İlk yazının gördüğü yoğun ilgi için teşekkür etmekle birlikte (İlk listeyi görmeyenleri şuraya alalım) nostaljik bir listeyle daha karşınızdayız. Çünkü 90’lar bir derya, çünkü 90’lar bir deniz, biz hep onu özleriz.
Şimdi mendilleriniz hazırsa, göz yaşlarınızı boca etmeye hazır olun, başlıyoruz:
Puma eşortman, eşofman, eşorftman ya da her neyse…
90’larda eşofman üstü falan bildiğin sokak elbsesiydi sonra pijama klasmanına girdi bunlar şıklığa ters düşen hareketlerde bulundular.
Tektaş değil ama su neyim fışkıtran yüzük
Bunları hatırlayanlarınız bilsin ki ben içine sadece su koymakla yetinmezdim, çişimi de koyar milletin ağzına yüzüne sıkar, pislikte sınır tanımazdım. Gün oldu bunun torbası elimde patladı o gün master jedi belamı verdi işte…
‘Osuruğa gülmek’ adlı eserin çok okunduğu zamanlar
Güzel bi’ şeydi bu ha, üstüne birini oturtmak için uğraş vermek gerekirdi ama çıkardığı sese değerdi.
Uçlu kalemin mihenk taşı
Kurşun kalem dediğin kalem tıraşla açılan dışı tahta içi kurşun bir meretti. Gün oldu bunlar geldi karlı dağların ardından. Yepyeni bir dönem başladı. Kurşun kalemlerin tekeli kırıldı. Kalem dünyasının kapitalizmi başlamış oldu. Bu kalemlerden hiç kullanmamışsanız kendinizi deşifre etmeden sessizce aramızdan ayrılınız lütfen. ’05’ ve ’07’ uç kullanan süt çocukları sağda, ’09’ kullanan taşfırın insanları da solda saf tutsun.
Uçlu kalemin altın çağı
İlk dalga sadece bir başlangıçtı. Tombow (Evet, o yanındaki logomsu ‘W’ harfiymiş) geldiğinde artık geri dönüşü olmayan bir yola girilmişti. Artık ‘05,07,09’ yetersiz terimler olmuştu. ‘2B, 3B’ falan gibi klasmanlar ortaya çıkmıştı. Belki de toplumsal olarak bölünmelerimizin sebebi de budur anasını satayım sen bir ülkenin insanlarına bu kadar farklı uç seçeneği sunarsan 50 kutup olursun.
Mikro derken bacım?
Micro Genius bize Super Mario’yu ve 1000000 in 1 kasetleri getirmiş bir teknolojiydi. Ama nesi mikroydu anlamak mümkün değildi çünkü bildiğin laptop kadar bi’ şeydi yani.
Bileklikte son nokta
Tetrisin son demi
Tetris aslında bir 80’ler bombasıydı, 90’larda atarilerin eve iyice girmesiyle koltuğu sarsılınca, son bir çırpınış olarak farklı oyun seçenekleri sunan bir cihazla geldi karşımıza. Bu cihazın hala bazı evlerin tuvaletlerinde kullanıldığı rivayet edilir.
İskeletor ele gelince de güzeldi
He-Man’i bildin mi? İskeletoru da bilirsin o zaman. Bunun oyuncağı buralara geldiğinde ortalık yıkıldıydı.
Ayaklar baş başlar ayak olurkene…
Cat bir bot firması değildi aslında. Bildiğin vinç kepçe falan yaparlardı. Sonra inşaat işçilerinin kullandığı bu botlar birden furya olup bizi sardıydı. Tarih boyunca halktan ameleye geçen moda akımı Cat botlarla tersine dönmüş, ameleden halka geçen bir hal almıştı. 90’larda Cat botu olmayanı inşaat demiriyle dövüyorlardı.
Joyistik, Coysitik, Joyositik… Ne dersen de
Mutluluk çubuğu bildiğin. Tak bilgisayarına falan sen oyna Oktay sen oyna…
Bunu okumamış bir nesil istemiyoruz
Ansiklopedi dediğin şey Google’ın atasıdır ancak çocuklar için ağır ve cidden fiziki olarak da ağır şeylerdir. Walt Disney, şimdilerde olduğu gibi bir tabur filmlere para yatırmak yerine böyle güzel şeyler yapıyordu. Güzeldi o zamanlar. Keyifle okurduk çocukkene.
Parmak maçı Reloaded!
80’lerde bir bozuk para bir masa iki de insan evladı yeterdi futbol heyecanını ayağımıza getirmeye. Ama 90’larda kafayı çalıştıran abiler böyle bir şey icat ettilerdi. Bu oyunda gol atmak o kadar zordu ki, sinir ve öfkeden bu oyuncakların hemen hepsi kırılmıştı. Bu gene sağlam kurtulmuş helal olsun.
90’larda ‘Short’ adının hakkını veriyordu
Şort diyoruz di mi? Asıl adı short, yani kısa. Kısa dedin mi kısa olmalı, şimdiki şortlar hep diz altı ne demekse.
Eneeem bi de bu vardı kız!
Ne güzel şeydi bu ya adı neydi bilmezdik ama her evde olurdu bundan. Bunların tüm kıllarını yolunca ortaya koç yumurtası bir şey çıkıyordu.
Nike basket ayakkabısı oh yeah…
Basketbola bir türlü kanım ısınmamıştır hala daha da sevmem. Ama bu ayakkabılara özenirdim arkadaş. Bu ayakkabılarla basketbol izler olduydu bir nesil.
Pisiklet!
BMX sen neydin mübarek. ‘Şimana’ 18 vitesler çıkana kadar az mı bindiydik sana.
Adidas’ın Adi olmadığı zamanlar
Ne güzeldin eskiden Adidas… Bu tarz Adidas’ları özleyenler Taksim’de tünelin orada tükanları var, gidebilirler.
Sardım kafama bandana, selam söyleyin Handan’a
“İtiraf ediyorum 2009’da yeni güneş gözlüklerimi alana kadar ben de böyleydim. Bandanam kafamdan eksik olmazdı yazları, altına gözlük, boyna kolyeyi 2005’te bırakmıştım. Ne tarzdı ne akımdı be. Devam ettirebilseydik bu modayı belki de hiç olmayacaktı apaçiler. Bizim yüzümüzdeeyyyğğğnnn!”
Sakızın nükleer atık olduğu dönemler
Sakızlar şimdi karizma kutularda satılıyor ama eskiden sakız çocuk eğlencesiydi anacım. Böyle şerit şerit olanı da vardı bilemezdik ki zararlı olduğunu, aç gibi tüketirdik bunlardan.
Çocuk edebiyatının kitab’ı mukaddesi…
Zorla okutmak istedikleri için inat edip okumazdık bu kitabı. Ama ne okuttular bunu zalım gevur eziyeti gibi. Kırbaçlaya kırbaçlaya okuturlardı. Hocalar falan elinde sopa “okuyun layn!” diye bağır bağıra tekme tokat döve döve zorla okuturdu bunu. Okuyanınız varsa içi bir burulmuştur bir burulmuştur.
Ahanda sana Google
Arama motoru nedir kardeşim sokak kadını gibi. Al sana ansiklopedi sayfa sayfa fasikül fasikül, çevir çevir ara bul neye bakacaksan oku kapat.
Dizisi yetmedi oyuncağı geldi
Alf dizisi bir fenomendi peki ya Alf oyuncakları? Bunu bulmak için kaç aile babası İMÇ’nin civarında telef olmuştur bilir misin ey ahali. Bulamayanlar konfeksiyon atölyelerinde elde yaptırırlardı sırf çoluk çocuk evde sevinsin diye.
Islık çalan şeker: “Oha lan teknolojiye bak”
Hala piyasada var mı bundan bilmiyoruz ama varsa getirin üfliyce<, çocukluğumuzda hep alırdık üflerdik bi' zıkkım ses çıkartamazdık. İşte bunlar hep ukte!
Fred Çakmaktaş’ın laptopu
Bu meretten de kaldı mı piyasada hala var mı bilmiyoruz ama içi kumla dolu olurdu iki tane yuvarlağı çevirip şahaser yaratmaya çalışırdık beceremeyince aile büyükleri kafamıza vurur “yaratıcı değil bu çocuk” derler üzerlerdi bizi. Bu yüzden bir hıncımız vardır bu meretle aramızda.
Faber kastel aaooo!
Reklam cıngılı hala aklımda. Gazlı kalem, keçeli kalem, ispirtolu kalem, fosforlu kalem… Ne dersen de, bir efsanedir.
Balık avlama sanatına giriş
Bu oyuncak vardı ya, ağzında demir parçası olan balıklar, ucunda mıktanıs olan oltalar. Avlamaya çalışırdık salak gibi.
Förbi kuzuuum
Bu meret zengin bebe oyuncağıydı fakir fukara buna bir kez dokunabilmek için birbirini yerdi. Kaka yapmayan kokmayan derdi olmayan evcil hayvandı. “Aman alalım da bizim oğlan eve kedi köpek sokmasın” fikriyatından ‘faidelenerek’ oyuncak camiası tarafından hanelerimize itelenmiştir.
Tomogoççi
Förbinin tahtını bu küçük cihaz sarstıydı. O da bir evcil hayvan bakma şeysiydi…Şeysiydi diyorum çünkü ne oyundu ne de bir başka cihaz. 3 butonla 1000000 işlem yapılırdı. Tomogoççi neydi? Tomogoççi sevgiydi, emekti…
Go go pavır rencııırs!
Power Rangers dizisi tutunca oyuncakçılar büyük bir sorunla karşı karşıya kalmışlardı. Oyuncağın kafasının değişmesi gerekiyordu. Sök çıkarla olacak iş değildi, çözüm bulundu ve bir düğmeyle göğüs kafesinden kafa değiştiren bir mekanizma kuruldu. Oyuncak piyasaya sürüldüğü anda konuşan GI Joe’lara inme inmişti “bu ney la” diyerekten.
Bel çantası!
Buna aklımıza kim neden bitirdi bilmiyoruz ama iyi bir şeydi bel çantası, şık değildi belki ama neyse hüzünlendik…
Futbolun kitabı yazılırken
Ulan daha Messi, Ronaldo dünyaya gelip de topa ayak sürmemişken neyin kitabını yazmaya gerek duymuşlarsa bizimkiler… Daha Hakan Şükür ilk Avrupa kupası maçına çıkmamış, daha Hagi memlekete ayak basmamış, daha Şifo Mehmet teknik direktör olmamış. Hepsini geçtim Ahmet Çakar daha düdüğünü asmamış arkadaş! Neyin futbolu neyin tarihi!
Türk insanının şansıyla imtihanı
Şans oyunları gelir kapısı olarak kabul edildikten sonra bir de bunu icat ettilerdi. Herkes kendi çekilişini kendi yapar kuponunu ona göre hazırlardı.
Stres topu ve su sıkma bir arada!
Bu çirkin şeylerden bende de vardı. Hem su sıkıyodu bunlar hem de stres alıyordu.
Al sana bir kitab’ı mukaddes daha!
“Bunu da okumadım bak, herkes okuyordu ben okumuyordum. Sen ne okuyordun bre adam derseniz Aziz Nesin okuyordum ben efendim , daha o zamanlardan anlamıştım bu memleketin yüzde kaçının ne mal olduğunu”
The Kezban Begins!
Çocukluk aşklarımızın tipleri böyleydi işte. Tip tarz giyim kuşam böyleydi. Yalnız ortadaki şimdi fıstık gibi olmuştur ha, arayıp bulmak lazım.
Make + Et (Mak(e)t = Maket
Bizim ülkemize bu uçak maketleri geldiğinde Amerikan veletleri bunları uçurmaya başladıydı bile, heyhat…
Kız silgisi
Kızlar için daha Hello Kitty dönemleri başlamamış gibiydi. Bu pembe milanlar vardı.
Erkek silgisi
90’larda Türk erkeği için aşama vardır. Yeşil Pelikan silgi, asker modeli Casio saat, tespih… Bu üçlüsü arasında tüm erkekler için tek ortak nokta ahanda bu pelikan silgidir. Bu silginin sildiği yerde kalan o yeşil boya izi, o vücut kiri gibi silgi artıkları falan bambaşka şeylerdi…
Pastel boyanın efendisi
Böyle bir pastel boya setiniz hiç olmamışsa, settirip gidebilirsiniz adam değilsiniz gözümüzde.
Patlayan şeker
Manyak mıydık bilmiyorum ama hep böyle zehirli pis şeyleri ağzımıza sokar eğlenirdik.
Yine zeher yine pis gıda
90 kuşağı olarak ne yapsak Ayşe Özgün’ün hakkını ödeyemeyiz. Bunların ne kadar sağlıksız şeyler olduğunu analarımıza o öğretmiştir erken yaşta kanser olup geberip gitmemize engel olmuştur. Eyvallah Ayşe Başgan!
Yaylı canını senin
Bunu hatırlamayan arkadaşlar vita yağ tenekesine çimento döküp içine ayaklarını soksunlar, çimento kuruyunca da denize atlasınlar hepimize iyi gelecektir.
Tüfeng icat oldu mertlik bozuldu
Su tabancası ve su yüzüğü ile meydan muharebeleri yapıyorduk ki elinde bu su tüfekleriyle çocuklar geldiydi. Bozguna uğradık bi daha su içerken bile iki kere düşünür olduk. Sanırım büyümenin zamanı gelmişti.
Taso desem ağlayanınız olur mu?
Cipslerden çıkardı ya bunlar, yağlı yağlı pis leş bir şekilde. Alır yıkardık, yıkamayan arkadaşlar saçına başına sürüp bitlenirdi. Okul tatil olurdu, bit kontrolleri başlardı… Ne oynardık bunlarla be. Tırtıklısı, düzü, döneni, alaşımlısı… O zamanlar pokemon, bakugan, beyblade hak getire. Varsa yoksa tasolarımızdı. Misketin veliahtıydı la bunlar valla bak.
Tiyneyç Mutant Ninja Tosbağalar
Çizgi filmi, sinema filmi yetmediydi. Oyuncakları piyasaya çıktığı anda saldırdıydık. Harbiden saldırıydık. Ben benim ilk kaplumbağamı almak için Bakırköy Fame City’nin ordaki oyuncakçıda iki çocuğu dövdüydüm. Reyonlarda çocuk vahşeti vardı Allah sizi inandırsın. Ben Leo ve Rafaele gıcıktım o yüzden Donatello ve Michalengelo’m vardı. Bilmiyorum belkide batırmalı değil vurmalı yakın dövüş silahlarını sevmemdendir. Çok severdim ben bunları ya bak ağlamak üzereyim tutmayın.
Bu kazağı yapan atölyeyi bulun
Ne furyaydı o saçma kazaklar ya bütün çocukluk fotolarımda deli gömleği giymiş gibiyim bunlar yüzünden. Bunları diken üreten tüm tekstil firmalarına sesleniyorum gençliğimizi yediniz ulan!
Dolaylı yoldan uçlu kalem
Bunlar da uçlu kalemdi ama değişik bir teknolojileri vardı. Hatırlamayanlar için anlatması zor, hatırlayanlar mevzuyu zaten anlamıştır.
Kaçakçılık için ideal set
Bende bunun mavisi vardı. O kadar çok haznesi saklama noktası vardı ki yani bunun içinde yurtdışına her türlü kaçakçılığı yapabilirdin. Asıl amacı kalem silgi falan koyulsundur ama bunun içinden hep başka şeyler çıkardı.
Bu oyunu son oynayan çocuk ayağa kalksın
Nasıl bir oyunsa arkadaş ne zeka gerektirirdi ne el becerisi. Timsah ağzını kapatmadan dişini çekeceksin. Öyle mi paşam? Bir çay kaşığı alır dikleme koyardım timsahın ağzına, o kıvransın dursun ben tek tek çekerdim dişlerini.
Bol tişört, göğse kadar kot
Dünya kadınlarını bir daha böyle göremeyeceğiz, sonuncusunu 90’larda görüp kaybettik. İyi ki de öyle olmuş. Ne bir kadınsılık var ne de bir seksepalite, bu ne la erkek çocuğu gibi.
Daktilo?
Son daktilo işyerlerinde en son 90’larda kullanılmıştır arkadaşlar. Sonra bilgisayarlar geldi bunlar artık antika oldu. Annem banka emeklisiydi işyerine gider onun fazla mesaileri sırasında bunları kullanırdım ben de tak tak tak yazar kağıt israf ederdim, parmağım tuşlar arasına sıkışırdı, mürekkebe bulanırdı ellerim. En son o zamanlarda kullandım sanırım bunlardan birini. Sonrası bildiğiniz üzere bilgisayarlara emanet…
No Need For Speed, Slow and Unfurious
Bana bunu sünnetimde almışlardı ya… Bizimkinin acısını bununla attıydım ben. Güzel şeydi bak. En fazla 180 basardı o hıza da çıkmak yürek isterdi. Marşı falan vites koluyla tam teşekküllü bir şeydi.
Yokluğunda çok kitap okudum neredesin nerede?
Bu görüntüyü yakalayabilmek uğruna o beyaz butona kaç milyar kez basmak gerekirdi bilmiyorum ama su içinde uçuşan küçücük halkaları iki tane iğneye dizecez diye tükettik 90’ları yanarım ona yanarım.
Bonus: Yaş Nohut!
Çikolata ciklet şeker hikayeydi. En güzeli buydu be. Artık köy pazarlarında falan anca buluyoruz bunlardan. 90’larda her balkonda patır patır bunlardan yerdik. Ne güzeldi be bulursanız bunlardan birer demet alın gelin patlatak bizim balkonda ne güzel yeriz. Çay da koyarım size, çokomel de var, yere iki minder atarız olmaz mı 🙁 özledim…