Berrak ve serin denizi, ince kumlu plajları, özellikle yaz sıcaklarında serin esen rüzgarları, üzüm bağları, boz rengindeki florasıyla esasen burası yaşlanmadan yaşayabileceğiniz rengarenk bir cennet. Çanakkale Boğazı’nın hemen girişinde stratejik bir konuma sahip Türkiye’nin üçüncü büyük adası. Türkiye’nin köyü olmayan tek ilçesi. İlk bakışta küçük, ıssız, çorak ve boz rengi bir ada görünümünde… Ama içinde bir cennet saklı… Kalydnai… Leukophrys… Tenedos ve nihayetinde Bozcaada… Tamamı doğal ve tarihi sit alanı. Üzerinden pek çok medeniyetin geçtiği bu topraklarda görülen ada kültürü, binlerce yıldır süregelen emeğin, savaşların, acıların ve mutlulukların bir sentezi. Bunu ancak ada sokaklarında gezerken anlayabiliyorsunuz. Açıkça söyleyelim; Bozcaada pahalı bir destinasyon. Festivaller, dışında adada kamp yapmak da yasak. Sit alanı olmasına rağmen, ufak tepelerde adanın doğal dokusunu bozan site şeklinde yerleşim alanları mevcut fakat umarız ki rahatsız edici boyutlara hiçbir zaman ulaşmaz. Bozcaada en son, The New York Times’ın 2017’de yayımladığı seyahat ekinde görülmesi gereken yerler arasında yer aldı.
1. Herodot’un “Tanrı, insanlar uzun ömürlü olsunlar diye Tenedos’u yaratmış” diyerek övdüğü bu adada zaman yavaş akıyor
Antik çağın ünlü ozanı Homeros’un, MÖ. 9. yüzyılda yazdığı İlyada ve Odessa’da Bozcaada’dan “Tenedos” olarak bahsediliyor. Yunan Yarımadası’ndan gelen Akhalar ile Anadolu’da yaşayan Troialılar arasında geçen Troia Savaşı’nın anlatıldığı İlyada’da Agamemnon yönetimindeki Akha donanmasının, Hisarlık Tepesi’nde kurulu olan Troia kentinin tam karşısındaki Tenedos’a çıktıkları anlatılıyor. Hikayenin ilerleyen safhalarında savaşı sonlandıracak olan Akhaların yaptığı tahta at, kent surlarından içeri alınmayı beklerken, donanmanın yine Tenedos’un güneyinde bir koyda saklandığı söyleniyor.
2. Efsanelerden gerçeklere uzanan köklü bir tarih
Antik çağda Leukophrys olarak anılan ada, stratejik konumundan ötürü defalarca istilaya uğramış. MÖ. 3000’de yerleştikleri tahmin edilen Akhaların bir kolu olan Pelasglar (Pelazziler) adanın ilk sakinleri. Daha sonra Fenikeliler, Atinalılar ve Yunanlılar adaya hakim oldular. MÖ. 493’te Pers istilasına uğrayan ada, MÖ. 334’te Büyük İskender’in hakimiyetine girdi. Bir süre Bergama Krallığı’nın yönetiminde kaldıktan sonra MÖ. 168’de Roma İmparatorluğu topraklarına dahil oldu. Roma’nın 395’te ikiye bölünmesi sonucu Bizans İmparatorluğu’nun toprağı sayıldı. 1203’ten sonra ise Bozcaada üzerinde Bizans-Ceneviz-Venedik üçlüsünün hakimiyet mücadelesi başladı. İlk defa 1455’te Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı İmparatorluğu’na katıldı. 1912’de Balkan Savaşları sırasında Yunan donanması tarafından işgal edilen ada, Lozan Antlaşması’yla 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’ne katıldı.
3. Adanın meşhur şarapları
MÖ. 5. yüzyılda kendi darphanesi olan Tenedos’un sikkelerinin üzerindeki üzüm salkımları, Homeros’un İlyada’sından Evliya Çelebi’nin Seyehatname’sine kadar bir çok yazılı kaynak, bağcılığın adada ne derece eski bir uğraş olduğunu gösteriyor. Kuzeyden esen rüzgarlar, nem oranını düşürüyor ve adayı bağcılık için ideal hale getiriyor. Adaya özgü dört üzüm; Kuntra ve Karalahna üzümleri kırmızı, Çavuş ve Vasilaki ise beyaz üzüm. Talay ve Corvus, adanın en önemli şarap markaları… Adanın taştan yapılma bağ evleri de şarapları kadar meşhurdur. Koylara giderken gördüğünüz bağ evlerini ziyaret edebilirsiniz. Ada halkı bu tür ziyaretlerden rahatsız olmuyor. Yabancılarla sohbet etmektenkeyif alıyorlar.
4. Envai çeşit balık ve ot var, reçeller ise çok lezzetli…
Balıkçılık adanın diğer geleneksel geçim kaynağı. Karadeniz, Ege ve Marmara balıklarının görüldüğü Bozcaada civarında inanılmaz bir deniz ekolojisi mevcut. Kalamar kokoreç, kalamar dolma, kömürde ahtapot ızgara gibi adaya özgü tarifleri denemeniz mümkün. Baharın gelmesiyle ot mevsimi başlıyor. Isırgan, cibes, radika, turpotu, kazayağı, şevketi bostan toplanan otlardan bazıları. Bunlar zeytinyağlı yemek, salata ya da börek malzemesi olarak kullanılıyor. Bunlardan biri de eşsiz bir lezzete sahip kabak çiçeği dolması. Çiğ dolma ise, taze yaprağın içine malzemelerin çiğden konularak yapıldığı adaya özgü başka bir yemek. Sardalya balığı da asma yaprağına sarılarak ızgarada pişiriliyor. Adada üretilen gelincik şurubu, reçeli ve likörü bambaşka bir tat. Domates, incir ve karadut reçeli Rumların mutlaka kahve yanında verdikleri tatlılar… Adanın yöresel lezzetlerini tadabileceğiniz envai çeşitlilikte meyhane, restoran ve kafe mevcut. Ne tür şeyler yemek istediğinize bağlı olarak, ada halkından tavsiye isteyebilirsiniz; biz burada isim vererek reklam yapmayalım şimdi. Son derece şık restoranlardan en salaş meyhanelere kadar herkesin kendi tarzına uygun mekanlar bulabileceğine garanti veriyoruz. Adada mutlaka görülmesi gereken yerler ise, ada sokaklarıyla başlıyor. Bu nedenle sokaklar arasında gezinirken, sizi görüntüsü ve kokusuyla çeken bir mekana dalmanız da mümkün.
5. Ada sokaklarında gezinti…
Bozcaada Rum ve Türk mahallesi olarak ikiye ayrılıyor. Rum mahallesi bakımlı evleri ve birbirini dik kesen sokakları ile daha dikkat çekici. Özellikle fotoğrafseverler için ara sokaklar bol vakit geçirilecek yerler.
6. Bozcaada Kalesi
Feribotla adaya yaklaşırken dikkatinizi ilk olarak bu kale çekecek. Ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor. Fenikeliler, Cenevizler ve Venedikliler’in kullandığı kale, bugünkü görünümünü 1455’te kalıntılar üzerine tekrar inşa edilmesiyle aldı.
7. Bozcaada Müzesi
Müze 2013’de “Yunan kültürünü, Yunanistan dışında en iyi şekilde tanıtarak, iki halk arasında barış kültürünün yayılmasını sağladığı” için UNESCO’dan ödül aldı.
8. Rüzgar Gülü
Bozcaada’nın en batı ucu. Türkiye’de Güneş’in batışının izlenebileceği en güzel yerlerden biri. Rüzgar güllerinin az ilerisinde Polente adında bir fener bulunuyor. Bu bölgeye araçsız ulaşım çok zor.
9. Ayazma Plajı
Denizi turkuaz renginde incecik kumları ise altın sarısı… Adanın en popüler ve aynı zamanda en kalabalık plajı. Şezlong ve şemsiye kiralanabiliyor. Deniz bisikleti, banana, hamburger ve jet ski kiralayan bir yer de bulunuyor. Genelde kalabalık olan bu koya alternatif olarak daha sakin olan Habbele Koyu’nu da tercih edebilirsiniz.
10. Akvaryum Koyu
Müdavimlerinin boş bırakmadığı inanılmaz berraklıkta ufak bir koy. Deniz altındaki muhteşem çeşitliliği görebilmeniz için şnorkel ve gözlükle gelmenizde fayda var.
11. Beylik Koyu
2015’te büyük bir yük gemisi bu koyda karaya oturdu. Gemiden sarkıtılan halatlarla yapılan büyük salıncaklar ziyaretçilerine eğlenceli anlar yaşattı. Bu yıl itibariyle Mercy God adlı gemi yerinde söküldü. Bu işlem sırasında gemiden asbest yayıldığı iddiaları mevcut.
12. Adı artık sörfle birlikte anılacak
Rüzgarı bol adada bir sörf okulu açıldı; Mercedes-Benz Kite Lounge. Üstelik yıl boyunca açık. Belediyenin de desteğiyle kurulan okulun asıl hedefi dünya çapında sporcu yetiştirmek. Okulda ortalama üç günlük eğitimler veriliyor. Sörf okulunun en büyük şanşıysa kurulduğu mevki olan Çayır Plajı. Yedi kilometrelik sahile sahip ve en az iki kilometresinde çok rahat sörf yapılabiliyor. Ortalama rüzgar hızı saatte 17-25 kilometre arası. Ancak sert rüzgarın hızı zaman zaman 35 kilometreye kadar çıkıyor.
13. Bağbozumu Festivali
Her sene Eylül ayının başında gerçekleştirilen bağbozumu festivali konserler ve yarışmalarla üç gün boyunca sürüyor. Bozcaadalı şarap üreticilerinin kendi bağlarında düzenledikleri sembolik bağbozumları ile başlayan festival, ziyaretçilerin bağ işçileriyle birlikte traktörlere binip bağlara üzüm toplamaya gitmesiyle devam ediyor. 7-9 Eylül 2018’de gerçekleştirilecek olan bu yılki bağbozumu festivalinin 2018’in “Troia Yılı” ilan edilmesinden ötürü daha renkli geçmesi bekleniyor.
BONUS: Adanın antik çağdaki adı Tenedos ve efsanesi
Denizler tanrısı Poseidon’un Kyknos adındaki oğlu Lapseki bölgesinde bir Miletos kolonisi olan Kolonai’nin kralıymış. Tenes adında bir oğlu varmış. Tenes’in annesi ölünce babası yeniden evlenmiş. Üvey anne Philomene, Tenes’e iftira atmış ve kendine yalancı tanık olarak da bir kavalcı bulmuş. Kral Kyknos bu iftaraya inanmış ve oğlunu bir sandığa kilitleyerek denize attırmış. Sandık, dede Poseidon yardımıyla boğazdan geçerek Leukophrys kıyılarına ulaşmış. Ada halkı Tenes’i kral yapmış ve adanın adını “Tenes’in adası” anlamına gelen “Tenedos” olarak değiştirmiş. Kyknos kısa bir süre sonra oğluna atılan iftirayı anlamış ve özür dilemek için adaya gelmiş. Tenes, babasının gemilerinin limana yanaştığını görünce balta ile gemilerin halatlarını kesmiş. Günümüzde Yunanlılar, biri bir başkasıyla görüşmek istemediğinde bu hikayeden kaynaklanan “Tenes’in baltası ile kesmek” deyimini hala kullanıyorlar.