Allaha çok şükür ülkede her şey bol. Bolluk içinde yüzüyoruz. Özgürlük sel olmuş akıyor. Hürriyet fışkırıyor topraklardan. Ağaçlarda hoşgörü çiçekleri var salkım salkım. Sevgi, aşk, refah dolu sokaklar, caddeler, dağlar, ovalar.
Kuşkusuz bu inanılması güç özgürlük ortamına katkılarını esirgemeyen sanatçıları, yazar çizer takımını asla unutmayacağız. Bizlere ülkenin en refah dolu günlerini bahşettiler. Her ihtiyaç duyuldukları anda bir ıslık sesiyle koşulsuz destek oldukları zihniyet, ülkeye ileri demokrasiyi getirdi. Eserleriyle gurur duyduklarına şüphemiz yok. Onlar, uyanmış patikaya, serilip giden yola, hınca hınç meydanlara yazdılar adını ey özgürlük.
Tarih, ülkelerin özgürlük ve demokrasi adına geçtikleri sınavlarda onlar gibi sanatçıları her zaman yazmıştır. Yine yazacak. Arkalarından harikulade bir miras bırakacaklar. Mesela henüz taze bir olay: Zamanında Kenan Evren’e destek verenler hakkında yazılar çıkıyor. Hem o dönemler internet de yoktu. Çok uzakta değil, yakın bir gelecekte bizim özgürlük savaşçısı sanatçılarımızın katıldıkları açık oturumlar, haftadan haftaya değiştirdikleri söylemler, verdikleri röportajlar da önlerine konacak. Çünkü biliyoruz ki onlar, uyanmış patikaya, serilip giden yola, hınca hınç meydanlara yazdılar adını ey özgürlük.
Minnettar olduğumuz sanatçılar haricinde nedense bir de düşündüklerinden ve korkmadan söylediklerinden ötürü yargılanan yazarlar var. Bunca özgürlük ortamında neden böyle oluyor anlamış değiliz. Bakınız Emrah Serbes hakkında düşüncelerinden dolayı zorla yakalama kararı çıkarılmış. Aslında buna hiç de gerek yoktu, neden mi? Yazarın kendi sözleri ve yazdıklarıyla cevap verelim.
Çünkü ortamı başına ne zaman ne geleceğini bilecek kadar iyi tanır
İş işten geçtiğinde bütün mazeretler tedavülden kalkar kıran ya da kırılan da piç gibi ortada kalır.
Çünkü korkmaz ki, amaç korkutmaksa yeri gelince devlete bile akıl verir
Herkesin bir şeylerden korktuğu üç kişilik bir çekirdek aileyiz işte. Soyadımız Korkmaz. Ben devlet olsam buna müsaade etmem.
Çünkü asla kaçmaz aksine ÇARŞI iddianamesi zamanındaki gibi “az bile yazmışsınız der”
Savcılığı kınıyorum: 4000 sayfalık çarşı dosyasının sadece iki sayfasında adım geçiyor!
Çünkü dönemlik “özgürlü savaşçıları” gibi menfaat kaygısı yok
Biz napıyoz la bu hayatta? Birileri demiş sınırları çizmiş burda yaşıyacan demiş. Birileri demiş ki bu maaşı alıcan demiş bu okula gidicen demiş bunlara karşı çıkmıcan demiş. Bunların hepsi ben söylemeden önce ben yapmadan önce birileri tarafından söylenmiş. Ben istemedim ki bunların hiçbirini..
Çünkü adaletin terazisi onun için zaten başka işliyor
Bu gezegende, iki insanın birbirlerine duydukları sevgi, bir terazide dengelenmiş midir hiç? Eşitlik fikrine en çok aşıkken inanırız. Çünkü en çok o zaman ihtiyaç duyarız.
Çünkü özgürlük tarifindeki tutsaklık zaten çok açık
Kendimizi özgür zannediyoruz oysaki sadece ipimizi biraz uzun bırakmışlar. Sınırlara gelince fark ediliyor bu. Dışarı çıkmak isterken kendini cama vurup duran yarı delirmiş karasinekler gibiyken. Sadece geceleri, yapayalnız ve yalınayakken anlaşılabilecek şeyler var.
Çünkü elalem devleti milyonların gözü önünde soyarken onun gasp tanımı sadece mutluluk üzerine
İçinde bencillik olmayan hiçbir mutluluk da yoktur. Kimse kimseyi mutlu edemez. Mutluluk sadece gasp edilebilir bir şey. Hayatın boyunca mutlu olduğun anları toplasan, on beş yirmi dakikadan sonrası haksız kazanç gibi gelir.
Çünkü adalet neyin temeli neyin değil ondan iyi bilen yok
Her insanı seven birileri bulunur çünkü, budur dünyada kalan son adalet kırıntısı.
Bonus: Her şeyin ötesinde zaten bir durum olduğunda mahkemeye kendi gider
Bugün de konuyla ilgili twitter’dan “Ben duruşmaya gittim hakim yok dediler, geri döndük. Başka bir hakime yakalama kararı çıkartmışlar” yazdı.
Ne diyelim… “Uyanmış patikaya, serilip giden yola, hınca hınç meydanlara yazdılar adını ey özgürlük” dendiğinde akla gelen isimlerden olacak Emrah Serbes.