Konuk yazarımız Furkan Demirel listeledi, haberiniz olsun.
The X Files‘ın birkaç bölümünün de yazarı olan Vince Gilligan isimli şampiyon insanın bir nesle armağan ettiği, büyük ihtimalle tüm zamanların en iyi şovu olan Breaking Bad’i sevmek, aşık olmak, kafayı kırmak için bir sürü sebep var muhtemelen, ama biz ilk aklımıza gelenleri sıraladık. Yakın zamanda finalini yapmış olan şovun etkisi hala üzerimizde olsa gerek.
Henüz finale ulaşamayanlar için belirtelim, spoiler var her yerde!
Çünkü Walter White tüm zamanların en iyi kurgulanmış anti-hero’suydu
Öyleydi gerçekten. Çünkü dizi başında ortalama bir evlilik ve multiple skleroz hastalığına sahip ultra ergen oğluyla ortalama hayatının içinde dönüp duran bir kimya öğretmeniyken ileri derecede akciğer kanseri olduğunu öğrenerek balataları sıyırmaya karar veren Walter White, dizinin yaratıcısı olan Vince Gilligan’ın dehasını ortaya koyan bir şey yaptı; dizi boyunca şekilden şekle giren, evrim geçiren bir karakter oldu. Empati besleyebildiğimiz yegane kötü karakterdi. Gelmiş geçmiş en kötü orta yaş krizini geçiren bir adamın uyuşturucu kartelinin başına geçmesi, işte evrim diye biz buna deriz.
Çünkü The Sopranos’tan beri finali en çok beklenen diziydi
Breaking Bad’i tüm zamanların en iyi şovu olarak lanse ederken karşılaştırma yapılabilecek birkaç sayıda dizi var; bunlardan biri The Sopranos, diğeri yine BB gibi suç draması olan The Wire. BB’nin bu dizilerin yapmadığını yaptığı ve bu sebeple onlardan ayrıldığı nokta ise, finaliyle sizi hayal kırıklığına uğratmaması. En küçüğüne varana kadar tüm düğümleri çözmesi ve bittiğinde sizi hüzünlü ama tatmin olmuş bir gülümseme (ne gülümsemesi lan hıçkıra hıçkıra ağladık) ile bırakması.
Çünkü yeri geldi yan karakterleri ana karakterlerden çok sevdik
Bunların içerisinde yozlaşmış avukat Saul Goodman’ın getir-götür-göm-sakla işlerini yapan Huell’ı özellikle tek geçiyoruz. Final bölümünden sonra aklımızda kalan tek şey muhtemelen kendisinin akıbetiydi.
Çünkü dizi olarak adlandırmaya kıyamayacağınız kadar iyi bir sinema diline sahipti
Kamera açıları, müzikler… Breaking Bad’i bir diziden fazlası yapan onu beş sezon boyunca devam eden bir sinema filmi gibi gözükmesini sağlayan senaryosu ve görüntü yönetmenliği idi. Sinema süresiyle kısıtlanmadan istediği gibi at koşturma hakkına sahip senaryo yazarları bunun avantajını sonuna kadar kullandılar ve her karakterin evrimini, aldıkları kararların arkasında yatan sebepleri görmemizi sağladılar.
Çünkü Albuquerque’ye bir gezi yapmayı şart haline getirdi
Meksika’yı aratmayan topoğrafyası ve Meksika’yı aratmayan karışmış ortamıyla aslında bütçe sıkıntısından dolayı seçilen Albuquerque bir bakmışsınız ki aslında engin çölleriyle meth üretimi ve gizli saklı toplu cinayetler için ne mükemmel bir yermiş.
Çünkü Anthony Hopkins gibi bir aktör Bryan Cranston’a fan mektubu yazdı
Şaka değil. Pazar günlerini Breaking Bad izleyerek geçirdiğini itiraf eden dev aktör ailemizin uyuşturucu imparatoruna ne kadar iyi bir oyuncu olduğuna dair bir methiye düzdü.
Çünkü televizyon tarihinin en zeki intikamlarına sahipti
Gerek Walter’ın Uncle Jack ve ekibine 2 dakika içerisinde 10 hapishane mahkumunu öldürtmesi, Gus Fring’in kafatasını uçurması, son bölümde makineli tüfekle aynı ekibi temizlemesi, Lydia’nın çayına hepimizin akıbetine ne olduğunu merak ettiğimiz risin’i karıştırması… Adam böyle öldürülür dedirtti bize Walter Başgan.
Çünkü adına cenaze töreni bile düzenlettiren bir ana karaktere sahipti
Kurtlar Vadisi’nin sokaklarda kimse kalmayacak kadar çok izlendiği zamanları ve Çakır’a düzenlenen cenaze törenini düşünün. İşte Breaking Bad bittikten sonra buna benzer bir durum elin ecnebi ülkesinde de yaşandı. Walter White için en sahicisinden bir cenaze töreni düzenlendi, ilk siftahını yaptığı karavan da törende hazır bulundu.
Çünkü final bölümünü tamı tamına 6 milyon kişi izledi
Sayıyı daha iyi anlamanız için bir ülke karşılaştırması yapalım; düşünün ki Danimarka ülkesinin tamamı evlerinde oturmuş Breaking Bad izliyor, buna ülkenin evsizinden tutun başbakanı da dahil.
Çünkü jingle’ı bile sizi baştan çıkarıyordu
Öyle ki mutfağa gidip bi tencerelik meth pişirmek isteyebilirdiniz.
Çünkü şu sahnede altına yapmış çocuk gibi korkmadıysanız daha size ne diyelim’di
“I am the one who knocks.”
Çünkü “Bitch” lafı ancak bu kadar tatlı söylenebilirdi
Bitti “Bitch”!