Konuk yazarımız Kenan Serkan listeledi, haberiniz olsun.
“İsviçre’yi niye işgal edeyim ki?” diyorsunuz. Siz de haklısınız. Pek işgal edilecek bir tarafı da yok zaten ancak ufak tefek diye de dalga geçilecek bir ülke olmadığını da söylemek gerek.
İki dünya savaşını hasarsız atlatan ve 1815’ten beri tarafsızlığını koruyan İsviçre’nin nasıl bunu becerdiğini ve İsviçre’yi işgale niyetlenmiş bir ordunun neleri göze alması gerektiğini biliyor musunuz?
Huzurlarınızda İsviçre’nin kolay lokma olmadığını kanıtlayan “İsviçre işgal edilmez.” dedirten sebepler.
İsviçre bankaları
İsviçre bankalarında herhangi bir anda 35 milyar Euro’luk bir mevduat dönüyor diyorlar. Bu kadar para sadece İsviçrelilere mi ait? Tabi ki değil. İsviçre bankalarının müşterilerinin isimlerini gizli tutma takıntısı yüzünden dünyanın kirli parası yüz yıldan uzun bir süredir oraya akıp duruyor. Zira denenmiş ve onaylanmış bir gerçek olarak İsviçre paranın en güvenle tutulduğu ülke. Bu güvenin öncelikli nedeni de İsviçrenin işgale uğramasının zor olması. Yani işgal zor diye para geliyor, para geliyor diye işgal zorlaşıyor. Güzel sistem kurmuşlar. Siz milyarlarca dolar paranın saklandığı bir ülkeyi işgal edeceksiniz hesap sahipleri de izleyecek. Oldu canım.
İsviçre Alpleri
Dağlar dağlar diye bir şarkı duydunuz mu kuzum? İsviçre onlarla dolu. Evet tatil için çok güzel mekanlar ancak işin bir gün rengi değişir de İsviçre ile savaşa gireriz, girersek nereden gireriz diye de umarım düşünen birileri olmuştur. Aha işte o dağlardan gireceksiniz. Askeriniz ola ki girdi, râkım 1500 olan bir ülkeye tankınız kamyonunuz nereden girecek, 7 metre dağ geçişlerinde aşırı eğitimli askerlerden bunları nasıl koruyacaksınız, koruyamazsanız asker nasıl beslenecek, yakıt gelmezse ordu nasıl yürüyecek nasıl ısınacak? Daha diğer faktörler işin içine girmeden o dağların orada olması işgal fikrini yarı yarıya bitirdi zaten.
Schweizer Reduit
Öyle bir savunma sistemi ki yukarıda bahsettiğimiz gibi aşırı dağlık olan ülkenin belli başlı geçişlerinin kontrollü savunması üzerine yoğunlaşıyor. İsviçre ordusu olası bir işgalde düşmanını olabildiği kadar alçak ovada tutmaya gayret ediyor. Kendisi de dağlarda barınıyor. Bu oltaya gelirseniz dağlardan tepenize habire 120 mm top yağıyor. İkmal hattı keseyim ateş edemesinler diyorsunuz, ama barış zamanında dağların altına bilinmeyen noktalara mühimmat istiflemişler. Gece gündüz atıyorlar. Topları alayım diyorsunuz bir diğer dağın menziline girmişsiniz, kayıp verip duruyorsunuz. Ovadan yürüyeyim şehirlerini alayım diyorsunuz, bütün geçitlerde pusu yiyorsunuz kayıplar katlanarak artıyor. Şehre varıyorsunuz kimse yok, bütün şehir halkı silahlanıp dağa çıkmış (yaya geçitlerine kadar heryeri de mayınlayarak) savaşa dahil olmuşlar. İsviçrede petrol yok maden yok peki benim burada ne işim var diye inceden düşünmeye de başladınız. Askerler de ufacık İsviçreyi bile alamadık diye homurdanmaya başladı. İşgal durdu. Plan genel olarak bu şekilde işliyor. Ana amaç İşgalin astarını yüzünden pahalıya getirmek! İsviçre sizi yenemeyebilir ama siz onu dizleri üstüne çöktürene kadar başınıza böyle neler gelir neler.
Demiryolu köprüleri ve tünellerin patlamaya hazır olması
Öyle bir vaziyet ki milyar dolarlık Alp tünellerini yapan mühendisler tünelleri köprüleri yolları yaparken en kısa yoldan nasıl yıkılır patlatılır diye de bir rapor hazırlamak zorundalar. Dahası inşaat biter bitmez her an gelebilecek bir saldırıya karşı da bu yollar tüneller köprüler mayınlanmış. Günlük hayatta patlayıcıları takılmış olarak bekliyorlar. Neden? Çünkü her ne kadar gerçek dışı da olsa da adamlar inanmış, İsviçre her an işgal edilebilir… Böyle bir durumda da İsviçre düşmanına mühendislik harikası olan 50 km’lik tünelleri köprüleri kullandırtmamaya kararlı. İş bu boyuta varırsa kendi ikmallerini sağlayacak gizli yolları projeleri de herhalde yapmışlardır. Saat yapan millet bunu mu düşünemeyecek?
Yeraltı hava üsleri
Evet bunu da yapmışlar. İsviçre küçük bir ülke olduğundan bir saldırı anında işgalci güç kendi havaalanlarını kullanarak tüm isviçre hava sahasını zorlayabileceği için İsviçreli planlamacılar bunu baştan gözetmek zorunda kalıyorlar. Bern, Luzern, Zürih gibi şehirlerin klasik havaalanları askeri amaçlar için kullanılsa da adamlar hiç riske girmemiş, dağların altını oyup uçakları orada üslendirmişler. Hem düşman hava gücünün İsrail’in Mısır’a 1967’de yaptığı gibi ani bir baskın vermesinin önüne geçmişler hem de bu yeraltındaki hava üslerine nereden girilir, ucu nereye çıkar bilen olmadığı için ilk saldırı insiyatifini savunan tarafa vermişler. Kısaca anlatmak gerekirse işgal edeceğiniz İsviçre’nin hava kuvvetleri sadece onlar istediklerinde görünür oluyor. İstemedikleri zaman Matrix filmindeki Zion şehri gibi arayın ki bulasınız o uçakları.
İsviçre çakısı
Bunun öyle aman aman bir önemi yok ama söylemeden de geçmek olmaz. Her İsviçre askerine verilen bu Mc-Gyver ekipmanından size verilmiyor. Herhalde bir gün bir yerde lazım olur, o gün de elinizde olmaz ağlarsınız.
Ultra modern askeri ekipman
Ultra modern diyince her yerinden lazer fışkıran, dijital göstergeli, altı alev makinalı üstü helikopterli bir şeylerden bahsetmiyoruz tabi ki. İsviçre’nin kalite standardının yüksekliğinden bahsediyoruz. Adamların ordusuna aldığı kamyondan ranza demirine, tüfekten tabağına her şey en ince detayına kadar hesaplanmış. Her şey burada saat gibi çalışmalı yoksa üretim bandına bile erişemiyor. Onbinde bir hata bile bulamıyorsunuz. Diğer ittifakların ordu türevlerinin standartları (mesela mermi kalibreleri) İsviçre’de geçmediğinden burada ele geçirdiğiniz yerli ekipmanı kullanma gibi bir lüksünüz de olmuyor. Herşey kendilerine göre ayarlanmış.
Aşırı kalifiye askeri personel
Alp Türü (Alpine) denilen koşullarda silahlı mücadele aşırı bir teknik beceri gerektiriyor. Dünyada da dağlarda savaşmanın tarihte kitabını yazmış (kendileri iddia ediyorlar) devletler var. Norveç ve Avusturya ordusu örnek vermek gerekirse askerlerini olduğu gibi Alpine disiplininde yetiştiriyor, Alman ve İtalyan ordularının da bu konuya özel olarak eğilen birimleri var ancak NATO her sene ciddi rakamlar ödeyerek kendi subaylarını İsviçre’de Alpine koşullar eğitimine gönderiyor. İsviçre’nin kendi Alpine koşulları olan Norveç’e falan ders veren, konuya aşırı hakim bir askeri personeli var. Kendilerine gıptayla bakılıyor. Ordunun çoğu askere alınmış siviller olsa da başlarında onlara emir komuta eden çok yetenekli bir mekanizma bulunuyor.
Sığınak sistemi
İsviçre’de her apartman bloğunda nükleer saldırılara dayanıklı bir sığınak olmak zorunda. Tabi bu yapıların sadece adı sığınak değil. Evin bodrumunu gösterip aha burası da sığınak demiyorlar. NBC hava filtreli, çelik blast kapılı, havalandırmalı ve 25 kişiye barınak sağlayacak şekilde yapılan bu yapılardan şu anda özel arazilerde 300.000 adet bulunuyor. Her devlet binasında bulunan daha geniş 5.100 sığınagı da ekleyince toplam 8.6 milyon kişinin bir nükleer saldırı sırasında saklanabileceği kadar güvenli yer tesis etmişler. Bu rakam İsviçre nüfusundan fazla. Nüfuslarinin yüzde 114’ünü her an gerçeklesmesi zor bir olasılığa karşı koruyorlar yani. İsviçre’yi uzaktan düğmeye basarak yok edemiyor, insanlarını da haritadan silemiyorsunuz.
Her evde saklanan silahlar
Terhis olduğunuz gün “Hop bilader silahını unuttun!” diye arkanızdan G3’le koşan bir çavuş olsa ne hissederdiniz? İsviçre ordusunda askerlik bitiyor ama silahın derdi bitmiyor. O silah sizin artık hayat boyu arkadaşınız. Eve götürüp iyi bakmak, bir gün İsviçre saldırıya uğrarsa da çıkartıp herkesi taramakla yükümlüsünüz. 2007 senesine kadar evde 1000 adet de mermi depolanabiliyormuş, çelik dolap falan zorunlulukmuş ancak simdi mermiler güvenli direnç noktalarında (wiederstandsnest) toplanıp ihtiyaç anında topluma ulaştırılıyor. Unutmadan babanız ve dedeniz de askerliklerinden kalan silahları hala evde saklıyorlar. Bu şekilde ülkede yarım milyon silah dolaşımda bulunuyor. Buna rağmen İsviçre suçun en az olduğu ülkelerden de bir tanesi.
Militarist halk
Başka bir yerde örneğini görmek herhalde zordur. Eğitimli insanlar, medeni toplum, inanılmaz altyapı, AB standartlarının üzerinde yaşam. Ancak buna rağmen İsviçreliler askerliği ve askerleri seviyor gibi görünüyorlar. 2001 yılında aktif ordu personelini azaltalım yahut orduyu komple kaldıralım açısından olaya yaklaşan bir referandum İsviçre’de yüzde 77 gibi bir oranla reddedilmiş bulunuyor. İsviçre’nin bir düşmanı yok ancak Avrupa’nın en kalabalık ordularından birini besliyorlar. Ülke 1215 yılından beri de kantonlar konfederasyonu olarak varlığını sürdürüyor. 1815 yılından beri de dillere destan bir tarafsızlığı var. Peki neden bu askerlik sevdası? Cevabı tarafsızlığın da bağımsızlığın da Almanya, Fransa, İtalya gibi devler arasına sıkışmış olduğunuz zaman çok kırılgan kavramlar olmasında yatıyor. İsviçre’nin bugün bir düşmanı olmayabilir ama olduğu zaman da o düşman İsviçre’nin hazır olduğunu bilerek düşman olacak. Tarafsızlığın bedeli bu teyakkuz.
İsviçreli Muhafızlar
Dünyada o kadar ordu varken her daim hayati tehlikesi bulunan Papa neden şahsi koruması olarak bir tabur rengarenk giyimli İsviçreli muhafız seçer? Sebebi ünlü İsviçreli Muhafızlar’ın 13. yüzyılın en elit paralı askerleri olması. Aradan geçen 800 yılda da pek bir şey değişmiş değil. İsviçreli Muhafızlar’ın tören bölüğünün arka planında İsviçre ordusu silahları kullanan, VIP koruması konusunda çok deneyimli bir askeri güç var. İsviçreyi işgal ederseniz bu arkadaşlar da ülkelerine döner savaşırlar diye düşünmek lazım.
İsviçre’de doğal bir zenginliğin olmaması
Petrol desen yok, doğalgaz desen yok. Niye işgal edersin be adam? Çayır çimen ultra kaliteli çikolata süt ürünlerine karşılık vatan evlatları kurban edilir mi? Edilmez… İsviçre ordusu da aynen böyle düşünmenizi istiyor zaten. Bizde bir şey yok gelmeyin diyorlar. Kuveyt gibi bir çölün bile işgale uğradığı dünyada İsviçre gibi bir doğa cennetinin altında üstünde hiçbir şey yetişmiyor diye savaştan uzak kalması da bir yerde ironik değil midir.
Sonuç: İşgal Etmeyin.