“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü.” Charles Dickens, İngiliz edebiyatının en önemli ve etkileyici yazarlarından biri. 19. yüzyılın Victoria döneminde yaşamış olan bu ünlü romancı, eserleriyle sadece edebiyata değil aynı zamanda toplumsal sorunlara ve adaletsizliklere de ayna tuttu. Kendine özgü anlatım tarzı ve derin karakter betimlemeleriyle, okuyucularını o dönemin İngiltere’sinin karmaşık dünyasına çeken Dickens, yoksulluk, adaletsizlik, endüstri devrimi gibi temaları işleyerek edebi mirasını oluşturdu. Eserlerindeki güçlü insanlık portreleri ve toplumsal eleştirileriyle bugün bile okuyucuları etkilemeye ve düşündürmeye devam ediyor. Şimdi daha fazla vakit kaybetmeden Charles Dickens hakkında gerçekler yazımıza başlayalım?
1. Charles Dickens genç yaşta çalışmaya zorlandı
Charles Dickens hakkında gerçekler yazımıza başlıyoruz. Elizabeth ve John Dickens’ın en büyük oğlu, Şubat 1812’de Britanya’nın Portsmouth şehrinin Portsea Adası’nda doğdu ve gençlik yıllarında ailesiyle birlikte Yorkshire’a, ardından Londra’ya taşındı.
Babası Donanma Ödeme Bürosunda memur olarak tekrar Londra’ya çağrıldığında, o kadar borçları vardı ki, Charles ve ablası Fanny dışında tüm aile Mareşalsea’deki borçlular hapishanesine gönderildi. Sadece 12 yaşındayken kendi başının çaresine bakmak zorunda kalan Dickens, okulu bırakıp çalışmak zorunda kaldı.
2. Tesadüfen gazete muhabiri oldu
1827 ve 1828’de, 15 yaşındaki Dickens, Ellis ve Blackmore’un hukuk bürosunda katip olarak iş buldu. Burada, Thomas Gurney tarafından geliştirilen steno yazma yöntemini inceledi ve öğrendi. Bu becerisi, 1830’larda The Morning Chronicle gibi yayın organlarında muhabir olarak çalışmaya başlamasına olanak sağladı.
İlginizi çekebilir:
Charles Dickens’ın En Güzel Romanı İki Şehrin Hikayesi’nden 14 Anlamlı Alıntı
3. Takma bir isimle eserler yayınladı
Dickens’ın 1833 ve 1834’teki ilk eserleri kendi ismi olmadan yayınlandı. Ağustos 1834’te bir dergide yayınlanan kısa öyküsü “The Boarding-House” ise “Boz” mahlası ile yayınlandı.
4. Dickens yaşarken epilepsi hastalığında muzdarip olmuş olabilir
Epilepsiden muzdarip olabileceğine dair herhangi bir belirti tıbbi kayıtlarla desteklenmese de Dickens eserlerinde birçok kez nörolojik hastalıkları kullandığı için kendisinde de epilepsi olduğu düşünülüyor.
5. Amerika’da yaşamayı sevmiyordu
Dickens 1842’de bir konferans turuyla Amerika’ya gitti. Daha sonra seyahat günlüğünde American Notes for General Circulation’de bu ziyaretinden bahsetmişti. Bu sıralar Dickens oldukça ünlüydü. Boston ve New York gibi doğu kıyısındaki şehirleri gezdiğinde de çok fazla ilgiyle karşılandı.
Bir mektupta “Yapmak istediğim hiçbir şeyi yapamıyorum, gitmek istediğim hiçbir yere gidemiyorum ve görmek istediğim hiçbir şeyi göremiyorum” diye şikayet etmişti: “Sokağa döndüğümde bir kalabalık beni takip ediyor.”
6. Nüfuzunu kullanarak insanlara yardım ediyordu
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Charles Dickens çok ünlü bir yazardı. Bu nedenle ara sıra nüfuzunu bazı işlerin çözülmesi için kullanabilirdi. Örneğin bir keresinde Leydi Jane Franklin’in Kuzey Kutbu’nda kaybolan kocası Sir John Franklin’i aramasına yardımcı olmuştu. O dönemlerde Dickens, “Kayıp Arktik Gezginler” adlı talihsiz yolculuğun iki bölümlük bir analizini yazdı ve hatta Britanya’nın her yerinde konferanslar vererek, kurtarma görevi için para toplamaya çalıştı.
Ne yazık ki, kayıp gemiler bulunamadı.
7. Evcil kuzgunları vardı
Dickens’ın Grip adını verdiği çok sevdiği bir kuzgunu vardı ve hatta Barnaby Rudge romanında bir karakter olarak bile yer alıyordu.
8. Dickens, kedisi öldükten sonra patisini doldurttu
Dickens evcil kedisini de çok seviyordu. Hatta bir keresinde “Bir kedinin sevgisinden daha büyük bir hediye mi olur?” bile demiş. Dickens’ın kızının anlattığına göre yazarın kedisi Bob, sahibini bahçede bir köpek gibi takip eder ve yazarken yanına otururmuş. 1862’de Bob öldüğünde Dickens, kedisinin patisini doldurtarak mektup bıçağına monte ettirdi ve üzerine “C.D., Bob’un anısına, 1862” yazdırdı. Böylece kedisi artık hep yanında olabilirdi ?Mektup açacağı artık New York Halk Kütüphanesi’ndeki Berg İngiliz ve Amerikan Edebiyatı Koleksiyonu’nun bir parçası.
9. Kırmızı Başlıklı Kız hayranıydı
1850’de Dickens, Household Words adlı haftalık bir derginin editörlüğünü yapmaya başladı. Dergi için yazdığı ilk öykülerden biri ve otobiyografisi olan “Bir Noel Ağacı”nda, Kırmızı Başlıklı Kız’a olan hayranlığını yazmıştı.
10. İngilizceye kazandırdığı birçok kelime bulunuyor
Dickens, İngilizce diline de katkıda bulunan bir yazardı. “Butter-fingers, flummox, the creeps, dustbin, ugsome, slangular.” gibi kelimeler Dickens’ın eseridir.
İlginizi çekebilir:
Charles Dickens’tan Ölümsüz Bir Eser: İki Şehrin Hikayesi Kitap Analizi
11. Dickens kadınlar için bir yuva kurdu
Dickens, milyoner Angela Coutts’un yardımıyla; evsiz kadınlar, eski mahkumlar ve seks işçilerine topluma yeniden dahil olmaları için bir rehabilitasyon evi olan Urania Cottage’yi kurdu ve yönetti.
12. Viktorya döneminden bir hayalet avcısıydı
Seanslar ve medyumlar çağı olan Viktorya döneminde yaşayanların çoğu hem maneviyata hem de bilime inanıyordu. Dickens da bu konuda ayrımcılık yapmıyordu. Aslında, Sir Arthur Conan Doyle ve William Butler Yeats gibi kendisi de olağandışı unsurları araştıran bir kulübün üyesiydi.
13. Çok fazla Noel hikayesi yazdı
“Bir Noel Şarkısı” onun en ünlü Noel hikayesi olabilir, ancak Dickens The Chimes ve The Cricket on the Hearth’da olmak üzere birçok Noel hikayesi yazdı.
Charles Dickens hakkında gerçekler yazımızın sonuna geldik.
Kaynak: 1