Dünya’nın önde gelen metropolleri, nereye adımınızı atarsanız sizi tarihî bir hikayeyle karşılayacağı bir geçmişe sahip. Bu metropol hele ki İstanbul olursa, o zaman işler daha da büyür. Her yerde, her kültürden, inanıştan, gelenekten ve toplumdan izler görürsünüz. Bunun en canlı, gözde örneklerini ise kentimizin merkezlerinden biri olan Beyoğlu, diğer adıyla Pera taşır. Günde 181 seferle ortalama 15 bin yolcu taşıyan Tünel, dünyanın da en eski ikinci metrosu olarak bilinir. Eugène Gavan adlı bir Fransız mühendisinin fikir mimarı olduğu Beyoğlu – Karaköy Tüneli’nin muazzam hikâyesine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.
1867 yılının yaz aylarında, genç ve Fransız asıllı bir mühendis olan Eugène Gavan uzun zamandır kendisine methedilen İstanbul’a gelir

On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında, Fransız mühendisin geldiği dönemde İstanbul kendine özgü bir şekilde iki ayrı yakaya ayrılmaktadır

Bu iki yakayı Haliç ayırır ve İstanbul’un Türk – Müslüman kesimi Haliç’in ‘’İstanbul’’ adı verilen sol yakasında, Avrupalı – Hristiyan kesimse ‘’Galata – Beyoğlu’’ denilen sağ yakasında yer alır

Eugène Gavan Batılıların olduğu kesimde, otelde kalmakta ve şehrin Müslüman çoğunluğunun olduğu öbür yakayı merak etmektedir

Her sabah Beyoğlu’ndaki otelinden çıkıp yürüyerek şehri gezen Eugène Gavan Yüksek Kaldırım yokuşuna gelir ve aşağı iner

Bir gün Karaköy’e uzanan bu dik yokuşta bir aşağı bir yukarı gidip gelen bir kalabalığa rastlar. Bu dik yokuşla kalabalığı bir arada gören Eugène Gavan’ın zihninde bir fikir doğar

Arazi durumunun elverişli olduğunu öngören genç Fransız, burada bir yeraltı asansörü yapılabileceğini düşünür. İstanbul’a yalnızca tatilini geçirmek için gelmesine rağmen bu fikir onu çok heyecanlandırır ve çalışmaya koyulur

İki ay için geldiği şehirde iki sene kalan Eugène Gavan, 1869 senesinin kış aylarında Yüksek Kaldırım olarak bilinen bu yokuşun yanındaki bölgede yeraltı asansörü kurulması için tüm planlarını hazırlar

Gavan, bu işin gerçekleşebilmesi için ihtiyaç duyduğu yüklü miktarda para için önce bir Fransız olarak Fransız hükümetine başvurur

Fransa’nın reddetmesi, genç mühendisi yıldırmaz ve bu kez de İngiltere hükümetinin kapısını çalar. İngiltere bu teklifi sıcak karşılar ve gerekli parayı vermeyi kabul eder

Plan ve bütçe ayarlanmasına ayarlanır ama sıra en zor kısma gelir. Bu iş için Osmanlı Devleti’nin ve yani Sultan Abdülaziz’in oluru gerekmektedir. Bu fikre adeta aşık olan Eugène Gavan, Osmanlı devlet adamlarıyla da tek tek görüşüp onları ikna eder

Böylece Galata ile Beyoğlu arasında bir yeraltı asansörü kurulmasını onaylayan ferman 6 Kasım 1869’da çıkar. Büyük bir mutlulukla derhal işe koyulan genç mühendis, yüzlerce işçiyle yoğun tempoda çalışır

İETT’nin resmî sitesinden alınan bu belgede, fermanın 6 Haziran 1869’da çıktığı gösteriliyor.
O zamanın teknolojisiyle beş yıl süren inşaat, 1874’te tamamlanır. Ancak İstanbul halkı ilk başlarda mühendis ile aynı mutluluğu paylaşmaz. O tarihlerde ulaşımını atlı arabalarla sağlayan İstanbul halkı, yeraltından giden bu ‘’acayip’’ taşıtı yadırgar

Yeraltına inmeyi, toprağa girmeye benzeten halkın taşıta sıcak bakması için tünelin vagonuna bir de furgon eklenmesi kararlaştırılır. Bu sayede yolcular hayvanları ve yüklerinin de taşıta konabileceğini görünce taşıta daha iyi gözle bakmaya başlar

Görsel, Tünel’in açılış günündendir.
Beş yaş altındaki çocuklardan ücret alınmaması gibi uygulamalarla da, İstanbulluların Tünel’e binmesi teşvik edilir. Taşıt, gün geçtikçe İstanbul halkının da hoşuna gider ve Tünel şehrin ve şehirlinin bir parçası olur

Tünel ilk zamanlar 150 beygir gücünde 2 buharlı makine ile çalışıyorken, 1911’den sonra elektrikli sisteme geçer

Tünel, 1911’e kadar, açılışta sermayeyi ortaya koyan İngiliz şirketinin idaresi altında kalır, daha sonra ‘’Şirket-i Osmaniye’’ adıyla kurulan bir Fransız şirketi tarafından satın alınır

Karaköy ile Beyoğlu’nu birbirine bağlayan Tünel, 1939 yılında Türkiye Cumhuriyeti hükümetince 175 bin liraya devralınır. Dünyanın ikinci metrosu olarak bilinen Tünel, aynı zamanda ilk yeraltı füniküler sistemi olarak da bilinmektedir

Bugün İstanbul’un, Tarihi Yarımada’nın önemli ulaşım araçlarından biri olan Tünel, 144 yıllık serüveni boyunca yalnızca 2 kez kaza yapar

Sabah saat 07.00 itibariyle yolcu taşımaya başlayan Tünel’in, iki durak arası yolculuğuysa 90 saniye sürmektedir
![]()






























