Doğu Avrupa, tarih ve doğal güzellikler açısından oldukça zengindir. Eski Yunanlılardan Osmanlılara ve Sovyetlere kadar birçok farklı kültür Doğu Avrupa’yı etkilemiştir. İçinde birçok kültürü barındırması nedeniyle, savaş ve gizemlerle dolu alışılmadık derecede karmaşık bir tarihe sahiptir. Bununla birlikte Doğu Avrupa bölgesinde, arkasında çeşitli hikayeler barındıran ürkütücü ve gizemli yerler bulunuyor. Soykırımcı bir diktatörün yeraltı sığınağından, cehennemin girişi olarak kabul edilen bir mağaraya kadar Doğu Avrupa’nın hem insan yapımı hem de doğal en ürkütücü ve en gizemli yerlerinden 10 tanesini sizler için sıraladık. Keyifli okumalar dileriz.
1. Doftana Cezaevi – Romanya
Doftana Cezaevi, ilk başta yakınındaki bir madende çalışan işçiler için kalacak yer olarak kullanılıyordu. Ancak 1921 yılında Rumen kralı burayı komünistler için bir hapishaneye dönüştürdü. O tarihten sonra “Romen Bastille” lakaplı cezaevi, acımasız bir siyasi hapishane olarak kullanılır oldu. 308 hücre ve bir savunma duvarı bulunan Doftana, gerçekten göz korkutucu bir yerdi. Doftana Cezaevi’ndeki mahkûmların birçoğu, ideolojilerinden vazgeçmeleri için işkence gördü. En ünlü mahkûmu, Romanya’nın gelecekte devlet başkanı olan Nicolae Ceausescu’ydu. Doftana, 1947 yılında kapatıldı ve yeni komünist hükümet tarafından müzeye dönüştürüldü. 1989’da tamamen terkedilen cezaevi, şimdilerde harabe halinde ve oldukça korkutucu bir görüntüye sahip.
2. Buzluca Anıtı – Bulgaristan
Buzludzha Anıtı olarak bilinen ve Bulgaristan’ın komünist tarihini anmak için inşa edilen anıt, 1984 yılında tamamlandı. Bir grup sosyalist, Bulgar Sosyal Demokrat Partisi’ni kurmak için burada gizlice toplanıyordu. Anıtın içi Karl Marx ve Vladimir Lenin figürlerini oluşturan iki milyonun üzerinde karmaşık mozaiklerle süslenmişti. 1989’da tamamen terk edilen Buzludzha’nın bir zamanlar enfes olan duvar resimleri ve mozaikleri neredeyse tamamen parçalara ayrıldı ve devasa cam tavanı paramparça oldu. Anıtın kulesi ayakta kalırken, kırmızı yıldızı, yıldızın gerçek yakutlardan yapıldığını düşünen ziyaretçiler tarafından yağmalandı. Sovyetler Birliği’nin mirası olan anıt, bugün tamamen harabeye dönmüş bir halde duruyor.
3. Daksa Adası – Hırvatistan
Daksa, Hırvatistan’ın en güzel şehri olan Dubrovnik’in hemen kıyısındaki ıssız bir adadır. Adada eski bir kalenin kalıntıları, bir villa, küçük bir deniz feneri ve 1231 yılında inşa edilmiş harap bir Fransisken manastırı bulunuyor. İki milyon doların biraz üstünde bir fiyata satılık olan Daksa Adası’nın, yirmi yılı aşkın bir süredir alıcısı bulunamadı. Bunun nedeni, Daksa Adası’nın rahatsız edici ve kanlı bir geçmişe sahip olması. 1944 yılında Yugoslav partizanları Hırvatistan’ın kıyı kenti Dubrovnik’e girdi ve Nazi sempatizanı oldukları şüphesiyle yüzlerce vatandaşı tutukladı. Birkaç gün sonra tutuklanan vatandaşlar, yargılanmadan veya inceleme yapılmadan, kıyının hemen açıklarındaki küçük Daksa adasına getirilerek burada öldürüldüler. Cesetler adada çürümeye bırakıldı ve ölenler arasında Dubrovnik’in rahibi ve belediye başkanı da vardı. Dubrovnik’teki birçok kişi hala bu ürkütücü adanın, katliam kurbanlarının hareketsiz ruhları tarafından ele geçirildiğini iddia ediyor.
4. Petrovaradin Yeraltı Mezarları – Sırbistan
Doğu Avrupa gerçekten birçok ilginç mekana ev sahipliği yapıyor. Petrovaradin, Tuna nehri kıyısında, Romalılara kadar uzanan zengin bir tarihe sahip güzel bir Sırp kasabasıdır. Kasabanın en önemli yapısı, Osmanlı işgalcilerine karşı korunmak için 17. yüzyılda Avusturyalılar tarafından inşa edilen Petrovaradin Kalesi’dir. Kalenin altında ise gizlenmiş, yeraltı mezarları olarak adlandırılan yeraltı tünelleri bulunuyor. Yaklaşık 16 kilometre olan tünel, dört katlı bir geçit ağı oluşturuyor. Duvarlarda Malta haçı ve çeşitli masonik semboller gibi çok sayıda eser ve sembol bulunuyor. Askeri amaçlar için kullanılan yeraltı mezarları, uzun yıllar boyunca başka, daha karanlık amaçlar için de kullanılmıştır. Kalenin tünelleriyle ilgili birçok efsane bulunuyor. Bunlardan en bilineni, Avusturya imparatorluk hazinesinin Napolyon’un Viyana’ya olası saldırısında korumak için kaleye getirildiği ve hazinenin bir kısmının hala yeraltı mezarlarının içinde saklı olduğunu anlatıyor.
5. Haçlar Tepesi – Litvanya
14. yüzyılda, Siauliai adlı bir Litvanya kasabasının sakinleri yakındaki bir tepeye ahşap ve metal haçlar yerleştirmeye başladılar. Bunun sebebi kimse tarafından tam olarak bilinmese de bu tepe hakkında bazı efsaneler bulunuyor. Asla yok edilemediğine, ateşe verilse de asla yakılamadığına inanılan Haçlar Tepesi, inanç, umut ve özgürlüğün güçlü bir simgesi. Sovyet döneminde, bu haçlar yetkililer tarafından kaldırılsa da ülkenin dört bir yanından gelen Litvanyalılar tepeye haç getirmeye devam etti. 1993’te Papa II. John Paul bu ilginç yerde dua etti ve vaazlarında ve konuşmalarında kutsal yerden sık sık bahsetti. Condé Nast Traveller bu siteyi dünyanın en korkunç 20 yerinden biri olarak gösterse de hem yerel halk hem de ziyaretçiler için burası bir umut ve aydınlanma yeridir.
6. Vorkuta – Rusya
Avrupa’nın en doğusundaki kasaba olan Vorkuta, tamamen terk edilmiş eski bir yerleşim yeridir. Kuzey Kutup Dairesi’nin hemen kuzeyinde yer alan bu bölge, Rus kömür madenciliği endüstrisinin etrafında inşa edilmiş bir kasabalar topluluğudur. Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra birçok insan daha güneye hareket etmeye başladı. Madenlerin çoğu terk edilmişti ve Eylül 2020’ye kadar tahmini nüfus sadece 50.000 civarındaydı. Mart 2021’deki bir rapor, burayı “hayalet kasabalar” olarak tanımladı. Kışın -50°C’ye düşen sıcaklıklar ve haftalarca güneş ışığının olmadığı Vorkuta, terk edilmiş gibi değil, daha çok bir doğal afet tarafından yok edilmiş gibi görünüyor. Vorkuta tam anlamıyla zamanda donmuş durumda!
7. Şeytan Boğazı Mağarası – Bulgaristan
Bu tuhaf görünümlü şelale, Bulgaristan’ın Rodop Dağları’nda bulunuyor. Trigrad Nehri’nden gelen su 42 metre yükseklikten mağaranın “boğazından” aşağı akıyor. Şelalenin boğuk kükremesi nedeniyle, suyun aktığı mağara Şimşek Salonu olarak biliniyor. Girişten yaklaşık 400 metre sonra su bir huniden aşağı kayboluyor. 90 metre yüksekliğindeki huni daha sonra suyu yeraltına yönlendirerek mağara ağının ayrı bir odasında yeniden yüzeye çıkıyor. Mağaranın gizemi ise tam olarak burada başlıyor. Nehir tarafından Şeytan Boğazı Mağarası’na taşınan hiçbir şeyin oradan geri çıkmaması senelerdir gizem yaratıyor. Mağaranın içinden tahta parçaları ve diğer materyalleri takip etmek için birçok girişimde bulunuldu, ancak hepsi yeraltı nehrinde iz bırakmadan kayboldu. Bu gizemin sonucunda mağara, cehennemin girişi olarak kabul edilmiştir.
8. Villa Rebar – Hırvatistan
Bir ormanının kenarında yer alan Villa Rebar, 1930’larda inşa edilmiş, İkinci Dünya Savaşı sırasında Hırvat diktatör Ante Paveliç tarafından devralınmıştı. Paveliç, Hitler’in bir hayranıydı ve liderliği sırasında birçok masum insan öldürüldü. Faşist diktatör ayrıca güvenliği konusunda aşırı paranoyaktı. Bunun sonucunda Villa Rebar’ın altında geniş bir yeraltı tünelleri ağı inşa etti. Bu yeraltı sığınağının kaçış yolları olarak kullanıldığına inanılıyor. Burası 1979’da çıkan bir yangında kısmen tahrip olmuş ve çürümeye bırakılmıştır. Şimdi sadece orijinal villanın taş temelleri kaldı, ancak Paveliç’in tünel ağı hâlâ bozulmamış durumda. Yerliler, duvarları rahatsız edici görüntülerle dolu bu geniş ve gizemli labirent hakkında tüyler ürpertici hayalet hikayeleri anlatmaya devam ediyor.
9. Hoia Baciu Ormanı – Romanya
Doğu Avrupa ürkütücü yerler dendiğinde akla ilk gelen yerlerden biri de burası! Ürkütücü atmosferi göz önüne alındığında, Romanya’da yer alan Hoia-Baciu Ormanı’nın dünyanın en korkutucu ormanlarından biri olduğu söylenmesine şaşmamalı. Hatta bazıları buraya “Romanya’nın Bermuda Üçgeni” diyor. Yerel efsanelere göre, çarpık ağaçların arasında hayaletler ve ruhlar gizleniyor. Bir hikâye, ormanda kaybolan, ancak beş yıl sonra yeniden ortaya çıkan ve bu süreçte nerede olduğunu hatırlayamayan genç bir kızı anlatır. Ayrıca, çoğu yerde doğaüstü olaylarla bağlantılı olarak, uzaylılarla karşılaşma söylentileri de var. Bununla birlikte, Transilvanya’nın Karpat Dağları’nın derinliklerinde yer alan ve 55.000 yıldan daha eski bir tarihe sahip olan Hoia Baciu ormanında ağaçlar boğumlu ve eğridir. Genellikle yoğun bir sisle örtülü ormanda hiçbir şeyin yetişememesi, bilimsel açıklaması olmayan çözülememiş bir gizemdir.
10. Mamula Kalesi – Karadağ
Doğu Avrupa gizemli ve korkunç yerler listemizin sonuna geldik. Karadağ kıyılarının hemen dışında, eskiden Lastavica olarak bilinen bir adada, karanlık sırları olan eski bir kale yatıyor. Mamula Kalesi olarak bilinen bu kale, 1850’lerde Avusturya-Macaristanlı amiral Lazar Mamula tarafından yaptırılmıştır. Kale, Birinci Dünya Savaşı sırasında Avusturya-Macaristanlılar tarafından hapishane, İkinci Dünya Savaşı sırasında Mussolini’nin takipçileri tarafından toplama kampı olarak kullanılmıştır. Yaklaşık 200 metre olan bu göz korkutucu kale, 2.000 mahkûma ev sahipliği yapıyordu. Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu bu mahkûmlar aç bırakıldı, dövüldü ve işkence gördü. Mamula’da 130’dan fazla mahkûm öldü. 2019’da Karadağ hükümeti adada lüks bir turizm tesisi inşa etme planlarını açıkladı ve bu, anlaşılabilir bir şekilde tiksinti ile karşılandı.
Kaynak: 1