Yeşilçam’da Kadir İnanır(Bknz: Yaban) ve Cüneyt Arkın filmleriyle antrenmanlı olduğumuz Stockholm sendromunu hepimiz kıyısından köşesinden biliyoruz ya da bildiğimizi düşünüyoruz.
Peki nedir bu Stockholm Sendromu tam olarak?
Rehine ve rehin alan kişi arasında diyalog sürecinde oluşan ve duygusal anlamda gerçekleşen bu psikolojik durumun 21 maddeyle kökeni ve açıklaması:
Öncelikle Muse’ın bu olaya dem vurduğu “Stockholm Syndrome” adlı şarkısını açalım bir köşede çalsın
Stockholm sendromu için kısaca rehine ile rehin alan kişi arasındaki sempati oluşumu denilebilir
Bu sempati ve empati oluşması doğrultusunda psikolojik bir ruh durumu başlar ve…
Rehine kötü koşulları benimser, savunur ve koşulları göremeyerek, rehin alan kişinin yanında yer alır
Rehineler saldırganla özdeşleşir ve hayatta kalma duygusuyla onunla beraber hareket etmeye başlar
Aslında bu durum kurbanın kendi kararı doğrultusunda gerçekleşen bir olay değil
Şiddetin direkt olarak doğurduğu sonuçlardan birisi
Rehin alma, tecavüze uğrama, taciz, savaş, pazarlanan hayat kadınları, aile içi şiddet, dini ve siyasi baskı gibi birçok durumda Stockholm sendromuna rastlanır
Siz aslında bunları Yeşilçam sinemasından gayet iyi biliyorsunuz 🙂
Literatürdeki ismini ise Psikiyatr Nills Bejerot tarafından 1973 yılında yaşanan bir olay ile alır. Olay ise söyle:
1973 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de bir banka soyguncusu (Jan-Erik Olsson) altı gün boyunca 4 banka görevlisini rehin tuttu
Banka soyguncusu ile rehin tutulan banka görevlilerinden birisi duygusal olarak bağlandı
Rehineler, mahkemede soyguncular aleyhinde ifade vermedi, hatta savunma ücreti için para topladılar
Olay sırasında telefonla basına konuşan rehinelerden Kristin Enmark’ın “Asıl korktuğum polis. Biz burada iyi vakit geçiriyoruz” demesi, ülkede büyük etki yaratmıştı
Olay, ülkede: “Soyguncular bankadan para çalamadılar ama bazı insanların kalbini çaldılar” şeklinde yorumlandı
Serbest kaldığı süre içerisinde rehineler soyguncuyu savundu, hatta…
O da yetmedi banka görevlilerinden birtanesi nişanlısını terk etti ve soyguncunun hapisten çıkmasını bekledi
İsveçli banka soyguncusu Jan-Erik Olsson, olumlu ifadeler sonucu 8 yıl hapis yatıp çıktı. Olsson, şimdi Tayland’da suça karışmadan sakin bir hayat sürüyor
Stockholm sendromu bu olaydan sonra birçok rehine olayında da yaşanmıştır
1974’de Patty Hearst isimli kadın milyoner kaçırıldığı terörist grubuyla 2 ay sonra banka soygunu yapmış ve onlarla birlikte hapse girmekten kurtulamamıştır
1994 yapımı Charlise Sheen ve Kristy Swanson’un oynadığı “The Chase” filminde de Stockholm sendromu işlenmiştir