Kadın hakları savunucusu, Atatürk’ün çocukluk arkadaşı Aziz Haydar Omur (1881-1956), Balkan Savaşı’nda yaralanan askerler için Topkapı Fukaraperver Cemiyeti’nin İstanbul’da açtığı seyyar bir hastanede gönüllü olarak çalışır. Yaklaşık bir yıl boyunca burada çalışan Aziz Haydar, görev süresi boyunca tanıklık ettiği tüm olayları ‘’Kadın’’ gazetesinde yayımlar. Ayrıca babasının bir vasiyeti vardır: kızının kendi okulunu açması. ‘’Ana’’ mektebini açarak bugün Erenköy Kız Lisesi olarak bilinen lisenin temellerini oluşturur. Bu roman gibi hayatın başından sonuna şöyle bir gezineceğiz.
1. İlk yıllar
Aziz Haydar Omur, bugün Yunanistan sınırları içerisindeki Tırhalalı bir aileden gelir. 1881’de Mora yarımadasında bulunan Tırhala’da doğar. Çocukluğu Selanik’te geçer. Baba Haydar Bey, belediye başkanlığı ve mutasarrıflık yapar. ‘’Aziz’’ adındaki oğlunun ölümünden sonra dünyaya gelen biricik kızına da çok sevdiği oğlunun adını verir. Aziz Haydar Hanım; kurumsal eğitiminin yanı sıra özel olarak at biniciliği, silah kullanımı gibi eğitimler alır.
2. Çalıştığı cemiyetler
Aziz Haydar Hanım’ın gönüllü olarak çalıştığı pek çok cemiyet ve dernek vardır. Osmanlı Müdafaa-i Nisvan Cemiyeti, Donanma Cemiyeti, Hilal-i Ahmer Hanımlar Cemiyeti gibi çeşitli kurum ve cemiyetlerde aktif görev alır. Dönemin aktivistlerinden biridir.
3. Babasının vasiyeti üzerine mektep açılışı
Haydar Bey, kızının çeşitli dergi ve gazeteler okumasını sağlar, ona özel dersler verdirir. Önemli evraklarını muhafaza etmesi için kızına teslim eder. Vasiyeti ise kızının eğitimin herhangi bir alanda görev alması, mümkünse de kendi okulunu açmasıdır. Aziz Haydar Hanım, babasının bu vasiyetini II. Meşrutiyet’in ilk zamanlarında gerçekleştirir. Beyazıt’taki hocalarından Haydar Molla’nın konağını kiralayarak ‘’Ana’’ adını verdiği mektebin temellerini atar. Bunun için gerekli finansı ise aileden kendisine kalan kıymetli eşyaları satarak temin eder.
4. ‘’Ana’’ mektebi
Fotoğrafta gördüğünüz hanımefendi bu mektebin ilk mezunlarından biri. Türkiye’nin ilk kadın doktorlarından sayın Mutlu Urcun. Ana mektebi, birçok kadının ilk olma özelliğini sağladığı bir eğitim yuvası. Yirminci yüzyılın başlarında açılan bu okul, sekiz sınıftan oluşur. İlaveten, 5 ile 7 yaş arasındaki çocuklar için ana sınıfı olarak tasarlanmış bir de yuva vardır. Bazı anneler derslere girdikleri sırada çocuklarını emanet edecekleri bir yer bulamadıkları için okula çocuklarıyla beraber girerler. Bu sırada da evlatlarıyla özel dadılar ilgilenirler.
5. Okulda çıkan yangın
Her şey tastamam ilerlerken Ana mektebi, ikinci senesinde büyük bir yangına şahitlik eder. Baştan sona kül olur. Aziz Haydar Hanım’ınsa azminden hiçbir şey eksilmez ve bu kez Topkapı’da bir ev tutarak mektebini yaşatmaya çalışır. Fakir kız çocuklarının bazılarını da ücretsiz olarak okutur.
6. Faruk Nafiz Çamlıbel’in halası Saibe Hanım’ın daveti
Erenköylü bir hanım ve şair Faruk Nafiz Çamlıbel’in de halası olan Saibe Hanım’ın bir daveti her şeyi daha da güzelleştirir. Saibe Hanım, şayet Aziz Haydar Hanım kabul ederse Erenköy’de kendisine ait olan bir binada Ana mektebinin merkezini tekrar açmasını ister. Böylece günümüzde Erenköy Kız Lisesi’nin olduğu yerde Ana mektebi açılır ve lisenin de temelleri oluşur.
7. Sonraki yıllar
Aziz Haydar Hanım, 1. Dünya Savaşı patlak verdiğinde ekonomik problemler yaşamaya başlar. Eğitim yuvasını sürdürebilecek gücü kalmaz. Ana mektebini Maarif Nezaretine devreder. Sonraki yıllarda tarih, coğrafya öğretmenliği yapar. Kadın haklarının önemli savunucularından biri olur. Ayrıca; Balkan Savaşı’nda, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda ve Sakarya Savaşı’nda da faal olarak görev alır.
8. Çocukluk arkadaşı Atatürk ile buluşması
Ata’mızla aynı yıl doğan ve kendisi de çocukluğunu Selanik’te geçiren Aziz Haydar Hanım, Atatürk ile çocukluk arkadaşıdır. Babası Haydar Bey 1883’te Selanik’e atandığında, Ali Rıza Efendi ile komşu olur. Atatürk ile Aziz Haydar Omur yıllar sonra Çankaya’da görüşürler. İzmir’in düşman işgalinden kurtulması sonrasında başkumandana minnetlerini sunmak isteyen bir grup Türk kadını Ata’nın huzuruna çıkar. Herkes onu selamlar ve sıra Aziz Haydar’a gelir. Atatürk onu görünce gülümseyip ‘’Oo! Sen misin Aziz?’’ diyerek elini öper.
9. Topkapı Fukaraperver Cemiyeti’nde hemşirelik yılları
Balkan Savaşı yıllarında Topkapı’daki eğitim kurumunda müdirelik yapan Aziz Haydar, Topkapı Fukaraperver Cemiyeti Reisi Galip Hakkı Bey’den bir mektup alır. Buna göre İstanbul’da çeşitli seyyar hastaneler kurduklarını ve yaralı askerleri ücretsiz olarak tedavi ettiklerini söyler. Aziz Haydar Hanım da görevi kabul ederek o yıllarda gönüllü hemşirelik yapar.
Talebe defteri
Bu muazzam kadına hayran olmamak elde değil. Kadın hakları savunucusu, eğitim öğretim sevdalısı, askerlerin iyileşmesi için bir gönüllü hemşire… ”Talebe defteri” başlığının olduğu bu Osmanlıca metin de Aziz Haydar’ın öğrencilerine yönelik yazmış olduğu bir metin. Çevirisi şu şekilde:
Saygıdeğer “Talebe Defteri” İdare Heyetine: Talebelik, hayatın en coşkulu devresine denk gelir. Bu devrede hareket için sürekli bir eğilim duyulur. Hareket etmek, oynamak, okumak, çoşkulu olmak için şiddetli bir ihtiyaç hissedilir. Hareketler, heyecanlar, fikirler coşkudan kaplarına sığamayan akışkanlar gibi – taşkınlıklar gösterir, maddi ve manevi bütün kuvvet ve kabiliyetler – baskısız zemberekler gibi sürat ve şiddetle kavrulup boşanır… Çocukluk hayatının bu eğilim ve ihtiyaçlarını düzenleyecek ve tatmin edecek eserlerin yerleri, zaten pek fakir olan kültür kütüphanemizde, büsbütün boş gibi duruyor. Onun için okullarımızı dolduran öğrenciler öğrenme isteğini pek bulunmaz şekillerde harcamaya mecbur oluyor ve “okuma ihtiyacı” nı tatmin için gazetelerle âdi romanlardan başka araç bulamıyor… “Talebe Defteri”nin tertipçileri kültür kütüphanemizdeki bu önemli boşluğu azaltmaya çalışmak istiyorlar. Onların amaçları : Muntazam bir program dahilinde, öğrencimize hem duygusal ve zihinsel faaliyet ihtiyaçlarını tatmine dayanak olacak eserler sunmak, ve hem de bedeni faaliyet ihtiyaçlarını temiz, ahlaklı ve faydalı bir şekilde doyurmak için yollar göstermektir… Bu amaçlarına değer veriyor, yüceltiyor ve bunu gerçekleştirmeleri ve ortaya çıkarmaları için başarılar diliyorum…
Erenköy: 21 Mayıs 329 – Salih
Kaynak: 1