İstanbul dünyanın en güzel ama yaşaması en zor ve belki en kadersiz şehri. Asırlardır doğal afetlere, saldırılara, işgallere, savaşlara maruz kalmış ama hep direnmiş ve yaşamaya devam etmiş. Şairlerin, yazarların gizemli şehri olarak şiirlere, şarkılara ve daha nice sanat eserine ilham kaynağı olmuş. Deniziyle, tepesiyle, erguvanlarıyla ve her gün bağrına saplanan hançerlerle yaşamaya devam etmiş ve ediyor… Özellikle son dönemlerde üst üste yapılan terör saldırılarıyla yaralı İstanbul… Yüreği kan ağlıyor ama umutsuzluğa kapılmıyor, kapılmayacak… Belki de içinde yaşadığımız şu günleri ve İstanbul’u anlatan en güzel Attila İlhan şiirlerinden birini “İstanbul Ağrısı” şiirini paylaşmak istedik sizlerle.
1. Kanatları parça parça bu ağustos geceleri
Yıldızlar kayarken
Şangur şungur ayaklarımın dibine dökülen
Sen eğer yine İstanbul’san
2. Yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceğim
Pançak pançak şiirler tüküreceğim
Demek yine ben
Limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor
Kapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler
Yahudi sokaklarını aydınlatan Tel-aviv şarkıları
Mavi asfaltlara çökmüş
Diz bağlıyor
3. Eğer sen yine İstanbul’san
Kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan
Sirkeci garında tren çığlıklarıyla bıçaklanıp
İntihar dumanları içindeki haydarpaşa’dan
Anadolu üstlerine bakıp bakıp
Ağlayan
4. Sen eğer yine İstanbul’san
Aldanmıyorsam
Yakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa
Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
Yine senin emrindeyim
5. Utanmasam
Gözlerimi damla damla kadehime damlatarak
Kendimi yani şu bildiğin Attila İlhan’ı
Zehirleyebilirim
6. Sonbahar karanlıkları tuttu tutacak
Tarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor
İmtihan çığlıkları yükseliyor üniversiteden
Tophane iskelesinde diesel kamyonları sarhoş
Direksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şoförler
Uykusuz dalgalanıyor
7. Ulan İstanbul sen misin
Senin ellerin mi bu eller
Ulan bu gemiler senin gemilerin mi
Minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında
Liman liman götüren
8. Ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi
Akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar
Neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor
Antenlerinden
Neden
9. Peki İstanbul ya ben
Ya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy
Gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu abbas
Ya benim kahrım
Ya senin ağrın
10. Ağır kabaranlarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın
Çaresiz zehirler kusan çılgın bir yılan gibi
Burgu burgu içime boşalttığın
O senin ağrın
O senin
11. Eğer sen yine İstanbul’san
Yanılmıyorsam
Koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim
Sicilyalı balıkçılara marsilyalı dok işçilerine
Satır satır okumak istediğim
Sen
12. Eğer yine istanbul’san
Eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim
Ulan yine sen kazandın istanbul
Sen kazandın ben yenildim
Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
Yine emrindeyim
13. Ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa
Parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam
Hiçbir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa
Yanılmıyorsam
14. Sen eğer yine İstanbul’san
Senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar
Gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan
Bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir
15. Ulan bunu sen de bilirsin İstanbul
Kaç kere yazdım kim bilir
Kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken
1949 eylül’ünde birader mırç ve ben
Sokaklarında mohikanlar gibi ateşler yaktık
Sana taptık ulan
Unuttun mu
Sana taptık…