Geçmiş zamanlarda arkadaşların üstlendiği çöpçatanlık görevini günümüz modernizminde teknoloji aldı. Teknolojiyle birlikte artık hemen hemen her şey için bir app bulmamız mümkün. Tabii ki çöpçatanlık uygulamaları da bulunuyor. Bu uygulamaların bazıları kişisel özellikleriniz, hobileriniz ve hayat tarzınıza göre size uygun olabilecek kişileri karşınıza çıkarıyor. Peki tüm bu fiziksel özelliklerin ya da düşüncelerin yanı sıra size uygun kişiyi DNA eşlemesiyle bulabileceğinizi söylesek? Sizce bilim, sizin için doğru kişiyi bulabilir mi? Bu konuda kafanız karıştıysa yanıtı Cheiko Mitsui versin. Cheiko Mitsui yanağının iç kısmından aldığı sürüntü örneğiyle aradığı sorunun cevabını bulmuş, mükemmel eşleştirmeye ve gelecekte kocası olacak insana ulaşmış. Bu hikayeye gelin daha yakından bakalım.
Günümüzde artık pek çok konu için teknolojinin nimetlerinden faydalanıyoruz. Flört de buna dahil. Tabii bunun için kullanılan uygulamalar dışında farklı yöntemler de var
Cheiko Mitsui da bu farklı yöntemi deneyenlerden biri. Mitsui, DNA eşleştirmesini keşfetmeden önce on yıl boyunca aşkı aradığını söylüyor;
Japonya’da Hokkaido adasında yaşayan 45 yaşındaki Mitsui, 35 yaşında boşanmıştı ve aşk konusunda artık şansının olmadığını düşünüyordu. Mitsui bu durumu; “Arkadaşlarımın partilerinde tanıştıklarım oldu, başka bir evlilik ajansına kaydoldum, ama doğru insanı bulamadım” diye anlatıyor.
Mitsui, Cheiko Date adlı bir çöpçatanla tanıştı. Bu kişi 20 yılda 700 çift eşleştirdiğini iddia ediyordu
Cheiko Date, 2014’te İsviçre’deki GenePartner adlı şirkette çalışmaya başlamış. Şirketin kurucuları arasında yer alan genetik bilimci Dr. Tamara Brown, genetik testin eşleştirmeye katkısı olacağını belirtiyor ve “Bir ilişkinin başarılı olması için iki şeyin bir arada olması gerekiyor; biri biyolojik eşleştirme, diğeri ise sosyal uyum” diyor.
Bunu ise DNA eşleştirmesiyle yapıyordu. Cheiko Mitsui de bunu denemeye karar verdi. DNA eşleştirmesinde, yanağın iç kısmından alınan sürüntü örneğinde insan lökosit antijen sistemi (HLA) genlerine bakılıyor
Dr. Brown, HLA’nın esas olarak bağışıklık sisteminde önemli olduğunu, HLA çeşidinin fazla olmasının daha iyi bir bağışıklık sistemine işaret ettiğini söylüyor; “Dişi ve erkek memeliler bu HLA’ları tespit edebiliyor, çünkü hastalıklara karşı dayanıklı bebeklere sahip olmak istiyorlar. Bu canlı türlerinin devamlılığı için önemi olan basit bir ilke.”
Bu çalışmanın kökleri, İsviçreli araştırmacı Dr. Claus Wedekind’in 1995’te yaptığı “terli tişört araştırması”na kadar gidiyor. Kadın öğrencilere farklı erkeklerin iki gün giydiği tişörtler verilerek kokuları puanlamaları istenmişti. Sonuçlar, kadınların kendi HLA genlerinden farklı genlere sahip olan erkeklerin tişörtlerini tercih ettiklerini gösterdi.
Dr. Brown, GenePartner şirketinin bu teoriyi 250 evli çift üzerinde teste tabi tuttuğunu ve benzer sonuç aldıklarını söylüyor.
Mitsui, şu anki eşiyle bu sayede tanıştı. Mitsui, Eylül 2018’de ortak ilgi alanları ve önem verdikleri konular bakımından 45 yaşındaki Tomohito ile eşleştirilmiş ve bir ay çıktıktan sonra DNA analizi yaptırma kararı almışlar
“Sonuç yüzde 100 uyumlu çıktı. İyi bir sonuç almayı bekliyordum ama beklediğimden daha iyi çıktı, çok mutlu oldum” diyor.
İki hafta sonra evlenme kararı almış, Eylül 2019’da evlenmişler. Mitsui, genetik test sonucuyla kendisini “daha güvenli” hissettiğini anlatıyor. “DNA testi yaptırmasak evlenir miydim bilmiyorum. Belki evlenirdim, ama test sonucu beni bu kararı almaya itti. Bu bakımdan insanın hayatını belirleyici bir etkisi oluyor.”
Çift şu an hala birlikte ve bu yöntemi bilmeyenlere anlatarak, insanlara yardım etmeyi umuyorlar
Kaynak: 1