Bugün Türk spor tarihine adını altın harflerle yazan bir büyük takımın tarihini anlatacağız. Fazla söze gerek duymadan bu şanlı tarihi bir kez daha şampiyonlukla taçlandıran Beşiktaş’ı kutlarken sizi listemizle baş başa bırakıyoruz.
1. Jimnastik yapan gençler
1902 yılı sonbaharında Beşiktaş Serencebey Mahallesi’nde, o zamanın Medine Muhafızı olan Osman Paşa’nın konağının bahçesinde, 22 kişilik genç bir grup haftanın bazı günlerinde toplanıp jimnastik hareketleri yapmaya başlar. Başta Osman Paşa’nın oğulları Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket ile Ahmet Fetgeri, Mehmet Ali Fetgeri’nin de aralarında bulunduğu mahalle gençleri özellikle barfiks, paralel, güreş, halter, aletli ve aletsiz jimnastik gibi sporlarla ilgilenirler.
2. İstibdat devri ve spor
İkinci Abdülhamit’in istibdat yönetimi altındaki o yıllarda, siyasi hareketler nedeniyle her türlü toplantıdan ürkerek, her yerde hafiyeler dolaştıran Padişahın adamları Serencebey’deki bu toplanmaları haber alınca, spor yapan gençleri bir baskınla toplayarak karakola götürürler. Ne var ki bu sporcu gençlerin bir kısmının saraya yakın ya da sarayda görevli kişilerin çocukları olması, ayrıca o dönemlerde kötü gözle bakılan futbolu oynamamaları ve sadece beden hareketleri yaptıklarını belirtmeleriyle gergin durum yumuşar ve gençler serbest bırakılır.
3. Arabacı takımı mı, arabalı takım mı?
Beşiktaş’ı kuranlar saraya mensup ailelerin birer ferdidir. Her biri devrin ileri gelenlerinin çocukları olan bu paşazadeler, idman yeri olan Osman Paşa Konağına gidip gelirlerken Dolmabahçe Sarayının atlı arabalarını kullanmaya başlarlar. Her hareketin göze battığı ve dedikodu mevzusu olduğu o günlerde, saray arabalarıyla haftanın belli günlerinde yapılan bu seyahatler, halkın Beşiktaşlı sporculara “saray arabalıları” veya “arabalılar” şeklinde isimler takmalarına neden olur. İşte bu “arabalılar” tabiri zamanla rakip takım taraftarlarınca “arabacılar, arabacı takımı” şekline dönüştürülerek olumsuz bir imaj yaratılmaya çalışılır.
4. Bereket Jimnastik Kulübü
Saray çevresinden Şeyhzade Abdülhalim Paşa bu sporcuları destekler ve sık sık antrenmanlara giderek gençleri seyretmeye başlar. Devrin ünlü boksör ve güreşçisi Kenan Bey de antrenmanlara gelerek gençlere güreş ve boks hareketleri öğretir. 1903 Mart’ında ise özel bir izinle Bereket Jimnastik Kulübü kurulur. 1908’de Meşrutiyet’in ilanıyla başlayan özgürlük havasında sportif hareketler de biraz daha serbestlik kazanır.
5. Meşrutiyetle gelen rahatlık
31 Mart 1909’daki siyasi olaylardan sonra Edirne’de bulunan Fuat Balkan ve Mazhar Kazancı, Hareket Ordusu ile İstanbul’a gelirler. Siyasi olaylar yatıştıktan sonra iyi bir eskrim hocası olan Fuat Balkan ile başta güreş ve halter sporlarını yapan Mazhar Kazancı, Serencebey’de jimnastik yapan gençleri bularak birlikte spor yapma fikrini onlara kabul ettirir.
6. Güçlü spor kulübü
Fuat Balkan, Beşiktaş-Ihlamur’daki evinin altındaki yeri kulüp merkezi yapar ve Bereket Jimnastik Kulübü’nün adı Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü olarak değiştirilir. Böylece jimnastik, güreş, boks, eskrim ve atletizmin ön planda tutulduğu güçlü bir spor kulübü kurulmuş olur. Fuat Bey’in iyi birer Eskrimci olan arkadaşları Refik ve Şerafettin Beyler de kulübe katılırlar.
7. İlk tescilli spor kulübü
Bu arada Beyoğlu Mutasarrıfı Muhittin Bey’in teşvikiyle Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü, 26 Ocak 1911 tarihinde tescil edilen ilk Türk spor kulübü olur. Semtin gençlerinin bu spor kulübüne ilgisi gittikçe büyür ve spor yapan üyelerin sayısı bir anda 150 kişiye yükselir. Kulübün merkezi de Ihlamur’dan Akaretler’deki bir binaya taşınır. 1900’lü yılların başında art arda kurulan üç büyük spor kulübünden olan Beşiktaş 1911 yılında ilk tescil edilen kulüp olması nedeniyle, armasında Ay-Yıldız taşıma hakkına sahip tek kulüp olur. Başka hiçbir Türk Kulübü’nün böyle bir hakkı yoktur.
8. Futbola başlayan ilgi
Kulübün faaliyetlerini hızlandırdığı ilk dönemlerde futbol gölgede kalsa da 1910’lu yılların sonundan itibaren kulüpteki atlet ve jimnastikçiler futbola daha fazla ilgi duyup, kendi aralarında maçlar yapmaya başlarlar. O yıllarda gençliğin ilgisi de yavaş yavaş futbola kayar ve Beşiktaş Kulübü’nün az ilerisinde Valideçeşme ve Basiret gibi iki güçlü futbol takımı kurulur. 1911 Ağustos’unda Valideçeşme Futbol Takımının başkanı ve kurucusu olan Ahmet Şerafettin Bey futbolcularıyla birlikte Beşiktaş Kulübü’ne katılır. Beşiktaşlı gençlerin kurduğu futbol takımlarını tek bir çatı altında toplamayı amaç edinen Şeref Bey’in girişimleri sonucu, Basiret Kulübü de Beşiktaş’a katılır.
9. İşgal altında bir şehir
Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle sağ kalan sporcular semte ve Kulübe dönmeye başlarlar. Futbol Şubesi’nin kurucusu Şeref Bey de Romanya cephesinden geri döner. İstanbul’un düşman işgalinde olduğu yıllarda çeşitli sıkıntılar çekilir. Daha önce bir kilise binasına taşınan kulüp malzemelerinin bir kısmı yağma olmaktan kurtarılıp Akaretler’de başka bir binaya nakledilir. Bir taraftan da düşmanla yapılan Milli Mücadele’ye yardım edilir. Bütün bunlar olurken futbol takımı da Şeref Bey tarafından tekrar güçlü hale getirilir.
10. Siyah-Beyaz
Yıllardır Beşiktaş’ın ilk renklerinin kırmızı-beyaz olduğu, Balkan Savaşı’nın kaybedilmesinin ardından siyah-beyaz olarak değiştirildiği söylenir. Beşiktaş tarihi ile ilgili birçok kaynakta böyle yazmaktadır. Ancak Beşiktaş’ın 100. yıl belgeselinin hazırlanması sırasında yapılan ayrıntılı araştırmalarda, kırmızı rengin kullanılmadığı, takımın renklerinin her zaman siyah-beyaz olduğu yönündeki belgeler ağırlık kazanmıştır.
11. Atatürk’ün ilgisi
Mustafa Kemal kurucularının zabit, yaptıkları sporların güreş, eskrim, gülle, aletli jimnastik, boks, halter, barfiks olmasından dolayı İstanbul’a geldiğinde Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü ile ilgilenir. Fakat O’nu daha çok ilgilendiren, bu gençlerin devrin istibdat yönetimine rağmen bir araya gelmeleridir. Atatürk’ün bu şekilde Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü’ne bağlılığı artar. Öyle ki, Mustafa Kemal Atatürk’ün, kuruluş aşamasında katıldığı bir İttihat-Terakki toplantısında şu tenkitlerde bulunduğu rivayet edilir: “Beşiktaş Osmanlı Terbiye-i Bedeniye kadar olamadınız. Bir programınız ve lideriniz yok.”
12. Ve Atatürk’ün takdiri
Mustafa Kemal Atatürk; Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığı görevine başlamadan önce 1916′nın ilk günlerinde Akaretler’deki evinin arka kapısından Beşiktaş Jimnastik Kulübü idman sahasına iner. Ahmet Fetgeri ile Fuat Balkan Beyler’i yanına çağırıp, kendileriyle şu konuşmayı yapar: “Efendiler; sizlerin ve sporcularınızın ciddi çalışmalarını, çeviklik ve maharetlerini uzun zamandan beri büyük bir zevkle, dikkatle izliyorum. Spordan yoksun bir gençlik nasıl ki vatan müdafaası sırasında etkili olamıyorsa, insan denen varlığın kafa yapısı da ne derece tekâmül ederse etsin, bedeni ikişâfı noksan ve yetersiz olursa o vücut o kafayı ileriye götüremez, taşıyamaz. Bugün bünyenizde toplayıp, ilmi metodlarla yetiştirmeye çalıştığınız bu gençler, tam anlamda bedenen ve fikren geliştikleri zaman vatan müdafaasında, ilmi sahalarda olduğu gibi spor alanlarında da Avrupalı hasımlarına Türk’ün ölmez gücünü ispat edeceklerdir. Sizi candan kutlar, başarılarınızı her zaman duymak isterim.”
13. Zübeyde Hanım’la
Atatürk’ün Beşiktaş takımına duyduğu güven ve sevgi öylesine çoktur ki Selanik’ten getirip Akaretler’deki evine yerleştirdiği annesi Zübeyde Hanım’ı, Anadolu’ya giderken onlara emanet eder. Onlar da bu görevlerini layıkıyla yerine getirip bu zor günlerde Zübeyde Hanım’ı hiç yalnız bırakmazlar.
14. Olimpik değerler
Beşiktaş Jimnastik Kulübü, Türk halkına olimpik değerde spor sevgisini kazandıran ilk kulüp olma onurunu da taşır. Bunun önemli nedeni 1903’deki kuruluşundan 1911 yılındaki tesciline kadar futbol etkinliği göstermemesi, buna karşın atletizm, jimnastik, halter, barfiks, boks gibi spor dallarında eğitime ağırlık vermesidir. Spor ve sportmenlik kavramları Beşiktaş çatısı altında uzman hocalar tarafından gençlere aktarılmış, bu anlayış daha sonra halka da yansımıştır.
15. Kara Kartallar
Son iki sezonun şampiyonu Beşiktaş, 1940-41 sezonuna gençleştirilmiş ve yenilenmiş kadrosuyla girer. Haftalar ilerledikçe puan farkını açan Beşiktaş, ligde liderliğini sürdürür. Ligin bitimine 5 hafta kala 19 Ocak 1941 Pazar günü rakip Süleymaniye takımıyla sezonun bütün maçlarında olduğu gibi, Beşiktaş yine muhteşem bir oyun ortaya koyar. Maçın ikinci yarısının ortalarında Beşiktaş farklı önde olmasına rağmen rakip kaleye sürekli hücumlar gerçekleştirir. İşte o sıralarda Beşiktaş’ın tribününden bir ses yükselir: “Haydi Kara Kartallar. Hücum edin Kara Kartallar”… Şeref Stadı’nı dolduran binlerce taraftar ve maçı takip eden gazeteciler, çınlayan sesle donup kalırlar. Son derece isabetli bir benzetmedir o anda yapılan. O sezon rakiplerini ezip geçen Beşiktaşlı futbolcuları “Kara Kartal”a benzeten sesin sahibi Mehmet Galin isimli bir balıkçıdır. Bu benzetme takıma öylesine yakışmıştır ki bu maçın ardından, Beşiktaş’ın sembolü “Kara Kartallar” olur.
16. İnönü Stadı
Adını 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’den alan, mimari planları Mimar Vietti Violi, Mimar Şinasi Şahingiray ve Mimar Fazıl Aysu tarafından hazırlanmış olan İnönü Stadı 19 Mayıs 1947 yılında açılır. Tam 65 yıl taraftarlarına ve takımına hizmet eden yorgun İnönü BJK Stadı, yerini yeni stadyuma bırakmak üzere 2013 yılının Haziran ayında sevenlerine veda ederek yıkılır.
17. Yeni stada merhaba
2012-13 sezonunun 33. haftasındaki Gençlerbirliği maçıyla İnönü Stadı’na veda eden Beşiktaş, Fikret Orman başkanlığındaki yönetimin yoğun çalışmaları sonucunda kendi olanaklarıyla Vodafone Arena’ya kavuşur. Beşiktaş Camiasının 1065 gün süren stadyum hasreti, 11 Nisan 2016’da oynanan Beşiktaş-Bursaspor karşılaşmasıyla sona erer.
18. Çarşı Her Şeye Karşı
Beşiktaş Takımından bahsedip de Çarşı gurubundan bahsetmemek olmaz. Çarşı, Beşiktaş Jimnastik Kulübü taraftarlarının oluşturduğu bir grubun ismidir. 1982 yılında kurulan Çarşı grubu, diğer taraftarlardan ya da taraftar gruplarından ilginç bir bileşen olmasıyla ayrılmakta, maçlarda takındığı tavırları, açtığı pankartları, dile getirdiği tezahüratları ve sosyal yaklaşımları ile farklı bir taraftar profili çizmektedir.