Aslında Ömer Hayyam deyince pek çoğumuzun aklına “aşktan, şaraptan, eğlenceden” dem vuran dörtlükler (rubailer) gelir. Oysa O, neredeyse 9 asırdır unutulmayan şairliğinin yanı sıra bir bilim adamıydı.
Bugün biz de bir kaç kelamla anmak istedik O’nu. Huzurlarınızda Ömer Hayyam ve rubai denince aklımıza gelenler.
Ölüm
Yaşamanın sırlarını bileydin
Ölümün sırlarını da çözerdin;
Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok:
Yarın, akılsız, neyi bileceksin?
Gıyaseddin Eb’ul Feth Ömer İbni İbrahim’el Hayyam veya Ömer Hayyam (18 Mayıs 1048 – 4 Aralık 1131) İranlı şâir, filozof, matematikçi ve astronom.
Lale
Bülbül ötmeğe başlayınca bahçemizde;
Bir lale gibi açsın şarap elimizde;
Elde kadehle öldü diyecekler bir gün,
Ko desin cahil herifler, ne umrumuzda.
Hayyam’ın edebiyat tarihinin en büyük şairlerinden biri olarak anılmasına yol açan “Rubâiyat”tır. Hayyam yumuşak ve akıcı bir dille ve son derece gerçekçi bir üslupla yaşadıklarını, gördüklerini, çevresinden ve zamanın gidişinden edindiği izlenimleri hiçbir yapmacığa kapılmaksızın, olduğu gibi dile getirmektedir.
Cehennem
Dünya dediğin bir bakışımızdır bizim;
Ceyhun nehri kanlı göz yaşımızdır bizim;
Cehennem, boşuna dert çektiğimiz günler,
Cennetse gün ettiğimiz günlerdir bizim.
Günah
Var mı dünyada günah işlemeyen söyle:
Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle;
Bana kötü deyip kötülük edeceksen,
Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.
Ömer Hayyam, evreni anlamak için, içinde yetiştiği İslam kültüründeki hâkim anlayıştan ayrılmış, kendi içinde yaptığı akıl yürütmelerini eşine az rastlanır bir edebi başarı ile dörtlükler halinde dışa aktarmıştır.
Felek
Felek ne cömert ne aşağılık insanlara!
Han hamam, dolap değirmen, hep onlara.
Kendini satmayan adama ekmek yok:
Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya!
Çadırcı anlamına gelen “Hayyam” takma adını babasının çadırcılık yapmasından almıştır. Hayyam aynı zamanda çok iyi bir matematikçiydi. Binom Açılımı’nı ilk kullanan bilim insanıdır. Hayyam, genelde şiirlerindeki eğlence düşkünlüğünün belirgin olmasından dolayı rubaileri ile ünlenmiştir.
Zaman
Ey zaman, bilmez misin ettiğin kötülükleri?
Sana düşer azapların, tövbelerin beteri.
Alçakları besler, yoksulları ezer durursun:
Ya bunak bir ihtiyarsın, ya da eşeğin biri.
Geçmişte yaşamış birçok ünlünün aksine Ömer Hayyam’ın doğum tarihi günü gününe bilinmektedir. Bunun sebebi, Ömer Hayyam’ın birçok konuda olduğu gibi takvim konusunda da uzman olması ve kendi doğum tarihini araştırıp tam olarak bulmasıdır.
Tanrı
İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?
Rubailerinde dünya, var oluş, Allah, devlet ve toplumsal örgütlenme biçimleri gibi hayata ve insana ilişkin konularda özgürce ve sınır tanımaz bir şekilde akıl yürüttüğü görülmektedir. Akıl yürütürken ne içinde yaşadığı toplumun ne de daha öncesi zamanlarda yaşamış toplumların kabul ettiği hiçbir kurala bağlı kalmamış, kendinden önce yaşayanların insan aklına koymuş olduğu sınırları kabullenmemiş, bir anlamda dünyayı, insanı, var oluşu kendi aklıyla baştan tanımlamış; bu nedenle de çağını aşarak “evrenselliğe” ulaşmıştır.
Umut
Ey özünün sırlarına akıl ermeyen;
Suçumuza, duamıza önem vermeyen;
Günahtan sarhoştum, ama dilekten ayık;
Umudumu rahmetine bağlamışım ben.
Hayyam’ın yaşadığı dönem, kendisi gibi çağları aşan ve tarihin gördüğü en büyük düşünürlerden birini yaratacak sosyo-kültürel altyapıya sahipti. Kendi tarihinin belki de en aydınlık dönemlerini yaşayan İslam dünyasında, felsefe hak ettiği ilgiyi gördü, Selçuklu saraylarında sentez bir Orta Doğu kültürünün (Türk, Hint, Arap, Çin, Bizans) oluşmaya başladığı bir dönemde yaşayan düşünür, böylece nispeten yansız ve bilimsel bir öğrenim görmüş, Müslüman fakat felsefeyi günah saymayan bir toplum içinde özgürce felsefe ile ilgilenebilmiştir.
Keyif
Ha Belh’te ölmüşsün, ha Bağdat’ta hepsi bir;
Kadeh doldu mu, acı da olsa içilir.
Keyfine bak; çok aylar doğmuş batmış sensiz;
Sensiz daha çok ayların on dördü gelir.
Hayyam, aynı zamanda dünya bilim tarihi için de önemli bir yerdedir. Günümüzde kullanılan Miladi ve Hicri Takvim’den çok daha hassas olan Celali Takvimi’ni hazırlamıştır.
Pergel
Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz:
İki başımız var, bir tek bedenimiz.
Ne kadar dönersem döneyim çevrende:
Er geç baş başa verecek değil miyiz?
Okullarda Fransız matematikçi Blaise Pascal’ın soyadıyla öğretilen matematik kavramı Pascal Üçgeni, aslında Ömer Hayyam tarafından oluşturulmuştur. Matematik, astronomi konularında dünyanın önde gelen bilim insanlarındandır. Birçok bilimsel çalışması olduğu bilinmektedir.
Kötü
Öldürmek de, yaşatmak da senin işin;
Bu dünyayı gönlünce düzenleyen sensin.
Ben kötüyüm diyelim, kimde kabahat?
Beni böyle yaratan sen değil misin?
İyilik
En doğrusu, dosta düşmana iyilik etmen;
İyilik seven kötülük edemez zaten.
Dostuna kötülük ettin mi düşmanın olur:
Düşmanınsa dostun olur, iyilik edersen.
Ömer Hayyam için tarihte bilinen ilk savaş karşıtı eylemci yakıştırması da yapılmaktadır. Belki de Hasan Sabbah’ı yakından tanıması onu savaş karşıtı yapmıştı.
Şarap
Baharlar yazlar geçer sonbahar gelir;
Ömrümün yaprakları dökülür bir bir;
Şarap iç, gam yeme, bak ne demiş bilge:
Dünya dertleri zehir, şarap panzehir.
Son olarak, rübainin aruz ölçüsüyle yazılan dört dizelik (mısralık) bir Divan Edebiyatı nazım biçimi olduğunu, Türk Edebiyatında Mevlâna’nın Farsça yazdığı felsefi rubailerin bu türün hızla yayılmasını sağladığını söyleyebiliriz. Cumhuriyet döneminin en büyük rubai ustası ise Yahya Kemal Beyatlı’dır
Ömer Hayyam’ı 1000 yıl sonra yargılatan bonus:
Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun,
Cennet-i âlâ meyhane midir?
Her mü’minine iki huri vereceğim diyorsun
Cennet-i âlâ kerhane midir?
Fazıl Say’ın 10 ay hapis cezası almasına sebep olan Ömer Hayyam rubaisi budur. 1000 sene önce yazılmış dizeler üzerinden Fazıl Say’a ceza verebilen hukuk sistemi de yalnızca ama yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’nde olabilir.
Olmazsa olmaz müzikli bonus:
Şarkıyı burayı tıklayarak dinleyebilirsiniz.
Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye
Ne zaman yıkılıp gidecek bu güzelim kubbe
Aklın yollarıyla ölçüp biçemezsin bunu sen
Mantıkların, kıyasların sökmez senin bu işte
Üç ayrı rubainin bazı satırları alınarak oluşturulmuş sözleri, Mehmet Güreli’nin bestelemesiyle oluşan efsane eser Kimse Bilmez.