Afrodit’ten Helen’e, Venüs’ten Daphne’ye, antik dönemlerden Rönesans’a, oradan modern çağlara kafayı hep benzer konulara yormuşuz: Estetik, güzellik, zevk…
Bu uğurda kadın bedeni, bedenin giyinmesi, açılması ya da az açılıp dekolte kalması daima bir mevzu olmuş. Bazen bu mevzular büyümüş savaşlar çıkmış, hatta kimi zaman sanatsal biçimlere, sanat kastığı zamanlarda da moda akımlarına yön vermiş.
Dünyanın bir kısmı kızla erkek aynı okula gider mi konusunu tartışmış, bir kısmı cinselliği tabu olmaktan çıkarmış, kafayı iki cins arasındaki aganigisel ilişkilerden sıyırıp, metrobüsten uzay gemisine türlü türlü icat üretmiş.
Biz de resimden girdik, pop müzikten çıktık, dekolte kıyafet ve baştan çıkarmanın günlüğü hakkında bir derleme yaptık…
Beden nedir dedik, Marilyn yoga yaparak cevap verdi
Monroe, 1956 yılında verdiği bir demeçte yoga yaptığını söylemişti. Ünlü yıldız, keşke yoga sayesinde biraz daha tutunabilseydi o çok şenlikli gözüken hayatına.
17. yüzyılın sonlarından itibaren çıplaklığa yeni anlamlar gelir. Masumluk yerini yavaş yavaş şehvete bırakır
Boticelli, Venüs
Su, peri, su perisi… Birlikte ya da ayrı ayrı, sürekli baştan çıkarma temelinde kullanıldı
John William Waterhouse, Hylas and the Nymphs, 1896
Su, özgür devinimiyle saflığın ve insan bedeninin doğayla bağını simgeliyordu. Resimdeki bu özgürlük şehvet ve erotizme kadar uzanıyordu
François Boucher Autumn Pastoral
İnsan bedeninin doğanın bir parçası olması ve doğada özgürlüğüne tam olarak kavuşması resme, kırlarda eğlence, müzik ve kur yapma anlarıyla yansıdı.
Yuvarlak ve üçgenin birleşimi
Eğlence anlayışı çağlar arasında “uzaysal” gelişti… Fransız modacı Louis Reard, 1946 yılında iki parçalı mayoyu tanıttı. Mayonun adı, ABD’nin atom bombası denemeleri yaptığı Pasifik’teki Bikini Adası’ndan geliyordu. Bikinin sosyo kültürel hayata etkisi gerçekten de bir bomba etkisi gibi oldu.
Bu “cüret” hayli sert tartışmaları beraberinde getirdi. Bikini temelde hâlâ aynı tasarıma sahip, konuyla ilgili o dönemden beri karşımıza çıkan en büyük değişiklikse Kate Upton ve yer çekimsiz ortamda giydiği bikinisi. Bu çekim çok konuşuldu; çünkü “hareket” hep çok önemli oldu.
Hareket halindeki kadının coşkusu ve özgürlüğü
Jean-Honore Fragonard, Salıncak / 1767
Eserde salıncaktan savrulan sol ayak ve eros heykeline doğru fırlayan ayakkabı görülüyor. Aşk tanrısının yaptığı sessizlik işareti, izlenme, yakalanma ve gizliliğin de altını çiziyor.
Konu aşk – meşkse hele devreye çıplaklık girmişse mutlaka üçüncü bir göz peydah olur; izleyen, dikizleyen…
Helmut Newton, Self Portrait with Models & Wife / 1981
Newton bir moda fotoğrafçısı olarak modaya ve hayata karşı bakışını net olarak bu eserde yansıtıyor. Güzellik, gerçek hayat, gizlilik, izlenme… En önde model, sağda Newton’un karısı, aynada ise fotoğrafı çeken Helmut Newton görülüyor.
Dönem – zaman fark etmez demiştik, insan her an gözler, bakar, izler…
Edouard Manet, The Bar at the Folies-Bergere / 1882
Helmut Newton’dan yüz yıl önce başka bir deha benzer bir yöntem kullanıyor. Kendimizi bir anda farklı derinliklerdeki kişileri izlerken buluyoruz. Barmaid kadın bize mi bakıyor, yoksa arka plandaki sakallıyla mı ilgileniyor? Öyleyse biz kime bakıyoruz? Sakallıya mı barmaid’e mi? Ya sakallı?
Skandal, skandal, skandal!!!
Edouard Manet, The Luncheon on the Grass / 1863
“Folies-Bergère’de Bir Bar” çalışmasından önce dönemin koşullarına göre (hangi döneme göre değil ki) skandal bir eser daha yapar Manet. İki giyinmiş erkek yanında çıplak bir kadın, arka planda ise yıkanan başka bir kadın. Yine, çayırlar, çimenler, doğa, su ve başka bir zevk-ü sefa sahnesi.
Ah şu fransızların gözü kör olsun: Decolletage
Marie Antoinette / 1775
Göğüs, sırt ya da omuzları açıkta bırakacak şekilde yani vücudun üst kısmıyla daha çok muhattap olan dekolte, klasik dönemden bugüne kadının beden estetiği üzerine kafa yoruyor. Farklı kesimler, açılar, ışıklar, alanlar …
Civciv cıkacak, kuş çıkacak! Dekolteye özel bölge tanımlaması: Cleavage (klivaj)
Erkeklerin başına bela bir bölge, baksak mı bakmasak mı derdiyle gözleri şaşı yapan, en başa bela durum.
Beraber büyüdünüz olm, utanmazlık yapma
İsim, rütbe, meslek farketmez, kralı gelse bakar
Danimarka Kraliyet Prensesi’yle aynı masada oturan Kraliyet Doktoru kameraları fark etmeyince fena yakalanmıştı. Tavandaki süslemeler güzel mi doktorcuum?
Antik Yunan heykellerinden 16. yüzyıla, soylulardan alt tabakaya, dekolte her dönem kullanıldı. Mona Lisa’da dahi mini bir klivaj vardı
Güzellik, çekicilik, aldatma, kıskançlık, güvensizlik, sadakatsizlik ve kışkırtma
Hepsinin sebebi yuvarlak hatlar mı?
Ciddiyet ve disiplinin tavan yaptığı Alman siyasetine kadar uzanan bir çizgi
Angela Merkel’in 2008 yılındaki “dev” dekoltesinin yarattığı etki, aynı partiden Vera Lengsfeld tarafından seçim kampanyasına dönüştürüldü. Slogan çok açık: Bizim sunacaklarımız daha fazla! (Wir haben mehr zu bieten)
First Lady güçlü kadın imajinı omuz kaslarıyla göstermek istemiş olabilir mi?
Michelle Obama 2009 yılında Beyaz Saray’daki bir davette “Naeem Khan Gown” imzalı bu çok konuşulan kıyafeti giymişti.
Şarkıların, romanların, filmlerin çıkış noktası “tutku”, parfüm şişesinde
1993 yılının Calvin Klein kampanyası moda dünyasının orta yerine istiridyeden yeni çıkmış puslu bakışlı bir Kate Moss bıraktı. Ünlü marka böylece hayatın merkezine Kate Moss’u bir “tutku” objesi olarak salınmaya bırakıyordu.
80’ler ve Brooke Shields
Henüz 11 aylık bir bebekken (ciddiyiz) modellik kariyerine başlayan Brooke Shields, modanın çılgın attığı 80’li yıllarda Vogue ve Calvin Klein kampanyalarında boy göstermeye başlamıştı. Bu fotoğraf çekildiğinde henüz 15 yaşında olan Shields, 80’lerin ve sinema tarihinin en çok konuşulan filmlerinden biri olan Mavi Göl’de de bu yaşta oynamıştı. Film kimilerine göre aşkın en doğal halini anlatırken, kimilerine göre de içerdiği cinsellikle gereksiz ve abartılı bulunmuştu.
Amerika’nın sultanı kadersiz Marliyn
1955 yapımı “The Seven Year Itch” filmindeki bu efsane sahne, sonrasında gelen bir çok görsel işi etkisi altına aldı. Monroe bu sahneyle seksapelin ölümsüz resmi olurken aynı zamanda yine bu sebepten evliliğinden de olacaktı.
Marliyn’in o dönemki eşi ünlü beyzbolcu Joe DiMaggio, filmin setini basacak, çevredekilerin Marliyn’in iç çamaşırını fotoğraflamak için birbirleriyle yarıştıklarını görecek ve çılgına dönecekti. Bu elbise 2001 yılında açık artırmada tam 5,52 milyon dolara satıldı.
İşin içinde Zeus varsa, mutlaka “zorla” güzellik vardır
Peter Paul Rubens, Leda and the Swan
Zeus’un, kuğu kılığına girerek Leda’ya sevişmesini konu alan resim, 16. yüzyılın şehvet konusundaki çarpıcı eserlerinden. Fonda açılmış tek renk kırmızı örtü erotizm ve çıplaklığın arka planı. Zeus’un hayvan kılığına girerek, beğendiği dişilerle ilişkiye girmesi, Yunan Mitolojisinde en sık rastlanan unsurlardan olmuştur.
Zeus beyimiz bulutların üzerinden dünyaya bakar ve bazen bir boğa, bazense bir kuğu kılığına girerek değişik bir flörtsel kafaya geçer.
Nil’i başımıza saran şirine, Björk
2001 yılında yapılan 73. Akademi Ödülleri en çok Björk’ün kuğu elbisesiyle konuşuldu. Marjan Pejoski imzalı kıyafet, Björk imajı ve sıra dışılığı için harika bir seçimdi.
Bu, Zeus’un kuğusu mudur bilemeyiz; ancak antik çağlardan beri hayvanlar gerek şehvet, gerekse doğal ya da pastoral olanı simgelemek için insan bedeniyle birlikte kullanılagelmişler.
İç çamaşırı + dantel = Erotik obje
Zeus’un bir boğa olarak dünyaya inip ortalığı darma duman etmesinden bin yıllar sonra, niyeti adından belli iç çamaşırı markası Agent Provocateur, dönemin seksi pop yıldızı Kylie Minogue ve mekanik bir boğayı ekranlara taşıyacaktı. Daha doğrusu ekranlara taşımaya çalışacaktı diyelim; çünkü reklam yayına gireceği İngiliz televizyonlarında anında yasaklanacaktı.
Hayvan estetiği: Leopar deseni
Tenis yıldızı Serena Williams alışılmadık hatlardaki vücuduyla, alışılageldik leopar desenini buluşturunca ortaya dikkat çekici ama tam olarak da anlaşılamayan bir tarz çıktı. Bu tarzın asıl temsilcisi Banu Alkan’ın eline su dökemeyeceği çok açık.
Ayrıksı bir beyaz
Beyazın masumluğu Marilyn’in uçuşan eteğinden sonra ikinci defa pek de masum olmayan bir hale geliyor. Sinema uzun yıllardır beklediği “aşırı seksi’ye” Sharon Stone sayesinde kavuşurken, kostüm tasarımcısı Ellen Mirojnick tarafından çizilen elbise, beyazperdenin kült sahnelerinden birini “gösteriyor” ya da “kapatıyordu”.
İlk mini etek ve sevimli mucidi
Londra’lı bir tasarımcı olan Mary Quant, 1955 yılından beri üzerinde kafa yorduğu eteği piyasaya sürdüğünde moda dünyasında bir devrim başlayacaktı. Mini eteğin piyasaya çıkmasıyla kadın giyiminde olduğu kadar sosyal hayatta da hızlı değişimler yaşanacaktı.
Heves diyelim, sen yine de bir daha etme
Açık giyinmeyi et sergilemek olarak algılayanların kafasını karıştıracak bir tasarım. Lady Gaga’nın et elbisesi 2010 MTV Video Müzik Ödülleri’nde ortaya çıktı ve Time tarafından 2010 yılının en önemli moda olayı olarak adlandırıldı.
Elbisenin enteresanlığı yetmedi, bir de Gaga’nın diğer kostümleri gibi arşivlenebilmesi için tahnitlendi ve kurutulmuş et şeklinde 2011 yılında Rock and Roll Hall of Fame’de sergilenmeye başlandı.
Jennifer Lopez geldi, dağılın…
2000 yılı Grammy töreni Jennifer Lopez’in sonraki yıllarda da çok konuşulacak Versace tasarımı kıyafetiyle hatırlanacaktı. Açık, kapalı, örten, sergileyen hepsi bir arada bu palmiye yapraklı tasarım, Lopez’in egzotik havasına sonuna kadar prim veriyordu.
Bugün gördüğümüz çılgınlıkların hepsi onun yüzünden
80’li yıllarda Madonna muhafazakar olan kim varsa delirtiyor, bugünlerin “yırtık” popçularına tüllerle kaplı ışıl ışıl bir miras hediye ediyordu. Gerçi Madonna kendi mirasını yine en iyi kendisi devam ettiriyor desek de yanlış olmaz.
Like A Virgin albümü için giydiği “gelinliğine” kendi tasarladığı “boy toy” kemerini de iliştiren Madonna, 1984 yılı MTV Video Music Ödüllerine damgasını vururken, maalesef 80’lerin iğrenç moda akımlarına da ön ayak oluyordu.
Değişik yerlerde ve zamanlarda karşımıza çıkabilen bir bölge
Alexander McQueen, 1994 yılında nihilizm koleksiyonunu tanıttı ve bu sefer vücudun farklı bir “çizgisi” açıkta kaldı. Ünlü modacıya göre türkçemizde pek de estetik bir anlama yönelmeyen “çatal” erkek ve kadında en erotik yerdi.
O nokta
Gucci, 2003 yılında logosunu G noktasına hayli yakın bir yere “tıraşlayarak”, o seninin koleksiyonunda amacının ne olduğunu hayli net bir şekilde ortaya koydu.
Kadın bedeni üzerinde neden bu kadar tatava yapılıyor net olarak bilmiyoruz. Tarih boyunca da Freud’tan başkasının çıkıp “bunun sebebi budur, dağılın artık canım, hadi tschüüs, schlafgut” dediğini de duymadık. Belki de konu dönüp dolaşıp aynı yere geliyor: Beden özne midir, nesne mi?