Cumhuriyet kabaca, yönetim erkinin belirli bir kişi veya zümre tarafından işgal edilmediği, yönetim hakkının yalnızca halka ait olduğu bir yönetim biçimi olarak tanımlanabilir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Türk milleti de uzun süren savaşların ve zorlu bir varoluş mücadelesinin ardından, cumhuriyet rejimine kavuştu… 29 Ekim 1923 günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde tarihi bir toplantı gerçekleştirildi. Bizzat Mustafa Kemal Atatürk’ün 28 Ekim 1923 gecesi son şeklini verdiği kanun tasarısı, 29 Ekim günü mecliste görüşüldü.
Tasarının maddeleri arasında “Türkiye devletinin yönetim şekli cumhuriyettir.” ibaresi de yer alıyordu. Tasarı, meclisteki 158 üyenin tamamının oyuyla kabul edildi… Cumhuriyet ilan edilmiş, egemenlik kayıtsız şartsız milletin olmuştu. Yeni cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı seçilen Mustafa Kemal bu sıfatla yaptığı ilk konuşmasını, “Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.” sözleri ile noktaladı…
İşte kanlı savaşların ağırlığı altında yıllarca ezilmiş yorgun bir milleti mesut, muvaffak ve muzaffer geleceğe taşıyacak olan şey cumhuriyetti. Türkiye Cumhuriyeti, yine cumhuriyetin kendisi ve kazanımlarıyla geleceğe hazırlanacaktı… Evet, Anadolu insanı cumhuriyet ile birlikte eğitimden sağlığa pek çok alanda yeni hak ve hürriyetlere sahip olmuştu. Ancak Mustafa Kemal ve arkadaşları bu hakların korunup geliştirilmesi gerektiğinin bilincindeydi.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte egemen ve bağımsız bir ülke olma yolunda harekete geçen yeni cumhuriyetin evlatları, geleceği şekillendirmek için durmaksızın çalışıyor, cumhuriyeti soyut bir kavram olmaktan çıkarıp gözle görülen, elle tutulan bir şeye dönüştürüyordu.
Yurdun dört bir yanında fabrikalar, üniversiteler ve bankalar inşa ediliyor, dil, tarih ve kültür gibi alanlarda faaliyet gösterecek yapılar ihdas ediliyordu. Cumhuriyetin kazanımları, çok kısa bir sürede ülkenin çehresini değiştirmeyi başarmıştı… İşte Türkiye Şeker Fabrikalarından Türk Dil Kurumuna cumhuriyet kazanımları…
1. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Cumhuriyet ile birlikte Türk insanının yaşamında son derece önemli bir yer tutmaya başlayan kavramlardan biri de hukuktu. Ancak genç cumhuriyetin hukuk alanında faaliyet gösterecek yetişmiş insan sayısı son derece azdı. Bu nedenle dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un girişimleri ile Ankara’da bir hukuk mektebi kurmak için gerekli çalışmalar başlatıldı.
5 Kasım 1925 yılında hukuk alanının her kademesinde nitelikli insan yetiştirmek amacıyla “Ankara Adliye Hukuk Mektebi” isimli bir yükseköğretim kurumu oluşturuldu. Açılışı bizzat Atatürk tarafından gerçekleştirilen Ankara Adliye Hukuk Mektebi, uzun yıllar boyunca Türkiye’de son derece kıymetli hukuk insanlarının yetişmesine ve Türkiye’deki hukuk alanının gelişmesine katkı sağladı.
Ankara Adliye Hukuk Mektebi, tamamen modern Türkiye Cumhuriyeti’nin imkân ve pratikleri ile sıfırdan kurulan ilk yükseköğretim kurumuydu. Mektep, 1946 yılında Ankara Üniversitesine bağlı bir fakülte haline getirildi ve bugün de cumhuriyetin en önemli kazanımlarından birisi olmaya devam ediyor…
2. Merkez Bankası
Cumhuriyetin ilanı ile birlikte yeni bir devrin başlangıcını teşkil eden Mustafa Kemal önderliğindeki kadrolar, bu yeni devirde ekonominin son derece hayati bir mesele olduğunun farkındaydı. Türkiye Büyük Millet Meclisinde ekonomik anlamda pek çok çalışma yürütülüyor, ekonomiye dair farklı konularda önemli kanunlar ve uygulamalar hayata geçiriliyordu.
İşte, Merkez Bankası da cumhuriyetin ekonomi alanında Türkiye’ye kazandırdığı kurumlar arasındaydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında, yabancı ülkelerin sermayesi ile kurulan Osmanlı Bankası gibi kurumlar ülkedeki finans alanında önemli söz hakkına sahipti. Bu nedenle yeni cumhuriyetin finans alanında da gerçekleştirmesi gereken pek çok atılım vardı.
Böylece bağımsız bir Merkez Bankası kurulması için çalışmalar başlatıldı. 11 Haziran 1930’da kabul edilen 1715 sayılı Merkez Bankası Kanunu ile birlikte devletin ekonomi ve finans alanındaki etkin fakat aynı zamanda bağımsız kurumlarından biri olması tasarlanan Merkez Bankası kurulmuş oldu. Kurum, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası adıyla 3 Ekim 1931 tarihinde faaliyete geçti…
3. Türkiye Şeker Fabrikaları
Aslında Anadolu’da şeker fabrikası kurma girişimleri 1800’lü yılların ortalarına kadar uzanıyordu. Ancak bu girişimler, birkaç başarısız teşebbüsle sınırlı kalmıştı. Türkiye’deki üretim ve sanayi alanının en kıymetli ürünlerinden biri olan şeker fabrikaları da ancak cumhuriyetin sağladığı geniş olanaklar sayesinde ortaya çıkabildi…
Şeker üretimi yapmak isteyen girişimcilere uygulanan muafiyetler ve şeker ithalatına getirilen kısıtlamalar ile şeker pancarı ve şeker üretimi, cumhuriyet yönetimi tarafından teşvik edildi. Böylece 1923 yılında Uşak’taki yerel girişimcilerin çabalarıyla tesis edilen üretim faaliyetleri devletin de desteği ile 1926 yılında şeker fabrikasına dönüştü.
İlerleyen dönemlerde Alpullu’da, Eskişehir’de ,Trakya’da ve yurdun farklı bölgelerinde pek çok şeker fabrikası kuruldu. 1935 yılındaki Bakanlar Kurulu kararı ile ülkedeki şeker fabrikaları “Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.” adı altında birleştirildi. Cumhuriyetin en önemli üretim ve kalkınma hareketlerinden biri olan şeker fabrikalarının sayısı 1950 yılından sonra 15’e ulaşmıştı…
4. Anadolu Ajansı
Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi haber ajansı olan kurum bizzat Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatı doğrultusunda, Halide Edip ve Yunus Nadi’nin çabaları ile kuruldu. 6 Nisan 1920’de kuruluşu gerçekleştirilen Anadolu Ajansı, Milli Mücadele yıllarındaki haberleri duyurmak amacı taşıyordu.
Anadolu Ajansı, cumhuriyetin ilk yıllarında üstlendiği rol bakımından da oldukça önemliydi. Ajans, cumhuriyetin değerlerini, kazanımlarını ve elbette farklı alanlardaki gerçek haberleri halka en doğru şekilde ulaştırmak misyonu ile hareket ediyordu.
Temelleri Milli Mücadele döneminde atılan kurum 1925 yılında, Atatürk’ün talimatıyla “Anadolu Ajansı Anonim Şirketi” halini aldı. Böylece devletin resmi haber ajansı, o tarihte Batılı ülkelerde bile görülmeyen bir yapılanmayla özerk bir kurum haline getirildi…
5. Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü
29 Ekim 1923 yılında cumhuriyetin ilan edilmesiyle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti dünya tarihinde eşine az rastlanır bir kalkınma hamlesi başlattı. Ekonomiden sağlığa, eğitimden hukuka kadar pek çok alanda gerçekleştirilen kalkınma hamleleri arasında yeraltı zenginliklerine ve madenciliği de ayrı bir parantez açılmıştı.
Bu kapsamda 1933 yılında Ekonomi Bakanlığına bağlı “Petrol Arama ve İşletme” ile “Altın Arama ve İşletme İdaresi” adıyla iki bağımsız kurum kurulmuştu. 1935 yılında ise Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen bir yasa ile Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kuruldu.
Enstitünün genel gayesi; “Yurdumuzun maden ve taş ocakları kaynaklarını aramak, bulmak ve işletmeye uygun olup olmadığını tespit amacıyla gerekli etütleri, kimyasal ve teknolojik analizleri yapmak ve sektöre mühendis, yardımcı personel ve kalifiye işçi yetiştirmek” olarak tanımlanmıştı…
6. Türk Hava Kurumu
Mustafa Kemal Atatürk, havacılık sektörünün önemini onlarca yıl öncesinden kavramış son derece ileri görüşlü bir liderdi. Ünlü, “İstikbal göklerdedir” sözü ile havacılığa verdiği önemi gözler önüne seriyordu.
Elbette genç cumhuriyetin havacılık alanında herhangi bir atılım yapmaması da mümkün değildi. Atatürk, çevresindeki insanları özellikle de gençleri havacılığa yönlendiriyor, göklere hâkim olmanın egemen ve bağımsız bir devlet olma yolunda son derece önemli olduğunu ifade ediyordu. Böylece Atatürk’ün de çabaları ve talimatları doğrultusunda 16 Şubat 1925’te “Türk Tayyare Cemiyeti” kuruldu.
Cemiyetin vazifesi, “Türkiye’de havacılık sanayisini kurmak; askerî, sivil, sportif ve turistik havacılığın gelişmesini sağlamak” şeklinde tanımlandı. Türkiye’deki havacılık alanında atılan en önemli adımlardan biri olan Türk Tayyare Cemiyeti de cumhuriyetin hayati öneme sahip çok sayıdaki kazanımlarından bir tanesiydi… Türk Tayyare Cemiyeti, 1935 yılından bu yana faaliyetlerine Türk Hava Kurumu adı altında devam ediyor.
7. Kayseri Uçak Fabrikası
Mustafa Kemal daha 1920’li yıllarda havacılık alanı üzerinde titizlikle duruyor, havacılığın ilerleyen dönemde askeri, ekonomik ve sosyal alanlarda oynayacağı mühim rolü, o yıllarda hesap edebiliyordu. Bu nedenle 1925 yılında Türk Tayyare Cemiyetinin kurulmasına öncülük etmişti. Ancak bu ne Atatürk ne de geleceğe emin adımlarla ilerleme gayreti içerisinde olan Türkiye Cumhuriyeti için yeterli değildi.
Aynı yıl, uzun uğraşlar ve detaylı görüşmeler sonunda Alman uçak üreticisi “Junkers Uçak Fabrikası Anonim Şirketi” ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bir ortaklık kurulmasına karar verildi.
Ortaklık kapsamında kurulacak “Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi” üzerinden Eskişehir’de, Almanya’dan satın alınan uçakların bakım ve onarımı için bir tesis oluşturulacaktı. Bununla birlikte Kayseri’de Junkers uçaklarının büyük çaplı bakımlarının yapılacağı ve daha sonra da uçak üretimine geçecek bir fabrika kurulacaktı.
Nitekim 6 Ekim 1926 tarihinde son derece kısıtlı şartlarda fakat cumhuriyetin kararlı adımları sayesinde Kayseri Uçak Fabrikası kuruldu. Fabrikada iki yıl boyunca yüzden fazla uçak üretildi. Ancak Junkers şirketindeki sıkıntılar ve şirketin bazı anlaşma şartlarını ihlal etmesi nedeniyle Türk-Alman ortaklığında kurulan Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketinin faaliyetlerine 1928 yılında son verildi.
Fabrika ilerleyen süreçte Türk Tayyare Cemiyetine daha sonra Milli Savunma Bakanlığına devredildi. Tesis 1950 yılından bu yana hava ikmal bakım merkezi olarak kullanılıyor…
8. Bursa Merinos Halı Fabrikası
Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye’de topyekûn bir kalınma hareketi başlatılmıştı. Bu kalkınma hareketi içerisinde her bölgenin yöresel özellikleri de dikkate alınıyordu. Bu doğrultuda Bursa’da kurulan “Sümerbank Merinos Yünlü Sanayi Dokuma Fabrikası” cumhuriyetin en önemli sanayi atılımlarından birisiydi.
Fabrikanın temeli 28 Kasım 1935 tarihinde İsmet İnönü ve Celal Bayar tarafından atıldı. Yapımı yaklaşık 2 yıl süren fabrikanın açılışı 2 Şubat 1938‘de Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından gerçekleştirildi.
9. Türk Dil Kurumu
Mustafa Kemal Atatürk tarih, kültür, sanat ve dil gibi alanların bir toplumun inşasında son derece önemli olduğunu yaşamının çok erken dönemlerinde tespit etmişti. Bu nedenle cumhuriyetin ilanından sonra bu alanlarda pek çok önemli çalışmanın yapılmasına öncülük etmişti. İşte bu çalışmalar arasında Türk Dil Kurum da son derece önemli bir alan kaplıyordu.
Atatürk’ün teşvik ve destekleri ile dilimizin korunması ve geliştirmesi hedefine yönelik çok sayıda toplantı düzenleniyor, çok sayıda rapor hazırlanıyordu. İşte bu toplantı ve raporların sonunda, 12 Temmuz 1932’de “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” adıyla bir kurum kuruldu.
Kurumun amacı “Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek” olarak belirlendi. Türk Dili Tetkik Cemiyetinin adı 1934 yılındaki kurultayda Türk Dili Araştırma Kurumu, 1936’daki kurultayda ise Türk Dil Kurumu olarak değiştirildi.
10. Türk Tarih Kurumu
Ortak kültür ve ortak tarih bilinci ulusları bir arada tutan en önemli kavramlardandır. Bununla birlikte Atatürk, Türk tarihinin dünya tarihindeki yerinin ve medeniyete sunduğu katkıların araştırılması ve ortaya çıkartılması gerektiğine inanıyordu. Bu sebeplerle bizzat Atatürk’ün talimatlarıyla, Türk tarihi hakkında çalışmalar yapmak için bir heyet kuruldu.
Bu heyet 1931 yılında “Türk Tarihi Tetkik Heyeti” ismiyle örgütlendi ve çalışmalarını sürdürdü. 1935 yılında bu önemli yapının adı “Türk Tarihi Araştırma Kurumu” olarak değiştirildi. Daha sonraki dönemlerde “Türk Tarih Kurumu” adını alan yapı, cumhuriyetin en mühim kurumlarından birisi olarak bugün de varlığını sürdürüyor.
11. Devlet Üretme Çiftlikleri
“Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadî zaferlerle desteklenmezse payidar olamaz, az zamanda söner.” İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözü, cumhuriyetin kuruluş felsefesini özetleyen sözlerden biriydi. Evet, savaşlar kazanılmıştı, cumhuriyet ilan edilmişti ve geleceğe umutla bakan bir Türkiye’nin temelleri atılmıştı. Ancak ülkenin ekonomik ve iktisadi zaferlere ihtiyacı vardı.
Bu kapsamda Türkiye Cumhuriyeti’nin üretim alanında attığı en önemli adımlardan birisi, “Devlet Üretme Çiftlikleri” olmuştu. 1925 yılında, Atatürk’ün isteği ve yoğun çabaları ile kurulan Atatürk Orman Çiftliği, Devlet Üretme Çiftliklerinin en önemli örneklerinden birisiydi. Özellikle tarıma elverişsiz, kurak bir arazi seçilerek kısa zamanda devasa bir üretim merkezi haline getirilmişti. Ancak yalnızca Ankara’nın değil tüm yurdun üretime, kalkınmaya ihtiyacı vardı. Böylece yıllar içerisinde, “Tarım ve tarıma dayalı sanayi için tohumluk, damızlık ve ham madde üretmek, gen kaynaklarını korumak” amacıyla yurdun dört bir yanında Devlet Üretme Çiftlikleri inşa edildi. 1925-52 yılları arasında 32 farklı şehirde 37 farklı çiftlik inşa edilmişti…
Cumhuriyet, Anadolu insanın var olma mücadelesi verdiği uzun işgal ve savaş yıllarının ardından kuruldu…
Ancak cumhuriyet ilan edildiğinde genç Türkiye Cumhuriyeti’nin maddi olanakları son derece kısıtlıydı. Buna rağmen yeni Türk devletinin insanları; cumhuriyetin kazanımlarıyla gelişen fikir, düşünce ve hareket olanaklarıyla hem nitelikli nesiller yetiştirmek hem de özgür ve güçlü bir Türkiye inşa edebilmek için durmaksızın çalışıyordu.
Aslında, cumhuriyetin en temel kazanımı da bu özgür düşünce ve hareket ortamıydı. İhdas edilen bütün kurumlar temelde bu anlayışın ürünü olarak ortaya çıkıyor, cumhuriyet bu sayede elle tutulur, gözle görülür bir varlığa dönüşüyordu… Cumhuriyetin onlarca farklı alandaki kazanımları, kavramları ve kurumları aradan geçen 99 yıla rağmen Türk insanının geleceğe umutla bakmasını sağlayan en temel ve en sağlam yapılar olmaya devam ediyor…
Kaynak: 1