“Biz yazarken yorulduk, o yaşarken yorulmamış mı?” dedirtecek kadar, hayatına büyük çalışmalar ve başarılar sığdırmış, ömrünü bilime adamış ve belki de bu yüzden suçlu dünyasının korkulu rüyası hâline gelmiştir diyebileceğimiz bir profesör: Sevil Atasoy.
DNA’nın önemini, “kusursuz cinayet olamayacağını” ondan öğrendik. “Adli bilim” dendiğinde ilk akla gelen isimlerden. Ve şimdilerde hayat kurtarıyor… Nasıl mı? Okuyup öğrenelim.
Anne mesleğini okuyup, baba mesleğine devam etti
Prof. Dr. Şemsi Gök ve Dr. Ferda Gök’ün kızı Sevil Atasoy, 25 Şubat 1949’da İstanbul’da doğmuştur. Hâlâ bir laboratuvar sahibi bakteriyoloji ve mikrobiyoloji uzmanı olan annesinin bu laboratuvarını devam ettirmek istese de; ailede çok hekimin olduğunu söylüyor. Kendisinin de her zaman “Eksik olan bir şey üzerine neler yapılabilir? Ben bugün neyi değiştirdim?” diye düşündüğünü ve Adli Tıp Kurumu’nun kurucusu babasının mesleğine kaydığını dile getiriyor.
Cerrahpaşa’da bir profesör
Alman Lisesi ve sonrasında İstanbul Üniversitesi Kimya Bölümü’nü bitirmiştir. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’nda biyokimya alanında uzmanlık ve tıp bilimleri doktorası yapan Atasoy, aynı dalda doçent ve profesör unvanlarına sahip oldu.
Birden fazla görev arasında mekik dokudu
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’ndaki öğretim üyeliği devam ederken aynı zamanda, 1980-1993 yılları arasında Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Kimyasal Tahliller İhtisas Dairesi başkanlığını ve İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Ensitüsü’nün 1987-2005 yılları arasındaki müdürlüğünü yaptı. Biyokimya, kriminalistik ve kriminolojinin farklı alanlarında lisans, yüksek lisans ve doktora dersleri veren, tez danışmanlığı yapan Atasoy, İstanbul Üniversitesi’ndeki görevini 2009 yılına kadar sürdürdü.
Birleşmiş Milletler’de bir kurulda Türk başkan
2005-2010 yılları arasında Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INCB) üyeliğini yapan Atasoy, 2009-2010 yıllarında kurulun başkanlığını üstlendi. 2005-2009 yılları arasında Uyuşturucu Üretiminde Tahminler Daimi Komisyonu üyesiydi.
FBI’da misafir eğitimci
İki kez DAAD Alman değişim programı bursu, NATO, EMBO ve ABD Hubert H. Humphrey başkanlık bursu aldı. İstanbul Üniversitesi yanı sıra, Yıldız Teknik ve Bahçeşehir Üniversiteleri, Türkiye Uluslararası Uyuşturucu ve Organize Suçlarla Mücadele Akademisi, BM Viyana Narkotik Laboratuvarı, Almanya Federal Kriminal Kurumu (BKA), Federal Soruşturma Bürosu (FBI), Kaliforniya Kriminalistik Enstitüsü, Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kampüsü Adli Bilimler Bölümü, Los Angeles Şerifliği kriminal laboratuvarlarında misafir eğitimci; Los Angeles RAND Corporation, Münih Ludwig-Maximilian Üniversitesi Fiziksel Biyokimya ve Adli Tıp Bölümleri ile Standford ve Emory Üniversiteleri Genetik Bölümleri, Bremen ve Münster Üniversiteleri Adli Tıp Bölümlerinde misafir araştırıcı olarak çalıştı. BM Suç ve Uyuşturucu Ofisi UNODC, BM Narkotik Komisyonu CN, Avrupa Konseyi Pompido Grubu ve İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nda farklı komisyonlarda görev aldı. Şimdilerde yürüttüğü bir proje var: “Masumiyet Projesi”
İlk Masumiyet Projesi
Innocence Project, 1992 yılında New York Yeshiva Üniversitesi Benjamin N. Cardozo Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri Barry Scheck ve Peter Neufeld tarafından başlatılmıştır. 2003’te vakıf hâline dönüşse de üniversite ile olan bağlantısı devam etmektedir.
İdam mahkûmlarını dahi kurtardı
ABD’de 2010 yılı sonuna kadar yürütülen projede 265 kişi özgürlüğüne kavuştu. Bunlardan 17’si idam bekleyen kişilerdi. Haksız yere mahkûm edilen bu kişiler ortalama 13 yıllarını parmaklıklar arkasında geçirmişlerdi. Olayların yüzde 25’i cinayet, geri kalanı cinsel saldırılarla ilgiliydi.
Nedir Masumiyet Projesi?
Ülkemizde, İstanbul Üniversitesi Adi Tıp Enstitüsü’nde Prof. Dr. Sevil Atasoy ve ekibi tarafından 2000’li yılların başında başlayan bir hareket. Amacı; haksız yere hüküm giymiş olan kişilerin masumiyetini DNA analizleriyle kanıtlamak, gelecekte aynı hataların tekrarlanmaması adına alınması gereken önlemleri belirlemek ve ilgililerle bunları paylaşmak.
55 ülkede devam ediyor
Dünya tarafında hâlâ sürmekte olan 55 Masumiyet Projesi bulunuyor. Her birinin büyüklüğü, amacı, inceleme ve dosya kabul etme prensipleri değişmekle beraber, tecrübe ve bilgileriyle birbirleriyle paylaşıyorlar. Orijinal çalışma prensiplerine bağlı olarak Türkiye dışında, Kanada, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda’da akademisyenler tarafından yürütülmektedir.
Sevil Atasoy-Ekinci de 2005 yılından beri Adli Tıp Enstitüsü’nden bağımsız olarak, başta bu projeyi başlatan Barry Sheck ve Peter Neufeld olmak üzere yurt içinde ve yurt dışında birçok hukukçu ve adli bilimcinin desteği ile beraber yürütmekte. 6-7 sene önce kadar neticeye daha çok parmak izi, görgü tanıklarının ifadeleri ve failin ikrarıyla varıldığı için, DNA analizleri arka planda kalıyordu. Bu nedenle Sevil Atasoy ve ekibi bu konuya parmak basıyor ve DNA analizleriyle birçok insanın hayatının kurtulabileceğini söyleyerek, bu konuda çalışmalar yapıyorlar.
Ve Sevil Atasoy her fırsatta dile getiriyor: “Her ülkeye DNA bankası şart.”
Türkiye’den bir örnek
Komşuları öldürülen Bircan ve Cemal Başak çifti, olay sonrası tutuklandı. Olay yerinde kıl, sperm, saç teli, parmak izi, sigara izmariti doku gibi “somut deliller” bulunmasına karşın, cesedin yüzündeki ısırık onların hiç yoktan 40 ay hapis yatmasına sebep oldu. Cemal Başak’a bir şeftali ısırtılarak diş kalıbı alındı ve Adli Tıp raporuyla cesedin yüzündeki ısırıkla uyuştuğu söylendi. “Biri ısırdı, diğeri öldürdü” denilerek; karı-koca 2002’de cezaevine girdiler.
Sevil Atasoy’un hukukçu asistanlarından biri gittiği bir balıkçıda bu olayı duymuş ve Sevil Atasoy’a anlatmıştır. Sevil Atasoy ve ekibi dosya üzerinde inceleme yaparak, şeftali ısırtılmasıyla mukayese yapılamayacağını belirten bir rapor hazırlamıştır. Bu rapor sayesinde çift yeniden yargılanma hakkı kazanır ve DNA analizleriyle suçsuzluklarını ispatlarlar. Gerçek katil ise olaydan 4 sene sonra yakalanır ve suçunu itiraf eder.
“Yılın Bilim İnsanı Ödülü” ve daha birçoğu
K-Haber Kriminal Haber Portalı, Kanıt Danışmanlık Şirketi, Uluslararası Adli Bilim Hizmetleri (IFSS) ortağı ve Teşvikiye Laboratuvarı, Sevil Atasoy Danışmanlık Şirketi’nin sahibi Atasoy, DNA delillerinin ve kriminal laboratuvarlarının gelişimi konusundaki katkılarından dolayı “Yılın Bilim İnsanı Ödülü”ne lâyık görülmesinin yanında, ulusal ve uluslararası birçok ödül almıştır.
Sevil Atasoy’un engin kaleminden yazılar
Biyokimya, toksikolojik ve genetik konularda uluslararası dergilerde bilimsel yayınları olan Sevil Atasoy, aynı zamanda ülkemizde “Delil Avcısı” adlı sayfada, haftalık adli bilim yazıları yazmıştır. 2006 yılında ilk kitabı olan “Labirent”i çıkarmış ve bu kitabı “Bu Ayak İzi Senin Dr. Watson!”, “Karanlığa Yolculuk”, “Her Çikolata Yenmez”, “Kusursuz Cinayet Yoktur” ve “Yeraltındaki Melekler Yerüstündeki Melekler” kitapları izlemiştir. Çevresi her ne kadar artık kurgu polisiye hikâyeler yazma zamanının geldiğini söylese de; o, tüm kitaplarında yalnızca yaşanmış hikâyeleri anlatmaktadır.
Televizyondaki adli bilimci
Birçoğumuzun Prof. Dr. Sevil Atasoy’u daha yakından tanımasına vesile olmuş ve her bölümü bu şekilde bitirdiğinden dolayı, “Kusursuz cinayet yoktur.” cümlesini kendisiyle özdeşleştirmemizi sağlayan “Kanıt” adlı, Temmuz 2010’da başlayan ve 100 bölüm sürerek birçok Türk dizisinin bölüm sayısına meydan okuyan polisiye dizinin konsept sahibi, hikâye danışmanlığı ve sunuculuğunu yapmıştır. Kanıt dizisinin özgün hikâyelerini ise adli bilimlere yakınlığı ile tanınan kızı Selin Atasoy yazmıştır. Ayrıca “Acayip İşler” ve “Suç ve Delil” ile Okan Bayülgen ile beraber sunduğu Muhabbet Kralı, Atasoy’un diğer programlarıdır.
“Çok pozitif biriyimdir”
Şiddet ve Suçla Mücadele Uygulama ve Araştırma Merkezi müdürlüğünü sürdüren Üsküdar Üniversitesi rektör danışman ve yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy, çok pozitif bir insan olduğunu dile getiriyor. Her gün hayata yeni başladığını, kendisiyle çok barışık olduğunu ve kaçta kalkarsa kalksın bir daha uyuyamadığı için saat 5 bile olsa işe başlayabileceğini söyleyen profesör, geceleri ise yaptığı kek ve pastaları “o saatteki tek müşterim” dediği kedisine yediriyor. 🙂 Ayrıca çok iyi derece İngilizce, Almanca ve iyi derecede Fransızca biliyor.
Kurgusal polisiye kitap/film tercih etmiyor
Polisiye filmler izlemediğini ve polisiye kitaplar okumadığını söyleyen Sevil Atasoy, olay akışını rahatlıkla tahmin edebildiğini ve olayların edebiyat açısından çok iyi olmasına karşın, analiz açısından kendisine hiçbir şey katmadığını; bunun yerine gerçek polisiye hikâyelerini okumayı ve empati kurmayı tercih ettiğini; fakat geçmişi hemşireliğe dayandığı için Agatha Christie’nin işi bildiğini ve bu yüzden kitaplarının güzel olduğunu söylüyor.