Alışveriş tutkusunun cinsiyeti yoktur. Kadınlara mal edilmiş gibi olsa da cinsiyet ayrımı olmaksızın hemen hepimizin belli dönemlerde kabaran iştahımız (buna kredi kartı taksitlerindeki azalma da diyebiliriz) mağazaların yolunu tutmamıza sebep oluyor. Alışveriş türünü herhangi bir sınıflamaya tabi tutmadan satın alma eyleminin ardından yaşadığımız pişmanlığa odaklanalım dedik. İşte size alışverişin ardından “Bunu neden satın aldım ki?” demenizin psikolojik nedenleri.
İç bölgelerden gelen soğuk hava dalgası sanki
Girişte belirttiğimiz gibi kredi kartı ekstresi kişiye bağlı belirli bir seviyenin altına inince iç bölgelerden gelen soğuk ve yağışlı hava misali bir şeyler gıdıklamaya başlar. Üç haneli tutarlı ekstre bünyenize hiç yakışmamıştır hemen gidip o gömlek ve pantolonu almanız lazım. Zaten bu sene çok da moda ama mağazadan içeri girince durmayı bilecektiniz. Bir sonraki ay gelen ekstre İzel’in unutulmaz “Ah yandım ben Allah’ım buna can dayanmaz” şarkı sözünü hatırlatır mahiyette olacak.
Yalnızlık Allah’a mahsus
Ne var yani evde benzeri bir çift ayakkabıdan varsa? Hem ayağınız da giydiğinizde çok rahat. Maraton koştursalar saniye düşünmeden yerinizden fırlatacak türden üstelik ama ne zaman ki eve dönüp yeni ciciler için yer açarken arkada kalmış kutuyu fark ediyorsunuz işte orada kalbiniz buzukiden beter kasılıp gevşemeye başlıyor çünkü bir önceki indirimde o an elinizde tuttuğunuz modelin bir benzerini zaten almış olduğunuzu fark ediyorsunuz.
Çanlar kimin için çalıyor?
Alışveriş yapmamıza sebep olan en büyük etkenlerden biri yalnızlık hissi… Uzmanlara göre de doğrulanan bu gerçeği hangimiz yadsıyabilir? Canınız sıkılıp da mağazaları dolaşayım vakit geçsin diye düşünüp dışarı çıktığınız anda tehlike çanları çalmaya başlıyor. Aslında o çok aradığınızı düşünüp satın aldığınız şey ne ise tek sebebi yalnızlıktan sıkılmış olmanız. Şansınızı deneyip bir arkadaşınızı arasanız bir kahve parasına da yırtabilirdiniz.
Yazları plajdan gelen fotosentez etkisi
Yaz sezonundan sonraki dönemler için alışveriş yaparken her âdem evladının rüyası olan bir parça kilo kaybederek küçülme düşüncesinin tuzağına düştünüz ne yazık ki. Yazın fotosentez ile beslenmiyoruz. Ani kilo vermelerin sebebi de su kaybı ya da ödemin gitmesinden başka bir şey değil. Medium bedene sığarım diyerek aldığınız kazak ya da süveter de bu algı yanılmasının sonucu olarak dolabınızda öyle beklemeye mahkûm. Sonrası mı? Ya bir arkadaş ya da bir akrabaya kargo misali elden teslim…
Hiçbir şey göründüğü gibi değil
E ticaretin iyice ivme kazanması farklı markaların farklı mecralarda satış imkânı yakalamasını da imkânlı kıldı ama internet üzerinden on beş ya da yirmi liraya aldığınız kıyafetler asla modelin üzerinde durduğu gibi sizin üzerinizde durmayacak. Hadi çok çalışıp da özenilen bedene sahipsiniz diyelim bu sefer de o elbisenin boyu tatile Monte Carlo’ya gitmediğiniz sürece çok kısa kalacak. Ha ne oldu belki altına bir taytla? Olmadı mı? İşte bir pişmanlık daha
İlk görüşte aşk her türlü yalan
Kullandığınız teknolojik aletlerin ardı ardına üst modeli, rengi farklı olanı her an karşınıza çıkabilir. Eskiden olsa bunun bir adabı vardı ama pazara hâkim markaların ne zaman nasıl bir sürpriz yapacağı belirsiz. Siz sonuna kadar kasıp artık son demlerini yaşayan telefona veda edip yenisini aldınız ve rahat ettiniz derken gelen haberle yıkılıyorsunuz çünkü beş ay sonra satışa çıkacak yeni modelin duyurusunda okuduğunuz özellikler elinizdeki cihazı bir parça geride bırakıyor.
Fair play ruhuna ne oldu?
Büyük bir zaferle eve döndünüz ve aldığınız ürün sezon fiyatından ciddi bir farkla evinizin başköşesine geldi yerleşti. Zafer sarhoşluğu ile güzel bir çay demlediniz ve henüz açılmamış kutuya bir süre bakıp ardından ertesi gün ayağınıza geçirdiniz. Aradan çok değil bir hafta hadi olsun on gün geçtikten sonra final indirimi ile gelen yüzde yirmi tutarındaki düşüş bünyenizdeki tüm mutluluğu alıp uzaklara götürdü. Üstelik sadece bir kez giymiş olmanın verdiği gerginlik o akşam çay yerine daha güçlü etkiye sahip bir içeceğin maliyetini de bütçenizde gider hanesine yazılıyor.
Yine bana hüsran yine bana hasret var
Marka takıntısı ya da sadakati olanlar için her şey çok kolay sayılıyor sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Sezonda iken bir adet alıp numunelik giydiğiniz ve geride bıraktığınız beş rengin de üzerinize sanki sizin için dikilmiş gibi duracağından eminsiniz. İşte bu güven size hüsran hisleriyle geri dönüyor. Fabrikasyon üretim ya da ayıplı ürün sebebiyle yanlış basılmış beden, kesilirken biraz daha geniş veya dar kalıp haline dönüşen tekstil ürünleri denemeden aldığınız için sizi pişman etse de ders anlamında “Alışverişe Giriş 101” gibisinden bir öğretiyi de beraberinde getiriyor.
Kore veya Çin diline hâkimiyet şart
Sinema konusunda evde takılmayı ama aynı zamanda vizyonu da eş zamanlı takip etmeyi sevenlerdenseniz korsan ev ve işinizden sonra üçüncü adresiniz haline geliyor. Uzakdoğu pazarının filmler için önemli bir pazar olması gösterimlerin orada biraz daha erken başlamasına sebep. Korsan işini koca kıtaya mal etmeyelim ama bu konuda başarılı (!) oldukları da aşikâr. İşte o çok merak ettiğiniz üç filmi de aldınız ve çok mutlusunuz çünkü hafta sonu gündüz sıcağında evde oturup film izleyerek kendinizi eğlendireceksiniz. Beklemediğiniz şey ise filmlerin her birinde default olarak bulunan ne olduğunu bilmediğiniz bir alfabeye dair işaretler.
Daha fazla gerilme garanti
Sıkıntılarınızın çözümü için elimizden gelen bir şey olabilse de yapsak. Ama pek çok insan için rahatlamanın en kolay yolu gerekli ya da gereksiz ayrımını yapmadan bıkkın ruh halini alt etmek için alışveriş yapmak. Kısa bir süre rahatlamanın garantisi eldeki cicilere bakılıp verilebilir ama cüzdanınızdaki hafifleme ayın sonlarına doğru farklı bir gerginliğin bizzat sebebi olacak.
Kolay olmayacak elbet üzüleceğiz
Mağazadan içeri adım attığınız anda size göz kırpan o gömlek var ya hani, işte o gömlek düşündüğünüz pantolonla beklediğiniz uyumu yakalayamayacak. Bir kere tonları arasında beklediğiniz kontrastı yakalayamadınız. Başka bir şekilde değerlendirmeye kalkıyorsunuz diyelim o zaman da zihninizin size oynadığı oyun sebepli istediğiniz kombini bir türlü yapamıyorsunuz. Dolabınızın ücra köşesinde o gömleğe uygun bir alt alana kadar beklemeye mahkûm. Devamında da zaten ya yaka küçülür ya da uçları sivri değil de bebe yaka olan gömlekler moda olur sonuç yine elden teslim kargo.
Bonus: Tok açın psikolojisinden anlamaz
Şimdiye kadar hep giyim kuşam dedik ama asıl büyük tehlike karnınız açken gittiğiniz market alışverişi. Zaten az bir şey alacağım, ekspres kasadan geçerim diyerek hem sepet almayı hem de o uzun kasa kuyruğunu görmezden geldiniz ama kazın ayağı ilk iki reyonun ardından değişiyor. Sepete attıkça atıyorsunuz. Ürün adedi sihirli beş rakamını geçti ve ekspres kasa zaten hayal ama o sepetin ağırlığı nedir? Eve geldiğinizde ise hiç almamanız gereken abur cubur ise gelecek hafta spor salonunda fazla mesaiyi işaret ediyor.