Artık herkes başka bir hayat mümkün diyor. Neyse ki sonra metrodan inip evlere dağılıyoruz da, sabah kalktığımızda yeniden başka bir hayat mümkün diyebiliyoruz.
Herhalde söylemesi çok keyifli olduğu için sürekli söylüyoruz.
Bir solukta sevgi ve umudu fısıldayıveriyor: Başka bir hayat mümkün. Motorları maviliklere süreceğiz demek gibi bir şeye döndü artık. Sanki söyleyince hemen olacakmış gibi hissettiriyor.
Hâlâ nefes alıp verdiğimiz için olsa gerek mavilikler koca bir umut gibi. Tıpkı bir kirpi yavrusu şirinliğiyle varlığını sürdürüyor. En son bir kirpi yavrusuyla tabii ki yine internette karşılaştık. Tıpkı kedi yavrusu, tilki yavrusu, Brezilya’da ormanları kesmeden yapılan yol, bir ayağı olmayan dansçı kızın inanılmaz hayata tutunma hikayesi gibi sadece internet hava sahasında mümkün şeyler bunlar.
“Başka bir hayat mümkün diyen ailenin motorunu maviliklere sürerek gezdiği 3 kıta” gibi bir başlık olsaydı keşke mavilikler. Mavilikler uzun süredir ölüm demek. Ege’nin mavi sularına sırt üstü kendini bırakıp, mavi gökyüzünün altında huzurla salınmak değil, cansız bedenin sahile vurması demek.
Mavilikler, bitmeyen distopik bir filmde yaşamak gibi
Tek farkı var her gün gördüğümüz kareler distopya değil gerçek. Demir telli bir kafesin içinde aylarca bekleyen insanlar kara bir Peter Jackson fantezisi değil. Oradalar. Sabahları, öğlenleri, akşamları, geceleri hep kafesler arasında bekleyerek geçiyor. Tuvalete bile izin alarak gidiyorlar. Ama yine de eski demir kafeslerinden kurtulabildikleri için biraz olsun umutları var.
Modern dünyanın kafası karışık: Ne yapacağız biz bunlarla?
Ölmeden önce Avrupa’ya ulaştıkları için kendilerini şanslı hisseden bu insanlara nasıl yaklaşılacağı konusunda bile herkesin kafası karışık. Avrupa onlara mülteci mi, göçmen mi desek diye düşünüyor. İkisinin de statüleri ve anlamları farklı ama durumun geldiği boyutlar kelimeleri çoktan aştı. Merkel ağlayan bir kız çocuğuyla dahi iletişim kurmaktan uzak. Daha yeni yeni aklı başına geliyor. İngilizlerin dandik The Sun gazetesinde çıkan bir yazı mülteciler için “hamamböcekleri” benzetmesini bile kullandı.
Mülteci sorunu sadece Suriyelilerle sınırlı değil
Afrikadan, Afganistan’a kadar yayılan coğrafyada insanlar ülkelerinden zorunlu olarak ayrılıyor. Herhangi bir sebeple 2 sene kadar ülkesinden ayrı yaşayan bir insan göçmen olarak kabul ediliyor. Yani iş sebebiyle ülkesi dışında yaşayan biri de göçmen statüsüne giriyor, iş bulmak için kaçak yollarla Avrupa’ya girmek isteyen de. Avrupa Birliği bugün sorundan dert yansa da geçen seneye kadar kaçak işçiler yani göçmenler Almanya dahil birçok ülkede kullanışlı iş gücü olarak görülüyordu. Avrupalı bir işçinin maliyetinin yirmide birine çalışmak için can atan bir göçmen bulmak mümkündü.
İnsan pazarlığında Avrupa Birliği kriterleri
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği rakamlarına göre; bu yıl Yunanistan’a 63 bin, İtalya’ya ise 62 bin göçmen ulaştı. Sırbistan mülteciler komiserliğiyse bu yıl içinde tam 90 bin kişiye geçici oturum hakkı belgesi vermiş. Bunlardan sadece 500 kadarı Sırbistan’a iltica başvurusunda bulunmuş. Göçmen ve mülteci sorununun bir de bu tip bir ayağı var. Avrupa’ya daha iyi ekonomik koşullar için gelenler Sırbistan, Macaristan ya da Yunanistan gibi ekonomisi güçsüz ülkelerde barınmak istemiyorlar. Amaç refah kuzey ülkeleri ve Kanada, Almanya, Avusturya, Avustralya gibi ülkelere göçebilmek. Avrupa ülkeleri ise sınırlara ulaşan insanlar için pazarlıklara başladı. BBC’nin haberine göre; Avrupa Komisyonu Başkanı ve Polonya eski Başbakanı Donald Tusk, 40 bin göçmenin iki yıl içinde AB ülkelerine dağıtılacağını açıkladı. Bu rakama Macaristan ve Bulgaristan gibi ekonomisi güçsüz ülkeler dahil değil. İtalya, Almanya gibi ülkeler kimin kaç bin insan alacağının hesaplarını yapıyor.
Gelenler arasında eğitim düzeyi
Macar gençler için yolda yatan mülteci görüntüsü artık normal
Mülteciler arasında herhangi bir yerde herhangi bir işte çalışmak için hayatlarını riske atan milyonlar da var, beyaz yakalılar da. New York Times’ın Budapeşte’deki mülteci kampında yaptığı röportaja konuşan Azad Darwish 23 yaşında ve hukuk fakültesi mezunu. Macaristan’da yapacak iş olmadığı için Almanya’ya gitmek istiyor. Arkadaşı Imad Ziyad diş hekimi, 24 yaşındaki Ahmad Ali ise iç mimar. Gençlerin üçü de iyi derecede İngilizce konuşuyor ve Suriye orta sınıfından geliyorlar. Ülkelerindeki savaş yüzünden Avrupa’nın kapılarında çadırda yaşıyorlar. Ellerinde tren biletleri var ama seyahat özgürlükleri olmadığı için Macar polisi geçişlerine izin vermiyor. Polis izin vermiyor ama Macaristan da bu gençlerle ne yapacağını bilmiyor. Kal dese bile gençle kalmak istemiyor. İşte gelişmiş ülkeler arasındaki mülteci pazarlığı bu tip durumları da kapsıyor. Belki de bu üç arkadaşın üçü de farklı ülkelere gönderilecek; çünkü şu durumda mültecilerin kalacakları ülkeyi belirleme hakları yok. Herkesin beklemesinin sebebi bu.
Büyük bekleyiş sürerken yeni insanlar gelmeye ve ölmeye devam ediyor
Avrupa uzun süre sorunun büyüklüğünü görmemezlikten geldi. Ocak ayından bu yana Ege Denizi’nde Türkiye yakınlarındaki adalara yaklaşık 130 bin göçmen geldi. Yunanistan’ın İstanköy (Kos) adasında her gün yaklaşık 1000 kişi kayıt altına alınıyor. Yine de Nisan ayında İtalya açıklarındaki korkunç toplu ölümlere kadar kimse kılını kıpırdatmadı. Almanya’nın bu sene 800.000 sığınmacıyı kabul etmesi bekleniyor. Rakamın doğruluğundan ise henüz kimse emin değil.
Geçtiğimiz Nisan ayına kadar Akdeniz’de ölen insan sayısı Titanik faciasını geçti
1912’de yaşanan Titanik faciasında 1500’den fazla kişi ölmüştü. İtalya’da batan tek bir gemide aynı gün ölenlerin sayısıyda önce 750 daha sonra 950 olarak açıklandı. 300’e yakın kişi kapalı bir alanda kaçacak fırsat dahi bulamadan boğularak hayatını kaybetmişti. Buna rağmen halen sadece Libya’da 1 Milyona yakın insan Avrupa’ya geçiş yapmak için bekliyor; çünkü insanlar doğdukları topraklarda insanca yaşayacak bir ortam bulamıyor.
Avusturya’ya girerken terk edilmiş bulunan bu kamyonun kasasında 50 mülteci boğularak yaşamını kaybetti
Zorlu yolculuk onlar için bitmek üzereydi. Çok istedikleri insani yaşam koşullarına ulaşacaklardı. Türkiye, Yunanistan, Makedonya, Kosova, Sırbistan ve Macaristan’ı geçmeyi başardılar. Nefesleri Avusturya’yı geçmeye yetmedi.
8 yaşındaki bu çocuk bir bavulun içinden çıkarıldı
An eight-year-old Ivorian boy smuggled into Spain from Morocco inside a suitcase http://t.co/y3bbe1ZVuT pic.twitter.com/D9PnaXZuop
— BBC Africa (@BBCAfrica) 8 Mayıs 2015
Afrika’nın bir ucundaki Fildişi Sahilleri’nden önce Fas’a, oradan da İspanya’nın Kuzey Afrika’daki toprağı Ceuta’ya geçerken Xray’e takılan “bavuldaki çocuk” Mayıs ayı boyunca mülteci dramının simgesi oldu. Sonra yeni simgeler geldi, sonra daha yeni simgeler. Çocuğun babası Kanarya Adaları’na göç etmeyi başarmış, oğlunu getirmesi için bir kadına para vermişti. Valizden çıkan zavallı çocuğun kısa hikayesi işte bu kadardı.
Umut bunun neresinde
Afrika’dan gelen sığınmacılar arasında Suriye haricinde Eritre, Somali, Nijerya ve Gambiya gibi ülkeler de var. Kuzey Afrika’dan gelenler Akdeniz’i geçmek zorundalar. İtalya yakınlarında 900 kişinin öldüğü facia da bu ufaklığın bavulda bulunduğu günle aynı gün olmuştu. Bu sene sadece Akdeniz’de 1800 insan daha iyi koşullarda yaşamak ya da sadece yaşayabilmek için boğularak hayatını kaybetti.
Devletlerden daha önce duyarlı insanların kurduğu dayanışma platformları devreye girdi
Yunanistan’ın en büyük mülteci kamplarından biri olan Midilli Adası’ndaki kampa sivillerin yaklaşması kolluk kuvvetleri tarafından hoş karşılanmıyor. Ancak Yunanlı gençlerin kurdukları dayanışma ağı, sığınmacılar için temiz kıyafet ve gıda yardımı sağlıyor. Sadece Yunanistan’da değil tüm Avrupa’da duyarlı insanlar özellikle barınma hakkı için örgütlenmeye başladı.
Alman bir amcayla Pakistanlı bir genç Berlin’de aynı evde
Achim, 63 yaşında Alman bir otobüs şöförü, zamanında kendisi de Doğu Almanya’dan Batı’ya kaçmış. Bugün eskiden kendi durumundakilere yardım etmek için kollarını sıvamış. 22 yaşındaki Pakistanlı Atıf’la “Flüchtlinge willkommen” “Hoşgeldiniz mülteciler” isimli organizasyon aracılığıyla tanışmış. Achim evini Atıf’la paylaşıyor. Bu şekilde ev paylaşım modelleri Avrupa’da yayılmaya başladı. Bu küçük grup Almanya’da 80, Avusturya’da 44 mülteciye ev bulmuş.
Finansmanlarını farklı gelir modelleriyle sağlamaya çalışıyorlar
Mesela bunlardan biri SMS
Bu tip oluşumlar ırkçılığın her geçen sene daha da yükseldiği Avrupa’da doğru toplumsal refleksin örgütlenebilmesi açısından çok değerli. Ülkemizden de bu tip oluşumlara destek vermek mümkün. Bir şeyler yapabilmeniz için çalışan başka gönüllü kuruluşlar da var. Mesela mı?
Kendi gemileri ve drone’larıyla denizde yaşam savaşı verenleri kurtaran Moas
Moas: Migrant offshore aid station demek. Phoenix adlı gemileri ve drone’ları ile süperkahraman gibi çalışıyor ve açık denizde mahsur kalan insanları kurtarıyorlar. Son 24 satte tam 180.000 Euro bağış aldılar. Siz de elinizden geldiğince yardım edebilirsiniz. Moas, Christopher ve Regina Catrambone tarafından Malta yakınlarında 400 mültecinin yaşamını yitirdiği kazadan sonra kurulmuş. İlk yıllarında 10.000 can kurtarmışlar.
İzmirli bir oluşum: Halkların köprüsü
İzmirdeki Suriyeli mülteciler için ellerinden geleni yapmaya çalışıyor, hem İzmir halkını hem de sığınmacıları bilinçlendirmeye çalışıyorlar.
İstanbul boş durur mu? Küçük projelerle işe başladılar: Small Projects İstanbul
Suriye’nin geleceği belirsiz ama Suriyelilerin değil sloganıyla yola çıkan topluluk özellikle Suriyeli çocukların eğitim ihtiyaçlarına odaklanıyor.
Adı üstünde Hayata Destek Derneği
“Senin makinenle savaştan kaçmış çocuklar yeni hayatlarının fotoğrafını çeksin” diyen dernek kullanılmayan eski makinelerinizi, bir köşede tozlanan çalışır durumdaki yazıcılarınızı bekliyor. Bu şekilde Suriyeli çocuklarla atölyeler düzenliyorlar.
Mavi kalem
Suriyeli çocuklar ve kadınlar için Türkçe sınıfları düzenliyorlar. Çalışmaların geliştirilmesi için Arapça bilen gönüllüye ihtiyaçları var.
Dünyada her gün yaşamlarını deva ettirmek isteyen insanlar, iç çatışmalar, kitlesel insan hakları ihlalleri, savaşlar, işsizlik, açlık, kıtlık ve doğal yıkımlardan ötürü mülteci ve göçmen olmak durumunda kalıyorlar. Birleşmiş Milletler’den mülteci statüsünü kazanmak onların en büyük hayali. Çoğu bu hakkı kazanamıyor. Sınır dışı edilme durumunda ülkelerinde onların neyin beklediği belirsiz. İade sonucu hapis ve ölüm cezası uygulanan ülkeler dahi var. Avrupa duruma bir şekilde uyanır gibi oldu. Aslında her şey Suriyeli çocuğun Macaristan’da kurduğu bu basit cümlede gizli.
Savaşı bitirin de Avrupa’ya gelemeyelim
Kaynak: qz.com, The New York Times, Independent