Yılbaşı yaklaşıyor. Çoğu kadını şimdiden Victoria’s Secret telaşı aldı. Bir aynaya bir ekrana bakmaktan gözler bozuldu. Kilo vermek için gaza gelenler, pazartesiyi beklemeye başladı. Malum, eğer diyete başlanacaksa, o gün pazartesidir. Başka gün diyete başlanmaz, başka gün başlanan diyetten de hayır gelmez. O zaman o meşhur lafımız gelsin: “Pazartesi diyete başlıyorum.”
Diyelim ki pazartesi diyete başlamayı başardınız; spor salonuna yazılmak için mental hazırlığınızı da yaptınız. “Karar vermek, başarmanın yarısıdır.” derler. Öncelikle bunun için sizi kutlarız. Fakat diyetinizi bozmak için yolunuzu gözleyen, sinsi sinsi sırasını bekleyen tehlikelerin farkında mısınız? İşte karşınızda pazartesi başlayan diyetlerin salı günü bitmesinin 17 sebebi.
Yanlış anlaşılmasın, amacımız moral bozmak ya da sizi kararınızdan döndürmek değil. Aksine amacımız moral vermek ve bizleri bekleyen tatlı tuzakların altını çizmek. Gerçi bizce siz her hâlinizle güzelsiniz, hele de kilolarınızla…
Ofisteki doğum günü partileri
Çok kararlı ve bir o kadar da açsınız. Sabah kahvaltısını atlattınız, öğle yemeğini iş arkadaşlarınızın şaşkın bakışları arasında fire vermeden tamamladınız. Mesai saati bitimine dakikalar kalmış. O da ne? Ofise kocaman bir pasta giriş yapar ve “mutlu yıllar sana” şarkısı hep bir ağızdan söylenmeye başlar. Sürpriz yapılan ofis arkadaşınız duygulara gark olurken, sizin sıvaşma şansınız pek olmaz. Arkadaşınızı tebrik ederken gözünüz, kesilmesiyle etrafa keskin çikolata kokusu yaymaya başlayan pastaya takılmıştır bile.
Ismarlanan yemekler
Pintiliği ile nam salmış arkadaşınızın size yemek ısmarlayacağı tutar. Kırk yılda bir gerçekleşen bu teklifi reddetmek istemezsiniz. Hele de ısmarlanan yemek, uzun zamandır gözünüze kestirdiğiniz ama paraya kıyıp da yiyemediğiniz kocaman hamburgerlerse…
Baklavanın karşı konulmaz cazibesi
Baklavanın tadını alan mide (Temsili)
Diyet yapıyorsanız, bazı şeyler nettir. Diyet boyunca ekmekten uzak durulur, makarnaya şüpheci yaklaşılır, pirinç pilavı yokmuş gibi davranılır. “Her şeye tamam” dersiniz, “eyvallah” edersiniz ama bütün iradeniz baklavayı görünceye kadardır. Brad Pitt reddedilir ama bol tereyağlı ve bol fıstıklı bir baklava reddedilemez.
Her şey dâhil tatil
Yazılı olmayan ama herkes tarafından bilinen bir kural vardır; tatildeyken diyet yapılmaz. Tatilde insanın sinirleri gevşer, yüzü güler; mutlu olan bünye, bunu yemekle taçlandırmak ister. Ama kendinize güvendiniz, diyetteyken tatile çıktınız. Üstüne üstlük “her şey dâhil” otellerden birine gittiniz. Restorana indiğinizde bin bir çeşit yemekle karşılaşıp kıtlıktan çıkmışçasına tabağını dolduran insan yığınlarıyla karşılaştınız. Ortama ayak uydurup, o insan yığınlarından biri olmak işten bile değil.
Nefesini tut!
Bir bira da içseniz on tane de yuvarlasanız, kokusu insanın burnunda tüten yegâne yiyecek. Diyetteyseniz ıslak hamburger satan büfelerin yanından geçmeyecek, geçiyorsanız bile nefesinizi tutacaksanız. Aksi hâlde kendinizi, beş tanesini on saniye içinde mideye indirmiş bulabilirsiniz.
Amerika’dan gelen amca oğlu
Diyetteyken eve yurt dışından misafir gelmemesine dikkat edin. Hastalığınızı bahane edin, evde olmadığınızı söyleyin. En olmadı, geldiğinde kapıyı açmayın. Çok mu acımasız buldunuz? O halde sizi yurt dışından gelen misafir için hazırlanan mükellef sofralarla baş başa bırakıyoruz. Yurt dışında özlenen yemeklerin hepsi sofrada. Patlıcan dolmasından fındık lahmacuna, biber kızartmasından kol böreğine, hepsi sofradan size bakıyor ve adeta “Geeel, geeeel” diyor.
Yemeli içmeli düğün
Diyete başlamadan önce yakın tarihte katılmak zorunda olduğunuz bir düğün olmadığına emin olun. Hadi, salonda yapılan düğünlerde kötü bir dilim pasta ve limonata veriliyor. Normalde yüzüne bile bakmadığınız bu yiyecekler, diyetteyken gözünüze dünyanın en güzel pastası ve limonatası olarak görünür. Düğün açık havada olacaksa, durum daha da fena. Gelsin yemekler, içkiler. Arkadaşlarınız yedikçe şenlenip, içtikçe güzelleşecek. Dans pistinde göbekler atılacak; türlü muziplikler, şakalar havada uçuşacak. Bu atmosfer karşısında dik durmak gerçekten zor. Bu anlarda “Diik dur, eğilme, diyetin seninlee” cümlelerini aklınızdan geçirin. Çok umudumuz yok ama belki yardımı olur.
Günler geçiyor, yılbaşı yaklaşıyor
Çoğunuzun bu cümleyi kuracağınızdan eminiz. “Nasıl olsa yılbaşı” diyerek yılbaşı sofrasına oturacak ve saatlerce kalkmayacaksınız. Yılbaşı sofraları çok tehlikelidir. Herkesin birlikte yediği, yemeyenin zorla yedirildiği yerlerin başında gelir bu sofralar. Yeni yıla fit gireyim der, kilo alarak çıkarsınız.
Diyet insanın dilemması
Yeni insanlarla tanışmak, kaynaşmak için birebir ortamlardır. Bir ev partisine çağırılıyorsanız düşünmeden kabul etmeniz şart. Bedava yemek olur, alkol olur, her şey olur. Usuldendir, böyle ortamlara el boş gidilmez. Diyettesiniz diye bardak altlığı gibi görünen bisküvilerden alıp gitmek olmaz. Mecburen ortama ayak uydurursunuz.
Diyette olduğunuz için daveti kabul etmeyebilirsiniz elbette. Seçim sizin…
Yeni başlayan aşk
Mevsim bahar değil, aylardan kasım değil ama havada aşk kokusu var. Uzun zamandır flörtleştiğiniz kişiden beklediğiniz teklifi aldınız; akşam yemeği. Ama bir sorun var, diyettesiniz. Kendinizi tavuk döner yerken de bulabilirsiniz. salata kaşıklarken de… Diyette olduğunuz için kasıp kasmamak size kalmış. Ama biz deriz ki, böyle durumlarda rahat olmak en iyisi.
“Zaten kilolu değilsin” diyen arkadaş
Arkadaş, insanı vezir de eder, rezil de… Belde oluşan yağlar simit olmaktan çıkmış cankurtaran botu olmuş, bacaklarda portakal kabuğu görünümü yerini portakalın kendisine bırakmış ama o arkadaş hâlâ “Sen zaten kilolu değilsin.” diyerek başladığınız diyete limon sıkar. Siz devam edecektiniz ama o arkadaş pazartesi başlayan diyetinizi salıya taşıyamamanızın baş sorumlusu. Konunun iradenizle yakından uzaktan alakası yok tabii ki.
Mehmet Yaşin’le homini gırtlak
Tok karnına seyredilen Mehmet Yaşin’in yeniden acıktırdığı bir gerçek. Yaptığı programda yemekleri tanıtıyor tanıtmasına ama yerken kendini kaptırıyor. Böyle içten yemek yiyen biri karşısında sizin de dönerleri mideye indiresiniz, künefelere kafanızı gömesiniz geliyor haliyle.
“Can boğazdan gelir”
Ne zaman hastalansanız, annenizden duyduğunuz ilk cümle “Yemiyorsun, ondan” olur. İster yüz kilo olun, isterseniz de Victoria’s Secret mankeni; annenizin gözünde yemek yemiyorsunuzdur. Başınıza gelen her türlü belanın sebebi de budur. Ev kirasını mı ödeyemediniz, sebebi belli; yemiyorsunuz. Ya da maaşı ilk haftada yediniz, kiraya kadar para suyunu çekti. Mühim değil. O nedenle anne yanında salata yemek, bitmeyecek bir konuşmanın başlangıcı demek. Annenize diyette olduğunuzu hissettirdiğiniz an, o diyet bitmiş demektir. Boşuna kıvranmayın, böreğin tadına bakın.
Siyah çay mı, yeşil çay mı?
Günde bir demlik siyah çay deviren bir bünyenin diyet sebebiyle yeşil çaya dönmesi kolay olmuyor. Sağlıklı olması bile yeşil çayı daha içilebilir kılmıyor. Nice diyetler, siyah çay hasretiyle birkaç saatte bitiyor.
Rakı da boş gitmiyor
https://www.youtube.com/watch?v=g8ya3idNtAc
Bir kutlama yapılacaksa, yeri bellidir; meyhane. Çaycıda kutlama yapanı daha görmedik, duymadık. Meyhaneler candır, orası ayrı. Ama rakı da boş içilmiyor, yediriyor. Rakı masasına oturup eşlik etmemek de ayıp. Kısacası öyle de olmuyor böyle de olmuyor.
Bitmeyen pazartesi yapmışlar
Diyete pazartesi başlanıyor da devamı gelmiyor. Bu hafta olmazsa, bir sonraki hafta, o da olmazsa bir sonraki pazartesi. Bu böyle devam ediyor. Neyse ki, pazartesiler bitmiyor.