Çoğu insanın en büyük kabusu: Diri diri gömülmek ve ölüme terk edilmek. Kulağa korku filmi gibi geliyor, değil mi? Ama bu yaşananlar tamamen gerçek. Takvimler 17 Aralık 1968’i gösterdiğinde, henüz 20 yaşında olan, Emory Üniversitesi’nde okuyan ve ailesinin Florida’daki büyük bir emlak şirketinin varisi olan Barbara Mackle için bu korkunç senaryo hayatın ta kendisi oldu.
Şaşırtıcı olan ne biliyor musunuz? Barbara bu olaydan sonra hayatta kaldı. Tam da Noel günü ailesine kavuşmayı başardı! Onun için bir mucize, ailesi içinse kelimenin tam anlamıyla yeniden doğuştu bu. Kaçıranlar ise oldukça ilginç kişilerdi: Biri firari bir eski mahkûm, diğeri ise deniz biyolojisi okuyan bir lisansüstü öğrenci. İkili, Barbara’nın babası Robert Mackle’dan tam 500 bin dolarlık fidyeyi aldıktan sonra neredeyse sıyrılıp gideceklerdi…
Bu olay, ilk kez Time dergisi tarafından detaylarıyla anlatıldığında tüm ülke ayağa kalktı. FBI’ın kırsal Georgia’da yaptığı nefes kesen araştırmalar, Barbara’nın ‘yaşayan mezarını’ ortaya çıkardı ve olay yıllar boyu unutulmadı. İşte Barbara Mackle’ın kan donduran cesaret hikayesi…
1968 yılı… Noel yaklaşırken genç üniversite öğrencisi Barbara Mackle kendini iyi hissetmiyordu. Hastalanmıştı. Okuldayken annesini aradı ve onu gelip almasını istedi
Üniversite tatiline birkaç gün kalmıştı ama Barbara’nın dinlenmeye ihtiyacı vardı. Annesi Jane Mackle hemen yola çıktı. Birlikte Florida’ya döneceklerdi. Yola çıkmadan önce yakınlardaki bir motelde geceyi geçirmeye karar verdiler.
Fakat sabaha karşı saat 4’te motel odalarının kapısı çaldı. Kapının önünde iki kişi vardı. Biri polis olduğunu söyledi. “Barbara’nın erkek arkadaşı Stewart bir kaza geçirdi” dediler. Elbette endişelendiler… Ama kapı açılır açılmaz korkunç bir şey oldu: Maskeli bir adam ve yanında yüzü kayak maskesiyle kapalı başka biri odaya daldı! Adamın elinde av tüfeği vardı. Jane’i bayıltıp yere serdiler, ellerini ve ayaklarını bağladılar. Genç Barbara ise o esnada dışarıda bekleyen arabaya bindirildi. Kaçırılmıştı.
Barbara’yı kaçıranlar sıradan suçlular değildi. Aranan bir firari olan Gary Steven Krist ve suç ortağı Ruth Eisemann-Schier idi. Genç kızı arabaya bindirip Atlanta’nın 48 kilometre kuzeyine götürdüler. Planları gerçekten dehşet vericiydi: Barbara’yı diri diri gömeceklerdi
Amaç sadece fidye değildi. Krist, yıllar sonra yaptığı bir röportajda şunu söyledi: “O kadar zengin ve güçlü birini gömüp hayatta tutmak istedim. Bu benim için bir çeşit deneydi.” Kısacası Barbara’nın hayatta kalması da, psikopatça bir oyunlarının parçasıydı.
Mackle ailesinden tam 500.000 dolar fidye istediler. Bu miktar, 1968 yılı için devasa bir paraydı. Genç kadını “tabut gibi bir kutuya” koydular. İçeri birkaç hava tüpü, biraz yiyecek, su, sakinleştirici ilaçlar yerleştirdiler. Ardından Barbara’yı toprağın yaklaşık yarım metre altına gömdüler.
Ve o kutunun içinde tam 83 saat, yani 3.5 gün boyunca yaşamak zorunda kaldı. Üstelik hiçbir şey duymuyordu. Üstündeki toprak, sesleri boğmuştu. “Çığlık çığlığa bağırdım,” diye yazacaktı daha sonra. “Sonunda hiçbir şey duyamadım. Sonra tekrar bağırdım… ve tekrar…”
Barbara, karanlığın içinde ailesini, Noel sabahını, hayatta kalma umutlarını düşünerek kendini güçlü tutmaya çalıştı.
Bu olay ABD tarihinin en büyük fidye ve kaçırılma vakalarından biri oldu. FBI hemen devreye girdi. Kaçıranların ilk fidye teslimatı sırasında kaçtıkları araba, soruşturmanın dönüm noktasıydı
Krist’in sahte kimlik kullandığı, kendini “George D. Deacon” olarak tanıttığı ortaya çıktı. Fidye teslim edildikten sonra Krist ve Eisemann-Schier Barbara’nın yerini kabaca bildiren bir telefon açtı. FBI derhal harekete geçti. Arama ekibi Georgia’nın kırsalında toprağı kazdı… Ve sonunda Barbara’yı yaşadığı “tabut”tan kurtardı.
Krist kısa süre sonra Florida kıyılarında, yeni aldığı sürat teknesiyle yakalandı. Eisemann-Schier ise aylar sonra, Oklahoma’da bir hastaneye iş başvurusu yaparken verdiği parmak izi sayesinde yakayı ele verdi.
Krist müebbet hapis cezası aldı. Ama sadece 10 yıl sonra şartlı tahliye edildi. İnanması zor ama daha sonra Indiana’da lisanslı bir pratisyen doktor olarak çalışmaya başladı! Ruth Eisemann-Schier ise Honduras’a sınır dışı edildi.
Barbara Mackle, bu korkunç olaydan sonra hayatına büyük ölçüde sessiz bir şekilde devam etti
Ailesine göre psikolojik olarak çok fazla etkilenmemişti. Kamuoyunun önüne nadiren çıktı. Daha sonra evlendi ve Atlanta’da bir anne olarak sakin bir hayat kurdu. Kendi yazdığı kitapta yaşadıklarını anlattı: “Şafağa Kadar 83 Saat”. Adeta karanlıkla savaşan bir savaşçının öyküsüydü bu. Ve bugün bile, cesaretin ne demek olduğunu hatırlatıyor.