O tarihte doğan çocuklar bugün 18 yaşına geldi, dile kolay üzerinden tam 18 yıl geçti. Geçen bu yılları bir de o günü yaşayanlara, o gün sevdiklerini kaybedenlere sormak lazım. Önce deprem felaketini, ardından susuz, yemeksiz, göz yaşıyla geçen günlerini sormak lazım. Üzerinden 18 yıl geçmiş, unuttunuz mu demek lazım, unutmadılar, unutamıyorlar.
Ama maalesef o günden ve sonrasından asıl ders alması gerekenler ne yapıyor? Onların hafızası da bu kadar diri ve taze mi? Ülkemizin başına bir daha böyle bir felaket gelmemesi, binlerce vatandaşın ölmemesi, felaketin ardından gereken tüm müdahalerlerin zamanında ve etkili bir şekilde yapılabilmesi için neler yaptılar bunca zamandır?
Ne inşaat mühendisiyiz, ne şehir planlamacı, ne sivil savunma eğitimi aldık, ne AFAD… Ama sade bir vatandaş olarak bile soracağımız o kadar çok soru var ki, umudumuz yetliki kişilerin bu sorulara vereceği cevaplar olduğu yönünde.
1. Kaçak yapılaşmanın önüne geçebildik mi? Kaçak olmayan yapılarda mühendislik hizmetinden ne kadar faydalanılıyor?
2. Yapı denetimi yasası belediyeler tarafından sıkı sıkıya takip ediliyor mu? 17 Ağustos sonrasında yapılan binaların hepsi için güvenilir diyebilir miyiz?
3. Toplanma alanları ne oldu? Her gün yeni bir AVM haberi alıyoruz, toplanma alanlarının ne kadarı işgal altında?
4. Kızılay, vb. kuruluşlar 17 Ağustos ve sonrasında gerçekleşen depremlerden ne kadar ders çıkardı? Kan, çadır, battaniye, gıda, su, vb. stoklarımız yeterli mi?
5. Yeterli olması yetmiyor, bunları afet bölgelerine hızlı ve etkili bir şekilde ulaştıracak kabiliyeti kazandık mı?
6. Zemin etüdleri ne kadar etkili şekilde yapılıyor? Fay hatları üzerinde yapılaşma olanca hızıyla sürüyor mu?
7. Depremin önüne geçmek imkansız, sonrasını da Allah’a mı bırakıyoruz? Devlet böyle bir afetin tekrar etmesi haline ne yapacağını adım adım biliyor mu?
8. Peki bize sürekli depremle yaşamaya alışmalıyız diyen devlet vatandaşına gerekli deprem eğitimlerini veriyor mu?
9- Deprem sonrasında pek çok binanın güçlendirileceği, çoğunun yıkılıp yeniden yapılacağı konuşuluyordu, bunlar ne kadar hayata geçirilebildi?
10. Neden 17 Ağustos depremi sadece 17 Ağustos’ta anılan bir etkinlik haline dönüştü? Yeni bir felaket olana kadar sadece anacak mıyız yoksa tekrar etmemesi için önlemler mi alacağız?
11. Birçok hastane, okul, yurt ve kamu binasının risk grubunda olduğunu biliyoruz, bütün bu binaların sorunları giderildi mi?
12. Neredeyse tüm uzmanlar İstanbul’un er ya da geç 7’den büyük bir depremle yüzleşeceğini söylerken devletimiz bu konuda hangi adımları atıyor?
13. 1999-2003 yılları arasında İstanbul’da belirlenen 470 çadır ve toplanma alanının 4’te üçünün yapılaşmaya ve ranta kurban edildiği söylentilerinin ne kadarı doğru?
14. Bugün etkili bir şekilde uygulanan kentsel dönüşümün asıl amacı depreme karşı bir önlem mi yoksa rant mı?
15. 17 Ağustos’un ardından İstanbul’un çeşitli noktalarına yerleştirilen turuncu renkli konteynerler nerede? Sırf bu işten kimler ne kadar para kazandı?
16. Sadece Veli Göçer cezalandırılınca diğer tüm sorumlular da cezalandırılmış mı sayıldı?
Daha birçok teknik konunun ve bu konularda sorulması gereken soruların olduğunu biliyoruz, ama birt vatandaş olarak bizim aklımıza ilk etapta bunlar geliyor.
Üzerinden 17 yıl geçmiş olmasına rağmen acısını hala en taze şekliyle hissettiğimiz, “sesimi duyan var mı?” sorusunu her an kulaklarımızda duyduğumuz bir felaketin ardından gereken tedbirlerin alınmadığını, hala böylesine büyük bir felakete hazır olmadığımızı ve maalesef ülke olarak unutkanlığımızın bu konuda da devreye girdiğini acı içinde fark ediyoruz.
17 Ağustos’un ardından yaşadığımız 2011 yılında yaşadığımız Van depremi ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koydu. Aynı acemilikler, aynı yetersizlikler, aynı sorumsuzluklar bir tokat gibi yüzümüze çarptı. Şimdi biz böyle bir durumda büyük İstanbul depremini bekliyoruz. Ve böyle bir felakete hazır olup olmadığımızı sorguluyoruz. 17 Ağustos felaketinin üzerinden 17 koca yıl geçti, biz hala o günlerin acısını yaşarken, yenilerini de yaşayacağımızın korkusuyla yaşıyoruz.
17 Ağustos’un hala kabus gibi üzerimize çökmesinin sebebi bu, çünkü izleri silinemedi, yenilerinin olmaması için tedbirler alınamadı, alınamıyor. Allah bir daha bu ülkeye 17 Ağustos’lar yaşatmasın…