Avustralyalı hemşire, hastabakıcı ve yazar Bronnie Ware bundan on yıl önce etkileyici bir işe kalkıştı. İşi gereği ölüm döşeğindeki pek çok hastayla irtibat kuran Ware, 8 yıl boyunca ölmek üzere olan insanlara refakat etmişti. Bu deneyimlerini de emekli olduktan sonra kitaplaştırmaya, hastaların pişmanlıklarını derlemeye karar vermişti. “The Top Five Regrets of Dying” adlı kitap, ölmek üzere olan insanların hayat hakkında neyi yanlış yaptıklarını, neleri gözden kaçırdıklarını ele alıyor. Ware önce blog adresinde aktardıkları, sonra da meşhur kitabıyla biliniyor. Başak Demir’in, yazarın blog adresinden alıp çevirdiği yazıdaki en büyük beş pişmanlığı sıraladık.
1. “Keşke kendi hayatımı yaşama cesaretini gösterebilseydim”
“Hayatının noktalanmak üzere olduğunu anlayan insanın, birçok hayalinin gerçekleşmediğini görmesi kolaylaşıyor. Benim refakat ettiğim, ölmek üzere olan hastaların çoğu, hayallerinin yarısını bile gerçekleştirememişti ve hepsi bunun en büyük sorumlusunun kendisi olduğunun farkında olarak hayata veda etti. Çünkü her biri çeşitli nedenlerden ötürü, kendi istedikleri hayatı yaşayacakları yerde başkalarının onlardan beklediği hayatı yaşamıştı.”
2. “Keşke o kadar çok çalışmasaydım”
“Ölümüne refakat ettiğim bütün erkek hastalarımın pişman olduğu ortak şey vardı. Hepsi evlatlarının çocukluk dönemini kaçırdıkları ve karısına daha fazla zaman ayıramadığı için pişmanlık duyuyordu. Gerçi kadınlar da aynı pişmanlığı dile getiriyordu ama çoğu ileri yaşlarda olduğu için, bu kadınların çok azı hayatı boyunca tam mesaili bir işte çalışmıştı. Ama erkekler istisnasız, iş dünyasının tekdüzeliği içinde o kadar çok zaman geçirdiği için pişmandı.”
3. “Keşke duygularımı açıklama cesareti gösterebilseydim”
“İlgilendiğim birçok kişi, hayatı boyunca durup dururken ‘ortamın ahenkini bozmamak’ adına duygularını bastırmış. O nedenle de ortalama bir mutluluk yakalayabilmişler ama hiçbir zaman olmak istedikleri kişi olamamışlardı. Ve bence yakalandıkları birçok hastalığa da işte bu hayata küskünlük ve memnuniyetsizlik sebebiyet vermişti.”
4. ‘’Keşke arkadaşlarımla daha fazla görüşseydim”
“Hastalarımın büyük bir kısmı, hayatlarının son haftasında sahip oldukları arkadaşlıkların ne kadar değerli olduğunu anladılar. Ama hemen hepsinin hayatı o kadar yoğun bir tempo ile geçmişti ki arkadaşlarını yıllar boyunca ihmal etmiş ve çoğu ile iletişimi kaybetmişlerdi. Ve maalesef birçoğuna, hayatına nokta koymadan önce eski arkadaşlarına ulaşmak ve onları bir kez daha görmek kısmet olmadı. Tecrübelerime dayanarak şunu kesinlikle söyleyebilirim: Ölmek üzere olan her insan, eski arkadaşlarını özlüyor.”
5. “Keşke daha mutlu olmama izin verseydim”
“Birçok insan hayatının son evresinde aslında ‘mutluluk’un kişisel bir tercih olduğunun farkına varıyor. Oysa insanlar hayatları boyunca mutluluğu keşfetmek yerine, eski alışkanlık ve kalıpları devam ettirerek yaşıyor. Değişim korkusu insanları kendi kendilerini aldatmaya kadar götürüyor ve birçok kişi, sürdürdüğü hayattan mutlu olduğuna hem çevresini hem de kendini inandırıyor. Hem de içlerinde bir yerlerde, bütün kalbiyle gülmek ve yeniden hayattan tat almak için büyük bir özlem duymalarına rağmen.”