Üniversite yıllarında, Cağaloğlu yokuşunu çıkan şairlerin ve yazarların iki, üç adım arkasından yürüdüm; sohbetlerinden yere düşen sözcükleri toplamak için. Kız Kulesi’ne çıkarak, bu tarihi mekanı ‘Şiir Cumhuriyeti’ ilan ettim. Hayallerimi anlattım ama o yeri bile çok görüp, şiir akşamları, resim sergileri, konserler düzenlediğim küçük adadan kovuldum. O günden beri, Şiir Cumhuriyeti’nin devrik Cumhurbaşkanı olarak yaşıyorum.
…diye kendisini anlatan; günümüz şair, yazar ve tiyatro sanatçısı, Türkiye’de bir ilk olan Oyuncak Müzesi‘nin kurucusu, “12 Eylül olan doğum günümü, 18 yaşından beri kutlamıyorum.” diyen bir demokrasi aşığı ve Kız Kulesi şairi Sunay Akın‘ı anlatalım istedik size…
Aile boyu
Ezilmiş bir çocukluk benimkisi
bir iskelenin
vapurların yanaştığı yüzüne asılıdır
üç tekerlekli bisikletimin
lastikleri
Annesiz büyüdüm çünkü
yani serçeydim
kar üstündeki,
ve arka bahçesinde
kasabın beslediği kuzu
Dudaklarımı, işte bu yüzden
aile boyu
bir şişeye değdirip
içmeyi severim
gazozu.
Sunay Akın, Trabzon’un Maçka ilçesinde 12 Eylül 1962 tarihinde doğdu. Ailesi, onun daha iyi eğitim görebilmesi için, 10 yaşındayken İstanbul’a taşındı. Lise öğrenimini İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde tamamladı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Fiziki Coğrafya Bölümü’nden mezun oldu.
Alacak
yol kenarındaki
yağmur mazgallarını
kumbara sanıp
harçlığımı atardım
bu yüzden en çok
denizden alacaklıyım.
İlk şiiri, henüz 9 yaşındayken aşık olduğu kızın isminin baş harflerinden oluşan akrostişli bir şiirdi. Trabzondaki evlerinin terasında bulunan odunluk kapısının iç kısmına yazmıştı şiirini. Kız, balkona her geldiğinde odunluğun kapısını açardı mahsusçuktan; ama kız şiiri hiçbir zaman görmedi.
Antik acılar
Geçim parası için
nice yaşlının
eski İstanbul evlerinden
getirdiği eşyalar
üstüne kâr koyulup
satılıyor antik
acılar çarşısında
Sunay Akın bir şair olarak yıllar sonra çocukluğunun geçtiği Trabzon’a gittiğinde, sert geçen bir kış mevsiminde içindeki odunlarla birlikte şiirli kapının da sökülüp yakıldığını öğrenir. Şairin ilk şiiri “hava muhalefeti” nedeniyle kaybolmuştur!
Ayna oyunu
Mahalledeki en güzel kızın
duvara aynasından
yansıttığı ışığı
nedendir bilmem
hep ben yakalardım
onca çocuğun
elleri arasından.
1984 yılında yayınlanan ilk şiiri, belki de bu yüzden bir sobanın içinde kütürdeyen odunu anlatır! İlk şiir kitabını 1989 yılında “Makiler” adıyla yayınlar. Arkadaşlarıyla birlikte 1989’da “Yeni Yaprak” ardından da 1990 yılında “Olmaz” adlı şiir dergilerini çıkarır. Adını Cemal Süreya‘nın koyduğu kitabı Antik Acılar‘ı, Kaza Süsü ve 62 Tavşan izler.
Ayrılık
İki rayı gibiyiz
bir tren yolunun
yakın olması
neyi değiştirir
son istasyonun
1987 yılında Halil Kocagöz Şiir Ödülü’nü Noktalı Virgül adlı dosyasıyla alır. 1990 yılında ise Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü’nü Makiler şiiri ile kazanır.
Beyaza
O siyahtı
kurşuna dizenler beyaz
silah sesinden
ürkerek gökyüzüne
uçuşan kuşlar
bembeyaz
Anlık ilhamlara dayanan ve genellikle kısa olan şiirleri, Garipçilerden Orhan Veli‘nin şiirindeki bazı özelikleri günümüzde sürdüren bir yapıya sahiptir. Ayrıca, bu tür şiirlerde genellikle rastlanmayan, yumuşak, lirik bir ton vardır şiirlerinde.
Bulut
Kestik artık umudu
yağmurdan
yürek biçimini
alsa da gökyüzündeki
küçük bulut
Sunay Akın, şiirlerinde özellikle ince yergi ögelerini kullanmadaki rahatlığı ile dikkat çeker. Cemal Süreya’nın etkisinde sürdürdüğü şiirlerinde, dil oyunlarına dayalı yoğun bir alaycılık ve şaşırtmanın yanında, şairin hüzünle birlikte çocuklara ilgi ve duyarlılığını da görürüz.
Çağdaş
Afiyetle yiyor
gökten düşen üç elmayı
apartmandaki çocuklar
annemin her gece anlattığı
öykülerin sonunda
bana ise çöpleri kalıyor
evimiz çünkü bodrum katında
Sunay Akın, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde 5 yıl boyunca bir yanadn ders verirken bir yandan da ders alır. Bu deneyimin de yardımıyla, tek kişilik oyunlar hazırlayıp oynamaya başlar. Türkiye’nin çok sayıda merkezinde ve yurt dışında (Frankfurt, Nürnberg, Londra) sayısız kez tek kişilik oyunlarını sergiler.
Dağ yolu
benden kısadır boyun
bir köy otobüsünün
dağa tırmanması
gibi uzanırsın
dudaklarıma
katılmaz oldu nicedir yolumun
tozu dumanına
23 Nisan 2005 tarihinde 11 yıldır dünyanın dört bir yanından topladığı oyuncaklarla, yıllardır hayalini kurduğu İstanbul Oyuncak Müzesi’ni İstanbul Göztepe’de ailesine ait dört katlı tarihi bir konakta açar Sunay Akın. Müze, Türkiye’de türünün ilk ve tek örneği olup, Avrupa Konseyi’ne bağlı Avrupa Müze Forumu (European Museum Forum) tarafından verilmekte olan Avrupa Yılın Müzesi Ödülü’ne 2010 yılı için aday olur.
Deniz
Yaşlı bir devrimci
düşürmez hiç ağzından
özgürlük kelimesini
ve yatmadan önce
bir bardak su yerine
denize bırakır
takma dişlerini
Sunay Akın’ın 1990 yılından başlayarak pek çok ülkedeki koleksiyonerlerden, antikacılardan ve açık arttırmalarda; kitaplarının ve de gösterilerinin telifleriyle satın aldığı, oyuncak tarihinin en değerli eserleriyle kurulur Oyuncak Müzesi.
El işi
Savaş haberleriyle dolu
renkli gazete sayfalarını
katlayıp bir çocuk üst üste
kesiyor özene bezene
elindeki makas ile
Ve insanlar oluşuyor kağıttan
tutuşmuşlar el ele
İstanbul Oyuncak Müzesi, uygarlık tarihini daha eğlenceli, daha akılda kalıcı bir öğrenme yöntemi ile ziyaretçilerine sunmaktadır. Örneğin; uzay oyuncaklarının sergilendiği bölümde Ay’a ulaşma çabası, tren oyuncakları bölümünde ise sanayi devrimi, oyuncakların diliyle anlatılmaktadır.
Gecekondu
Umut dolu
tarlakuşları
kentin kıyısına
hep gece
kondu
Müzenin dekoru da bu düşünceyle sahne tasarım sanatçısı Ayhan Doğan tarafından tasarlanmıştır. Müze bir şair tarafından açılmış olması ve bir sahne tasarım sanatçısı tarafından tasarlanmış olması özelliği ile de dünyada bir ilki teşkil etmektedir.
Gözyaşı
Odunsuz bir sobanın
yanında titreyen
çocuğu görse yağmur
gözyaşlarını odaya
tavan arasındaki delikten
usulca bırakır
Oyuncak Müzesinin en önemli özelliklerinden birisi de aileyi bütün üyeleri ile kucaklamasıdır. Müze bu özelliğiyle üç kuşağın bir arada zaman geçirebileceği ve ortak mutluluğu paylaşabileceği bir mekandır.
Heykel
Yalnızca ben bilirim
diktatör heykellerine
pislemek için
göç ettiğini
dünyadaki bütün
kuşların
Nine-dede, anne-baba çocuklarla birlikte, bir zaman makinasında çocukluklarına doğru yola çıkarken, birbirlerine kendi dönemlerini anlatmanın keyfini çıkartırlar. Oyuncak müzesinin koridorları “Bundan bende vardı!” cümlesi ile başlayan ve çocukluk hatıralarının anlatıldığı sesler ile yankılanmaktadır.