Uzaktan uzağa bakıp üzerindeki kraterleri bişeylere benzeterek “dede” unvanı verdiğimiz; romantik şiirlerin konusu, kurdun kuşun coşkusu Ay diye bir gök cismi olmasaydı ne olurdu biliyor musunuz? “Valla abi n’olcak, ayın şavkı sazın üstüne vurmazdı.” diyenler; olay sandığınızdan daha ciddi, hayat memat meselesi. Olm ölürdük, hatta hiç olmazdık lan! Nasıl mı? Ateşlemeye son 3 saniye; 3,2,1.
Ay’ın Dünya’ya etkilerini incelemek için Ay’a yolculuk başlasın!
Ay ne ayool!
Ay, Thea (vakti zamanında böyle bir gezegen de varmış efem) ile Dünya’nın çarpışması sonucunda oluşmuş. Bu çarpışmadan sonra Dünya, bir gün 6 saat olacak kadar hızlı bir şekilde dönmeye başlamış (Sıkça kullandığımız “Ulan ne çabuk akşam oldu” sözünü bi’daha düşünmek lazım.). Ay, yarattığı manyetik etkiyle dönüş hızını dizginleyip Dünya’yı yavaşlatmış. Ve günler 24 saate uzamııış. Gökten üç elma düşmüş. Biri Adem’in, biri Newton’ın, biri de Jobs’ın başınaaa…
Aydede, aydede, senin evin neredeee!
Bilim insanları Güneş Sistemi içerisindeki tüm gezegen ve uyduların oluşumlarını tam olarak açıklayabiliyor, bir tek istisna dışında; Ay. En güçlü teori Ay’ın Dünya’dan kopan bir parça ile oluştuğu. Yani bu Thea hikâyesi de aksi ispat edilene dek kabul görecek. Ancak emin oldukları bir şey var ki o da, uzayda her şeyiyle Dünya’nın kopyası bir gezegen bulunması için Ay gibi bir uyduya ihtiyaç olduğu. Eğer bir gezegenin böyle bir uydusu yoksa orada yaşam olma olasılığı yok.
Avare dolanırım ben bu uzayda…
Ay’ın çekim gücü dünyanın salınımını değiştirmiş ve düzenlemiş, eksen eğimini 23,5 derecede sabitlemiş. Mevsimlerin oluşumu bu şekilde gerçekleşmiş. Yaz tatillerinin olmadığı bir gezegeni kim n’apsındı ki zati! Aksi durumda Mars gibi sallan dur, atmosfer oluşturama ve bildiğimiz anlamda yaşam başlayamasın; ne anladım ben öyle Dünya’dan…
Atmosferde anarşik düzen ya da kaos eğilimi…
Kaos gibi bir atmosfer; hiç dinmeyen kasırgalar, dondurucu soğuklar ile fırın tadında sıcaklar arasında değişen ısı… Ay’ın çekim etkisi, tüm bu anarşik hava koşullarını düzenlemiş ve “dünya işleri”nin (yaşam gibi) yeşermesini sağlamış.
“Ay bizi korur Mr. Spock, kalkanları indirin (!)”
Çok çok uzun zaman önce (milyar milyar yıl öncesinden bahsediyoruz) paralel uzayların birinde, meteor savaşları (Ay Tufanı) döneminde, meteorlar Dünya’ya saldırmaya başlamış. Ama Dünya, Ay adında güçlü mü güçlü bir kalkana sahipmiş. Ay abi, devasa meteorları manyetik alanı sayesinde kendisine çekerek Dünya’yı korumuş; patlamasına-çatlamasına engel olmuş. Dinozorları ve Dünya üzerindeki yaşamın yüzde 99’unu yok eden meteorun çapının 9, oluşturduğu kraterin 160 km; Ay üzerindeki kraterin çapının ise 1.150 km kadarcık olduğunu söylesek, olayın ciddiyetini anlarsınız sanırım. Ay sana minnettarız; ay dayanamıcam öpücem. Bunun adı da “moon kiss” olsun:)
“Perfect Storm” var ya o gerçekti yavrum…
Ay’ın Dünya’ya yakın olduğu dönemler… Denizin, karanın yüzlerce kilometre içine kadar girdiğini, dalgaların metrelerce yüksekliğe ulaşıp dağlara çarptığını hayal edin; “Perfect Storm” hesabı… Hah işte onun gerçek olduğunu, denizle karanın 6 saatte bir yer değiştirdiğini söylesek… İşte “gel” zaman “git” zaman, bu gelgitlerle hayatın yapıtaşlarını oluşturacak minerallerin suya ermesini sağlayan dalgalar, yaşamın ilk aşuresini oluşturmuş. DNA bölünmesi yine gelgit sayesinde gerçekleşmiş ve sonuç; ta taaa işte buradayız! (Gerçi şu geldiğimiz noktayı düşününce, ağaçtan inmeyeydik iyiydi diyesi geliyor insanın!)
“… ekvator kuşağı buz tutacak, kutuplar çöle dönüşecek…” – BSG, Kıyamet Günlükleri, BAP 12.876
Durun durun paniklemeyin. Böyle bir günlük yok, biz uydurduk. Ay olmasaydı; Dünya’nın eğimli dönüşü 0-90 derece arasında gidip gelecek, kutup bölgeleri Güneş’i hiç göremeyecekti. Biz de “The Dark Side of the Earth” şarkısını dinleyecektik. Tanımlanamaz ve tahmin edilemez bir iklimimiz olacaktı. Neyse ki dedemiz var. Çekim etkisiyle sabitlediği eğimli dönüşümüz sayesinde bir atmosfere ve mevsim düzenine sahibiz.
Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın…
Ay’ın çekim gücü öylesine önemli ki; Dünya’nın sadece kendi etrafındaki değil, Güneş’in etrafındaki dönüş hızını da etkilemiş. Başlangıçta 400 gün süren bir yıl, Ay’ın Dünya’yı yavaşlatması ile 365 güne düşmüş. Bu, biyolojik yaşamda evrim sürecinin farklı işlemesine neden olmuş. Ay bu etkiyi oluşturmayıp Dünya’nın yavaşlamasını sağlamasaydı biz hâlâ suda yaşıyor olabilirdik. Nasıl mı? Onu da açıp neşınıl ciografikten öğrenin arkadaşım!
Durmayın! Siz kardeşsiniz!
Dünya ve Ay, birbirini çekerek adeta aşkları sonsuzluğa uzanan sevgililer misali Güneş’in etrafında dönüyorlar. Ay’ın bu ikili sistemden ayrılması Dünya için felaket anlamına gelebilir. Yörüngesindeki en ufak bir değişiklik, dönüş hızındaki en ufak bir ani değişim, iklimlerin değişmesine ve bizim bildiğimiz anlamda yaşamın son bulmasına neden olabilir.
“Ay” ben senden çok elektrik aldım!
Ay’ın çekim etkisi Dünya’nın merkezindeki magmanın sıvı olarak kalmasında oldukça etkili. Bu sıvı dolu çekirdek, Dünya’nın bir manyetik alana sahip olmasını, bu manyetik alanın da sabit kalmasını sağlıyor. Bu alan sayesinde bir atmosfer oluşuyor; Güneş’in zararlı ışınlarından ve kozmik radyasyonundan korunuyoruz. Yoksa bu kadar radyasyonla hepimiz eciş bücüş bi’şey olurduk.
Yokluğun cehennemin öbür adıdır…
Ahmed Arif bu dizeleri Ay’a yazmış olsa yeridir. Ay, Dünya’dan her yıl biraz daha uzaklaşıyor. Yaklaşık 400 milyon yıl önce, Ay’ın Dünya’ya daha yakın olduğu zamanlarda (Çok gizli bilgi: Hani o dinozor filmlerinde gördüğünüz kocaman tabak gibi Ay var ya işte o görüntü gerçek), Dünya şimdikinden 4 kat daha yavaş dönüyordu. Yani Türkçesi eğer Ay bir gün bizi bırakırsa ya da yok olursa hapı yuttuk; Dünya divane olacak, serseri bir top gibi hızlı dönerek önce atmosferini yitirecek ardından da uzaya savrulacak.
Uydumuzdur dedik bağrımıza bastık
Ay ve Dünya arasındaki hareketler, Ay’ın Dünya’yı her yüzyılda 1,5 milisaniye yavaşlatmasına sebep oluyor. Yani kurtarıcımız olan Ay bir anlamda, saati kurulmuş bir kıyamet mekanizması. Dünya’nın etrafında döndükçe, Dünya’nın kendi etrafındaki dönüşünü yavaşlatıp günlerin uzamasına sebep oluyor (Bana 24 saat yetmiyor diyenleri 10 milyon yıl sonraya ışınlamalı). Elbette torunlarımızın torunları dahi bunun gerçekleştiğini görmeyecek ama bilim insanlarının hesaplarına göre milyon yıllar sonra Ay, Dünya’yı durduracak ve yeryüzündeki bütün yaşam sona erecek. Biz hep Güneş’in sönmesiyle hayatın biteceğini düşünürüz değil mi! Ay tüm dünyayı ters köşeye yatırıyor. Bu hesaplara göre sonumuz (!) Güneş’in sönmesinden çok daha önce gelecek! (Baltalı İlah gibiyiz yaw!)
Olmasaydın, olmazdık…
Öyle ya da böyle olmasaydı, olmazdık. Tüm bu gerçekler bir yana Ay olmasaydı; romantik manzaralar, aşk yüklü şiirler, mehtaba karşı rakı-balık keyfi ve kurt adam hikâyeleri olmayacaktı. “The Dark Side of the Moon”, “Moonlight Sonata” olmayacaktı. İyi ki varsın be Ay, seviyoruz seni…