“slm, asl, pls?”
Evet, bir nesil bu soru ile ilk kez “sosyal ağ” kavramının henüz varolmadığı bir internet evreninde, dial – up modemin huşu soslu, bol distorşın ihtiva eden sesini duyarak tanıştı ve sonrasında hiçbir şey Türk genci için bir daha eskisi gibi olmadı…
Twitter, Facebook, Instagram ya da Vine gibi milyonlarca kullanıcıya sahip sosyal ağlar henüz internete kök salmamıştı o sıralar. Tabii bunda günümüzde hayati bir organa dönüşen ve ellerimizden düşmeyen akıllı telefonlarımızın henüz piyasada olmayışının etkisi de büyüktü…
Takdir ederseniz ki akıllı telefonun olmadığı bir dünya da Whatsapp ve Whatsapp grupları da olamazdı. Nitekim olmamıştı da. Ki emojileri ilk kez hayatımıza sokan ve uzun yılların ardından emekli olarak internetin karanlık dehlizlerinde kaybolan Windows Messenger dahi kodlanacağı günü bekliyordu. Hatta “burası kastı, MSN’e geçelim mi?” özdeyişi bile henüz kendini göstermemişti…
İşte bu dijital kuraklıkta Khaled Mardam Bey “lan olmuycak böyle galiba” diyerek sahneyi aldı ve internet tarihinin ilk sosyal ağı olarak kabul edebileceğimiz mIRC’i yarattı. Bizler de üstünden nice ağlar geçse de asla unutulamadığı için internet kullanıcılarının gözünde onu efsane yapan şeyleri bir bir balyaladık.
/j mirc diyelim o halde.
#zurna’da op olabilmek için geçirilen uykusuz geceler
Kız nicki alarak en yakın arkadaşı kekleme ve buluşma için şehir dışına gönderme
Trivia kanallarındaki hız ve puan rekorunu kırmak için sarfedilen eforla İlber Ortaylı’ya evrilme
Dişiliğinden emin olunmayan”melisa” için kanal sahibine posta koyma ve akabinde banlanma
lol, slm, mrb, nbr, asl, m, f, u gibi kısaltmalar ile Türkçeyi mezarında ters döndürme
“prenses”ten gelecek yanıt için bilgisayar başında kök salma