Bazı hikâyeler vardır, ilk duyduğunuz anda “Bu nasıl mümkün olabilir?” diye sorarsınız. İşte Ruanda’da yaşayan 71 yaşındaki Callixte Nzamwita isimli adamın hayatı tam olarak böyle bir hikâye… Günümüz dünyasında insanlar sosyal medya, kalabalık şehirler ve sürekli iletişim hâli içinde yaşarken, o tam tersine 55 yıldır kendini tüm insanlardan özellikle de kadınlardan tamamen izole etmiş durumda. Bu izolasyon öyle hafif bir “yalnız kalmayı seviyorum” hali değil; yüksek çitlerle çevrili bir evde, tek bir odada, neredeyse yarım asrı yalnız geçirme kararı. Çünkü onun hayatını şekillendiren şey, çoğu kişinin adını bile duymadığı bir fobi: Gynophobia (jinefobi) yani kadınlara duyulan aşırı ve kontrol edilemez korku.
Bu korku nedeniyle henüz 16 yaşındayken kendini evine kapatan Nzamwita, kadınlarla aynı ortamda bulunamıyor, onlarla göz göze gelince panik krizine benzer yoğun reaksiyonlar yaşıyor. Komşuları yiyecek ve temel ihtiyaçları kapısının önüne bırakıyor, o ise kimseyle konuşmadan, kimseye yaklaşmadan hayatını sürdürüyor. Bu trajik ama bir o kadar çarpıcı hikâye, insan psikolojisinin ne kadar derin, karmaşık ve bazen acı verici olabileceğini gözler önüne seriyor. Şimdi gelin, dünyanın en ilginç ve en yalnız insanlarından biri olarak anılan Callixte Nzamwita’nın hikâyesine yakından bakalım…
Callixte Nzamwita, henüz genç bir delikanlıyken kadınlara karşı tarif edilemez bir korku hissetmeye başladı
Bu, utangaçlık ya da çekingenlikten çok daha derin bir duyguydu; fizyolojik belirtileri olan, kaçmaya zorlayan, hayatını altüst eden bir panik hali. Zamanla bu korku öyle büyüdü ki sosyal yaşamını tamamen askıya aldı ve eve kapanmak dışında bir çözüm bulamadı. Böylece uzun bir yalnızlık yolculuğu başlamış oldu.
Nzamwita, kadınlarla karşılaşmamak için radikal bir karar aldı: Evinin çevresini tamamen kapatacak yüksek ahşap çitler inşa etti. Bu çitler aynı zamanda onun psikolojik güvenlik bariyeriydi. Gözlerden uzak, kimsenin yaklaşamadığı, onun için “güvenli bölge” olan bu alan, yıllar içinde adeta kişisel bir sığınak hâline geldi.
Evden dışarı çıkmayan Nzamwita, tüm yaşamsal ihtiyaçlarını tek bir odada sürdürüyor. Yemek yiyor, uyuyor, dinleniyor ve zamanının tamamını bu dar alanda geçiriyor. Rutini neredeyse hiç değişmiyor; çünkü dışarıdaki dünya onun için hem bilinmez hem de tehlikeli.
Gynophobia (jinefobi) yani kadın korkusu, toplumda çok konuşulmasa da oldukça gerçek bir fobi. Nzamwita için bu korku, fiziksel belirtilere yol açacak kadar güçlü
Bir kadınla karşılaşmak ya da sadece sesini duymak bile yoğun bir stres ve panik yaratıyor. Bu nedenle yıllardır bir kadınla yüz yüze gelmeden yaşıyor. Toplumla kurduğu tek temas, komşularının sessizce bıraktığı yiyecek ve temel ihtiyaçlar. Kimse kapıya yaklaşmıyor, o da kimseye görünmüyor. Bu sessiz dayanışma, onun hayatta kalmasını sağlıyor; ama aynı zamanda hikâyeyi daha da hüzünlü hâle getiriyor. Çünkü yardım bile mesafeden geliyor.
Onun sıra dışı hikâyesi dünya basınında yer aldıktan sonra sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. İnsanlar hem şaşkınlıkla hem merakla bu durumu tartıştı. Kimi sosyal izolasyonun ağırlığına dikkat çekti, kimi de böyle bir fobinin nasıl geliştiğini sorguladı. Hikâye, insan psikolojisinin bazen ne kadar kırılgan olabileceğine dair önemli bir hatırlatma oldu.
Psikologlara göre gynophobia, kişiyi tamamen işlevsiz hâle getirebilecek kadar güçlü bir fobi türü. Travmalar, kültürel etkiler veya geçmiş deneyimler bu korkuyu tetiklemiş olabilir
Ancak Callixte Nzamwita isimli adamın durumu, literatürdeki en uç örneklerden biri olarak kabul ediliyor. 55 yıllık izolasyon, fobinin kontrolsüz boyutlara nasıl ulaşabileceğini kanıtlıyor. Bu hikâye sadece ilginç değil; aynı zamanda psikolojik destek, travma farkındalığı ve fobi bilincinin ne kadar hayati olduğunu da hatırlatıyor. Erken teşhis ve terapi imkânı olsaydı, belki de bu kadar uzun süren bir yalnızlık yaşanmayacaktı. Nzamwita’nın hayatı, mental sağlığın fiziksel sağlık kadar önemli olduğunu gösteren çarpıcı bir örnek.