Kolezyum, Çin Seddi, Mısır Piramitleri, Atina Akropolü, Tac Mahal, Pompeii, Efes… Bunlar artık Dünya’nın en bilindik antik yapıları konumunda. Meksika’daki Teotihuacan, Ürdün’deki Petra, Peru’daki Machu Picchu, Kamboçya’daki Angor Wat, Türkiye’deki Göbeklitepe antik şehir ve yapı kalıntıları ise son 10-15 yılda ünlenerek turist akınına uğrayan fakat daha öncesinde pek az bilinen yerlerdi. Bu listeyle, insanlığın geçmiş dönemlerinden kalma önemli, büyüleyici ve fakat az bilindik, hatta daha önce adını bile duymadığımız bazı mimari eserlerine dalış yapıyoruz. Kim bilir, belki yakında bu tarihi yerler de en az diğerleri kadar tanınır ve sevilir… Harikulade modern yapıların ötesinde, bu antik yapılar atalarımız tarafından henüz tam olarak anlamadığımız yollarla inşa edildiği için özellikle etkileyici. Kültür turizmini sevenlerdenseniz, içinizdeki kaşifi dinleyip, onun mutlaka ziyaret etmeniz gerektiğini söylediği aşağıdaki yerlere bir göz atarak gelecekteki seyahatinizi nereye yapacağınızı belirlemek isteyebilirsiniz.
1. Meenakshi Amman Tapınağı-Hindistan
Tamil Nadu’daki Meenakshi Amman Tapınağı, adını Hindu tanrıça Pavarti’nin avatarlarından olan Meenakshi’den alıyor. Bir tanrıçaya adanmış ender Hindu tapınaklarından biri. 2500 yıllık Madurai kentinin kalbi olan bu yapı antik çağlardan itibaren Tamil edebiyatında bahsedilen Tamil halkı için önemli bir simge. Mevcut yapıların çoğu son halini 1623 ve 1655 yılları arasında almış. İçinde 16 gopuram (dini figürlerle süslenmiş geçitli kuleler) ve 33.000’in üzerinde heykel bulunan bu tapınak, dünyanın en az bilinen ama en şaşırtıcı mimari harikalarından biri. Hindu dininin en önemli tanrılarından biri olan Shiva ve eşi Parvati/Meenakshi’ye adanmış 2 ayrı asıl tapınak alanına Hindu olmayanların girmesi yasak. Meenakshi (Minakşi) isminin anlamı “balık gözü”.
2. Büyük Leshan Budası-Çin
Oyma taştan yapılmış Dünya’nın en büyük Buda heykeli. Çin’deki Sichuan eyaletinin Leshan şehri yakınlarında, üç nehrin kesiştiği yerdeki bu yapı 71 metre yüksekliğinde. Rahip Hai Tong tarafından su ruhlarını sakin tutması için 713-803 yılları arasında Tang Hanedanlığı döneminde yaptırılmış. 1996’dan beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde.
3. Şeyh Lütfullah Cami-İran
İsfahan’ın doğu yakasında Nakş-i Cihan Meydanı’na hakim dört anıttan ilki olan cami, Safevi mimarisinin başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. Şah I. Abbas tarafından kayınpederi için 1603 ile 1619 yılları arasında mimar Şeyh Bahai’ye yaptırılmış. Kraliyet sarayının özel camisi olduğundan minare ve avlu yok ve halka açık camilerden daha küçük boyutlarda. Şah, bu camiyi haremindeki kadınların ibadet edebilmesi için özel olarak inşa ettirmiş. Caminin karşısında meydanın diğer tarafında kalan Ali Gapu Sarayı’ndan caminin girişine kadar bir tünel inşa ettiren şahın amacı, harem kadınlarının camiye gidene kadar herkesten mümkün olduğunca korunmasını sağlamakmış. Şahın kızları ve kadınları bu tünelden geçerek camide eğitim almaya giderlermiş. Tünel artık kullanılmıyor. Çinileri ve Safevi süslemesinin zenginliği ile dikkat çeken caminin kubbesi üzerindeki fayanslar, gün boyunca krem rengi ile pembe arasında renk değiştiriyor.
4. Chand Baori-Hindistan
Mimaride matematik kullanımının harika bir örneği olan Chand Boari, çoğunlukla bir çöl bölgesi olan Racastan’da suya ulaşımı daha istikrarlı hale getirmek için yağmur sularını toplaması amacıyla 10. yüzyılda inşa edilmiş basamaklı bir kuyu. Yaklaşık 30 metre derinliğe ulaşan 13 katlı ve 3500 basamaklı dünyanın en derin kuyusu. Yerel efsanelere göre; hayaletler tarafından tek bir gecede inşa edilmiş.
5. Palmira-Suriye
İŞİD’in eline düştüğü, barbarlığı ve vandallığından nasibini aldığı için içimizi sızlatan Palmira, Yunan, Roma, Sasani ve Bizans gibi birçok medeniyetin izini taşıyan MÖ. 2000’lere kadar uzanan eski kalıntılarıyla en iyi şekilde korunmuş antik şehirlerden biri(ydi). İŞİD, Palmira Müzesi’ndeki antik eserleri parçaladı, Roma Tiyatrosu’na zarar verdi, Palmira Zafer takını bombayla patlattı, Bel Tapınağı’nı yıkıp yerle bir etti. UNESCO tarafından 1980’de Dünya Mirası Listesi’ne alınan Palmira, başına gelen bu felaketlerle dünya çapında daha da ünlendi. Kent, Şam’ın 215 km kuzeydoğusunda, Fırat’ın 120 km güneybatısında bir vaha üzerinde kurulu. Ticari kervanların geçiş noktasında olan Suriye Çölü’ndeki Palmira’ya, “Çölün Gelini” de deniyor. Mari Antik Kenti’nde bulunan Babil tabletlerindeki kayıtlara göre şehrin isminin Tedmur, Tedmür, Tadmur veya Tudmur olduğu anlaşılıyor. Eski Palmiralılar, İpek Yolu boyunca koloniler kurarak Roma İmparatorluğu’nun büyük bölümünde ticaret yapan efsanevi tüccarlar olarak biliniyor.
6. Cenne Büyük Cami-Mali
Dünya’nın topraktan yapılmış en büyük binası olarak gerçekten 1988’de UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınan mimari bir harika. Temeli 1280’de atılmasına karşın bugünkü şeklini 1907’de almış. Mali’nin başkenti Bamako’nun kuzeyindeki Mopti bölgesinde yeralan cami, yağmur sezonunda üç tarafı sularla çevrili bir yarımadaya dönüşüyor. Cami, Cenne Faray adı verilen geleneksel yağ ile karıştırılan Cenne toprağının samanla karıştırılarak kerpiç haline getirilmesiyle yapılmış. “Banco” adı verilen silindirik sütunlarla oluşturulmuş dört köşe planlı duvarlarına monte edilmiş yüzlerce odun parçası yağmur mevsiminde onarım iskelesi vazifesi görürken aynı zamanda bu sade yapının tek dekoratif ögesi durumunda. Her sene yağmur mevsiminden sonra Nisan ya da Mayıs aylarında kadın, çocuk, erkek, yaşlı, zengin, fakir farketmeksizin dört bin gönüllü çok büyük bir bölümü yağmurda eriyen camiyi yeniden inşa ediyor.
7. Hattuşa(ş)-Türkiye
Brad Pitt’li, Orlando Bloom’lu Eric Bana’lı “Troy” filmiyle neredeyse Dünya’nın tamamı Antik Troy Kenti’nin Çanakkale’de olduğunu öğrendi ve fakat Hattuşa, dünya için pek bilindik değil. 1986’da UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Hattuşa, Çorum’un Boğazkale ilçesinin 4 km doğusunda Kızılırmak Nehri kavisi içinde kurulu. “Bin Tanrılı Ülke” olarak bilinen Hattuşa, MÖ. 17. ve 13. yüzyıllar arasında Anadolu’ya hakim olmuş Hitit İmparatorluğu’nun başkenti. Bronz Çağı’na ait bu imparatorluk, kent girişindeki iki aslanlı kapısı ve çivi yazısı tabletleriyle bilinir. Bunların arasında özellikle bilinen bir tablet var ki, tarihin ilk yazılı barış anlaşmasını yani Kadeş’i ölümsüzleştirir. Bu tabletin bir kopyası, BM Genel Merkezi’nde uluslararası barışın bir örneği olarak duruyor.
8. Wat Rong Khun-Tayland
Burası sanırsınız ki; bir masal diyarından fırlayıp Dünya’ya düşmüş… Ziyaret için ücret alınmayan Tayland’daki birkaç büyük Budist tapınaktan biri. 20. yüzyılın sonunda harap bir halde olan orijinal yapı, bugün artık Beyaz Tapınak olarak biliniyor. Yerel sanatçı Chalermchai Kositpipat, kendisini ölümsüzleştireceği umuduyla bu kompleksi tasarladı ve yeniden inşa ettiriyor. Chiang Rai’de bulunan kompleks, kireçtaşı yapılarıyla ünlü. Barselona’daki Sagrada Familia gibi henüz tamamlanmamış olan kompleksin yapımı 2070’e kadar devam edecek. Tamamlandığında, bir ubosot (Budist tapınağı), bir eski eserler salonu, bir meditasyon salonu, bir sanat galerisi ve keşişler için yaşam yerleri de dahil olmak üzere dokuz binadan oluşacak.
9. Peyrepertuse Kalesi-Fransa
Günümüz Fransa ve İspanya devletlerinden önceki devletler arasında önemli bir sınır kapısı konumunda olan Peyrepertuse, güneybatı Fransa Pireneleri’nde 800 metre yükseklikte bulunan terk edilmiş bir Kathar kalesi. Kalenin isminin anlamı “delik taş”. Kendisini çevreleyen vadileri uç noktasına kadar kuş bakışı görebilmesini, dağ geçitlerini kontrol edebilmesini sağlayan stratejik bir öneme sahip. Engebeli bir uçurumun üzerindeki konumu nedeniyle kaya tırmanışı yapmayı sevenlerin de ilgisini çekiyor.
10. Derawar Kalesi-Pakistan
Yerel bir liderin giriş iznine tabi olduğunuz az sayıdaki yerden biri olan Derawar Kalesi çok az biliniyor. Bhatti klanının Rajput hükümdarı Rai Jajja Bhatti tarafından 9. yüzyılda yaptırılmış. Cidden çok havalı duran bu mimari harika, ters çevrilmiş toprak kaplar gibi görünen ve kalenin çevresini saran 1500 metre uzunluğundaki ve 30 metre yüksekliğinde kale duvarlarına sahip. Cholistan Çölü’nün ortasındaki bu mekanı ziyaret etmek herkesin harcı değil; Bahawalpur’dan bir araba ve rehber kiralayıp 4 saatlik bir yolculuğu göze almanız gerekiyor. Muazzam yapının durumu gün geçtikçe kötüye gidiyor ve koruyucu önlemlere ihtiyaç duyuyor.
11. Monte Albán-Meksika
İki bin yıl önce güneybatı Meksika’yı yöneten Zapotek Uygarlığı’nın mimari açıdan en iyi örnekleri, deniz seviyesinden 1940 metre yükseklikteki Oaxaca Vadisi’nin orta kesiminde bulunan ovanın üzerinde 400 metre daha yükselen dağlık bir alandaki bu kalıntılar… Zapotekler MÖ. 500 civarında düşüş göstermeye başladı. Uygarlığın en iyi korunmuş eserleri, süslü mezarları, spor sahaları bu bölgede bulunuyor. Bu anıtlara ek olarak; şehrin etrafında inşa edilmiş yüzlerce yapay teras bulunuyor. Monte Alban’ın önemi, Mezoamerika’nın en eski kentlerinden biri olmanın yanısıra, bin yıllık bir zaman boyunca Zapotek uygarlığının sosyo-politik ve ekonomik merkezi olmasından kaynaklanıyor.
12. Ur Zigguratı-Irak
“Kurulumu aura yaratan tapınak” anlamına gelen Ziggurat, bugünkü Nasıriyah yakınlarında bulunan Sümer şehri Ur’da bulunan kerpiçten yapılmış ve Ay Tanrısı Nanna’ya adanmış bir mezar yeri. Kalıntıları 1920’lerde Sir Leonard Woolley tarafından kazılmaya başlandı. 1980’lerde Saddam Hüseyin bu anıt yapının bir kısmını restore ettirdi. Ziggurat, Ur’un Üçüncü Hanedanlığı döneminde, yaklaşık MÖ. 21. yüzyılda Kral Ur-Nammu tarafından yaptırıldı. Piramidin uzunluğu 64 metre, genişliği 45 metre ve yüksekliği 30 metreden fazla.
13. Knossos-Yunanistan
Avrupa’nın en eski şehri olmasına rağmen, Girit Adası’ndaki Knossos kenti hala çok tanınmış bir mekan değil. Minos Uygarlığı’nın siyasi ve dinsel merkezi olan şehir, Kral Minos tarafından Daedulus’a yaptırılan ve boğa başlı Minotaur’un hapsedildiği labirentin anlatıldığı efsaneye ev sahipliği yapıyor. İlginç bilgi; Minos Uygarlığı’nın başkenti olan bu şehir, 1878’de “Minos Kalokairinos” tarafından keşfedilmiş.
14. Borobudur-Endonezya
Güzergahınızda Endonezya varsa; Cava Adası’ndaki bu Dünya’nın tek parça halindeki en büyük Budist Tapınağı’nı ziyaret etmeden dönmek olmaz. Borobudur, 9. yüzyıldan kalma bir Mahayana Budist tapınağıdır; altısı kare planlı, üçü dairesel planlı toplam dokuz platformdan oluşur. En tepe noktasında bir kubbeyle son bulur. Tapınak, 2.672 rölyef panelle ve 504 Buda heykeliyle süslenmiştir. Merkezi kubbenin etrafı, 72 adet delikli stupa ile çevrili. Endonezya yerli kültünü ve Nirvana’ya ulaşma çabasındaki Budist anlayışını harmanlayan Cava Budist mimarisiyle tasarlandı. Hem Lord Buda’ya adanmış bir anıt hem de Budist hacılar için bir ibadet yeri. Hacıların yolculuğu tapınağın tabanında başlar ve anıtı çevreleyen bir yolu izler. Budha’ya ait kozmolojinin sembolik üç düzlemiyle üste doğru yükselirler: “Kāmadhātu” (arzu dünyası), “Rupadhatu” (biçimlerin dünyası) ve “Arupadhatu” (biçimsizlik dünyası). Tapınak, UNESCO tarafından 1991’de Dünya Mirası Listesi’ne alındı.
15. Büyük Hint Seddi-Hindistan
Çin Seddi, Asya’daki tek büyük duvar değil. Racastan’daki Büyük Hint Seddi; Çin Seddi’nden sonra Dünya’nın ikinci büyük duvarları olarak biliniyor. 36 km uzunluğundaki duvarlar, Kumbhalgarh Kalesi’ni ve bölgede bulunan 360’dan fazla tapınağı korur. Kale ve duvarlar, Mewar Devleti’nin kralı, 1419-1468 yılları arasında yaşamış Maharana Kumbha tarafından yaptırılmış fakat duvarların yapımı bir asırdan fazla sürmüş. Hükümdarın pek çok girişimine rağmen duvarlar tamamlanamamış. Danışmanları gerekirse insan kurban edilmesini önermişler. En sonunda bir hacı ölmeye gönüllü olmuş ve onun kafasının kesildiği yere bir tapınak inşa edilmiş. Ölümünden kısa bir süre sonra duvarların tamamlandığı söyleniyor. 2013’de UNESCO tarafından Hint Seddi adıyla Dünya Mirası Listesi’ne alındı.
16. Persepolis-İran
2007 yapımı Marjane Satrapi’nin aynı ismi taşıyan ve çizgi roman olarak yazılmış otobiyografisinin sinemaya uyarlanması olan siyah-beyaz animasyon filmi Persepolis, adını bu antik şehirden alıyor. Kelimenin tam anlamıyla “Perslerin şehri” olan Persepolis, Antik Dünya’nın en büyük uygarlıklarından birinin arkada bıraktığı şaheser. Büyük ölçüde I. Darius ve I. Serhas (veya Kserkses) tarafından yaptırılan şehir, özellikle tüm ulusları şehre kabul eden “Uluslar Kapısı”yla biliniyor. Bu kapı, her iki tarafında Lamassus adı verilen, boğa gövdeli, sakallı adam başına sahip kanatlı Asur tanrısının heykelleriyle korunuyordu.
17. El Mirador-Guatemala
Bilinen en büyük Maya kenti olan Tikal’den daha az biliniyor ancak ondan çok daha etkileyici, üstelik de bin yıl kadar daha eski. Buradaki en büyük yapı olan “La Danta” Dünya’nın en büyük piramididir ve Mısır piremitlerini katbekat aşar. El Peten’deki, El Mirador, MÖ. 6. yüzyıldan itibaren gelişti ve MÖ. 3. yüzyıldan 1. yüzyıla kadar en parlak dönemini yaşadı. Bu dönemde nüfusunun 100-250 bin kişi arasında olduğu düşünülüyor. Şehir merkezi, 10 ila 72 metre yüksekliğindeki binlerce anıtsal yapıyla birlikte yaklaşık 26 km2’lik bir alanı kapsar.
18. Miken-Yunanistan
Eski bir Yunan kenti olan Miken, Atina’nın güneybatısında, Argos’a yakındır. Büyük kalesi ve arı kovanı biçimli mezarlarıyla ünlü. Kenti inşa etmek için kullanılan taşlar o kadar büyüktü ki, Yunanlılar kentin tek gözlü devler olan Kikloplar tarafından inşa edildiğine inanıyorlardı. MÖ. 2000’lerde Miken, Miken Uygarlığı’nın başkenti ve en önemli Yunan şehir devletlerinden biri olarak Güney Yunanistan’ın çoğunu kontrol eden güçlü bir askeri merkez. Yunan tarihinin MÖ. 1600’den MÖ. 1100’e kadar olan kısmı Miken dönemi olarak adlandırılır. Homeros’un destanlarından ötürü Yunanlıların “kahramanlar çağı” olarak adlandırdıkları Miken (Akha) siyasi varlığı, MÖ. 1100 civarlarında Makedonya’dan gelen Dor akınlarıyla son bulur.
19. Baalbek/Heliopolis-Lübnan
Baalbek şehri MÖ. 1100 yıllarında Fenikeliler tarafından Litani Nehri doğu kıyısının yakınlarında Bekaa vadisinde kuruldu. Roma İmparatorluğu döneminde adı “Güneş şehri” anlamına gelen Heliopolis ve dönemin en büyük kutsal alanlardan biri olan Baküs Tapınağı oldukça iyi korunmuş durumda. Antik akropol bale, tiyatro, caz ve daha birçok etkinliğin yapıldığı her yıl düzenlenen bir festivale de ev sahipliği yapıyor. 1984’de UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alındı.
20. Mohenjo-daro-Pakistan
Antik Dünya’nın en büyük kentsel yerleşimlerinden biri olan Mohenjo-Daro’nun en eski kalıntıları en az 5 bin sene önceye uzanıyor. İndus Nehri taşkın alanında binlerce yıldır kaybolmuş durumdaydı. Eski olabilir ama bu şehir, günümüzün Batılı evlerinin 20. yüzyıla kadar ulaşamadığı sıhhi tesisat ve atık su kanallarına sahip. 300 hektarlık bir alana yayılan şehirde en az 40 bin kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Çamurla sıvanmış tuğla evlerin büyük bir kısmında banyo bulunuyor. Merdiven kalıntıları evlerin en azından iki katlı olduğunu gösteriyor. Böyle bir medeniyet MÖ. 1900 civarlarında şehri aniden terk etmiş. 1980’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı.
BONUS: Lalibela Yeraltı Kliseleri-Etiyopya
Yeraltı tünelleri aracılığıyla bağlanan ve 800 yıl önce inşa edilen Amhara Bölgesi’ndeki Lalibela Yeraltı Kiliseleri, aynı kırmızı volkanik kaya bloğundan inşa edildi. Deniz seviyesinden 2,500 metre yükseklikteki bu kiliseler hakkında özellikle benzersiz olan bu şekilde konumlandırmaları: Kiliselerin çatı katları zemin seviyesinde ve doğal yer altı su kaynaklarından faydalanabilmek maksadıyla bu şekilde inşa edilmişler. Lalibela’nın nüfusunun neredeyse tamamı Etiyopyalı Ortodoks Hıristiyan. Etiyopya, dördüncü yüzyılın ilk yarısında Hıristiyanlığı benimseyen en eski uluslardan biri ve bunun tarihsel kökleri havarilerin dönemine kadar gidiyor.
Yararlanılan Kaynaklar: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30