Aziz Sancar’ın Nobel Ödülü’nden sonra, bilim dünyası yeni tartışması bizi gururlandırmaya devam ediyor. Bu tartışmanın konusu Doç. Dr. Mete Atatüre’nin başarısı.
Atatüre, ölçülmesi imkansız kabul edilen ışık seviyesinin gürültü ölçümünü; yani kuantum gürültüsünü ölçümünü başarıyla gerçekleştirerek tarihi bir başarıya imza attı.
Biz de Mete Atatüre’ye tebriklerimizi sunarken; kısaca hayatına ve çalışma sürecine bakarken, başarısına yakından göz atalım dedik. Buyursunlar efendim.
Bilim ve sanatın odakta olduğu bir eve doğdu
Doç. Dr. Mete Atatüre 19 Şubat 1975’te doğdu. Babası siyaset bilimci, annesi ressam. Babasının görevleri nedeniyle sürekli bir göç ve hareketle geçer Mete’nin hayatı. İlkokulu dört farklı okulda okur mesela. Şansıysa, geç saatlere dek sohbetlerin, tarışmaların sürdüğü, bilim ve sanatın odakta olduğu bir evde doğmasıydı.
Ortaokulda Amerika’ya göç
Orta öğrenime geçtiği dönemde ailesiyle birlikte Amerika’ya göç etti Mete. Epey haylaz bir öğrenci sayılacak Mete’nin bilim merakı da burada harlanıyor. Fizik hocasının, önüne bir dizi kitap koyarak sunduğu cazip teklif hayatına yön verdi Mete Atatüre’nin. Bir hafta sonra bu kitaplardan gelecek sorulara doğru cevaplar verirse, tüm bir sene onu darlayacak kimse olmayacak, üstüne bir de tam not alacaktı. Bilemezse ön sıralarda her şeyden sorumlu geçecek koca bir sene tabi…
Küçük pazarlık yeni bir dünyanın kapılarını aralıyor
Kabul edilen cazip teklif yeni dünyanın, kitaplara saklanmış anahtarını avuçlarına bırakıyor Mete’nin. Sorular tastamam cevaplanamıyor ama çoktan merhaba denilmiş oluyor bilimin beyin tahrikçisi sorularına.
Çoktan verilmiş bir kararla dönülen Türkiye serüveni başlıyor tekrardan
Ortaokulu tamamlanan Mete ve ailesi 1990’da dönüyorlar Türkiye’ye. Mete’yse önce Gazi Anadolu Lisesine hemen peşine Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü’ne… 1996’ya kadar sürüyor Mete’nin Türkiye serüveni. İstikamet Boston’a, doktoraya. Tabi “Kuantum Görüntüleme Laboratuvarı”nda yapılacak doktora.
Bir başka ülke İsviçre ve Fizik Profesörü Ataç İmamoğlu
2002 yılında Ataç İmamoğlu’nun araştırma grubuna katılmaya İsviçre’ye giden Mete Atatüre 2007 yılı gelene dek burada, ETH Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü’nde araştırmacı olarak çalıştı. 2007’deyse Cambridge Üniversitesi’nde yardımcı doçentti artık. Ve kendisinin kurduğu bir araştırma grubuna sahipti.
Ve “Ölçülemez” denen ölçüldü
Bilim insanları 35 yıldır bu ölçümü yapmaya çalışıyordu. Artlarında o kadar çok başarısız deneme bırakmışlardı ki, böyle bir gürültünün varlığından dahi şüpheye düşmüşlerdi.
Mete nasıl mı ölçtü? Buradan sonrasını Doç. Dr. Mete Atatüre’nin sözleriyle açıklayalım
“Işık sinyalindeki gürültüye ‘kuantum gürültüsü’ denir. ‘Deniz seviyesi’ dediğimiz şeyin aslında dalgalar yüzünden değişiyor olması gibi de düşünebiliriz. Işık şiddeti arttıkça gürültü de artar. Lazer ışığındaki ile araba farından gelen ışığın gürültüsü birbirinden farklıdır. Hepsinin ortak noktasıysa tam karanlıkta bile var olan kuantum gürültü seviyesinin altına inemiyor olmalarıdır. Bu çok küçük ama çok temel kuantum etkiyi gözlemleyebilmek için önce doğal atom yerine, kuantum nokta dediğimiz yarı-iletken nanomateryal kullandık. Böylece ışıkla etkileşimi tek bir atomdan 100 kat daha fazla olan bir ‘süper atom’ elde etmiş olduk. Yıllardır gözlenemeyen bu kuantum gürültüsünü böylece net bir sekilde ortaya çıkardık. Yani, tam karanlıkta bile her daim var olduğunu düşündüğümüz temel gürültü seviyesinin, o karanlığa çok az miktar ışık eklediğimizde düşürülebileceğini ispat ettik. Bu etkinin var olabildiği deney koşullarında gürültü ölçümü 35 yıldır çok denenmesine rağmen başarılamamıştı. Bunun ana sebebi olarak, etkinin var olduğu ışık seviyesinin gürültü ölçümü için çok az olmasıydı.”