Zaman yolculuğu yapmak istiyorsanız, müzeye gitmenize gerek yok. Bir duvara bakmanız yeterli olabilir. Çünkü insan, tarih boyunca bir şeyin üzerine yazmadan ya da çizmeden duramamış. Sevmiş, kazımış. Kızmış, yazmış. Gülmüş, çizmiş. Hele de yaşadığı çağa iz bırakmak isteyenler için en elverişli yüzey hep duvarlar olmuş. Bu yüzden bugün antik kentlerin, tapınakların, mezarların ya da piramitlerin içinde rastladığımız grafitiler, sadece karalama değil; adeta zamanın içinde donmuş duygular, şakalar, dertler ve kahkahalar… Kimi zaman “Ben buradaydım” diyen bir işçi, kimi zaman sevgilisine öfkesini haykıran biri, kimi zamansa tanrılara olan hayranlığını dile getiren bir rahip… Onların hepsi, bugün hâlâ okunabilen o cümlelerle binlerce yıl öncesinden bize sesleniyor. Elinizdeki bu yazı, işte tam da o sesleri bir araya getiriyor. İşte en dikkat çekici antik grafiti örnekleri…
7. Büyük Piramit’teki “Ben buradaydım” yazıları
Antik dünyanın ayakta kalan son harikası olan Büyük Piramit’i hepimiz büyüleyici taş yapısıyla tanırız. Ama belki de onun en ilginç özelliklerinden biri taşların değil, duvarların üzerindeki küçücük yazılar: grafitiler. Evet, yanlış duymadınız. Bu görkemli yapının içinde antik grafiti var. Hem de bizzat piramidi inşa eden işçiler tarafından bırakılmış!
Grafitiler, Kral Odası’nın üzerindeki gizli bir geçitte yer alıyor. “Ben falanca, buradaydım!” tarzı yazılar bunlar. Ama sıradan bir duvar karalamasından çok daha kıymetliler çünkü piramidi yapan işçi ekiplerinin isimlerini taşıyor. Adeta antik bir “ekip listesi”. Arkeologlar, bu yazıların bazı taş bloklar yerleştirilmeden önce yazıldığını düşünüyor. Yani grafitiler, binlerce yıl önceki bir iş gününden hatıra!
6. Astypalaia: Antik çağda da “aşkını duvara kazıyanlar” vardı
2014 yılında, Yunanistan’ın Astypalaia adasında çalışan bir arkeolog, antik dünyanın belki de en cesur aşk ilanlarından birini keşfetti. MÖ 6.-5. yüzyıllara tarihlenen bir duvar yazısıydı bu. Duvara kazınmış iki fallus figürünün yanında koca harflerle şu cümle yazıyordu: “Nikasitimos burada Timiona ile ilişki yaşadı.”
Bu sadece bir aşk ilanı değil, aynı zamanda toplumsal tarih açısından da çarpıcı bir örnek. Çünkü hem Nikasitimos hem de Timiona erkekti. Yani bu yazı, antik Yunan dünyasında eşcinselliğin nasıl algılandığına dair önemli ipuçları da sunuyor. Hem açık hem cesur, hem sıra dışı hem de çok tanıdık.
5. Kom Ombo: Tanrılar, timsahlar ve… duvar çizimleri
Kom Ombo Tapınağı, Yukarı Mısır’daki Asvan’da yer alıyor ve oldukça farklı bir havası var. Çünkü bu tapınak, yalnızca tanrılara değil, aynı zamanda timsahlara adanmış! Burada Sobek (timsah tanrı), Hathor (ana tanrıça), Khonsu (ay tanrısı) ve Haroeris (Horus’un başka bir hali) gibi tanrılara ibadet ediliyordu. Ve bu ibadetler sırasında bırakılan en ilginç izlerden biri de… antik grafitiler!
Duvarlarda sadece tanrılar yok; insanlar, kuşlar, atlar, timsahlar ve en çok da çakallar işlenmiş. Arkeologlar bu çizimlerin, ibadet edenlerin iç dünyalarını, korkularını ya da hayranlıklarını yansıttığını düşünüyor. Yani Kom Ombo’daki grafitiler sadece birer resim değil; adeta duvarlara kazınmış duygular.
4. Alexamenos Graffitosu: Hristiyanlığa ilk taş atışı
Alexamenos Graffitosu belki de tarih boyunca dine dair yapılmış en ilginç karalamalardan biri. MS 200 civarında Roma’da bir okul binasının (Paedagogium) duvarına kazınmış. Çizimde, bir eşek başlı adamın altında çarmıha gerilmiş bir adam var. Altına da şu cümle kazınmış: “Alexamenos tanrıya tapıyor.”
Bu, hem bir alay hem de bir belge. Görünüşe göre Alexamenos adlı genç, Hristiyan inancına sahipti ve arkadaşları da onunla dalga geçmek için böyle bir “grafiti” çizmişti. Ama ne ironidir ki, bugün o alaycı çizim, İsa’nın en eski tasvirlerinden biri olarak kabul ediliyor. Bir zamanlar alay konusu olan bu çizim, şimdi Hristiyanlığın erken tarihine ışık tutuyor. Kimin eli kimin duvarına ne yazıyor, değil mi? En dikkat çekici antik grafiti örnekleri yazımıza devam ediyoruz.
3. Pompeii: Antik dünyanın duvar günlükleri
Antik grafiti örnekleri listemize devam ediyoruz. Pompeii denince akla önce felaket gelir: M.S. 79’da Vezüv Yanardağı’nın patlamasıyla lavlar altında kalan trajik bir Roma şehri… Ancak bu antik kent, yok olmadan önce sadece taş sokaklardan ve heybetli yapılardan ibaret değildi. Şehir, aynı zamanda kahkahalarla dolu bir hayatın izlerini de duvarlarında saklıyordu. Evet, doğru tahmin ettiniz: grafitilerden söz ediyoruz.
Pompeii sokaklarını ve duvarlarını dolduran bu yazılar, bazen çocukça, bazen küstah, kimi zaman da doğrudan müstehcen olabiliyordu. Kimi âşıklar sevgililerinin adını kazımış, kimi dedikodu yapmış, kimiyse doğrudan küfre başvurmuştu.
“Daphnus kız arkadaşı Felicia ile buradaydı.” (CIL 4066) “Serena, Isidorus’tan nefret ediyor.” (CIL 3117) “Hamileliği umursamıyorum, Salvilla. Senden nefret ediyorum.” (CIL IV 8384) “Crescens’in [bip] sert ve devasa!” (CIL IV 10085b)
Ve evet, tuvalet mizahı da Pompeii’de oldukça popülerdi. Hatta bu konuda resmen yarışa girmiş gibiydiler. Kim, ne zaman, nereye, kaç kez… Hepsi kayıt altına alınmış!
“Secundus buraya kaka yaptı, buraya kaka yaptı, buraya kaka yaptı.” (CIL IV 3146) “İmparator Titus’un hekimi Apollinaris burada bol bol kaka yaptı.” (CIL 10619) “Buraya kaka yapan çocuklar gümüş para ödeyecek, köleler ise arkadan dövülecektir.” (CIL 10488)
Bazı yazılar ise gündelik hayatın küçük anekdotları gibiydi: “19 Nisan’da ekmek yaptım.” (CIL 8972) “Buradan oraya on kez gidip gelmek için 640 adım gerekiyor.” (CIL 1714)
Ama en güzeli belki de duvarların kendisine yazılmış olanıydı: “Ey duvarlar! Üzerinize o kadar çok saçma yazı kazındı ki, hâlâ yıkılmamış olmanıza şaşıyorum.” (CIL 1904)
2. Esmet-Akhom’un tapınak grafitisi: Sessizce kapanan bir çağın sesi
Şimdi Mısır’a gidiyoruz. Güneydeki Philae Adası’nda, bir zamanlar tanrıların ayak sesleriyle dolup taşan tapınaklardan birinde, Esmet-Akhom adında bir rahip, belki farkında bile olmadan tarihe son noktayı koyuyordu.
24 Ağustos 394’te, bir sunağın üzerine Mandulis adlı Nubya güneş tanrısının figürünü oymuştu. Yanına da iki ayrı yazıt ekledi: biri hiyerogliflerle, diğeri demotik yazıyla. Yazdığı şey, sadece bir dua ya da adak değildi. Aslında bu, bilinen son hiyeroglif metindi.
Hiyeroglif yazıt:
“Horus’un oğlu Mandulis’in önünde, İsis’in İkinci Rahibi Nesmeter oğlu Nesmeterakhem’in eliyle, tüm zamanlar ve sonsuzluk boyunca…”
Demotik yazıt:
“Ben, İsis Yazıtları Evi’nin Katibi Nesmeterakhem, bu Mandulis figürü üzerinde çalıştım. Bugün Osiris’in doğum günü.”
Ne olmuştu da bu yazıt bir dönemin son sözü olmuştu? Çünkü Mısır, hızla Hristiyanlaşıyordu. İmparator I. Theodosius, pagan tapınaklarını kapatma emri vermişti. Esmet-Akhom’un bağlı olduğu Philae Tapınağı, belki birkaç yıl daha direnmişti ama sonunda o da teslim oldu. Ve büyük olasılıkla Esmet-Akhom, yazdığı hiyeroglifleri anlayabilen son kişiydi.
Bu yazıt, sadece bir duanın izini değil, bir uygarlığın kapanan kapısını temsil ediyor.
1. Maeshowe rünleri: Vikinglerin antik anı defteri
En dikkat çekici antik grafiti örnekleri yazımızın sonuna geldik. Şimdi sizi kuzeye, İskoçya’nın Orkney Adaları’na götürüyoruz. Burada rüzgârın uğultusu ve koyunların meleyişi arasında bir tepe yükselir: Maeshowe. Yaklaşık 5000 yıl önce inşa edilmiş, taş odalardan oluşan bir höyük. Neolitik çağdan kalma bu yapı, kimi teorilere göre bir kral mezarı, kimine göre yıldız takvimi, kimine göreyse bir ritüel alanıydı.
Ama bizim ilgimizi çeken başka bir şey: Viking grafitileri.
Evet, Maeshowe’nin duvarları, inşasından 3000 yıl sonra Vikingler tarafından işgal edilmişti. Mezarı soyup gitmeden önce, duvarlara runik yazılar kazımışlardı. Hem de öyle “buradaydım” tarzı değil. Bazısı romantik, bazısı küfürlü, bazısı gizemli mesajlar bırakmışlardı.
“Ingigerðr kadınların en güzelidir.” “Þorný cinsel ilişkiye girdi, Helgi oymayı yaptı.” “Bu höyükten hazineyi yalnızca Hákon taşıdı.” “Eyjólfr Kolbeinssonr bu rünleri yükseğe kazımıştır.” “Okyanusun batısındaki en iyi rün ustası, bu yazıyı Gaukr Trandilssonr’un baltasıyla kazıdı.”
Bu yazıların arasında, “Güzel dul Ingibjorg’a birçok kadın geldi.” gibisinden absürt, gösterişli ifadeler de vardı. Anlaşılan Vikingler, sosyal medya olmadan da seslerini duyurmanın bir yolunu bulmuşlardı.