Batı dillerinde; Phoneix, Yunan mitolojisinde Pheniks gibi isimlerle anılan; Simurg, Sênmurw, Sîna-Mrû, Anka Kuşu gibi pek çok isimle bilinen Zümrüd-ü Anka kuşu hakkında bilginiz var mı?
Yunanlılarda Phoneix, Hintlilerde Garuda, Araplarda Anka, İranlılarda Simurg adıyla anılan Zümrüd-ü Anka’nın ismi değişse de ortak olan bir özelliği vardır; olağanüstü oluşudur…
Farklı isimlerle anılan Anka kuşunun otuz kuşun rengi, büyüklüğü ve özelliğine sahip olduğunu biliyor musunuz?
Türklerin bu kuşa Zümrüd-ü Anka demesinin nedeni ise renginin yeşil olduğuna dair inanıştan gelir. Bu kuş Türk mitolojisinde aynı zamanda ‘Tuğrul kuşu’ olarak da bilinmektedir.
Küllerinden doğan kuş…
Dünyada yalnızca bir tane olduğuna inanılan Zümrüd-ü Anka kendini küllerinden var eden bir kuş olmakla birlikte efsaneye göre kuşların hükümdarıdır.
Fars sanatında kuş şeklinde, kanatlı dev bir yaratık olarak resmedilen Zümrüd-ü Anka efsaneye göre Bilgi Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş…
Pek çok efsaneye göre Kaf dağının tepesinde yaşamakta olan Zümrüd-ü Anka’nın tüylerinin iyileştiri gücü olduğundan da bahsedilir.
Bazı efsanelere göre; kuşlar Zümrüd-ü Anka’nın tüyünü bulup varlığına emin olmak ve ondan yardım istemek için Kaf dağına uçmaya karar verir. Ancak Kaf dağına varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekmektedir.
Yedi dipsiz vadiyi aşmak Zümrüd-ü Anka’ya öze ulaşmak demektir…
Bunlar Birincisi; İSTEK, ikincisi; AŞK, üçüncüsü; MARİFET, dördüncüsü; İSTİSNA, beşincisi; TEVHİD, altıncısı; ŞAŞKINLIK ve yedincisi ; YOKOLUŞ vadileridir.
Her birinin birbirinden zorlu olduğunu bu vadiler üzerinden uçmaya başlayan dünyadaki tüm kuşlar yolda zaaflarına göre birer birer dökülmüştür. Tüm zorlu vadilerin sounda geriye yalnıca 30 kuş kalabilmiş. Bu 30 kuş Zümrüd-ü Anka’nın yuvasını bulunca anlamışlar ki Simurg (Farsça) 30 kuş demektir; yani aradıkları kendileridir. Bu 30 kuş asılnda kendilerine bir yolculuk yapmıştır.
Zümrüd-ü Anka edebiyatta da kendine yer bulmuştur
Bu olağanüstü kuş edebiyatta da kendine yer bulmayı başarmıştı. Zümrüd-ü Anka Fars edebiyatına ve onun etkisiyle Klasik Türk edebiyatına Şehname’deki hikâyeleriyle girmiştir.
Şehname’den bir Zümrüd-ü Anka hikayesi
Şehname’de Simurg, Zal ve Rüstem destanlarında şöyle geçer: İran’ın meşhur pehlivanı Sam’ın bir oğlu oldu. Ancak bu çocuğun saçları ve vücudunun tüyleri bembeyazdı. Sam, bu Ehrimen yavrusu çocuğun ortadan kaldırılmasını emretti. İnsanlardan uzak, güneşe yakın Elburz dağına götürüp çocuğu bıraktılar. Sîmurg gördü ve yuvasına götürdü; onu besleyip korudu. Çocuk büyüyüp delikanlı olduktan sonra, onun yaşadığı etrafta duyuldu; Sam da rüyasında gördü. Sam oğlunu aramak için o dağa gitti. Simurg, Sam’ın çocuğunu almak için geldiğini görünce, durumu çocuğa anlattı ve onu babasıyla gitmeğe ikna etti. Ona kanadından bir tüy verdi; sıkıntıda kaldığı zaman, o tüyden bir parça koparıp ateşe atarak kendisini yardıma çağırabileceğini söyledi. Simurg çocuğu babasına teslim etti. Simurg çocuğa Destan-ı Zend adını vermişti; Sam da oğluna Zâl-ı Zer adını verdi.
Şehname’de benzer hikayelerle yer alan Zümrüd-ü Anka ilahî güçlerle donanmış bir yaratık olmanın dışında bütün evrenin sırlarından haberdar olan, zorlukları aşabilen, geleceği gören yeteneklere sahip bir yaratık olarak da kabul edilir.
Kaynak 1