Mayıs ile birlikte yazı daha bir hisseder olduk. İçimizde de yüklü bir enerji var tabii. İşte bunların hepsini boşaltmak lazım. Ayağını toprağa basmak da yeterli değil!
Bize şöyle bir deniz lazım, Boğaz lazım, mavi lazım ve o mavide doyabileceğimiz en güzelinden bir kahvaltı lazım.
Bu derde derman olalım dedik ve sizin için denize nazır 10 manzaralı kahvaltı mekanı listemizi derledik.
Aşşk Kahve
Kuruçeşme’deki Aşşk Kahve Boğaz manzarasına doyabileceğiniz bir yer. Yok ben doymam diyorsanız size enfes bir Pazar kahvaltısı önerimiz olacak. 10 çeşide yakın peynir, tahin pekmez, bal-kaymak, ev yapımı reçeller, yine ev yapımı poğaça ve börekler, köy zeytinleri, taze meyveler… Bu masadan kalkmanız zor olacak biliyoruz. Bir de denizin dibindeki masalardan yer kapmışsanız oooo, o gün kral sizsiniz ve harbiden de aşşka gelmişsiniz demektir.
Sade Kahve
Köy kahvaltısı özlemi mi çekiyorsunuz, sürekli köydeki huzur, sofradaki sıcak ortam aklınıza mı düşüyor? O kadar uzağa gitmeye gerek yok. Boğaz’a inin yeter! Rumeli Hisarı’nın gözdelerinden olan bu yer adından anlaşılacağı gibi pek sade. Öyle şekermiş, sütmüş vay efendim kremaymış bunlardan bulamazsınız. (Şaka içermektedir, onlar da bulunur.) Kahvaltısına gelecek olursak favorimiz tabii ki serpme olanından. Kars’tan kaşar peyniri, Erzincan’dan tulumu, Kayseri’den pastırması getiriliyor. Ayaklarınızı yayarak hem kahvaltının hem manzaranın tadına doyacaksınız. Alışınca da vazgeçilmeziniz olacak bizden söylemesi!
Kale Cafe & Pastane
Bir mekan hem Boğaz manzaralı olup hem mütevazi olabilir mi? Tüm şaşkınlığımızla cevaplıyoruz; oluyormuş efendim! Hem de hafta sonu kapısındaki sıraya rağmen. 1982’den beri de kahvaltıdaki tüm istikrarı ile yoluna devam ediyor Kale Cafe. Buradaki kahvaltı çeşitlerini saymakla bitmez ama biz yine de bir deneyelim: Soslu zeytinler, çiğ börek, paçanga böreği, gözleme, pastırma, tereyağında hellim, bal-kaymak, omlet, çok sayıda peynir…
Lacivert
Hemen uyarı ışıklarımızı yakalım. Burası cebinizi yakabilir. Ama yok ben zaten iyi kazanıyorum keyfime de fazlasıyla düşkünüm diyorsanız burası tam size göre! Anadolu Hisarı’ndaki bu mekanımız zariflikten kırılabilir. Köprünün hemen altında, denizin hemen kenarında, bembeyaz örtülü masalarıyla, neredeyse “Ben tam bir lady’im/sir’üm” diyor! Bu kadar cep yakan bir yer beklentileri yükseltebilir. Haklısınız, yükseltin! Ama eminim ki sizi fazlasıyla tatmin edecek. Köy kahvaltısı mı dersiniz, İngiliz kahvaltısı mı, yoksa sağlıklı yaşamın dibine vuracak bir Akdeniz kahvaltısı mı? Hepsi mevcut efendim. Afiyet olsun!
Moda Çay Bahçesi
Burası kahvaltıyı gözünde büyütmeyenler, “Bir simit bir çay bana yeter kardeşim!” diyenler için ya da dürüst olalım henüz cebinde para görmeyen öğrenci için. Ama keyfinden de ödün vermeyen öğrenci. Çay bahçesine yakın bir yerden simitinizi, zeytinli poğaçanızı aldınız mı? Bunun yanında taze çay ve huzur mu istiyorsunuz? Alın size Moda Çay Bahçesi. Gerçi bir çay isteyene kadar bir poğaçanız bitmiş diğerininde yarısında oluyorsunuz ama olsun pozitif olmak lazım. Bir türlü sesimize kulak vermeyen çalışanların keyfinizi bozmasına izin vermeyelim. Sonuçta keyfe gidiyoruz.
Tarabya Big Chefs
Big Chefs’lerin en güzeli, en iyi manzaralısı, en ferahı, en şıkı… Çok tutmuş olacak ki yeni Big Chefs’ler görmeye başladık; Nişantaşı, Kanyon… Ama bizce hala en güzeli Tarabya’daki. Her yerinden romantiklik akıyor çünkü. Kışın dalgalar oturduğunuz pencere kenarına vuruyor, karşınızda tüm Yeşilçamlığıyla Tarabya Hotel’i, dalga üzerinde gidip gelen sandallar, balık tutan amcalar… Çok kaptırmadan kahvaltıya dönelim. “yavaş ve rahat” (cevizler, kuru meyveler, çeşit çeşit peynirler, çok fazla reçel çeşidi…) kahvaltı menüsü önerimizdir. Hatta yemeniz için ısrar bile ederiz. Yanında lütfen İspanyol Omlet söyleyiverin. Siz söyleyin başka bir şey demiyorum!
İzmit Yelken Kulübü
Bu önerimiz hafta sonunu şehrin stresinden uzak geçirmek isteyenlere. Altında araban olacak tabii rahat rahat gidip gelebileceksin. Burayı sayfalarca yazsak yine de anlatabileceğimizi düşünmüyorum. Burası bizim favorilerimizden. Neden mi? Öncelikle kocaman açık büfe kahvaltı sizi karşılıyor. Orada hangisinden başlayacağınıza dair ufak bir şaşkınlık geçiriyorsunuz zaten. Tabağını dolduruyorsun dolduruyorsun ve körfeze nazır yerini alıyorsun. Manzaran sadece körfezde yelken yapanlarla kalmıyor. Sizleri bir de 1940’lı yıllara götürecek savaş gemisi de tüm ihtişamıyla karşınızda yerini alıyor. Dönelim tekrardan kahvaltıya. Tabağınızı peynirlerle, aklınıza gelecek tüm yeşilliklerle, meyveli kreplerle, mantar sotelerle, organik petek bal ve kaymakla, muska böreği menemen ile doldurdunuz mu? Bununla da bitmiyor. Aralarda şefin kendi servisi ile çiğ börekler, havuçlu tarçınlı kekler, patlıcan-kabak-biber kızartma geliyor. Evet bunları sayarken biz yorulduk bakalım siz yerken yorulacak mısınız?
Vanya
Bu mekanımız da Kuruçeşme’de. Diğer mekanlarımız gibi direkt deniz kenarında olmasa da ağaç dallarından kıyıdan köşeden denizi görebilmeniz mümkün. Ama Boğaz’ın havasını doyuncaya kadar içinize çekebilirsiniz. Burası kahvaltı konusunda çok iddialı. Hem Van kahvaltısı hem Karadeniz mutfağına dair her şeyi burada bulabilirsiniz. Mutuğasından kavutuna, jajisinden közlenmiş sebzesine, haşlanmış soslu yumurtasından otlu peynirine ne ararsan var. Havalar güzelleşirken mekanın bahçesinde, şehrin gürültüsünden uzak keyif yapmak paha biçilemez.
Emek Cafe
Burayı duymayanız yoktur diye düşünüyoruz. Tam bir klasiktir. Yürüyüş sonrası gelinen dinlenme yeri, aile ile sakin Pazar kahvaltısı, sevgili ile keşif mekanıdır Emek Cafe. Menemen ve kahvaltıda da tek geçeriz. Menü kapaklarından, getirdikleri yumurta tavalarına, ahşap mobilyalarından duvarda asılı fotoğraflara çok sıcak samimi bir havası var. Hemen hemen hiç değişmeyen çalışanlar oradaki herkesi tanıyor gibi. Bu yüzden ilk kez gidecekseniz biraz dışlanmış hissedebilirsiniz. Ama korkmayın 2. maksimum 3. gidişinizde mutlaka tanıyacaklardır. E bu tatlı mekan Yeniköy’de olunca ünlülerin de uğrak mekanı oluyor. Ünlü ve Yeniköy kelimelerinin yan yana gelmesine rağmen sizi şaşırtacak derecede ucuz bir mekan.
Orga
Emirgan’ın Sütiş’i vardır, bir de Orga’sı. Gürültü ve kalabalıktan kaçıyorsanız Orga’ya, yok “Ben zaten İstanbul çocuğuyum, alıştım gürültüye patırtıya” diyorsanız Sütiş’e gidin. Bir Pazar sabahı uyandığınızda kulağınızda bir ses “Bana gel, bana gel” diyorsa işte bu Orga’nın sesidir. Boğaz’a nazır oluşundan alıyor tüm bu çekiciliğini ve tabii dillere destan kahvaltısından. Keçi peynirinden mozzarellaya varan peynir çeşitleriyle, Macar salamından köy yoğurduna, kol böreğinden köy yumurtasına, taze çayına… Bir de bunlara deniz kokusunu ekleyince on numara 5 yıldız!