Bir saniye, bu bir analiz yazısı değil. Okumaya o şekilde bir beklentiyle başlamayın. Analiz yapmayı, işin ehli olan kişilere bırakmakta yarar var. Bu sadece bir “ne oldu, ne bitti de bu adamlar başımıza bela oldu” yazısı.
Eminiz ki pek çoğunuz “Şaka maka IŞİD’in sınırlarımıza gelip dayanması” şeklinde bir sözlük başlığı düşünmüşsünüzdür. Özellikle gündemi yakından takip edenlere sesleniyoruz: Korkuyorsunuz değil mi? Biz korkuyoruz.
Saklamaya gerek yok. Nasıl korkmayalım ki? El Kaide’nin bile “marjinal” bulduğu bir topluluk var karşımızda. Her gün yeni bir katliam, kafa kesme, kurşuna dizme, bir yerleri ele geçirme haberi okuyor ya da duyuyoruz. Öyle bir duruma gelmişiz ki, ABD, Fransa, İngiltere gibi suçun afilisini işleyen “yapı”lardan medet umuyoruz. (ABD, IŞİD’i vurmaya başlayınca pek çoğumuz bir “oh be” çekmişizdir.)
Doğup büyüdüğümüz bu ülkenin hükümetlerinin, 10 yıllardır süre gelen basiretsizliğinden dolayı artık tek umudumuz, yaşadığımız ülkenin Batı açısından bir tampon bölge görevi görmesi ve “suç ortağı” Batı devletlerinin de, Türkiye’nin tampon bölge olması durumuna -en azından kendi hayat standartlarını korumak istemeleri açısından- önem vermesi. Çok uzatmayalım. Buyrun, biz sizi listemizle baş başa bırakalım.
NOT: Şuraya, “Yea noolacak yea, basit bir örgüt işte” diyen bir okuyucu çizelim. Belki şurada ve şurada da IŞİD’le ilgili iki güzel liste daha vardır.
Temelleri El-Kaide’ye dayanıyor
Temelleri deyince öyle yılların örgütü sanmayın. Şunun şurasında 10 yıllık bir geçmişi var. Irak ve Şam İslâm Devleti’nin (kısaca IŞİD/ Arapça Devlet’ül İslâmiyye fi’l Irak ve’ş Şam) kuruluşu ABD’nin Irak’ı istila etmeye başladığı 2003 yılına dayanıyor. Örgüt, Ebu Musab Ez Zerkavi tarafından ilk olarak Cema’at el-Tevhid vel-Cihad (Tevhid ve Cihat Cemaati) adıyla kuruluyor. Bölgedeki ortak menfaatlerden dolayı Tevhid ve Cihat Cemaati ile El-Kaide arasında bir birliktelik doğuyor.
Bu birliktelik, Tevhid ve Cihat Cemaati’nin El Kaide’ye bağlılığını ilan edip Irak El-Kaidesi adını almasıyla devam ediyor. Selefi mezhebine bağlı olan bu örgütün amacı da, Irak-Suriye-Filistin-Ürdün topraklarında Sünni İslam altyapılı bir hilafet devleti kurmak. (Örgütün adında geçen “Şam” sözcüğü Suriye’nin başkentinden ibaret değildir. Büyük Suriye denilen -Lübnan’ın da dahil olduğu- bir alanı kapsar.)
Irak Savaşı’nda aktiflerdi
Savaşın yoğun olarak yaşandığı dönemde Anbar, Nineve, Selahaddin, Babil, Kerkük gibi illerde faaliyet gösterdiler. Suriye’de de İdlip, Rakka ve Halep bölgelerinde faaliyet gösteriyorlar. Gücüne güç kattığı dönem ABD’nin Irak’tan çekilmeye başladığı dönemdir.
“İlk İslami yönetim”
Zerkavi öldürülünce yerine Ebu Ömer El Bağdadi geçti ve örgütün adını Irak İslam Devleti olarak değiştirdi. 19 Nisan 2007’de de örgüt, bir emirlik kurduğunu ilan etti. Kurulan bu emirliğin de Ebu Ömer el-Bağdâdî ve 10 bakanı tarafından yönetileceği belirtildi. Örgüt aynı yıl içinde gerçekleştirdiği saldırılarda 2.000 sivili öldürdü.
* 25 Ekim 2009 ve 8 Aralık 2009’da Bağdat’ta gerçekleştirilen bombalı saldırılarda toplam 282 kişi öldü, 1.169 kişi yaralandı.
* 25 Ocak 2010 ve 4 Nisan 2010’da Bağdat’ta gerçekleştirilen saldırılarda toplam 83 kişi öldü.
* 17 Haziran 2010’da Irak Merkez Bankası’na yapılan saldırıda 18 kişi öldü, 55 kişi yaralandı.
* 23 Temmuz 2012’de Irak’ın farklı bölgelerinde toplam 32 saldırı gerçekleştirildi ve bu saldırılar sonucunda 116 kişi öldü, 299 kişi yaralandı.
Kendi aralarında da anlaşamıyorlar
Nisan 2013’te örgütün başı Ebu Bekir El Bağdadi, El Nusra’nın kendileri tarafından kurulup finanse edildiğini ve kendi örgütleriyle El Nusra’nın Irak-Şam İslam Devleti adı altında birleştiğini duyurdu. Fakat El Nusra’nın lideri Ebu Muhammed El Jawlâni böyle bir birleşmenin söz konusu olmadığını açıkladı. El Kaide lideri Aymen El Zevahiri de yazılı bir açıklama yaparak birleşmeye karşı olduğunu belirtti. Bunun üzerine de Ebu Bekir El Bağdadi, Zevahiri’nin emrine karşı çıktığını ve birleşmenin gerçekleşeceğini ilan etti.
Ebu Bekir El Bağdadi kimdir?
El Kaide’nin bile marjinal bulduğu bu dini bütün Müslüman arkadaşların lideri Ebu Bekir El Bağdadi. Tam ismi (okumak zorunda değilsiniz) İbrahim Bin Avad Bin İbrahim el Bedri el Radavi el Hüseyni el Samarrai. Takma adı “Ebu Dua”. Bağdat’taki İslam Üniversitesi’nde doktora yapmış ve bu dönemde Dr. İbrahim Avad diye tanınıyor. Yani anlayacağınız Bağdadi, şeriat, fıkıh ve İslam tarihi uzmanı olan eski bir öğretim üyesi. Ayrıca şiirle ilgili de çeşitli araştırmaları varmış. Şiir ve Bağdadi, yan yana yazınca bile bir garip oluyor.
El Kaide’yle bağlarını kesiyorlar
Yaşanan anlaşmazlıklardan dolayı 2013 yılında El Kaide lideri Aymen El Zevahiri, örgütün Suriye kanadını tasfiye ettiğini açıkladı fakat bu bölgenin sorumlusu (ve IŞİD’in lideri) Ebu Bekir Bağdadi bu tasfiye kararını reddederek örgütün Suriye’deki operasyonlarına devam edeceğini açıkladı (Zevahiri, El Kaide’nin Suriye’deki temsilcisi olarak Nusra’yı görüyor ve IŞİD’e Irak’ta kalması gerektiğini söylüyordu).
Nisan 2013’ten itibaren IŞİD Suriye’de ciddi anlamda güç kazanmaya başladı (Bu tarihten itibaren ismi Irak İslam Devleti iken, Irak-Şam İslam Devleti oldu) ve bölgedeki en güçlü örgüt haline geldi. Şubat 2014 itibarıyla da El Kaide IŞİD ile bütün bağlarını kestiğini açıkladı. Petrol kaynaklarına yakınlığı nedeniyle de örgütün bir hayli zengin olduğunu belirtmekte yarar var.
Ölümler devam ediyor
2013 Temmuz’da Özgür Suriye Ordusu komutanlarından Ebu Bassir El-Ceblâvî, IŞİD tarafından Lazkiye’de öldürüldü. Yine aynı ay içerisinde bir grup, Irak’taki Ebu Gureyb Hapishanesi’ne operasyon düzenledi ve burada tutuklu olan çok sayıda örgüt üyesini serbest bıraktı. Bu operasyonda grubun üst düzey kadroları da dahil olmak üzere 500’den fazla mahkûm hapishaneden kaçtı.
Ağustos 2013’te örgüt, Halep’in kuzeyindeki Menagh Hava Üssü’ne saldırdı. Ekim 2013’te Suriye İnsan Hakları Örgütü, IŞİD’in Kuzey Suriye’deki en güçlü grup olduğu yönünde net bir açıklama yaptı.
Savaşçılarının sayısı da az buz değil
Suriye İnsan Hakları Gözleme Örgütü’nün raporuna göre Ağustos 2013 itibarıyla örgütün Suriye’de 50 bin, Irak’ta ise 30 bin savaşçısı var. Türk istihbaratının raporlarına göre de IŞİD’e Türkiye’den yaklaşık 700 kişinin katıldığı tahmin ediliyor.
Asker sivil fark etmiyor
IŞİD için saldırılarda sivillerin ölmesi de son derece kabul edilebilir bir strateji. Bunu da açık bir şekilde dile getirdiler ve 2004’ten bu yana binlerce insanın ölümünden bizzat sorumlular. Örgüt, 2005’ten itibaren savaş stratejisinde küçük bir değişiklik yaptı ve o dönem ki lideri Ebu Musab Zerkavi’nin Şiilere karşı savaş ilan etmesiyle, saldırılarını Şii yoğunluklu bölgelerde yoğunlaştırdı.
Reyhanlı katliamı
11 Mayıs 2013’te Hatay’ın Reyhanlı kentinde bomba yüklü iki araç patladı. Gerçekleştirilen saldırıda 51 kişi öldü, 140 kişi yaralandı. 12 Mayıs 2013’te Suriye istihbaratıyla bağlantıları olduğu iddia edilen dokuz Türk vatandaşı gözaltına alındı. Hükümet eylemin sorumlusu olarak Esad rejimini gösterdi (hayır hayır, bunun Suriye’deki muhaliflere verdikleri destekle ya da Müslüman Kardeşler’le el ele verip Ortadoğu ve genel olarak Arap coğrafyasında giriştikleri işlerin ellerinde patlamasıyla ilgisi yok, çok fesatsınız). 30 Eylül 2013’te bazı web sitelerinde yayınlanan açıklamalarda IŞİD, Reyhanlı’daki saldırıyı üstlendiğini ve saldırıları sürdüreceğini duyurdu.
İhvan’a ilk destek onlardan geldi
Müslüman Kardeşler’in 2013’te askeri darbeyle yerle bir edilmesine karşı yapılan protestolara ilk destek IŞİD’den geldi. İnternette yayınladıkları mesajda protestoculara seslenen İslam Devleti “çalışanları” Mısır’da şehadet kapılarının açıldığını ve imkânı olan herkesin bu savaşa katılması gerektiği duyurdu.
Ve geldik 2014’e
Ocak 2014’te örgüt Felluce’yi ve Ramâdî’nin bir kısmını kontrolü altında aldı. 3 Ocak 2014’te de Felluce’de bağımsız bir İslâm devleti ilan etti. Halep’te ise İslâmi Cephe ve Özgür Suriye Ordusu savaşçıları, IŞİD’e karşı birlikte bir saldırı başlattı. IŞİD, 18 Şubat 2014’te Irak Süleymanbey’de polis merkezine bir saldırı düzenledi ve 3 kişiyi öldürdü, 11 kişiyi yaraladı. 20 Mart 2014’te Niğde’nin Ulukışla ilçesinde güvenlik güçlerine ateş açılması sonucu iki asker ve bir polis öldü. Saldırıyı yapanların IŞİD üyesi olduğu bildirildi.
Musul düşüyor
IŞİD 10 Haziran 2014’te, Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’da kontrolü tamamen ele geçirdi. 11 Haziran 2014’te de IŞİD, Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’nu ele geçirdi ve 49 kişiyi rehin aldı. IŞİD yine Musul’da Merkez Bankası’nı yağmaladı ve bankadaki 420 milyon dolara el koydu. Bu durum IŞİD’in maddi gücüne güç kattı ve örgütü dünyanın en zengin terör örgütlerinden biri haline getirdi. IŞİD’in şu anda 2 milyar dolara hükmettiği söyleniyor. Yine aynı gün örgüt Selahaddin eyaletinin Tuzhurmatu kentini, 12 Haziran’da da Selahaddin eyaletinin tamamını ele geçirdi. Bu sırada Irak ordusu da bir yandan IŞİD’i vurmaya devam ediyordu. 15 Haziran’da Selahaddin eyaletinde bulunan Allam, Mutesim, İshaki ve Duluiye köyleri Irak ordusunun kontrolüne geçti.
Bakuba’nın bir kısmı ve Telafer IŞİD’de
IŞİD 16 Haziran’da Türkmen nüfusun yoğun olduğu Telafer’i, 17 Haziran’da da Bakuba’nın bazı noktalarını ele geçirdi. Türkiye güvenlik gerekçesiyle Basra Konsolosluğu’nu boşalttı. IŞİD 22 Haziran’da Suriye’nin Rakka kentinde bulunan Veysel Karani Türbesi’ni patlattı.
İki gazetecinin katli JamesFoley, Steven Sotloff
IŞİD’in kafalarını keserek öldürdüğü James Foley ve Steven Sotloff’un ölüm anlarına ait videolar ortaya çıktı. 16 Eylül’de ABD Bağdat’ın güneybatısında IŞİD’e yönelik bir hava saldırısı gerçekleştirdi. Saldırıda IŞİD’e ait bir mevzinin yok edildiği açıklandı.
Türk hükümeti IŞİD’i destekliyor mu?
Bu sürekli gündemde olan bir konuydu (hâlâ da gündemde). Hükümet kabul etmese de Hatay’da tedavi edilen sakallı ve kamuflajlı abilerin hükümeti pek de doğrular bir tarafı yoktu. Özellikle de, IŞİD komutanlarından Mazen Ebu Muhammed’in hastanedeki fotoğrafı hem ana akım medya kanallarında hem de sosyal medyada çok paylaşıldı, çok konuşuldu. Bir başkasını da buradan görebilirsiniz.
Beklenen mutlu son: Rehineler serbest
IŞİD’in 11 Haziran’da alıkoyduğu rehineler 20 Eylül’de serbest bırakıldı ve Akçakale sınır kapısından ülkeye giriş yapıp Şanlıurfa’ya getirildiler. İşin ilginç tarafı devlet katındaki 3 kişinin 3 farklı açıklama yapmasıydı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “operasyon yapıldı” derken, başbakan Ahmet Davutoğlu “temas yoluyla” kurtarıldıklarını, Gaziantep milletvekili Şamil Tayyar ise rehinelerin serbest kalmasının “CIA’in bir hamlesi” olduğunu söyledi. Daha da önemlisi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın rehinelerin kurtarılmasıyla ilgili “Velev ki takas var” çıkışıydı. Bu sözler rehinelere karşılık, Türkiye’de tutuklu bulunan bazı IŞİD mensuplarının serbest bırakıldığı iddialarını doğurdu.
IŞİD’e karşı ABD ve Arap ülkeleri işbirliği
http://www.youtube.com/watch?v=zGu8FIUfyco
Daha önce Irak’taki IŞİD hedeflerini vuran ABD hava kuvvetleri 23 Eylül itibarıyla da Suriye’deki hedeflere saldırılar düzenlemeye başladı. Saldırılara Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Ürdün ve Katar da destek verdi. Rehineler henüz serbest bırakılmamışken operasyona destek vermeyeceğini açıklayan Türkiye, 23 Eylül’de Tayyip Erdoğan’ın açıklamasıyla tarafını değiştirdi. Erdoğan operasyonu olumlu bulduklarını ve gerek siyasi gerekse de askeri destek vereceklerini belirtti.
Son durum: Kobane direnişi
Son raddede IŞİD Kobane’ya kadar gelip dayanmıştı ve bölgede YPG ile IŞİD arasında çatışmalar sürüyordu. IŞİD’e yakınlığıyla bilinen haber sitelerine göre IŞİD militanları Kobane’deki “şanlı” ilerleyişine devam ediyorlar. Ama durumun tam tersi olduğuna dair haberler de var. Nihayetinde Kobane halkı, kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle IŞİD’e karşı direniyor ve öyle görünüyor ki direnmeye de devam edecekler. Kobane direnişiyle ilgili savaşçı kadınlardan birisiyle yapılmış bir röportaja şuradan ulaşabilirsiniz. Aklınızda bulunsun diye şuraya not düşelim. Son olarak ABD ve Fransa Türkiye’deki vatandaşlarını, Türkiye’nin terör saldırıları açısından riskli bir bölge olduğu yönünde uyardı. Konuyla ilgili olarak emniyet müdürlüğünün de bir uyarısı var. 20’den fazla bomba yüklü kamyonet olduğundan şüpheleniliyor ve farklı şehirlerde saldırı hazırlığında oldukları iddia ediliyor. Bir ek bilgi iliştirelim: IŞİD’in Şengal bölgesini ele geçirdikten sonra alıkoyduğu ve sayıları 1.000-5.000 arasında olduğu söylenen Ezidi kadından da haber alınamıyor.
Üniversiteside IŞİD propagandası ve saldırısı
Evet, hem de İstanbul Üniversitesi’nde yaşandı bu olay. Çok şey yazmaya gerek yok. Adamlar “Allahu akbar” nidalarıyla meydan okudular okulda bulunanlara. Videoyu izleyiniz, her şey açık net zaten.
IŞİD’in diğer İslami örgütlerden farkı
IŞİD "cihad" videolarının yanısıra, sosyal medyanın popüler güçlerinden olan infografikler de yayınlamaya başlamış pic.twitter.com/gDEt0gHHKg
— Erdem Dur (@erdemdur) 25 Haziran 2014
IŞİD bazı açılardan diğer benzeri örgütlerden ayrılıyor. Zaten bu kadar hızlı ilerleyişi de onları farklı kılan bu noktalara dayanıyor.
* Daha “ulaşılabilir” bir hedef güdüyorlar. En büyük hedefleri belirledikleri bir coğrafyada Sünni hilafet devleti kurmak. “Dünya Müslüman olsun” gibi bir dertleri yok. En azından şimdilik…
* Maliki’nin Şiileri ön plana çıkarıp Sünnileri geri plana iten yönetim anlayışını kendi lehlerine kullanmayı bildiler.
* Hakim olmak istedikleri bölgelerdeki aşiretlerle anlaşma yoluna gittiler ve onların da desteğini kazandılar.
* Maddi güçlerini artırmak için stratejik ve planlı hareket ediyorlar. Kendilerini fazlasıyla ihya eden petrol bölgelerine saldırdılar (Musul ve Deyr Ez Zor gibi).
* Sosyal medyayı çok iyi kullanıyorlar. Şu bağlantıda IŞİD’in sosyal medyadaki gücüyle ilgili bilgiler bulabilirsiniz.
Bonus: Sünni olduğunu kanıtlayamamanın sonu +18 görüntüler
http://www.youtube.com/watch?v=vmpzUgFmhOA
Uyarımızı baştan yapalım. Video -özellikle sonlara doğru- +18 görüntüler içerir. Görüntülerdeki olay şu: IŞİD militanları 3 kamyon şoförünü dini konularda sorguya çekiyorlar ve şoförlerin söylediklerinden Sünni olmadıkları sonucunu çıkarıp kurşuna diziyorlar.