Ana sayfa » Sağlıklı Yaşam » “Fazla” Uyumlu Olmanızın Sebebi Bu Olabilir! Çekingen Kişilik Bozukluğu Hakkında Bilmeniz Gerekenler
“Fazla” Uyumlu Olmanızın Sebebi Bu Olabilir! Çekingen Kişilik Bozukluğu Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Bir düşünün: Sınıfta parmak kaldırmaktan çekinen, iş toplantılarında fikrini söyleyemeyen, sosyal ortamlarda "keşke burada olmasam" diye iç geçiren birini tanıyor musunuz? Belki de bu kişi sizsiniz. Peki bu bozukluk neden ortaya çıkıyor, belirtileri neler ve tedavi mümkün mü?
Topluluk önünde konuşurken elleriniz buz kesiyor, yeni biriyle tanışınca boğazınız düğümleniyor, hatta biri size “bir şey sorabilir miyim?” dediğinde bile içinizden sizi yanlış anlamaması için panik oluyor musunuz? Eğer bu durumlar hayatınızın her alanında kendini gösteriyorsa, karşınızda sadece utangaçlık değil, çekingen kişilik bozukluğu olabilir. Peki bu durum tam olarak ne anlama geliyor, nereden geliyor ve nasıl yönetilebiliyor? Gelin birlikte inceleyelim.
Çekingen kişilik bozukluğu nedir?
Çekingen kişilik bozukluğu, psikiyatride “kişinin sosyal etkileşimlerden kaçınmasına, olumsuz değerlendirilme korkusuna ve yetersizlik hissine” odaklanan bir kişilik bozukluğu olarak tanımlanır. Basit bir utangaçlık değildir, çok daha köklü, hayatın her alanını etkileyen, adeta görünmez bir duvar gibidir.
Bu bozukluğu yaşayan kişiler, başkaları tarafından eleştirilmekten veya reddedilmekten öylesine korkar ki, çoğu zaman kendilerini geri planda tutar, yeni insanlarla tanışmaktan kaçınır. Çocukluk döneminde veya ergenlik ile birlikte gelen bu tarz özellikler, yaş arttıkça daha belirgin hale gelebilir. Çoğu zaman “görünmez olma” isteğiyle yaşarlar; fark edilmemek onlar için güvenli bir limandır. Günlük hayatta bu durum, eğitim ve kariyer açısından potansiyelin tam olarak ortaya çıkmamasına yol açar. Çünkü kişi sadece eleştirilme ihtimalinden bile uzak durmak için risk almaktan kaçınır.
Çekingen kişilik bozukluğu belirtileri nelerdir?
Çekingen kişilik bozukluğu belirtileri, çoğunlukla “fazla sessiz, fazla uyumlu, fazla geri planda” görünmekle başlar. Ancak perde arkasında, derin bir reddedilme ve yetersizlik korkusu vardır. Diyelim ki Elif, üniversite öğrencisi ve derste parmak kaldırmak ona Everest’e tırmanmak kadar zor geliyor. Grup projelerinde fikirleri var ama yanlış anlaşılırım korkusuyla sessiz kalıyor. Staj başvurusu yapması gerektiği zaman CV’sini göndermeye cesaret edemiyor çünkü bu tarz bir durumda “Zaten beni istemezler” diye düşünebiliyor. İşte bu, bir çekingen kişilik bozukluğu vaka örneği. Elif’in kapasitesi yüksek, ancak kendi zihnindeki eleştirmen onu sürekli geride tutuyor. Bu kişiler:
Sosyal ortamlarda adeta görünmez olmayı tercih eder.
İlişkilerde “başlatan” değil, “cevap veren” tarafta yer alır.
Dikkat çekmemek için kıyafet ve davranışlarını olabildiğince sade tutar.
Hak aramak, fikir beyan etmek, hatta iltifatı kabul etmekte bile zorlanır.
“Beni yanlış değerlendirirler” endişesi, neredeyse her adımlarına eşlik eder.
Bu durum sadece sosyal ilişkiler ile sınırlı kalmamakla beraber iş ve okul hayatında da kendini göstermeyi başarır. Örneğin, sınıfta parmak kaldırmazlar; iş görüşmelerinde potansiyellerinin altında konuşurlar; terfi fırsatlarını geri çevirirler. Çoğu zaman başarısız oldukları için değil, başarının getireceği dikkatten korktukları için geride dururlar.
Peki, bu görünmezlik perdesi nereden geliyor? Çekingen kişilik bozukluğu neden olur sorusunun cevabı genetikten çevresel etkilere uzanan geniş bir yelpazeye sahip.
Ailede çekingen veya sosyal kaygılı bireylerin bulunması, riski artırabilir.
Aşırı eleştirel, cezalandırıcı, aşırı korumacı veya mükemmeliyetçi ebeveynler, çocuğun kendini yetersiz hissetmesine zemin hazırlayabilir.
Çocukluk ve ergenlik dönemlerinde birçok kişinin yaşadığı aşağılanma, zorbalık veya dışlanma gibi durumlar, kişilik bozukluğu ve kaygı durumunu artırabilir.
Çevresel faktörlerle ile birlikte doğuştan utangaç, içe dönük ve hassas bir kişilik yapısına sahip olunduğu zaman çekingen kişiliğin gelişmesi kolaylaşır.
Bunların sonucunda kişi, sosyal ilişkilerde geri durmayı, görünmez olmayı ve riskten kaçınmayı adeta hayat felsefesi haline getirir.
Çekingen kişilik bozukluğu sosyal fobi farkı nelerdir?
Çoğu kişide bu kişilik bozukluğu ile sosyal fobi farkı konusunda kafası karışır çünkü belirtiler birbirine oldukça benzer. Sosyal fobi, belirli sosyal durumlarda yoğun kaygı yaşamakla ilgilidir; örneğin topluluk önünde konuşmak ya da yabancıyla tanışmak gibi.
Çekingen kişilik bozukluğu ise bu kaygının kişiliğin geneline işlemiş halidir. Yani sosyal fobi “belirli anlarda” tetiklenirken, bu kişilik bozukluğu kişinin tüm hayatına sirayet eder. Sosyal fobide kişi zamanla bazı alanlarda cesaret kazanabilirken, çekingen kişilik bozukluğunda bu durum kronik ve daha derin köklerdedir.
Çekingen kişilik bozukluğu tedavi için ne yapılmalıdır?
İyi haber şu ki, bu kişilik bozukluğunun tedavisi mümkündür. Ancak bu süreç, kişinin kendi isteğiyle adım atması ve sürece düzenli devam etmesiyle etkili olur. Tedavi için bazı öneriler şu şekildedir:
Psikoterapi yani bilişsel davranışçı terapi hizmetleri, bireylerin kafasında oluşturmuş olduğu olumsuz düşünce kalıplarını fark eder ve değiştirmeyi mümkün hale getirir.
Bu duruma kaygı bozukluğu ve depresyon eşlik ediyorsa, psikiyatrist kontrolünde ilaç desteği düşünülebilir.
Sosyal beceri eğitimi yani beden dili, göz teması, duygu ve düşünceyi ifade etme gibi konularda pratik yapılır.
Maruz bırakma çalışmaları ile korkulan sosyal durumlara adım adım alışma yöntemiyle, kişinin güven duygusu güçlendirilir.
Tedavi sürecinde amaç, kişiyi “bambaşka biri” yapmak değil; kendi potansiyelini daha özgürce kullanabileceği, eleştiri korkusunu yönetebileceği bir noktaya taşımaktır. Tüm bunların dışında çeşitli çekingen kişilik bozukluğu testi seçenekleri var. Psikolog veya psikiyatristler, klinik görüşmelerin yanı sıra kişilik ölçekleriyle değerlendirme yapar. Ancak internet üzerinden yapılan testler yalnızca ön fikir verir; kesin tanı mutlaka uzman tarafından konulmalıdır.
Kısacası, çekingen kişilik bozukluğu sadece “utangaçlık” değildir. Hayatı sessize almış gibi yaşamaya ve potansiyelinizin gölgede kalmasına neden olur. Neyse ki doğru destek ve tedavi yöntemleriyle, bu görünmez duvarı adım adım aşmak mümkün.