Kalın çerçeveli siyah gözlükleri, dağınık saçları, üstünden çıkarmadığı kadife pantolonu ve çoğunlukla yırtık tişörtleri ile alışageldiğimiz Hollywood film yıldızlarından çok farklı. Aslında ona ‘yıldız’ diyerek haksızlık yapmak istemeyiz çünkü o, çoğu kişiye göre bir dahi. Kimden mi bahsediyoruz? “O, bir New York aşığı” diyelim gerisini siz getirin…
Woody Allen cevabını verenler, sözümüz size. Filmlerinde çoğunlukla durmadan konuşan, türlü türlü huyları ve korkuları olan, kadınlarla başı dertten kurtulmayan, ilaçları olmadan şuradan şuraya gidemeyen bir adamı anlattığı sinemasını neden çok seviyoruz? Biz bu sorunun peşine takıldık ve cevapları sizin için listeledik.
Huzurlarınızda Woody Allen sineması…
Bir ben var benden içeri
http://youtu.be/bCIIuIwVPzE
Hem yazar hem yönetir hem de oynar. 10 parmağında 100 marifet olan Woody Allen oynamakla kalmaz, resmen kendini filmlerine verir. O kadar ki, filmlerinde canlandırdığı karakter aslında kendisidir. O yüzden filmlerini izlerken onu da yakından tanımış olur, zayıf yanları ile barışık, korkuları olan, her daim depresif bu adamı daha da çok severiz.
Aklın yolu dilden geçer
Woody Allen sinemasının en bariz özelliklerinin başında bol diyaloglu olması gelir. Dakikalarca akıp giden sessiz planlar, Woody’e göre değildir. Her karakterinin anlatacak çok şeyi vardır, zaten en çok da Woody anlatır.
Hayatı film
Bazılarımız için abartılı bir cümle olabilir ama Woody Allen söz konusu olduğunda, cümle gerçek anlamını bulur. Filmlerinde hayat olanca sıradanlığı ile akmaya devam eder. Karakterler, çamaşırları toplarken Kafka’dan konuşabilir, yemek masasını kaldırırken kavgaya tutuşabilir, kek yaparken itiraflarda bulunabilir.
Yahudi doğdu, ateist oldu
Woody Allen filmlerinde Yahudi kimliğinden ve kültüründen sıkça bahseder, çoğunlukla da bunlarla dalga geçer. Ancak sınırını çok iyi belirler, ne göklere çıkarır ne de yerin dibine batırır.
Mizahın ustasıyım, kadınların hastasıyım
Kadınların esprili erkeklerden hoşlandığının en büyük kanıtı Woody olsa gerek. Kısa, zayıf, gözlüklü ve hafif kel oluşu gibi fiziksel özellikleri göz önünü alındığında Woody Allen’ın kadınlarla şansının pek olmadığı fikrini yekten öne sürebiliriz. Ancak yanılırız! Esprilerini zekâsı ile harmanlayan Woody, her daim kadınların ilgisine mazhar olsa da bu, onlarla iyi geçindiği anlamına gelmez.
Kendi ahlakını kendin yarat
Arkadaşının değil eski sevgilisiyle beraber olmak, yan gözle bile bakılması ülkemizde kan davası sebebiyken, Woody için bunlar hayatın bir parçası. Arkadaşın sevgilisi ile olmak, enişteye yan gözle bakmak, eşini aldatmak, yaşça küçük biriyle takılmak, toplum içinde seksten bahsetmek çoğu kişi için ahlaksızlık kriteriyken, Woody Allen ‘kime göre, neye göre’ deyip, filmlerinde bildiğini okumaya devam ediyor.
Absürd, çok absürd, daha da absürd olacak
Her şeyi ‘ti’ye alabilme kapasitesi ile Woody Allen, bir sınırı olmadığını çoktan kanıtladı. Filmlerinde en çok din ve seksi diline doladı ama yeri geldiğinde siyasileri ve medyayı yermeyi ihmal etmedi. Bunları yaparken de absürdlüğün sınırlarında dolaştı, dolaşmakla kalmadı absürdün dibine indi.
Trajedi de ondan sorulur
http://youtu.be/f_jJJge2nPk
Yıllar geçtikçe Allen sinemasında komiklikler, şakalardan ziyade dramatik öğelerin ağır bastığını görüyoruz. Yunan trajedilerini yalayıp yutmuş bir bünyeden Bananas diye bir film de çıkabiliyor, Cassandra’s Dream de… Bize de iki karpuzu tek bir koltuğa sığdıran Allen’a hayran kalmak kalıyor.
Üçü bir arada: Freud, Fellini ve Bergman
Allen’ın, Bergman sinemasına hayran olduğunu duymadık demeyin zira sağır sultan bile duydu. Hemen hemen her filminde Bergman’a gönderme yapan Allen’ın bir diğer favorisi de Fellini. Filmlerinde bu iki yönetmene, en çok da Bergman’a bolca gönderme yapan, ihtiyaç duyduğu cevapları Freud’da arayan Allen’ın bu üçlüyle başı dertte.
Filme film demem fonda caz çalmayınca
Nasıl ki, bal ve kaymak bir elmanın iki yarısıysa, caz ve sinema da Woody Allen için öyle. Allen’ın bal kaymakla arası nasıldır bilemeyiz ama caza düşkün olduğunu gayet iyi biliyoruz. Hatta bir caz grubu olan Allen, müzisyenliğini sadece sahnede değil, sinemada da konuşturuyor, filmlerinde sıkça caz parçalarına yer veriyor.
Charlie Chaplin ölmedi, kalbimizde yaşıyor
http://youtu.be/54g_vxovsjY
Yazar, yönetmen ve oyuncu kimliğiyle Charlie Chaplin ile aynı kulvarda yer alan Allen sinemaya bakışı ile de Chaplin’le benzeşiyor. Chaplin’in Modern Zamanlar filminde bir işçinin makine tarafından doyurulması sahnesi, Allen’ın sinemasında yeniden canlanıyor. İşçileri doyurma aşkıyla dolup taşan makinenin yerinde, onların yerlerinden kalkmadan hareket etmesini sağlayan bir düzenek yer alıyor.
Kısa iyidir!
Bu cümle genelde kısa filmler için kullanılır ancak günümüzde sanat filmi sayılmanın 10 şartından birinin, üç saat ve üstü sürmesi gerektiği göz önüne alındığında, Allen için de bir anlamda kısa filmci diyebiliriz. Filmlerinin süresi yaklaşık bir buçuk saat olan Woody Allen, lafı uzatmayı sevmediğini böylece göstermiş oluyor.
Şehir olmadan asla!
http://youtu.be/aAyXIZNCzHo
O, tam bir şehir insanı. Tüm gürültüsüne, çöpüne, kaotikliğine ve güvensizliğine rağmen bir şehir bağımlısı. Bazı filmlerinde şehir fon olmaktan çıkar bir aktöre dönüşür. Son yıllarda çektiği Vicky Cristina Barcelona ve Roma’ya Sevgilerle bunun en iyi örnekleridir. Öyle ki, izleyeni kameranın dolaştığı sokaklarda dolaşma, havasını içine çekme istediği uyandırır. Bu filmlerin başarısından sonra dünyanın büyük şehirlerinden film çekimi için davet alan Allen, sinema ve turizmi aynı potada eritmeyi başaran nadir yönetmenlerden biri.
Doğru cevaplar için farklı sorular
http://youtu.be/4iX6HxF-zDM
Konuşkan olduğundan değil, sorular sorduğu, cevaplar aradığı için çok konuşuyor. Bazen bize doğru cevaplara ulaşmak için farklı sorular sormamızı öneriyor. Hannah ve Kız Kardeşleri filminde yer alan bir sahnede adam sevgilisine anlatır:
Auschwitz hakkında çok sıkıcı bir televizyon programını kaçırdın. Tüyler ürpertici görüntüler eşliğinde bir avuç entelektüel, milyonlarca insanın sistematik şekilde katledilişini sorguladılar. “Bu nasıl oldu” sorusuna asla cevap bulamamalarının tek sebebi, yanlış soruyu sormaları. Sorulması gereken asıl soru şu: “Bu neden daha sık olmuyor?”
Seyirci boş oturma!
Filmlerinde sinir krizlerinden kriz beğenir, çıldırmaya yaklaştığı an sayısı fazladır. Bu anların bazılarında kendini seyircinin serin kollarına atar. Adeta “Haksız mıyım sayın seyirciler?” tadında konuşma yapar, seyirciye de selamını çakar.
Çocuk deyip geçme
Woody Allen’a bakarak pek de sıradan bir çocukluk geçirmediğini çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Evrenin genişlediği düşüncesi ile depresyona giren bir çocuk düşünün ve o çocuk büyüdüğünde neler yaşar bir daha düşünün.
New Yorklu Şaban
Bu tanımı yapınca “Yok artık daha neler” dediğinizi duyar gibiyiz. Ama sakin olun ve Bananas filmindeki hallerinin size kimi hatırlattığını tekrar düşünün. Filmin süt oğlanı tamam, bir Şener Şen’i eksik.