Kepez olarak bilinen bir mevkiden arabayla/otobüsle aşağı doğru inerken şehir sağınızda, bu cümle de solunuzda kalıyorsa doğru yerde, Antalya’dasınız.
Bu başlığa taşıdığımız “Hiç şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeridir” cümlesi Atatürk’e ait midir değil midir tartışıladursun biz her kimin ağzından çıkmışsa bu cümlenin neden doğru olduğunu ve Antalya’yı özel yapan yaşamadan bilemeyeceğiniz mevzuları sizlere bir listeleyelim dedik.
Antalya’yı sevin, Antalyalılara sarılın diye.
Tahin’in Antalyalının hayatındaki kritik yeri
Kritik olmasa ilk maddeye koymazdık, kabak tatlısı (sert kireçlenmiş değil yumuşak ağızda dağılan) tahinde yüzmezse bir hiçtir. Hele hele size piyaz diye yedirilen fasülye salatalarına hiç girmeyelim, kavga çıkartırız.
Şişçiler cenneti, piyazcılar beşiği
Nice şişçi vardır şehirde, Ramazan en meşhurlarındandır, tamam eti, şişi iyi güzel yaparlar falan ama esas mevzu yine söylüyoruz ki tahinli piyazdadır, piyazcıları da meşhurdur, Ahmet candır misal. Yemeyen anlayamaz, yiyen de anlatamaz, öyle bir güzellik. Şiş ve piyaz demişken Antalya’da domates yedikten sonra bugüne kadar domates adı altında size yedirilen kartonlara çok bozulacaksınız.
Turunçgil ailesinin atasının turunç olması gerçeği
Arkadaş bu meyve koskoca bir aileye kendi adını vermiş, insanlar hâlâ turunç dediğinizde suratınıza boş boş bakıyor. Limon, mandalin, portakal, greyfurt gibi meyvelerin hepsinin ağa babasıdır turunç, yenmese de hürmet gösterilir, reçeli efsane olur, yapması meşakatlidir. O narenciye bahçelerinin, portakal çiçeğinin kokusundan bahsetmiyorum bile.
Poğaça ayrı bağaça ayrı
Antalyalı dediğin bağaça yazısının görünce “Eheheh yanlış yazmış mal” tepkisi vermez, bağaça ve poğaçayı ayırt edecek olgunluktadır. Okul numarası olan 18’le kurumsallaşıp bir marka olmak ne demek bilir.
Korkuteli’nin bağrından kopan lezzet: Yanıksı dondurma
Tamam pek çok şehrimizin kendine göre efsane dondurmaları olabilir ama Antalya’nın daha doğrusu Korkuteli’nin yanıksı dondurması Vedat Milör’ü bile heyecanlandırır, hele ki Korkuteli merkezdeki Giliğ Pastanesi işin içine karışmışsa olaylar çılgınca gelişir.
Etrafa serpilmiş yiyecekler
Antalya insanı yiyecekleri serpmeye alışıktır, Çakırlar’da ‘serpme kahvaltı’ yapmanın yeri apayrıdır, dersanelerin orada ‘serpme börek’ yemenin tadı bambaşka. Her ikisinin ortak noktası da malzemelerin böreğin içine ya da masanın üzerine serpiştirilmesidir. Bir de yanına çay katan olursa (çay koymak değil) tadından yenmez.
“Voyn! Endeğinle nörüyon?”
“Lan oğlum/kızım, elindekiyle neler yapıyorsun öyle?” diye çevirebiliriz bu cümleyi. Her Antalyalı voyn, endeğin, nörüyon, nörem, buba, cam, motur, abem, gari, bladerim, … gibi sonsuza kadar uzayacak bir ton yerelleşip evrim geçirmiş kelimeye aşinadır, duyunca şaşırmaz, gerekirse cümle içinde serinkanlılıkla kullanır, şaşıran bizden değildir.
Kapkalın ‘A’ ipince ‘E’ harflerinin verdiği tat
Antalya’nın yerlisi olan adam ne yaparsa yapsın o ‘A’ harfini inceltemez, üstüne isterseniz duble şapka koyun yine de ‘kağıt’ değil ‘kaat’ der en basitinden. Bunun tam zıttını da ‘E’ harfine yaşatır, ince kullanımda dünya devidir, bir ‘geençler’ der üzülürsün. Yine de istediği zaman İstanbul şivesinde nice 5 kuşak İstanbulluya taş çıkartır.
Bir semt olarak Lara
Bir kişinin Antalyalı olup olmadığını anlamanın en kolay yolu ona Antalya’nın bir semti olan Lara’yı teleffuz ettirmektir. Eğer Lara Croft der gibi a harflerini hızlı hızlı söylüyorsa, gönderin gitsin. A’ları uzun uzun (yapabiliyorsa da incelterek) söylüyorsa sarılın toprağınıza. (Temsili: Laara.)
Bey Dağları’na duyulan pastoral aşk
Antalyalı dediğin önüne Boğaz’ı da koysan, gökdelenleri de dizsen, durup durup Toroslar’ın o heybetli kolu Beydağları’nı hayal eder. Denize sıfır inen o dev dağlar olduğundan da heybetli görünür 3.000 m boylarıyla. Döner Gazino’yu çocukken U.F.O. sananları ayrıca öpüyoruz.
Bitmek bilmez ana haber bülteni klişeleri
Her baharda kanal fark etmeksizin haber eksiği hissedildiği an basarlar Antalya haberini: “Antalya aynı anda 4 mevsimi birden yaşıyor. Bir taraftan Saklıkent’te kayak yapılırken, bir diğer yanda Konyaaltı’nda denize giriliyor.” Bitmediniz.
Antalya insanı soğuk denize girmeyi pek sevmez
Antalya’nın denizi sıcaktır arkadaş, yazın sonuna doğru özellikle şöyle bir denize girip serinleyeyim diye düşünüyorsan yanılabilirsin, denize girip mmaksimum ıslanırsın, yüzmeyip çimebilirsin, illa çok soğuk su istiyorsan falezlerden tarafta denize girmeni tavsiye ederiz.
Antalyalı sıcağa karşı dayanıklıdır
Yazları duştan çıkıp kurulanırken terlemeye başladığınız, geceleri yatağın/yastığın kuru tarafını ararken uyuyakaldığınız 50 derece sıcaklıklara yüzde 90 nem oranlarına alışık bir şehirden bahsediyoruz. Antalyalı dediğin zaten “ay çok sıcak, of bu nem” diye hemen tribe girmez.
Trendler 5 sene arayla komple değişir
10 sene önce Beach Park’tan çıkmayan adamların şimdilerde Lara Beach’i tercih ettiğini; Işıklar’da bir aşağı bir yukarı volta atanların aşağı giden ekibinin Dedeman’a varıp orada takıldığı, yukarı giden ekibin de Kaleiçi’ne kendini verdiğini duyuyoruz.
Falez, porçöz ve varyant gibi kelimelere doğuştan aşinalık
Nice bilgi yarışmasında/bulmacada nice baba yiğidi harcayan şu kelimelerin ikisinin de anlamını her Antalyalı doğuştan bilir. Meteoroloji’nin önünden Beach Park’a inmek için ‘S’ çizen yer ‘varyant’, şu an Atatürk Parkı’ndan ve Lara’ya dek tüm şehrin üstünde durduğu dev denize dik inen kayalık yapının adı falezdir.
Gidecek yazlık bulamayıp yazın dağa çıkmak
Evet arkadaş Antalya’nın yerlisi yazın dağa çıkar. Korkuteli, Elmalı falan gider bir yerlere yaylaya serin serin (şehre oranla) 3-4 ay takılır geri döner. Uzun vadeli gitmese de oradaki akrabasına arada uğrar, yorganla falan yattım diye de bire bin katarak anlatır şehre dönünce.
Kar’a duyulan bitmek bilmez özlem
Ortalama bir Antalyalı hayatında ya bir kere kar görür ya da hiç kar görmeden ölür gider. Görünce de deliye döner eli ayağına dolanır hasta olana kadar oynar karla. 93’te ve 2010’da mı yağmıştı en son, 93’te tuttu, 2010’da tutmadı bile.
Ancak Antalya yağmurda bir dünya markasıdır
Lakin kar tatilimiz yok diye hiç üzülmeyin, insanın aklını alacak şiddette ve saatlerce bazen günlerce süren aşırı fırtınalı yağmurları sağ olsun senede 2-3 kez okulları tatil ettirir, şehri ‘afat’ durumuna sokar. Nereden çıktığı belli olmayan sarı çizmeli amcalar ortaya çıkıp insanları kurtarır.
Beyaz Şahin ekolünün en güçlü kentlerinden
Tofaş’ın kuşlar serisinin en canavarı Şahin’in, abisi Doğan’ın ve kardeşi Serçe’nin en beyazlarına, en amortisörü kesilmiş, yere yakın, çelik jantlı, film camlısı, dev egzoslusuna burada rastlanır. Bu sıcakta beyaz araba almayıp nabacaklar? Modifiye camiası geniştir. Yanlayanlar mı ararsın, kaldıranlar mı her ne ararsan Mazı Dağı’nda bulacaksın.
Yaz akşamlarının hayran eden kokusu
Belki de en güzel kokan şehirlerden biridir Antalya, bahar ve yaz akşamları şehre girer girmez yüzüne çarpan ılık hatta sıcak hava içinde akşam sefası, hanımeli, parfüm çiçeği ve portakal çiçeği kokusu taşır. Hafızalardan çıkmayacak bir Antalya aroması oluşturur, begonvillerin görsel şölenini de unutmamak lazım tabii.
Diyar diyar çeşit çeşit Antalya
Aksu’da asker uğurlama konvoyu mu ararsın, Zeytinköy’de uyuşturucu ticareti mi, Dedeman’da havalı mekanlar mı yoksa her dolmuşun istisnasız geçtiği ölümcül üçlü Şarampol, Sigorta, Çallı mı. Antalya’da her gönle göre birbirinden çılgın semtler vardır.
Halkın Atatürk sevgisi
Senelerdir şehrin bir parçası olmuş sıcakların da etkisiyle inanılmaz bir samimiyet seviyesine varmıştır. Şehrin eskileri daha iyi bilir Çallı kavşağındaki betondan yapılma Atatürk heykelinin halk ağzındaki adı ‘Beton Mustafa’dır.
Sadece doğanın değil kültürün ve tarihin de dibi
Sadece enfes denizi, ormanları, dağları değil; Üç Kapılar, Kesik ve Yivli Minareler, Aspendos, Phaselis, Çıralı – Olimpos değil Çıralı 🙂 – Karain Mağarası gibi nice kültürel efsanenin de ev sahibidir Antalya. Bu yönüyle de eski ve kaliteli şehir olduğunu kanıtlar. Oralara otel yapmak isteyen ellerin kırılması dileklerimizle.
Toplu taşıma eriyen halkın yanında
Havalar sıcak olunca uygulamalar da halkın beyni daha çok erimesin diye oluyor haliyle. Bu sebepledir ki Antalya’daki tüm ulaşım araçları klimalıdır hatta duraklar bile. Üst geçitler ise sıvı ve tuz kaybına karşı bir önlem olarak yürüyen merdivenlidir. Yine de o sıcağı arada da olsa yemekten kavrulmuştur, kavruk kalmıştır Antalya insanı. En açık tonlusu buğday rengi tene sahip olur.
Şehrin genelinde bir “raha dol blader” tavrı hakimdir
Esnaftan trafikteki araca, polisten memura, öğrenciden sporcuya herkeste bir “Bu ne acele arkadaş?” ruh hali hakimdir. Bunun sebebinin sıcaktan vücudun genleşmesine bağlayan bilim adamlarına hak vermemek elde değil.
Hızlı ve gürültülü: Sinek (a.k.a. mobilet/bionik)
Bir anda ni niiiiiiiiii diye bağıran bir ses duyarsanız ve arada bir de bu tek düze kafa delen sese patlamalar eklenirse bilin ki Antalya’dasınız. Her an yanınızdan mobiletin üzerine boylu boyunca uzanmış gömleği rüzgarda ahenkle dans eden bir yerel genç geçebilir.
Bir medya klişesi daha: Turizimin başkenti
Çoğu Rus’a, Alman’a, İskandinav insanına sorsanız ayrı ayrı dev şehirler gibi anlata anlata bitiremeyecekleri Alanya, Kemer, Belek ve daha nice tatil beldesi sadece Antalya’nın birer parçasıdır.
And the Portakal goes to…
Şaka maka kaç senelik festivaldir bu, ülkenin en prestijli en köklü festivallerindendir, şehrin her yerinde elinde portakal tutan ablamızın heykellerini görürsünüz. Olay AKM ve Cam Piramit civarında kopar, kortejler, ünlüler, galeyana gelmiş halk… Ne ararsanız.
Bikiniyi mayoyu kot pantolon gömlek kadar benimsemek
Kimse kimseyi bikiniyle mayoyla görmekten çekinmez, bu yüzden saçma sapan bir ahlak anlayışı oturmamıştır şehirde, denizden çıkıp AVM’ye giden de olur, şehirde mayosuyla bisiklet süren de. İdeal olanı da bu değil midir zaten?
Antalya sosyetesinin geçmişte verdiği mühim karar
Antalyalı herkesin vaktiyle bir aile büyüğüne birileri “buradan arsa al” diye akıl vermiştir. O aile büyüklerinin bu aklı reddedenleri kaybetmiş “alam da kenarda dursun” diyenler ise bugün über zengin olmuşlardır. Geçmişin bataklıkları bugün 5 hatta 7 yıldızlı otellerce parsellenmiş, zamanının portakal bahçelerinin yerinde yüzlerce konutluk siteler yükselmiştir. O yüzden Antalya’nın zengini bir enteresan çok zengindir, kültürel zenginliği tartışılsa da maddi zenginliğiyle aşık atmamakta fayda vardır.
Bahçeli’den evvel de püskeviti bilmek
Devlet Bahçeli’nin kast ettiği püskevit bu muydu tam bilmemekle beraber, iki petibör arasına konulan ve büyükçe dik üçgen şeklindeki pudralı lokumla yapılan -hani genelde pembe nadiren sarı olan- bir nevi lokum burger’in yerel adı püskevittir. İnanmıyorsanız Korkuteli’ne gidip yerinde inceleyebilirsiniz.
Özledik bonusu:
Evet biliyoruz ki Antalya dışındaki Antalyalılar şehirlerini özlerler ve nerede bir Antalyalı görseler bağırlarına basarlar. Çünkü aynı anıları ve deneyimleri paylaştıkları bu hemşehrileri de küçükken Ofo Oteli’ni dünyanın en yüksek binası sanmış, taraftar grubu olarak ilk Akrepler’i tanımış, o güzelim parkı tabelada yazdığı gibi Karaalioğlu diye değil Karaoğlan Parkı diye bilmiş, Düden, Manavgat ya da Kurşunlu’nun en az birinin civarında piknik yapmış, Düzlerçamı Ormanı’nda kaybolmuştur. Antalyalı olmak gerçekten de sıcak kanlı olmak (havaların da tesiriyle) ve dertsiz tasasız olmaktır. Kapıyı ‘kapatmak’ değil de ‘örtmek’, ‘yeni dünya’ değil de ‘muşmula’ yemek, ‘tutuzluk tirmis’ gibi bir kalıbı duyunca geçmişe dönmek, dutu dalından toplamak, ‘meltem’le serinlemiş, ‘poyraz’la kavrulmuş olmak, Ayşe Bacı diye birinden gözleme yemiş olmak ya da efsanesini duymuş olmak, yaz geceleri balkonda karpuz ve beyaz peynir eşliğinde okey oynamaktır.
Şiir bonusu: Yine de Güzeldir Antalya
Yerel mimar, yazar ve şair, değişik isimli değişik insan Tarık Akıltopu’nun şu güzide eseriyle bitirelim listemizi:
Her ne kadar
Çok uğraştıysak ta
Bozmaya
Gine de güzeldir
Antalya
Mor dağların
Kucağında
Mavi Akdeniz
Karşımda
Romalı bir yanımda
Selçuklu bir yanımda
Yeşiller azalsa da
Betonlar çoğalsa da
Trafik sıkışsa da
Ağaçlar olmasa da
Yollarda
Gine de güzeldir
Antalya