğu günlüğe şunları yazar:
“Bir umut varsa, proleterlerde.”
Bir şekilde onların isyan edeceklerini ve Parti’yi yıkacaklarını düşünmüştür.
12. Yenisöylem’in dünyada söz dağarcığı her yıl biraz daha küçülen tek dil olduğunu biliyor musunuz?
Yenisöylem, Parti’nin denetimi altında geri yönde ‘ilerleme’ kaydeden bir dildir. Aslında, İngilizce içindeki ‘gereksiz’ görülen tüm sözcüklerin ayıklanıp atılmasıyla ortaya çıkmıştır. Bunun için yeni sözlük çalışmaları yapılmakta ve 1984 senesindeki son çalışma 11. Baskı üzerinedir.
Buradaki amaç da çok basittir: Düşünmeyi engellemek. Kelime sayısı azaltıldıkça insanlar, en sonunda, Parti’ye karşı gelebilecekleri bir düşünceyi dahi beyinlerinde oluşturamayacaklardır. Düşüncesuçu tarihe karışmış olacaktır.
Parti’nin istediği mutlak köleliktir. Çünkü, “cahillik güçtür.” Devletin istediği de gücü, sonsuza dek elinde tutmaktır.
13. Çiftdüşün
Çiftdüşün, devlet tarafından tüm yurttaşlara dikte edilen bir Yenisöylem sözcüğüdür. Bunun ötesinde bir tanımlama yapmak gerekirse, “birbiriyle çelişkili iki ifadeyi de anlamak ve kabul etmek” olarak söylenebilir. Beyaz ve siyah kadar farklı iki görüşü de anlamak ve kabul etmek gerekir. Dönemin şartlarına göre devlet size “beyaz, siyahtır.” diyorsa o öyledir, ve bunu hiçbir anlam karmaşası yaşamadan kabul edebilmek gerekir.
Okyanusya’nın neredeyse tüm uygulamaları için uyarlanabilir bir işlemdir çiftdüşün. Bakanlıkların isimlerinin de yaptıkları işler kadar çelişkili oluşu bu duruma örnek verilebilir.
14. Hepimizin bildiği bir Yenisöylem sözcüğü: Düşünce suçu ve Düşünce Polisi
Düşünmenin adına suç dendiğini hangimiz duymadık? Kaçımız dinlemedi haberleri, bir kitap yazdı diye, bir tweet attı diye yargılananları, hapislerde çürüyenleri? Orwell’e zamanında Sovyetler bu kitabı yüzünden ağır eleştirilerde bulundular. Ama Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yapısı itibariyle Sovyetler’in ötesinde bir zaman dilimine hitap ettiğini, günümüzde bile hala ‘klasik’ ünvanını korumasıyla göstermiyor mu?
Elbette düşüncesuçu, Okyanusya’da çok daha ağır sonuçları olan bir ‘suç’tu. Uykusunda konuşanlar bile Düşünce Polisi tarafından yakalanıyordu. Hatta yanlış bir vücut hareketi, bir mimik bile sizin ortadan kaybolmanız için yeterli bir sebep olabilirdi. Mesela, tek başına yürüyüşe çıkan bir Dış Parti üyesi için bu şüphe toplayacak bir hareketti.
“Düşüncesuçu ölümü gerektirmez: Düşüncesuçunun KENDİSİ ölümdür.”
Bu suçu işleyene kadar hiçbir yerde Düşünce Polisi’ni göremezsiniz. Ve tutuklamalar -her zaman- geceleyin yapılır.
15. Yitikkişi ve buharlaştırma
Düşünce Polisi’nin yakaladığı kişi ertesi gün işe gitmediğinde insanlar önce merak ederler ve aralarından birkaç densiz bunun konuşmasını bile yapar. Bir sonraki gün geldiğindeyse artık kimse ondan bahsetmez. Üçüncü günden sonra o, artık ‘tarih’ bile olmamıştır. Çünkü, tarihten dahi silinmiştir. Silinme işleminin adı buharlaştırmadır. O güne kadar içinde bulunduğu ve aklınıza gelebilecek tüm kayıtlardan kişi silinir. Buharlaştırılana Yenisöylem’de yitikkişi denir. Yitikkişilerden bahsedilmesi de bir düşüncesuçudur.
Üstteki fotoğrafta görünen ancak alttakinde silinmiş Sovyet askerinin adı Nikolai Yezhov’dur. Bir dönem büyük değer verilen Yezhov, zamanla gözden düşmüştür ve Stalin onu bir yitikkişi yapmış, tüm kayıtlardan açıkça görüldüğü gibi sildirmiştir. Orwell’in Sovyetlerden esinlendiği açıktır.
16. Okyanusya’da Cinsellik
Açık bir biçimde seks, Parti tarafından ‘hoş karşılanmayan’ bir eylemdir. Parti üyelerinin evlenmeleri ancak üst makamdan bir izinle mümkün olabilir ki bu da evlenecek çiftlerin arasında duygusal bir bağ olmadan yapılması gerekir. Birlikteliğin tek gerekçesi, Parti’ye yeni üye kazandıracak insan üretimi olup; bu, Partiye olan bir görevdir.
Zina yapmanın cezası net bir şekilde ölümdür. Çünkü, ‘sevişme eylemi’ zevk alınmadan yapılmalıdır. İnsanın seks sonrası mutlu ve beyninin daha iyi çalışıyor olması onu düşüncesuçu işlemeye itecektir.
Gençlerin seks karşıtı olmalarını sağlamak adına Seks Karşıtı Gençlik Birliği kurulmuştur. Üye olan kadınlar bir ‘bekaret kemeri’ göstergesi olabilecek kırmızı bir kemer takar.
17. İğrenç Parti malları
Devletin kalitesiz bir biçimde ürettiği bazı mallar vardır ki kitapta bunlardan sıkça bahsedilir: Zafer Sigaraları, Zafer Cini, Zafer Kahvesi gibi. Tatları kötü olsa da elde başka imkan bulunmadığından tüm Dış Parti üyeleri bunları tüketmektedir.
18. Diğer ülkeler: Avrasya, Doğuasya
İNGSOS ideolojisinin bir başka çeşidi olan Neo-Bolşevizm, Avrasya’nın devlet politikasıdır. Sovyetlerin Avrupa’nın geri kalanını kendisine katmasıyla kurulmuş bir devlettir. Ülkenin doğal savunması geniş topraklara sahip oluşudur. Ve Türkiye de Avrasya’nın sınırları içindedir.
Doğuasya’nın uyguladığı politika ise Ölüme Tapınma’dır. Devlet için ölmenin, kendi hayatının önünde tutmanın onurların en büyüğü olduğu düşüncesi insanlara benimsetilmiştir. Diğer iki ülkeye göre daha az toprağa sahip olsa da Doğuasya’nın üstünlüğü popülasyonunun fazla olmasıdır.
Üç ülke dışında bir de Tartışmalı Bölge denen bir alan bulunmaktadır. Bu alan, Afrika’da Tangier, Asya’da Hong Kong, Avustralya’da Darwin ve yine Afrika’da Brazzaville denilen dört nokta arasında oluşan dörtgeni kapsamaktadır. Tartışmalı denmesinin nedeni, bölgenin sürekli üç devlet arasındaki savaşlar içinde el değiştirmesidir. Bölge halkı, hangi devlet işgalindeyse onun için çalışan kölelerdir. Zengin kaynaklar alanı ‘tartışmalı’ yapmaktadır.
Okyanusya, sürekli olarak kurulduğundan beri bu iki devletten biriyle savaş ve diğeriyle barış halindedir. Lakin bu durum değişebilir. Değiştiğindeyse, Okyanusya tarihi de değiştirerek her zaman savaşta ve barışta olduğu devletler hakkındaki kayıtlarla oynar, eski bilgileri yok eder. Bu görev Gerbak’a aittir.
19. Kardeşlik ve Emmanuel Goldstein
Okyanusya’nın bir numaralı devlet düşmanı aslında Devrim’i Büyük Birader’le gerçekleştiren Emmanuel Goldstein adında biridir. Devrim’den kısa bir süre sonra İNGSOS ideolojisini uygulamakta Büyük Birader’den farklı düşüncelere sahip oluşu, onun ‘vatan hainliği’ ile suçlanmasına yol açmıştır. Goldstein fikirlerini temel alan, Parti karşıtı oluşuma Kardeşlik denmektedir. Ancak ne Kardeşlik ne de Goldstein’in gerçek olduğuna dair tam olarak bir kanıt yoktur. Hepsi Parti uydurması birer öğreti olabilir.
Çalıştıkları binalarda tüm Dış Parti üyelerinin katılması zorunlu İki Dakika Nefret adında tele-ekranlardan propaganda yapılır. Genelde Goldstein ve Okyanusya’nın savaşta olduğu devletin gösterimiyle başlayan kısa film, Büyük Birader’in ‘güven verici’ yüzünün ekrana çıkmasıyla sonlanır.
Bonus 1: Okyanusya, sana canımız feda!
Dominic Muldowney’in 1984 filmi için bestelediği Okyanusya’nın milli marşı… Distopyalar güzel değildir.
Bonus 2: Yoldaşlar, müjde!
0651 no’lu vatandaşın aslında Doğuasya adına casusluk yapan bir hain olduğunu tespit ettik. Tüm yoldaşlarımızın önümüzdeki günlerde açıklanacak olan idam tarihi için tele-ekranlardan yapılacak anonsları takip etmeleri ve gün geldiğinde halka açık olacak idamı izlemeye gelmeleri önemle duyurulur. İyi günler dileriz.
Not: Bu yazıdaki tüm Türkçe terimler ve kısaltmalar Can Yayınları’ndan çıkan ‘Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ kitabının çevirmeni Celâl Üster’e aittir.