Mısır’ın binlerce yıldır ilk defa özgürce seçilen Cumhurbaşkanı. Müslüman Kardeşler’in etkili ismi. Ülkesinde Sisi adlı generalin yaptığı darbe sonucunda yönetimden alındı, hapse atıldı. Peki neden böyle oldu, nasıl böyle oldu ve neden hep aynı şey oluyor?
Mursi, önceki başkan olan Hüsnü Mübarek’in istifasıyla sonuçlanan Arap Baharı’ndan sonra iktidara geldi
Mursi için Müslüman Kardeşler, Tahrir Meydanı’nı inletmişti, yönetimden gitmesine de Tahrir Meydanı’nındaki ayaklanmalar etkili oldu. Gelişine de Batı destek verdi, gidişine de. Mursi iktidara gelirken bugün satılmış ilan edilen Batı medyası tarafından özgürlük savaşçısı olarak tanımlanıyordu. Batılı büyük medya portalları hakkında saatler süren övgü dolu yayınlar yapıyordu. Gelirken demokrasi savaşçısı olan Mursi, giderken aşırı uç bir köktendinci konumuna geldi. İdam kararına bile kimseler ses çıkarmıyor.
Ülkemizde bir kısım tarafından hayli seviliyor sayılıyor
Recep Tayyip Erdoğan ile aynı özelliklere sahip olduğunun altı çiziliyor. Enteresan olan Mursi karşıtları da Mursi’nin RTE ile aynı özellikleri taşıdığını savunuyor. Bir kesim de Mısır ile bizim ne alakamız var acaba diye düşünmeden edemiyor.
Mursi iktidara geldikten 1 yıl sonra devrildi
1 yıl boyunca süren hükümdarlıkta Müslüman Kardeşler iktidarı Arap Baharından daha fazla protestocuyu sokaklara dökmeyi başardı. Talepler açıktı. Mursi kendi mezhebi doğrultusunda hukuk tanımaz icraatlar yapıyor ve kendine dokunulmaz bir başkanlık tasarlıyordu. Haliyle şöyle bir soru doğdu, o halde Mübarek neden devrildi? Mursi’nin iktidarı boyunca takındığı mezhepci tavır, hukuk ve anayasa üzerinde yaptığı keyfi değişiklikler, devrim için Mübarek’i deviren, günlerce Tahrir’i inleten gençlerin gözünden kaçmıyordu. Arap Baharı ayaklanmasının gerçekte ne olduğu sorgulanmaya başlandı.
Genel görüş devrim yaptık ama devrimimizi çaldılar yönünde gelişti
Ülkede kutuplaşma her geçen gün artıyordu. Kıpti Hıristiyanlara karşı baskıcı politikalar artarken Haziran 2013’te Mısırlı dört Şii öldürüldü. Polis olaya müdahale etmedi. Mursi iktidarını sağlama almak için sürekli anayasayı ihlal ediyor, yargıyla top gibi oynuyor, sürekli demokrasi diyor ama kendine sınırsız ve denetlenemeyen güçler istiyordu. Ayrıca farklı inançlara olan saldırılar da her geçen gün artıyordu.
Mısır bugüne kadar devrik kralların, başkanların ve suikastların ülkesi olmuştu
Mübarek’den önce ismini Osmanlı’nın Enver Paşa’sından alan Enver Sedat adlı subay da kralı devirip başa gelmişti. Ama kaderi pek parlak olmadı ve bizim 30 Ağustos törenlerini andıran bir askeri geçit esnasında kendi ordusunda örgütlenen radikal islamcı bir grup asker tarafından taranarak öldürüldü. Sedat’ın oturduğu tribünlere el bombaları ve otomatik silahlarla saldırıldı, vücudundan 72 kurşun çıktı. Yerine Mübarek geldi, o da Arap baharıyla gitti. Yerine Mursi geldi, idamla yargılanıyor. Ülkedeki farklı dinler, mezhepler ve radikal gruplar arasında uzlaşı sağlanamıyor.
Her iki taraftan büyüyen protestolar sonucunda Mursi iktidarın elden kaydığını fark etmeye başladı
Anayasa değişikliği sayesinde kazandığı dev yetkilerden vaz geçeceğini açıkladı. Kimseyi inandırmayı başaramadı. Gösteriler büyürken bazı bölgelerde farklı mezheplerden kişilere yapılan saldırıların içinde polis ve Selefi grupların olduğu ortaya çıktı. İhvan hareketinin meşruluğu tüm dünyada tartışılır hale geldi.
Aslında tüm tantana kimsenin dürüst olmamasından kaynaklanıyor
Mursi’yi savunanlar yaşananlara haklı olarak demokrasi düşmanlığı diyorlar. İnandıkları rakam gibi %50 değil (seçimlere katılım oranının azlığından dolayı) %20 küsürle iktidara gelmiş olsalar da sonuçta en çok oyu aldılar. Ama Mursi de biliyor ki, temsil ettikleri dayatmacı dünya görüşünün aslında demokrasi ya da insan haklarıyla uzaktan yakından bir ilgisi yok. Sadece bir sene zarfından bunu bütün dünyaya göstermeyi başardılar.
Ordunun uzlaşı için verdiği 2 günlük süre dolunca katliamlar yaşandı
Mursi erken seçime yanaşmadı ve açıklamalarını sertleştirdi. Dışişleri dahil 4 bakan istifa etti. Karşıtlar, Müslüman Kardeşlerin parti binasını yaktı. Darbe sonucunda bu sefer de Rabia Meydanı’nda Mursi destekçilerine ateş açıldı. Ülke bir kere daha kana bulandı.
Zamanında Mursi’yi destekleyen Batıda ise değişen bir şey yok
Batı hep olduğu gibi, uzaktan kontrol edebileceği liderler peşinde. ABD 9/11 saldırılarından sonra bu liderlerin köktendinci ya da mezhepçi hezeyanlara kapılmasını istemiyor. Yani baştan yatırımını bu yönde yapıyor. Kısaca Orta Doğu liderlerine yeni çizilen imaj: İçeride baskıcı olmayın, dışarısı kolay, zaten süreci biz yönetiyoruz. Orta Doğu da bunu başta zevkle kabul ediyor, sonuçta arkada ABD desteği varken her şey “OK”. Ama baskı ve mezhepçilik sonuçta geleneklerde var ve bir süre sonra icraatlar başlıyor. Sonrası malum. Bize darbe yaptılar. E yaparlar tabi. Zaten hep darbe yapıyorlar, yeni mi anladınız.
Bağımsız bir demokrasi her halkın layık olduğu yönetim biçimi
Sorun demokrasiyi hedefe ulaşılan durakta inmek olarak algılayan zihniyetlerde yatıyor. Batıyı işine geldiği zaman koşarak kucaklayan sonra pişman olan anlayış da cabası. Sanılıyor ki başta kardeş olunan Bush, Obama gibi liderler hep destek verecek. Orada bir karışıklık var, hep destek alanlar Suudlar.
Orta Doğu’da her lider bir gün Suud soyunun dokunulmazlığına kavuşacağının hayalini kuruyor. Mursi, protestolar büyüdüğünde hâlâ Obama’nın arkasında olduğunu sanıyordu. Obama ise halk sokağa taştığında “Demokrasi sadece seçim değildir” uyarıları yapmakla meşguldü. Kralları öldüğünde ülkede milli yas ilan ettiğimiz Suudlar ise Mursi’nin durumuna ses çıkarmak bir yana, Sisi’ye maddi yardım bile yaptılar. Uzak bir umut gibi gözükse de, umalım ki Mursi idam edilmesin. Mısır, Arap Baharında hayalini kurduğu çağdaş bir kardeşlik rejimine kavuşsun.